19 Mart, ülkemizde bir devri kapatıp, yenisini açtı. AKP iktidarının yarattığı sorunlar ve neden olduğu çöküş her alanda geri dönülmez büyük çaplı olayları doğurmuşken bu tarih, bir dönüm noktası oldu. Bu dönüm noktası sonrasında birçok belediye başkanı görevinden alındı, hapsedildi.

Bu önemli tarihi olayın anlatılacak elbette çok yönü var. Biz ise bugün şu boyutunu konuşacağız: Sorumluluk ve cesaret.

19 Mart süreci, toplumsal kabul ediş ve sessizliği kırmış, her yaştan ve sınıftan milyonlar ülkenin dört bir yanında sokakları doldurmuştu. Bu hareketlilik önemli bir potansiyeli de içinde taşıyordu.

Örneğin 1 Mayıs’ta Ankara’da binlerce üniversiteli, yıllar sonra okul okul pankart taşıyarak işçi mücadelesi ile bir bağ kurabilmişti. Bu, uzun yıllar boyunca baskıyla, davalarla, şiddetle bastırılmaya çalışılan farklı toplum kesimlerinin birbirinin mücadelesiyle bağlantı kurması ve dayanışması adına büyük bir önem taşıyor.

1 Mayıs, bu örüntünün sağlandığı, gençliğin işçi mücadelesini selamladığı önemli bir bayrama dönmüştü. Aynı döneme denk gelen proje okul öğretmenleri atamaları da benzer şekilde liselilerin direnişlerine dönüştü. Toplumsal mücadelenin birbirini beslediği, desteklediği ve cesaretlendirdiği önemli anlar yaşadık.

Bu mücadelenin en güzel görüntülerinden, yıllarca anlatacağımız ve hafızamıza kazınan, İstanbul Üniversitesi öğrencilerinin Ekrem İmamoğlu’nun usulsüzce diploma iptali sonrasında barikatları aşarak yaptığı yürüyüş. Bu an, neredeyse sessizliğe gömülmüş ve mücadele bağı zayıflamış gençlik mücadelesinin tekrar ayağa kalkışı olarak hatırlayacağımız tarihi bir an oldu.

19 Mart’tan bu yana iktidarın yarattığı o korku duvarı yıkıldı. Cesaret gözle görülür bir şekilde bulaştı. İnsanlar seslerini yükseltmeye başladı.

Ekrem İmamoğlu’nun “Milletime güveniyorum. Kendimi millete emanet ediyorum.” sözleri adeta üzerimize giydiğimiz bir gömleğe dönüştü. Bulunduğumuz her alanda cesaretle ve bu sorumlulukla ses çıkarmaya, haksızlıklara dur demeye başladık.

19 Mart, bir Gezi gibi anacağımız toplumsal direniş ve cesaret anlarından biri oldu. Korku duvarları gerçekten yıkıldı, umut büyüdü, cesaret yükseldi! Biz de varız diyen milyonlar yalnız olmadığını gördü. Umudun, cesaretin ve haklının mücadelesinde önemli bir eşiği geride bıraktık.

İşte, okulda, sokakta, evde susmaya alışan; öfkemizi kendi içimizde yaşayan kişilerden; birlikte hareket eden, dayanışan ve mücadele eden, ortak hedefi ve idealleri olan milyonlar olduk. Daha doğrusu, böyle var olan milyonlar olduğumuzu gördük, hatırladık ve sorumluluk bayrağını devraldık.

Kurtuluşumuz için ihtiyacımız olan şeyin bizzat biz, bizim mücadelemiz olduğunu gördük. Şimdi bu sorumluluk ve cesaretle yürümek, umudu büyütmek ve hepimizin ortak hayalini süsleyen refah ve mutlu bir ülkede yaşamak için durmadan yolumuza devam etme zamanı.

Her gün, bir öncekinden daha inançla yürümeye, birlikte mücadele etmeye ve cesareti bulaştırmaya devam etmek dileğiyle…