Neyi bekliyoruz böyle toplanmış pazar yerine?
Bugün barbarlar geliyormuş buraya.

Nedir bu beklenmedik şaşkınlık, bu kargaşa?
(Nasıl da asıldı yüzü herkesin!)
Neden böyle hızla boşalıyor sokaklarla alanlar,
neden herkes dalgın dönüyor evine?

Çünkü hava karardı, barbarlar gelmedi.
Sınır boyundan dönen habercilere göre
barbarlar diye kimseler yokmuş artık.
Peki, biz ne yapacağız şimdi barbarlar olmadan?
Bir çeşit çözümdü onlar sorunlarımıza.

Kavafis

Kavafis’in ünlü şiiri Barbarları Beklerken geçmişten günümüze mesajlar taşımaya devam ediyor. Şair, barbarları bekleyen ve umudunu onlara bağlayan bir halkın, barbarlar gelmediğinde yaşadığı hayal kırıklığını anlatıyor şiirinde. Şiir bize hiçbir şey yapmadan kurtuluşunu barbarlardan bekleyen bir halkı anlatıyor.

Hiçbir şey yapmadan beklemek ve birlik olmayı unutmak. Ortak hedef ve ideali olmadan yaşamak. Günümüz Türkiye’si işte böyle bir yer. Ortak bir gelecek hayali olmayan ülke olur mu? Birlik içerisinde olmayan, birbirine düşman halk olur mu?

Sadece kötü, sadece dışardaki düşmana karşı yan yana gelebilen bir halk ama mutlu günde birlik olamayan, ortak bir sevinci paylaşamayan halk olur mu?

Depremde, yangında, bugün savaş olsa düşmana karşı bir araya gelebilecek bir halk mıyız?
Evet.
Ya düşman yokken?
Ortak sevinçlerimiz var mı?
Yok!
Hatırlayın, belki 10 yıl önce milli bir takımımız başarı elde etse hepimiz birlikte sevinirken, bugün kadın milli voleybol takımımız başarı elde ettiğinde sevinmeyen, aksine maç sırasında giyilen kıyafetleri neden göstererek başarıya ‘olmaz olsun’ diyen yok mu?
Var.

Ortak sevinci paylaşmayan, ortak bir gelecek hedefi kuramayan, birbirine düşmanlık besleyecek kadar ayrı bir topluluk nasıl birlikte yaşamayı sürdürebilir? Aynı ülkede yaşayan ama haklarına eşit olarak erişemeyen, adaletten eşit yararlanamayan bir topluluk bir arada yaşayabilir mi?

Osmanlı Devleti yıkılırken halkın ortak bir düşmanı vardı. Ortak düşmana karşı bir arada durabilen halk, ortak bir gelecek hayali kuruyordu: Hürriyet.

Düşmanı yenen ve ortak hayallerini gerçekleştiren halk, savaş devam ederken ve bittiğinde ortak başka hedef ve idealler koyarak önüne yürümeye devam etti. Bu hedeflerle Cumhuriyet kuruldu, bu hedeflerle yol alan bir halk, kısa sürede ayağa kalktı. Onlarca devrim yapıldı, Türkiye çağdaş ve uygar toplumlar seviyesine halkın azim ve kararlılığı ile yürüdü.

Bugün maalesef birlik ve bütünlüğü bozulmuş, devlete güveni zedelenmiş bir topluluk olarak, her gün yaşadığımız onlarca yeni olaya tepkisiz kalarak, belirsiz geleceğimize bakıyoruz. Neden biri bir şey yapmıyor diye hayıflanıyoruz. Ve barbarları bekler gibi bekliyoruz. Ama ne birilerinin yaptığı şeyler işe yarıyor ne de barbarlar geliyor.

"Cumhuriyeti kuranlar onu korumaya da muktedir olmalıdır." diyen Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün şu sözünü hatırlayalım: “Şayet bir gün çaresiz kalırsanız, bir kurtarıcı beklemeyin. Kurtarıcı kendiniz olun.”

100 yıl önceden daha kötü durumda değiliz ve hep birlikte yeniden ortak duygularla bir ülke inşa edebiliriz. Yeter ki birlikte, aynı göğe aynı umutlarla bakalım.