Eski Taraf yazarı Mücahit Bilici'nin "Said Nursi’yi solcular neden tanımıyor?" diye sorduğu hakaret dolu yazısına hak ettiği dille yanıt vermek pek mümkün değil... Bir fikri savunmak ile bir fikre düşmanlık etmek arasındaki sınırı kaybettiğinizde, ortaya çıkan şey "düşünce" değil olsa olsa "tezvirat" ve "küfürname" olur...
FETÖ'nün kapatılan operasyon gazetesi Taraf'ın eski yazarı Mücahit Bilici, pek çok eski Taraf yazarı gibi yazılarına Serbestiyet isimli sitede devam ediyor.
Ruşen Çakır'ın 25 Mayıs günü yayınlanan "Said Nursi’yi sevmek suç mu?" başlıklı videosundan bir gün sonra Mücahit Bilici de "Said Nursi’yi solcular neden tanımıyor?" başlıklı bir yazı kaleme aldı.
Bilici'nin uzun ve tekrarla dolu yazısını yapay zekaya analiz ettirdiğimde yazıda hakaret içerikli en az 6 küçümseyici ifade, 7 genelleyici itham/suçlama, 6 tane de mantık hatası (fallacy) çıktı...
İngilizce Wikipedia'da "Amerikalı Müslüman sosyolog" ve "Kürt aydını" olarak tanıtılan Bilici, Taraf gazetesinde "Hıyarizma: Hıyarlığın sosyolojik analizi" türü yazılar kaleme alıyordu. Yazılarından taşan küçümseyici ifadeler ve genellemeler bu açıdan çok da şaşırtıcı değil… Çok değil birkaç yıl önce "İslâmcılık menfaat karşılığında devlete namusunu satmış bir fikirdir" diyen bir insandan söz ediyoruz.
Yazıda geçen, “Türkiye’de solcu en fazla ikinci sınıf bir Hollandalıdır”, “Solcudan orijinal düşünür çıkmaz”, "Sizi bir Cumhuriyet bitkisi olarak bugüne kadar yeşerten talihsizlik”, “Kitaba, düşünceye düşman insanlar bunlar” türü ifadeleri okuyunca aklıma İmam Gazali geldi.
Gazali'nin ünlü "İhyâ'u Ulmû'id-Din" eserinden derlenerek "Dil Belası" ismiyle yayımlanan kitaba Semerkand Yayıncılık tarafından hazırlanan tanıtım yazısında, "Günümüz insanın en fazla müptela olduğu yersiz, gereksiz ve ölçüsüz konuşma hastalığına kesin ilaç olacak bir kitap" deniliyor. Bilici'ye şiddetle tavsiye olunur...
"MÜNAZARADAN DOĞAN KÖTÜ AHLAK"
Gazali'nin "nefsin gizli ve pek kuvvetli iki şehveti" olarak tanımladığı "ilmini ve faziletini göstermek suretiyle üstünlüğünü ispat etme" ve "başkasının eksikliğini göstererek ona hücum etme" tarzı, sağ cenahta yaygın bir polemik tarzı. Gazali, bunun "cedel" ve münzaradan doğan kötü ahlakın yol açtığı sonuçlar olduğunu söylüyor.
"Başkasını mağlûp etmek, susturmak, fazilet ve şerefini göstermek için halk arasında bağırarak konuşmak; halkın teveccühünden istifade etmek için yapılan münazaralar, Allah'ın çirkin saydığı, buna mukabil Allah düşmanı şeytanın güzel gördüğü bir münazara tarzıdır. Bu münazaralar; kibir, ucûb, hased, münafese, nefsi temize çıkarmak, rütbe düşkünlüğü ve benzeri bâtın fuhşiyat gibidir."
Solculara demediğini bırakmayan, "solcudan orjinal düşünür çıkmaz" diyen Mücahit Bilici 2016 yılında yazdığı bir yazıda "Said Nursi hem Adam Smith’in hem de Marx’ın fikirleriyle tanışmış ve bu fikirlerden etkilenmiştir" yazdığını ya unuttu ya da kibirinden ne dediğinin bile farkında değil.
Bir düşünceyi veya bir fikir adamını övmek için diğerlerini yermeye çalışmanın psikolojik ve düşünsel sakatlıklarını uzun uzun açıklamaya gerek yok. Bir fikrin değer kazanması için bir diğerinin değer kaybetmesi gerektiğine dair bir güdüsellik ancak ilkel ve basit bir kafanın ürünü olabilir.
Nursi'yi övmek için "Değil sizin eline devleti geçirmiş Atatürk’ünüze, bütün bir dünyaya kafa tutabilmiş bir adam" türü laflara güzel ahlakın dışına çıkmadan cevap verebilmek pek mümkün olmadığı için pas geçiyorum...
Nurcu yazar Bahaeddin Sağlam'ın, "Said Nursi ile M. Kemal’in, inançta değil ama bilimsel epistemolojide zerre kadar farkları yoktur" tespitini başa yazarak kendisinden bir pasaj aktarıyorum:
"Said Nursi, yeni nesiller için 6000 sayfa kitap yazdı. Ve önemli bir cemaat yetiştirdi. Fakat Türkiye’de özellikle onun takip ettiği 1920’lerde bilimsel alt yapı tam olmadığı için takip ettiği fikirler doğru da olsa kullandığı verilerde üç yüz yanlış tespit ettim. Risale-i Nur Üzerine Kritikler ismiyle bir kısmını yayınladım. Cemaati ise onu mukallit olarak okuduğundan ve Türkiye’de bilimsel alt yapı tam oturmadığından gerici bir durum arz ediyorlar."
Peki Bahaeddin Sağlam bunları söylerken Mücahit Bilici nasıl uçuyor bir de ona bakalım:
"Herhangi bir Batılı düşünürü getirin ve önlerindeki masaya bütün aydınlarınızı, ulu önderlerinizi dökün. Bir de Said Nursi’yi koyun. Hegel’i, Marx’ı, Foucault’su otursun masanın başına, hakemlik yapsınlar. Ellerine büyük lokma diye Atatürk verin. Hepsi eline aldığı şeyin en fazla enlightened despot payesi için uğraşmış bir siyasi lider olduğunu anlayıp sepete geri fırlatacaktır."
Dinin özü güzel ahlaktır... Kibir, ucûb ve hased akan "hıyarizmanızı" çok iyi anlıyoruz…
ATATÜRK'E YENİLDİĞİNİZİ UNUTMAYIN!
Sonuç olarak, bir fikri savunmak ile bir fikre düşmanlık etmek arasındaki sınırı kaybettiğinizde, ortaya çıkan şey "düşünce" değil olsa olsa "tezvirat" ve "küfürname" olur.
Said Nursi'yi kendinize bu şekilde bir "ideolojik mızrak" haline getirmeniz, Nursi'ye bile haksızlık...
Karşıtını aşağılayarak kendi pozisyonunu yüceltmeye çalışan bu sağlıksız tavrın ne entelektüel ne de ahlaki olarak iler tutar bir yanı yok.
Son olarak, Mücahit Bilici ve benzerleri şunu da unutmasın:
Neo-Nurcu ve FETÖ işbirliği ile devleti ele geçirmek için içeriden ve dışarıdan giriştiğiniz tüm teşkilatlanmanız, 15 Temmuz günü Atatürk'e yenildi ve bu bakımdan "karın ağrınızı" da travma sonrası stres bozukluğunuzu da gayet iyi anlıyoruz ama biraz ağzınızı toplayın...
Bu ilk yazı vesileyle, yayın hayatına başlayan Baba Ocağı'nın yolu açık, okuru bol olsun...
Sinan Acıoğlu
babaocagi.com