Son dönemde ayyuka çıkan skandallar, tüm distopik tasavvurların sınırlarını zorluyor.
2025 Türkiyesi, Orwell’in 1984’ünü mumla aratacak bir hale geldi.
Üstelik mesele sadece demokrasinin aldığı darbeler değil.
Kelimenin tam anlamıyla bir çürüme yaşanıyor.
Artık neredeyse her şey kokuşarak “çözülüyor”.
Ve çıkan bu pis kokular, geleceğe doğru buram buram yayılıyor.
Bu ifadeyi ilk kullanan Cioran’dı…
Toplumsal düzlemdeki yozlaşmayı, değer kaybını ve dağılmayı özetliyordu.
Ama çürüme yalnızca siyasal değil; aynı zamanda ruhsal, ahlaki ve entelektüel bir tükenişin de tezahürü.
Kısacası:
Türkiye, son 20 yılda ektiğini biçiyor!
Ve toplanan şeyler çürümüş, kokuşmuş, kurtlanmış meyveler…
Yıllardır süslü ifadelerle üzeri örtülen ne varsa şimdi pis bir kokuyla ortalığa saçılıyor.
En güncel örnek: diploma sahtekârlığı.
Ama toplum yine magazinle avutuluyor.
“Hangi ünlü ismin sahte diploması var?” sorusu öne çıkarılıyor.
Kokuşmuşluğun köküne inilmiyor; yalnızca meyvesi taşlanıyor!
Günah keçileri seçildi bile.
Gaz alınacak, sorumlular göstermelik cezalandırılacak.
Peki ya bu düzenin gerçek sahipleri?
Sorun sadece diplomayı satın alanda değil!
Her toplumda çürükler çıkar.
Ama çürümenin engellenememesi bir rejim sorunudur.
• Sorun, adaletin işlemiyor olması.
• Sorun, denetimin yapılmaması.
• Sorun, kokuşmuşluğun siyasete sirayet etmesi.
Yani sorun…
Bu berbat çürümenin asıl müsebbipleri!