Her yıl 200 bin çocuğu suça sürüklenen bir ülkenin yurttaşları olarak fazla rahat değil miyiz?

TÜİK verilerine göre 2024 yılında 200 bini aşkın çocuk "suça sürüklenme" sebebiyle güvenlik birimlerine geldi veya getirildi... Bu çocukların %40,4'üne yaralama, %16,6'sına ise hırsızlık suçu isnat edildi.

Aynı verilere göre, 279 bin 620 çocuk ise mağdur sıfatıyla güvenlik birimlerinde işlem gördü.

Çocukların karıştığı olay sayısı böylelikle bir önceki yıla göre %9,8 oranında artarak 612 binin üzerine çıktı...

Dünya genelinde de durum pek farklı değil.

* * *

Netflix'in ses getiren yapımı Adolescence, ergenlik dönemindeki çocukların sosyal medya etkisiyle savruldukları şiddet ve zorbalık dünyasını konu ediniyordu.

İngiltere'de geçen dizi, 13 yaşındaki bir çocuğun, okul arkadaşı bir kızı bıçakla öldürmesi ekseninde yaşanan olayları ve yetişkinlerin, çocukların sosyal medyada kullandıkları dile olan yabancılığını merkeze almıştı.

Dizinin yazarı ve başrol oyuncusu olan Stephen Graham, "Anlayamıyordum. Bu yüzden gerçekten bu konuya eğilmek ve buna ışık tutmaya çalışmak istedim" dedi...

Adolescence yani "ergenlik", son yılların öne çıkan kavramı olan "suça sürüklenen çocuk" problemini işledi. Netflix'in 25 Eylül'de izleyici ile buluşan yeni yapımı Wayward ise eleştirel araştırmalarda "sorunlu gençlik sektörü" olarak adlandırılan, yatılı gençlik rehabilitasyon merkezlerini konu alıyor.

"Sorunlu gençlik sektörü", ergenlik döneminde suça yatkınlığı bulunan gençlerin sosyal uyum problemlerini “rehabilite etme” iddiasıyla kurulan kurum, kamp, okul, terapi merkezi veya özel programların bütününü ifade ediyor.

"Wayward" dilimizde "dik kafalı", "inatçı", "itaatsiz" gibi anlamlara geliyor...

Dizide, gizemli bir kasabada kurulu olan Tall Pines Akademisi'nin öğrenci başdanışmanı Evelyn, rehabilitasyon için kullandıkları modeli şöyle tanıtıyor:

"Çığır açan terapi tekniklerini kullanarak adına ergenlik denilen sorunu çözüyoruz..."

* * *

ABD'de milyarlarca dolarlık bir sektörü ifade eden sorunlu gençlik endüstrisinin ilk örneği, 1958 yılında kurulan "Synanon" olarak kabul ediliyor.

Bir tür grup terapisi modeli kullanan Synanon, alkolizmle mücadele eden iki yıllık bir yatılı program olarak başladı...

Kurucusu Charles Dederich, kısa bir süre sonra "tam bir iyileşmenin imkansız olması nedeniyle" üyelerinin asla mezun olamayacakları hükmüne vardı. Dederich, "ömür boyu rehabilitasyon" konseptini benimsedi ve Synanon bir tarikata ve suç örgütüne dönüştü.

"Amerika'nın gördüğü en tehlikeli ve şiddet yanlısı tarikatlardan biri" olarak tanımlanan Synanon, kimi üyelerinin delil karartma, terörizm ve cinayete teşebbüs gibi suçlardan hüküm giymesinin ardından 1991'de dağıldı.

"Synanon" onlarca yapım için ilham malzemesi sundu...

Netflix'in yeni yapımı Wayward'ın da Synanon'dan esinlendiği belirtiliyor...

Dizide, “İyileştirmeye çalıştığınız her şey, önce sizi ele geçirir” deniliyor.

Tümü Türkiye'nin FETÖ ve benzeri yapılarla yaşadıklarını çağrıştırmıyor mu?

* * *

Nietzsche’nin, "şimdiye kadar insanlığı ahlaklı yapmak için kullanılan tüm yöntemler, temelde ahlakdışıydı” sözü, onun karamsar mizacının eseri olsa da ne yazık ki durum Nietzsche’nin isyan ettiği kadar var...

Charles Dederich, “ömür boyu rehabilitasyon” fikriyle bir "itaat felsefesi" yarattı.

İnsanlar, kusursuz işlediğine bir şekilde inandırıldıkları bir “ideal sistem” ile karşılaştığında ona bağlanma eğilimi gösterir. Bu "ideal sistem" algısı, o sistemin kusurlarına karşı insanı körleştirir... Kült yapılar ise kör inançtan doğan bu zaafı alabildiğine istismar eder.

Her yıl 200 bin çocuğu suça sürüklenen bir ülkenin yurttaşları olarak fazla rahat değil miyiz?

Sinan Acıoğlu
babaocagi.com