Bazı haberler vardır; gazeteler tiraj, televizyonlar ise reyting kaygısıyla ya kullanmazlar ya da hak ettiğinin çok altında bir yerde kullanırlar. Magazinsel, sansasyonel bir durum yoksa bu haberleri ne sayfalarda ne de bültenlerin akışlarında görürsünüz. Bu haberleri kullandığınızda o zaman diliminde reytinginiz düşer; eğer gazeteyse okuma ve tıklanma sayısı azalır.

Bu aslında gazete ve televizyonların suçu değildir. Toplumsal duyarsızlığın sonucudur. Nihayetinde arz-talep ilişkisini görürüz. Vatandaşın ilgilenmediği bir haberle gazete ya da televizyonların ilgilenmesi düşünülemez. Oysa hayati öneme sahiptir bu haberler.

Tarım haberlerinden söz ediyorum. Ben de bu durumu bilerek ve okunmama riskini alarak bu konuyu yazıyorum.

Zaman zaman küçük de olsa “çiftçi zorda” başlıklı bazı haberler görürsünüz. Aslında çiftçi gerçekten zordadır. Ama çiftçinin zorda olması, bizim kirazı bin liradan yememize –daha doğrusu yiyemememize– neden oluyor. Ya da bu mevsimde domatese 50 lira vermemize neden oluyor. Yani çiftçinin, hayvancının sorunu “bana ne” diyebileceğimiz bir sorun değil.

Çiftçi de zorda, hayvancılık yapan da zorda. Yaşamlarını ekonomik olarak sürdüremiyorlar artık.

TEFECİLER KÖYLERDE: TARLA KARŞILIĞI FAİZ KIYIMI

Medya Ege’den bir haber gözüme çarptı. Haberde Kınık’ta çiftçilerin tefecilerin ağına düştüğü iddiaları dile getirilmiş. Üstelik 3-5 kişi değil. Habere göre bu sayı sadece Kınık’ta 27-28’i buluyor.

Çiftçiler röportaj vermiş. Adları, sanları ortada. Bir çiftçi diyor ki:
“200 bin liralık borç için 1 milyon 600 bin lira ödedim 3 yılda. Hâlâ borcumu bitiremedim. Tefeci tarlamı satacak.”

Medya Ege’nin haberindeki iddialar gerçekten vahim boyutta.

Bir başka çiftçi ise, bankaya 89 bin lira borcu olduğunu, bunu Yaşar Bulgurcu’nun ödediğini ve borcunun karşılığında tarlanın tapusunu üzerine aldırdığını iddia ediyor. Ve bu borç karşılığında tefeciye her ay 16 bin lira faiz verdiğini söylüyor.

Bunlar sadece küçücük bir ilçede basına yansıyanlar. Koskoca ülkedeki çiftçilerin hâlini artık siz düşünün.

MADEN YASASI: TARIMI YOK SAYAN ‘SÜPER’ YIKIM

Bunlar yaşanırken TBMM’de bir yasa gürültü patırtı içinde görüşüldü. Kamuoyunda “süper izin” olarak bilinen maden yasası, aslında önemli boyutuyla tarımı yakından ilgilendiriyor.

Muhalefetin tam bir doğa talanı ve yıkımı olarak nitelendirdiği bu yasa, ciddi tehlikeleri barındırıyor.

CHP Mersin Milletvekili Gülcan Kış, itiraz eden milletvekillerinden sadece biri. Kış, yasa görüşmeleri sırasında kürsüde yaptığı konuşmada, teklifin yalnızca maden sahalarını değil, Türkiye’nin doğal varlıklarını ve halkın geçim kaynaklarını tehdit ettiğini vurguladı.

Gülcan Kış’a bir kulak verelim, bakın neler demiş:

“AKP iktidarı kamu yararı bahanesiyle zeytin ağaçlarını sökmeye, acele kamulaştırma yoluyla köylünün toprağını elinden almaya çalışıyor. Üstelik ruhsat sahiplerinden alınacak ücretlerle ‘rehabilitasyon’ diyerek bu tahribatı meşrulaştırıyorsunuz. Halk üretim derdinde, siz hâlâ doğayı yok etmenin peşindesiniz. Zeytin sökerek, suyu kirleterek kalkınma olmaz. Bu açgözlülük ülkeye fayda değil, felaket getirir.”

Kürsüye gelen muhalefetin her milletvekili benzer sözlerle yasaya itiraz etti. Ama AKP iktidarı yine 3-5 özel şirket için binlerce çiftçiyi heba etti. Bunun yanında geleceğimizi de ipotek altına aldı.

Parasına buğday başağı ile zeytin dalı figürü işleyen bir ülkenin tarım alanında geldiği yer gerçekten hazin.

Bunun bedelini ağır ödeyeceğiz.

Esen kalın.