MEB'in "Proje Okulu" adı altında yürüttüğü uygulama, nitelikli eğitimi geliştirmek yerine siyasallaştırıyor. Öğretmenlerin kaderi bakanlık koridorlarında hazırlanmış listelere bağlanırken, okul kültürü dağıtılıyor, liyakat rafa kaldırılıyor. Eğitim uzmanı Ali Taştan yazdı: Bu bir reform değil, kadrolaşma operasyonudur.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın son yıllardaki en tartışmalı uygulamalarından biri olan "Proje Okulu" modeli, 2014 yılında dönemin Müsteşarı Yusuf Tekin’in öncülüğünde başlatıldı. O gün bugündür, eğitimin en temel ilkeleri bir bir zedeleniyor. Eğitim camiası, sistemin dışına itiliyor. Öğretmenler, okul yöneticilerinin iki dudağı arasına sıkıştırılıyor.
PROJE OKULU NEDİR?
14 Mart 2014’te yürürlüğe giren 6528 sayılı "Dershaneler Kanunu" ile Milli Eğitim Bakanlığı, doğrudan Bakan onayıyla yönetici ve öğretmen atayabildiği "Proje Okulu" uygulamasını başlattı. Bu okullarda görev süresi 4+4 yıl olarak sınırlandırıldı.
Uygulamanın ilk kurbanı ülkenin en köklü okulları oldu: Ankara Atatürk Anadolu Lisesi, Kadıköy Anadolu Lisesi, İstanbul Erkek Lisesi, Cağaloğlu Anadolu Lisesi gibi kurumlardaki deneyimli öğretmenler 8 yıl sonunda görevlerinden alındı. 2016’da başlayan bu uygulama, 2025’e geldiğimizde hâlâ öğretmen kıyımı şeklinde devam ediyor.
YASAL ZEMİN ve YETKİ TEKELİ
652 sayılı KHK'da yer alan proje okulu düzenlemesi, 2024 yılında çıkarılan Öğretmenlik Meslek Kanunu'nun 22. maddesiyle yasaya dönüştü. Bu maddeye göre, öğretmen ve yönetici atamaları sınav, liyakat veya hizmet puanı gözetilmeksizin yalnızca Bakan onayıyla yapılıyor.
Üstelik bu düzenleme, "özlük hakkı doğurmaz" ifadesiyle öğretmenleri tamamen güvencesiz hale getiriyor. Bu hukuki düzenleme CHP tarafından Anayasa Mahkemesi’ne taşındı; yargı süreci devam ediyor.
PROJE OKULLARININ SAYISI KATLANDI
Dönemin Bakanı Nabi Avcı, 2014’te proje okulu sayısının “3-5’i geçmeyeceğini” söylemişti. Bugün tablo karanlık:
729 İmam Hatip Lisesi
468 Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi
440 Anadolu Lisesi
363 Fen Lisesi
54 Ortaokul, 3 İlkokul, 2 Okul Öncesi Kurum
Toplamda 2.153 okul proje okulu statüsünde.
Bu okullarda 79.286 öğretmen, 5.318 yönetici görev yapıyor. Her yıl yaklaşık 20 bin öğretmenin görev süresi doluyor. Bu da her yıl binlerce öğretmenin yer değiştirmesi, yerinden edilmesi anlamına geliyor.
12 TEMMUZ 2025 YÖNETMELİĞİ: MEB'İN "EN ÖZEL" OKULLARI!
Yeni yönetmelikle birlikte:
Her okulda 4 şube olacak, her şubede 24 öğrenci olacak.
Yüzde 1’lik dilime giren öğrenciler alınacak.
Okullar kendi sınavlarını yapabilecek.
“Hamilik” uygulamasıyla vakıf, dernek ve özel yapılar sisteme sokulacak.
Yabancı dil derslerinin %30’u herhangi bir ülkeden mezun olmuş, öğretmen olmayan kişilerce verilebilecek.
Bazı derslerde yazılı sınav kaldırılacak, ölçme değerlendirme tamamen subjektif hale gelecek.
AR-GE koordinatörleri dışarıdan atanacak.
Bu değişikliklerle birlikte kamu okullarına nitelikli-eğitimsiz ayrımı getirildi. Oysa Anayasa’nın 42. maddesi açık: Devlet, eğitimi her bireye eşit sunmak zorundadır.
ELEŞTİRİLERİN ODAĞINDA NE VAR?
Proje okullarıyla ilgili temel eleştiriler şunlardır:
Okul kültürü yok edildi. Başarılı okulların yıllarca biriktirdiği gelenek, bir gecede dağıtıldı.
Kadrolar lağvedildi. Yerine hangi kriterle atandığı bilinmeyen, çoğu kez tek bir sendikanın referansıyla seçilmiş öğretmenler getirildi.
Atama kriteri yok. Bakan isterse atıyor, istemezse gönderiyor. Hizmet puanı, sınav, kıdem artık geçersiz.
Kapalı kapılar ardında liste hazırlanıyor. Okul müdürleri kimlerin kalıp kimlerin gideceğini belirliyor. Öğretmenler yıl boyu bu tehditle hizaya sokuluyor.
Muhalif sendikalara sistematik dışlama uygulanıyor. Eğitim-Sen ve Eğitim-İş üyeleri hedef alınıyor.
Yandaş kadrolaşma. Tek sendikanın MEB koridorlarında listeler hazırladığı iddiası artık eğitim kamuoyunun sır olmayan gerçeği.
Öğretmenlerimizin ev düzeni bozuluyor, çocuklarının okulu, eşlerinin işi, yaşlı anne-babaları hesaba katılmadan apar topar yer değiştiriliyor. “Gitmek istemiyorum” demek, sistem dışına itilmek anlamına geliyor.
SON SÖZ:
Proje okulu uygulaması, eğitimi geliştirme hedefiyle değil; eğitimi dizayn etme, kadrolaşma ve kontrol altına alma hedefiyle tasarlandı. Kendi başarısını yıllar içinde kanıtlamış okullara “proje” etiketi yapıştırarak, içi boşaltıldı.
Bu sistemle, öğretmenlerin çalışma barışı zedelendi. Liyakat değil sadakat ödüllendirildi. Türkiye’nin eğitim geleceği, kişisel iradeye teslim edildi. Kapalı kapılar arkasında, eğitim değil siyaset yapılır oldu.
Bu nedenlerle diyoruz ki;
Bir ülkenin geleceğini teslim ettiğiniz öğretmenleri yok sayarsanız, o ülkenin geleceğini de kaybedersiniz.
Ne diyordu Karakoç:
"Camide ön safa karargâh kurup, kul hakkı yiyene gardaş mı deyim?"