Memleketin gündemine bir süredir Manifest grubuna açılan soruşturma oturdu. Biliyorsunuz; savcılığa ifade vermeye çağrıldılar, haklarında yurtdışı çıkış yasağı getirildi. Son olarak da konser görüntülerine "milli güvenlik ve kamu düzeninin korunması" gerekçesiyle erişim engeli getirildi.
Müziğini seversiniz, sevmezsiniz. Tarzını beğenirsiniz, beğenmezsiniz. Ama bu yapılan, hepimizin gözünün önünde koca bir yanlış. Çünkü işin özü çok basit: Gençlerin istedikleri gibi dans etme, şarkı söyleme, giyinme, eğlenme hakları var. Bu hak, Anayasa'nın ta kendisinde yazıyor.
Kaldı ki söz konusu etkinlik 18+ bir konser. Yani kimsenin kimseye dayattığı bir durum yok. İsteyen biletini alıp gidiyor, istemeyen gitmiyor. Kısacası burada kimse kimseye karışmıyor. Peki o zaman devlet neden karışıyor?
Bu sorunun cevabını bilen yok. Çünkü ortada kamu düzenini tehdit eden bir durum yok. Kavgaya, şiddete yol açan bir durum yok. Sadece müzik var. Genç kızların dans ettiği, kendi kuşaklarına hitap eden şarkıları söylediği bir konser. İşte bu kadar.
Ama meseleye bakış açısı başka yerlerden besleniyor. Nitekim hatırlarsınız, Grup Yorum, Manifest hakkında korkunç bir yorum yaptı. Müziğini beğenmediğiniz bir topluluğa dair en fazla “bizim tarzımız değil” dersiniz, geçersiniz. Ama onlar çıkıp neredeyse devletin getirdiği engellemenin yanına ek bir meşruiyet kattılar.
Şimdi burada biraz duralım. Çünkü Grup Yorum’un geçmişini hepimiz biliyoruz. Yıllarca sahne yasaklarıyla, engellemelerle, soruşturmalarla mücadele ettiler. Onların şarkılarından büyüyen nice kuşak, haksızlığa karşı durmayı öğrendi. Peki aynı Grup Yorum, bugün çocukları yaşındaki gencecik kızlara yapılan bu uygulamayı nasıl savunabiliyor? Bu, onların mücadele ettikleri zihniyetin ta kendisi değil mi?
Şaşırdım mı? Evet. Üzüldüm mü? Fazlasıyla. Çünkü bir zamanlar özgürlük için mücadele edenlerin, şimdi özgürlüğe yönelmiş gençlere sırt çevirdiğini görmek insanın içini acıtıyor.
Bir de işin Sinan Akçıl tarafı var. O malum tweetini hepimiz hatırlıyoruz. Onun bakış açısı şaşırtıcı değil. Hatta onun için, "tam da beklenen tepkiyi verdi" diyebiliriz. Ama Grup Yorum’un bu noktada aynı safta yer alması, işte asıl mesele bu.
Manifest’e gelirsek… Evet, hepimiz biliyoruz. Bu grup uzun soluklu olmayacak. Belki birkaç yıl gençleri eğlendirecek, sonra dağılıp gidecek. İleride hatırlanır mı, ondan bile emin değilim. Belki de sadece “o yılların popüler projesiydi” denilecek.
Ama önemli olan bu değil. Önemli olan, onların gençlere yaşattığı deneyim. Bir nesil, kendi şarkılarını, kendi dansını, kendi coşkusunu onlarda buluyor. Ve bu deneyimi kimsenin elinden almaya hakkı yok.
Müziği seversiniz, sevmezsiniz. Ama mesele müzik değil, özgürlük. Ve özgürlüğü savunmak, “tarzı bana uymuyor” diyerek rafa kaldırabileceğimiz bir şey değil.
Bugün Manifest’e yapılan, yarın başkasına yapılır. Hatırlayın, Grup Yorum yıllarca bu yüzden direndi. Belki de asıl mesele şu: “Geçmişte yaşananlardan ders çıkarmadıkça, aynı yanlışların yeniden karşımıza çıkması kaçınılmaz.”