Sherlock Holmes ve Dr. Watson arasındaki ilişki bizdeki Hacivat ve Karagöz ilişkisinin bir şekilde yeniden üretilmiş halleri gibidir... Peki bu çekişmeli birliktelikteki çekişmenin kaynağı nedir?
Sherlock Holmes, yol arkadaşı Dr. Watson'la birlikte kamp yapmaktadır. Gecenin geç bir vaktinde Sherlock uyanır ve Dr. Watson'ı dürterek, "Watson!" der, "Göğe bak ve bana ne gördüğünü söyle."
"Milyonlarca yıldız görüyorum" der Watson.
"Peki, bundan ne sonuca varıyorsun?" diye sorar Holmes...
Doktor biraz düşünür ve sonunda, "Şey" der, "Astronomik açıdan milyonlarca galaksi ve muhtemelen milyarlarca gezegen bulunduğu sonucuna varıyorum. Astrolojik açıdan Satürn'ün Aslan burcuna girdiğini görüyorum. Zamansal açıdan saatin yaklaşık üçü çeyrek geçtiğini kestirebiliyorum. Meteorolojik açıdan yarının harika geçeceğini düşünüyorum. Teolojik açıdan ise Tanrı'nın her şeye gücünün yettiğini ve bizim minnacık olduğumuzu çıkarabiliyorum. Peki sen ne sonuca vardın Holmes?"
Sherlock cevap verir: "Birisi çadırımızı çalmış dostum!"
* * *
Sherlock Holmes ve Dr. Watson arasındaki ilişki bizdeki Hacivat ve Karagöz ilişkisinin bir şekilde yeniden üretilmiş halleri gibidir... Hele bu çadır meselinde hepten öyledir.
Peki bu çekişmeli birliktelikteki çekişmenin kaynağı nedir? Sherlock daha Aristotelesçidir de mesela Dr. Watson daha Platoncu mudur?
Amerikalı psikolog Daniel Kahneman, "Hızlı ve Yavaş Düşünme" başlığını taşıyan kitabında insan beyninin iki ayrı modda çalıştığını ileri sürer: Hızlı ve otomatik çalışan birinci mod ve daha yavaş çalışan ama dikkat ve gayret gerektiren ikinci mod...
Yazar Maria Konnikova, bu iki farklı düşünme modunu "Holmes Sistemi" ve "Watson Sistemi" olarak adlandırır. Konnikova'ya göre Watson Sistemi, daha doğaldır; hızlı ve sezgiseldir. Holmes Sistemi ise yavaş, metodik, mantıklı ve kapsamlıdır.
Yukarıdaki çadır örneğinde Dr. Watson, kendisine "göğe bak" denilince gaza gelir, hızlı ve serbest çağrışımlar yoluyla astronomiden astrolojiye, meteorolojiden teolojiye kadar savrulan bir yığın yanıt üretir. Üstelik söyledikleri kendi içinde tutarlıdır fakat mevzu yıldızlara veya teolojiye gitmeye gerek bırakmayacak kadar basittir: Çadırları çalınmıştır...
Günümüz trendleri Dr. Watson gibi düşünmeyi körüklüyor olabilir: Her bildirime koşuyor, her tartışmaya atlıyor, her konuya anında fikir üretmeye zorlanıyoruz ama en basit ve temel şeyler aklımıza en son geliyor, tıpkı Dr. Watson gibi...
İnternet haber siteleri artık günde 1000 civarında "haber" giriyor. 20 yıl önce günde en fazla 50-100 kadar haber okuyabilirdik... Hangi bilgi önemli hangisi önemsiz ya da gerçek ne, yalan hangisi? Haber sarraflarını ayrı tutarsak, tasnifini yapabilmek giderek daha da imkansızlaşıyor. Sosyal medya, "yapay zeka mahsülleri ofisi" gibi kullanılıyor.
Biz binlerce ayrıntıyla meşgul edilirken çadırımız çalınsa haberimiz olmayacak...
OCAK...
Türk kültüründe "çadır" ayrıcalıklı bir yere sahiptir. "Otağ" denilen büyük ve görkemli çadır kimi zaman aileyi, kimi zaman devleti, kimi zaman evreni anlatır. Türkler yeryüzünü büyük bir otağa benzetir: "Ot", "Od" kökünden türemiştir. "Od" yani "ateş" ile bağlantılıdır. "İçinde ateş yakılan barınak" anlamına gelir, yani "ocak" demektir...
"Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak" dizesindeki ocak, otağdır... "Otağ kurmak" bir yeri yurt edinmektir.
Baştaki örneğe geri dönersek:
İki arkadaş kamptadır. Gecenin geç saatinde biri uyanır ve diğerini dürter. "Dostum! Sosyal medyaya bak ve bana ne gördüğünü söyle."
"Milyonlarca haber görüyorum" der diğeri.
"Peki, bundan ne sonuca varıyorsun?" diye sorar öteki...
Biraz düşünür ve sonunda, "Bu gerçekten de çok iyi bir soru" der diğeri, "Milyonlarca kullanıcı ve muhtemelen milyarlarca farklı fikir bulunduğu sonucuna varıyorum. Astrolojik açıdan kova çağına girildiğini görüyorum. Zaman mı hızlandı yoksa vakit mi bir başka orasını tam olarak söyleyemiyorum. Teolojik açıdan hata veren bazı alt yazılım dosyalarına rastlıyorum ama görmezlikten geliyorum. Dilersen bu yazıyı aynı üslubu koruyarak sıfırdan bir makale olarak yazabilirim. Daha iyi ve daha hızlı yanıtlar almaya devam etmek için planını yükseltebilir, Business’ı ücretsiz olarak 7 gün deneyebilirsin."
Eh işte, halimiz bu veya buna yakın bir şey olsa gerektir...
Carnegie Mellon Üniversitesi araştırmacıları geçen ay, yapay zeka sistemlerinin zeka seviyesi arttıkça daha bencil davranışlar sergilediğini açıkladı. Doç. Dr. Hirokazu Shirado, “Sadece birkaç adımlık mantık eklemek bile işbirliğini yarı yarıya azalttı. ‘Düşünme ve yansıtma’ temelli ahlaki değerlendirmeler bile işbirliğinde %58 düşüşe yol açtı” dedi.
Araştırmayı yürüten doktora öğrencisi Yuxuan Li, “Zekâ artışı, toplumsal açıdan daha iyi bir model ortaya çıkaracağı anlamına gelmiyor” yorumunu yaptı.
Otağınızı, ocağınızı çaldırmayın...
Daha önce söylediğimiz gibi, "iyi insan olmak" bir gayret meselesidir.
Sinan Acıoğlu
babaocagi.com