23 yıllık AKP iktidarı ile eğitim alanı adım adım kuşatıldı. Liyakat ilkesinin yok edilmesi ile sistem tamamen çöktü. Okul yöneticiliğinden, şube müdürlüğüne, daire başkanlığından genel müdürlüğe kadar tek kriter olarak yandaşlık ön planda tutuldu.
Teftiş sisteminin yok edilesi ile okullarda kurum müdürleri tek yetkili oldu. Öğretmenler üzerindeki baskı arttı. Milli Eğitim Bakanlığı merkez teşkilatının taşra ile bağlantısı kesildi. Okullarda neler yaşandığından haberi kalmadı. Denetlenmeyen okul müdürleri yetkilerini keyfi kullanmaya başladı. Özellikle Proje Okullarında öğretmenler üzerindeki baskılar üst seviyeye çıktı. Ben istersem sen bu okulda çalışabilirsin dönemi başladı. Tüm bu yaşananlar sonrasında mutsuz öğretmenler, ümitsiz öğrenciler ortaya çıktı.

Bakanlıklar arasında en köklü yapıya sahip olan Milli Eğitim liyakatsiz yöneticilerin elinde kaldı. Hal böyle olunca eğitim alanında var olan sorunlara yenileri eklendi. Eğitimin niteliği yok oldu. Özellikle lise düzeyinde bir karmaşa ortaya çıktı. Lise düzeyinde çocuğu bulunan veliler öğrencisini nereye kaydettireceğini şaşırdı. Orta-üst ekonomik gelire sahip olan ailelerin neredeyse tamamı özel okullara yöneldi.

MEB bu karmaşadan nasıl çıkacak?

Milli Eğitim Bakanlığı’nın ilk yapması gereken iş liyakat ilkesini yeniden canlandırmak olmalı. Öyle onun tanıdığı, bunun hısım-akrabası, bizim yandaşımız demeden tüm birimlerde liyakatli, işi bilen ve alanında uzman olan kişilerin iş başına geçmesi gerekiyor. Eli tebeşir tutmamış kişilerin eğitimi yönetmesi engellenmeli. Merkez ve taşra teşkilatında eğitimci geçmişi olmayan tüm yöneticiler görevden alınmalı.

Öyle hemşirelikten MEB’e daire başkanı alınmamalı.

Tüm bunların yanı sıra din eğitimi vermek yerine eğitim dinselleştirildi. MEB aldığı onlarca kararla eğitimin dinselleşmesine neden oldu. Bilim terkedildi. Özellikle taşra yöneticileri koltuklarında oturabilmek için eğitimin dinselleşmesine çanak tuttu. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenlerinin çoğu yönetici yapıldı. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenlerinden yönetici olmaz mı? Olur… Ancak hak, hukuk tanımadan yönetici olunmaz. Şimdi soruyorum bu arkadaşlarımıza, torpille yönetici olmak caiz midir? Referans ile yandaşlık ile tanıdık ile yönetici olmak hak yemek değil midir? Bunu hak etmeden atanan tüm yöneticiler için söylüyorum. Birinin hak ettiği makama sadece tanıdığınız olduğu için atanmış olmak hak mıdır?

Okullarda çocuklarımıza sürekli doğruluğu, dürüstlüğü anlattık. Sınıf başkanı seçerken bile liyakat ilkesinin önemine vurgu yaptık. Ancak kısa yoldan zengin olma hayalini engelleyemedik. Çalışmanın önemini anlatamadık. Çocuklarımızın geleceğe güvenle bakmasını sağlayamadık. Baktı ki çocuklarımız bu ülkede nüfuzlu tanıdığın varsa her şey olabiliyorsun. Çalışsan da bir noktada mülakatla ya da başka engellerle karşılaşıyorsun. Ne yaptı çocuklarımız? İlkokulda bile dolar kurunu takibe başladı. Nasıl zengin olurumun hayalini kurdu.

Çocuklarımız mı suçlu yoksa bizler mi?

23 yıllık AKP iktidarında sayısız bakan değişti. Her bakan reform yaptı. Ancak eğitim alanındaki sorunları çözemedi. Bir bakan diğerinin yaptığını yok etti. Biri birleşik el yazısı başlattı, diğeri bu uygulamanın ne kadar yanlış olduğunu söyleyerek birleşik el yazısını kaldırdı. Biri serbest kıyafet dedi. Diğeri serbest kıyafet uygulamasına son verdi. Biri okul sütü akıl küpü dedi, diğeri hem sütü hem okulöncesinde verilen yemeği kaldırdı. İlkokullar 4 yıl olmaz dedik, 2012'de bir bakan ilkokulları 4 yıl yaptı, başka bir bakan çıktı 4 yıllık ilkokul uygulaması doğru değil dedi. Biri SBS’yi överken diğeri TEOG sınavının ne kadar hakkaniyetli olduğunu vurguladı. TEOG kaldırılırken bir bakan çıktı TEOG sınavını yerden yere vurdu.

İçinde bulunduğumuz günlerde Milli Eğitim Bakanlığı tekrar okul formasına döndü. Yıllar önce eğitimciler okul formasının kaldırılmasının yanlış olduğunu söyledi, ancak MEB dinlemedi. Bir önlük bir beyaz yaka ile eşitlendiğimiz günler yok edildi.

Bu uygulamalar ile eğitim sistemi düzelmez. Eğitimde başarı yakalanamaz. Çocuklarımıza ihtiyacı doğrultusunda imkan sağlanamaz. Sadece makam sahibi olmak için atanan yöneticiler yerine idealist eğitimciler olmadan bir arpa boyu yol alınamaz.

Birkaç hafta sonra okullar açılacak. Aileler, öğrenciler ve öğretmenler endişeli, mutsuz. Bu insanlara ümit olacak yöneticiler atanmadan maalesef, üzülerek belirtmek istiyorum, çocuklarımız günde 6-7-8 saat bir sınıfın içinde aç susuz boşa vakit geçirecek.