Âdetimdir…
Dönemin ilk dersinde öğrencilerime şu soruyu sorarım:
‘Büyüyünce ne olacaksın?’
Yaklaşık üç saniyelik bir donma tepkisinin ardından ‘hocam, şaka mı yapıyorsunuz?’ yanıtını alırım.
Çünkü ne yazık ki çocuklukla bitişik anlamlandırılır büyümek.
Bir başka ifadeyle büyümek, çocuk olmanın tersidir.
Hatırlayın…
Küçük yaşlarda defalarca karşılaştık bu soruyla.
Ne şaşırdık ne de tepki gösterdik.
Doktor, avukat, mühendis, öğretmen ya da pilot gibi genel geçer kabul görmüş mesleklerden birini heyecanla söyleyiverdik.
Büyümeyi, meslek sahibi olup para kazanmakla özdeşleştirdik.
On sekizimize gelince işler değişti.
Meslek henüz seçilmese bile sistem bize ‘büyüdün’ dedi.
Oysa ölene dek süren, devingen bir süreç değil mi büyümek?
Köklerini daha derine, dallarını daha yükseğe uzatmak değil mi?
Otuzlu, kırklı, ellili yaşlarından sonra da büyümez mi insan?
Acıdan, sevinçten, varlıktan ya da yokluktan öğrenmeyi sürdürmez mi?
Ve en önemlisi de…
Yeni hayaller, yeni hedefler belirmez mi yaşamında?
Ne yazık ki büyük bir çoğunluk meseleye bu şekilde bakmıyor.
Büyümek yalnızca fiziksel ve zihinsel olgunluğa erişmeye indirgeniyor.
İnsanlar büyümeyi unutunca, küçülmeye başlıyor…
Büyüdüğünde ne olacaksın?
Sisifos
Yorumlar