DEM Parti Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan, CHP Genel Başkanı Özgür Özel'i Sarıyer'deki Çalışma Ofisi'nde ziyaret etti.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Çalışma Ofisi'ne dönüştürülen eski İstanbul İl Binası'na geldi. DEM Parti Heyeti Özel'in ardından binaya giriş yaptı.
Görüşme yaklaşık bir saat sürdü. Görüşme sonrasında liderler kameraların karşısına geçti. CHP lideri Özgür Özel, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye yanıt vererek, "Bizim niyetimiz sokağı karıştırmak değil, haneye tecavüze mani olmak" dedi.
Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan Özgür Özel'i İstanbul'daki çalışma ofisinde ziyaret etti #Canlı
— ANKA Haber Ajansı (@ankahabera) September 11, 2025
https://t.co/uhLUGESq21
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya'ya, "Bu mu yiğitlik, bu mu devlet adamlığı? Böyle mi görev yapacaksınız" diyen Özel, Bu bina İstanbul İl Başkanlığı ise üyeler neden giremiyor? İl Başkanlığı değilse, yeni çalışma ofisimizse sizin burada ne işiniz var. İçişleri Bakanlığı bunu sürdüremez. İl Başkanlığıysa her vatandaş buraya girer. Evimden çık. Ali Yerlikaya'ya söylüyorum." dedi.
Ankara 3. Asliye Mahkemesi CHP'nin İstanbul İl Kongresinin iptali davasını esastan reddetmesiyle ilgili de Özel, "Karar kesinleşti, dava reddedildi. Şimdi olması gereken tedbirin ortadan kalkması gerekir." değerlendirmesini yaptı.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel şunları söyledi:
Partisinden ihraç edilmiş bir kayyum partisine karşı suç işlemiş 30 kişiyle birlikte topluma karşı suç işlemiş 30 kişiyle birlikte buraya girebilsin diye. Biz buna karşı babaevini savunun dedik. Babaevinin kapılarını kapadılar diye arkadaşlarımız sokakta kaldı. Bugün Sayın Bahçeli'nin ifadelerinde var. Sokakları mı karıştıracaksınız? Erdoğan diyor kimseyi sokağa karıştırmasına izin vermeyiz. Bizim niyetimiz sokağa karıştırmak falan değil haneye tecavüze mani olmak. Burada kimsenin burnunu kanatmadık ama buradaki direnişin hukuktaki ve vicdandaki adı meşru müdafaadır.
AK partililere soralım. Yarın iktidar değişmiş. Birileri partinize sizin seçtiğiniz kişi değil kayyım atansın diye mahkeme mahkeme gidiyor. 9 kere reddediliyor. 10'uncu mahkeme seçtiğiniz il başkanının ya da genel başkanınızın yerine kendi kafasına göre birini yolladı. Ne yapacaksınız? Kapıda çiçek yaptırıp gelip gelin AK Partiyi artık siz mi yönetin diyeceksiniz?
"DEVLET BEY GİTTİ BAŞBUĞUMUZ KAYYUMDUR MU DİYECEKSİNİZ"
MHP'lilere soralım. Devlet Bahçeli'nin yerine, İstanbul İl Başkanınızın yerine bir hakim bir siyasi rekabetten dolayı punduna getirmiş yerine birini yollamaya çalışıyor. Ne yapacaksınız? Direnmeyecek misiniz? Devlet Bey gitti yeni başbuğumuz kayyumdur mu diyeceksiniz? Olacak iş mi bunlar? O yüzden, o yüzden bu işleri öyle kimse basite almasın.
Burada arkadaşlarımız kimsenin burnunu kanatmadı ama ölmeyi dahi göze aldılar. Şu binanın içinde sıkılan biber gazı daha yeni yeni binadan çıkıyor. Astımı olan var. Hasta olan var, tansiyonu olan var. Hepiniz gördünüz. Hepinizin gözü önünde oldu. Ve o andan itibaren biz başvurarak her partinin hakkı olan hemen de Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığında kayıt değişti.
Bina zaten Cumhuriyet Halk Partisi'ne kayıtlı. Binamızın tapusu bizde, tapusu Genel Merkezde. İlin tapusu yok. Dedik ki burası Genel Merkez çalışma ofisidir. İl Başkanlığı iki katlı bir binanın boş ikinci katıdır. Orasını adres yapıyoruz. Elbette burasını kaygıma vermeyeceğiz. Buraya geleceğiz genel merkez olarak biz çalışacağız.
Bugün de o çalışmamızı yaptık. Yarın geldiğimizde de o çalışmamızı yapacağız. Ama buna karşı ne yaptılar arkadaşlar? Halen daha İstanbul Valisi 3 gün sonunda artık bir şey diyemeyince Ankara'ya yazdı. İçişleri Bakanı'nın talimatıyla adres değişikliğini sisteme girmiyorlar. Girseller burada bizim genel merkezin olmasın dediği kimse olmaz.
Polisin gelip onu çıkarması lazım. Başta polisin dışarı çıkması lazım. Hepsi vatan evladı, hepsine saygımız, sevgimiz sonsuz ama burada hukuksuz bir işgale ve anayasal bir suça alet ediliyorlar. Neyse ki bugün işgal fiilen sonlandı.
"DEMOKRASİNİN DURDUĞU YERDE HAYAT DURMAZ MI"
Ümit ediyoruz ilerleyen saatlerde de gerekli düzenlemeler yaparak bina Cumhuriyet Halk Partisi'nin binasının bir genel merkez çalışma ofisi olduğu valilik kayıtlarına da girerek sorun çözülecek. Bunun dışında Sayın Bahçeli'nin bugün yaptığı açıklamalarda bir paragraf Efendim Cumhuriyet Halk Partisi hayatı durduracak barışçıl eylemler. Ya sokağa karıştırmayacağız diyorum anlamıyorsunuz. Savaşmıyoruz diyoruz anlamıyorsunuz. Barışçıl eylemler. Diyor ki "Genel merkezinize kayyum atarsa ne yaparsınız?" Hayatı durdururuz dedim. Demokrasinin durduğu yerde hayat durmaz mı?
Bir ana muhalefet partisine il başkanlığına atandı da borsa yüzde 6 düştü. Ne kayyum atanması? Kim neden bahsediyor? İşte bugün Ankara 3. Asliye Hukuk Mahkemesi karar verdi. Bakın o mahkeme 4 ay önce açıldı. İstanbul'daki bütün başvurular, bütün gerçekten hukukçu olan mahkeme başkanları görevsizlik verdiler İstanbul'da. Bu davalar Ankara'da görülür dediler. Ankara'ya geldi birleşti. Ankara'ya geldi birleşti. İstanbul İl Kongresi iptal davası 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde bütün yargılama süreçlerinden sonra duruşma süreçlerinden sonra bugün kesin karara bağlandı ve esastan reddedildi.
Burada 15 gün önce açılmış. 1. Kural. Aynı konuda iki mahkeme varsa ilk açılan da birleştirilir. Zaten İstanbul'da olması mümkün değil. Ankara'ya yollaması lazım. Bu hukuk yolu tüketildi ve mahkeme kesin karar verdi. Şimdi olması gereken biz kararı 45. İstanbul Asliye'ye de gönderiyoruz, getiriyoruz, veriyoruz. Karar olduğu için tedbirin ortadan kalkmasıdır.
Çünkü tedbir karara kadar konulan bir tedbirdir. Orada bir mahkeme kararı var. Bunu yapıp mı görevini yapacak? Buna ayak sürüyüp de siciline bu kara lekeyi gencecik yaşında yine mi yazacak hakim? Onu öyle göreceğiz. Göreceğiz bakalım ne yapacağını. Ama herkes biliyor nasıl kararlar vermişti. Bütün ilçe kongrelerini durdur, İl Kongresini kurdur. Delegeleri bilmem ne yap. YSK ne dedi? Tam kanunsuzluk yaptığın işler dedi bu hakime, 45'e. Hepsi devam edecek dedi. Yani dönecek dolaşsak birkaç ay içinde yeni birkaç hafta içinde yeni ilçe başkanlarımız bir ayı biraz geçen bir sürede yeni il başkanımız seçilecek.
Zaten yapılan iş konusuz kalacak. Ama Ankara'da karara bağlandı. Biz bu mahkemeye bu verdiği tedbir kararına itiraz etsek dakikasında istinaftan durdurulacak. İtiraz dilekçemizi o gün verdik, ertesi gün o gün karara bağlaması lazım. Ne diyor arkadaş? Eylül'ün sonunda 26'sında bir duruşmam var. O gün konuşuruz diyor.
Ya yani düşünebiliyor musunuz? O güne kadar bunu itirazı karara bağlamayarak ya kararın bu arkasında dur. Dün verdiği kararı 26'sına kadar doğru mu yaptım diye düşünerek burayı kayyımda tutmaya çalışan bir anlayış. 45. Asliye Hukuk Mahkemesi kendisini onu okutan hocalarının huzurunda ve gelecekte evlatlarının, torununun huzurunda mahcup edecek bir talimatı yerine getiriyor. Talimatı verenin kim olduğunu, niyetinin ne olduğunu biliyoruz.
O yüzden biz bugüne kadar olduğu gibi bugünden sonra da tüm hukuk süreçlerini zaten Yüksek Seçim Kurulu kör düğümün nasıl çözüleceğini İstanbul'da da gösterdi, Türkiye'de de gösterdi. O süreçleri sonuna kadar takip edeceğiz. Bunun dışında yapılanların hepsi şudur. Sokağa çıkıp da bu yapılanlara doğru yapıyorlar diyen AK Partili bulmak, MHP'li bulmak mümkün değil. Ben AK Parti'de de dünya kadar siyasetçinin kardeşim biz ne yapıyoruz diye içeride tartıştığını biliyorum.
Bunlar olacak işler değil. Bu yollar açılamaz. Bu yolları demokraside açarsanız iktidara gelen bir hakimi ayarlar muhalefetin canını okur. İktidarınızın son bir yılında açtığınız yolun yarın nelere yol açabileceğini görmüyor musunuz? Ya da gencecik yaşında aldığı bir talimatla siyasete bu kadar ağır müdahale eden bir hakim iktidar değiştiğinde bu sicilin kendisini artık bu meslekte nereye getireceğini görmüyor mu? Gerçekten ayıptır, yazıktır, günahtır.
Bu vakitten sonra İçişleri Bakanı akıl almaz bir adam. İstanbul Valiliğinden biliyoruz. Civa yerinde durmaz, döner durur. Gitti İçişleri Bakanlığı yapıyor. İçişleri Bakanı olduğu günden beri makama yönelik olarak son derece saygın bir ilişki yürütmeye çalışıyoruz. Her kriz döneminde savruluyor. Bana saldırıldığında ilk telefonu o açar. İstanbul Valisi açar. Bütün Türkiye soruyor. Bu saldırı neden oldu? Bu saldırı neden oldu? Çıktım dedim ki İçişleri Bakanı aradı. Vali aradı. Cumhurbaşkanı aradı. Ben bu saldırıyı hiçbir siyasi partiyle, bir siyasetçiyle ilişkilendirmiyorum. Tahkikat yapılıyor. O tahkikatın sonucunu bekleyeceğiz. Manisa'da kardeşim vefat ediyor. İlk telefonu o açıyor. Paylaşım yapıyorlar. Ferdi Zeyrek için taziye bildirdi. Özgür Özel'in işte saldırı için şunu yaptı. Ailesinden şu tehdit edildi bunu yaptı. Ama gün kötülük yapmaya gelince kapıyı duvar yapıyor arkadaşlar. Bizim hakkımızı teslim etmeye gelince dut yemiş bülbüle dönüyor arkadaşlar. Bu mu yiğitlik? Bu mu devlet adamlığı? Böyle mi görev yapacaksınız? Evimi taşıdım diyorum. Taşıyamazsın. Kiracıyı çıkardım ben oturacağım diyorum. Oturamazsın. Ya sen işlemi yap. İtirazı olan varsa gidecek mahkemeye. Anayasa Mahkemesi kararını tanımıyorum, saymayalım diyen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına uymayanlar üst mahkemeleri 1. kademe mahkemesine ezdirenler çıkmış bana diyor ki "Asliye Hukuk Mahkemesi'nin kararına saygılı ol." 9 tanesine sen saygı duymayıp 10.dan bu işi yapıyorsun da ben de saygılı olacağım Asliye Hukuk Mahkemesi'nin kararına. Bütün meslektaşları, Mevkidaşları, karar yazan diğer mahkemeler millet parmağını ısırıyor. Bu dava İstanbul'da görülür mü? Bu davaya tedbir verilir mi? Yüksek yargıda bir tane bu davaya tedbiri hukuki gören varsa çıksın açıklasın saygı duyacağım. Herkes aynı şeyi söylüyor. O yüzden bu olmayacak işi oldurmaya çalıştılar. Dimdik ayaktayız.
Buradayız. Bundan sonra da bu süreçleri en büyük titizlikle, en büyük kararlılıkla takip etmeye devam edeceğiz. Bizi yaptıkları bu zulümlerle duruşumuzu değiştiremezler. Mücadelemizi durduramazlar. Bizi majestelerinin muhalefet partisi yapamazlar.
Bizi süreçte kendileri için tehdit olan bir siyasi parti olmaktan çıkarıp iktidar umudu olmayan bir siyasi partiye dönüştüremezler. Ayrıca partinin aldığı tarihsel tutarlılık içinde doğru kararlarla ortaya koyduğu iradeyi böyle yaparak sakatlayıp birtakım kararlar, değişikliklerine yönlendirip kendilerince Cumhuriyet Halk Partisi'ni süreçlerin dışına atmaya çalıştıklarının farkındayız.
Cumhuriyet Halk Partisi olması gereken yerde duracak, konuşması gereken yerde konuşacak. Mücadele etmesi gereken yerde mücadele edecek. Tayyip Erdoğan'ın ve onun saraydaki tasarımcılarının bize çizdiği çerçevenin içinde değil, kendi belirlediğimiz sınırlar içinde siyasi mücadele yapacağız. Onların bize çizdiği yere mahkum ve onların bariyerlerine mahkum kalmayız.
Milletvekillerinin önüne bariyer çekebilirsiniz. Cumhuriyet Halk Partisi'nin muhalefet çizgisi bariyerlenemez. Bu partinin iktidara yürüyüşü, Türkiye'de muhalefetin iktidarı değiştirme noktasındaki azim ve kararlılığı araçsallaştırılmış mahkemeler ve hakimler tarafından engellenemez. Mücadelemiz sürecek. Sizlerin hepinize bu bütün bu süreçte emekleriniz için, gayretleriniz için teşekkür ediyoruz. Bundan sonra da İl Başkanımız Özgür Çelik'le birlikte, il yöneticilerimizden birlikte hem İl başkanlığımızda hem buradaki ofisimizde görevimizi yapmaya devam edeceğiz.
Bu bina, İstanbul İl Başkanlığı ise bu binaya niye vatandaş üye olmak için kayda gelemiyor? Ya da bir üye niye aidat ödemek için içeri giremiyor? Burayı il başkanlığı tutuyoruz diyorlar. Siyasi partilerin faaliyetlerinin bu şekilde kısıtlanması mümkün değil. Buraya gelecek aidat ödeyecek. Buraya gelecek yeni üye kaydı yapacak.
Bu bina il başkanlığı değilse, bizim çalışma ofisimizse bu binada sizin ne işiniz var? Bana sormadan evime nasıl giriyorsunuz? Evime nasıl zorunlu ikamet veriyorsunuz birileri için? Bu burada duracak diyorsunuz. O yüzden İçişleri Bakanlığı bu soruya yanıt veremez. Bu çelişkiyi sürdüremez. Tarihe bu utançla geçemez.
Bu bina il başkanlığıysa isteyen her üye buraya girer. Her vatandaş gelir. Ben üye kaydedeceğim sana karşı. Örgütleniyorum. Benim en önemli görevim bu. Yok burası il başkanlığı değil diyorsam il başkanlığının adresini göster oraya gitsinler. Evimden de çık. Şu an için seni istemiyorum. Randevu istersen çay içmeye gelebilirsin. Ali Yerlikaya'ya söylüyorum.
CHP'nin Sarıyer'deki binasında Özgür Özel'i ziyaret eden DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan şunları söyledi:
Zor bir süreçten geçiyoruz. Bugün Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Özgür Özel ve heyetini ziyaret ettik. Bu sadece bir nezaket ziyareti değil. Öncelikle bunu belirtmek istiyorum. Bu hukuksuzda, antidemokratik uygulamalara karşı aslında ortak bir irade göstermenin de ziyaretidir. Siz de izliyorsunuz. Çok tartışılır bir süreçteyiz. Halkın seçmiş olduğu iradeler yargı eliyle işlevsizleştirilmeye çalışılıyor. Geçmişte bizim de bizzat yaşamış olduğumuz kayyum uygulamaları bugün artık Türkiyelileşti. Biz demokrasinin, hukukun, özgürlüklerin Türkiyelileşmesi mücadelesini verirken maalesef iktidar tarafından kayyum uygulamaları sadece siyasi partilerle sınırlı olmayan bir şekilde Türkiye'nin dört bir yanına yayıldı.
Öncelikle şunu belirtmek istiyorum. Biz halkın seçmiş olduğu iradelerin yerine kayyum atanmasına karşıyız. Bunu bir hukuksuzluk olarak değerlendiriyoruz. Geçmişte de bu hukuksuzlukları yaşayan bir parti olarak bu hukuksuzluklar karşısında Cumhuriyet Halk Partisi ile dayanışma içerisinde olacağımızı belirtmek istiyorum.
Halk 5 yıllığına, 3 yıllığına seçmiş olduğu yöneticilerin kendilerini yönetmesini istiyor. Halk getirir, halk götürür. Yargı burada getirip götüren bir işlev görmemelidir. Bizler yıllardır demokrasi, adalet ve özgürlükler mücadelesi yürütüyoruz.
Bu uygulamalar tam da dediğimiz bu üç temel meseleye karşı aslında bir karşı duruştur. Parti olarak bunun karşısında duracağız. Cumhuriyet Halk Partisi'ne Sayın Genel Başkan şahsında, İl başkanımız şahsında geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz. Biz değerleri savunan bir partiyiz. Değerleri savunmaya devam edeceğiz.
Seçilmiş iradeyle belediyelerle artık uğraşmaktan vazgeçmelidir. Ortadoğu'da işte görüyoruz. Demokrasinin olmadığı ülkeler resmen işte bir kaos ve kriz içerisinde yaşıyor. Bizler demokrasiyle, hukukun üstünlüğüyle, adaletle aslında Ortadoğu'ya örnek bir model olabiliriz.
Bunun aslında koşulları da var. Bunlar gündemimiz olması gerekirken işte bu yapay gündemlerle aslında hem Türkiye'yi hem halkımızı hem Türkiye'nin gündemini yormaya çalışıyoruz. Seçme ve seçilme hakkına kesinlikle saygı gösterilmelidir. Olmazsa olmaz en önemli bence koşullardan birisi budur. Yine omuz omuza bu ülke hepimizindir. Bu ülkeyi düzlüğe, demokrasiye çıkarma mücadelesini devam ettireceğiz.
Bu topraklar hepimizindir. Bu topraklar üzerinde demokrasi olmasını istiyoruz. Adalet olmasını istiyoruz. Seçilmiş iradenin bu ülkeyi yönetmesini istiyoruz. Dışarıdan yargı eliyle bu iradeye müdahale edilmemesi gerektiğini belirtmek istiyoruz.
Demokratik olmayan bir rejim belki bugün Cumhuriyet Halk Partisi için bir risk oluşturuyor ama yarın bu biçimde devam eden bir rejim AK Parti için de bir risk oluşturacaktır. Sonraki gün başka bir parti, başka seçilmişler için de bir risk oluşturacaktır. Bizler Dem Parti olarak demokratik bir rejimin inşasının mücadelesini veriyoruz.
"SÜREÇ TIKANMAYA ÇALIŞILIYOR"
86 milyon için risk olan bu yaklaşımların, bu anlayışların bir an önce ortadan kaldırılması gerektiğini bir kez daha belirtmek istiyoruz. Bir süreç yürüyor. Bir taraftan barış süreci diyoruz ama antidemokratik uygulamalarla bu süreç tıkanmaya çalışılıyor. Demokrasi ve barış birbirinden ayrılmaz iki bütündür. Birisi diğersiz yürüyemez.
Dolayısıyla barışın tartışıldığı bir süreçte bu tür antidemokratik uygulamaların bir tıkaç rolü oynayacağını artık bu anlayıştan bu tıkaçları ortadan kaldırmaktan başka bir şansımız yoktur. Bu Cumhuriyeti demokratikleştirmek için omuz omuza başta marifet partileriyle olmak üzere yürüyeceğimizi birlikte mücadele edeceğimizi belirtiyor. Tekrar Cumhuriyet Halk Partisi'nin üyelerine, seçmenlerine, gönül verenlerine geçmiş olsun diyor.
Türkiye'de değerler için bedel ödeyen bir gelenekten geliyoruz. Siyasi iradenin gasp edilmesi yerine kayyum atanması da bir değerler karşısında bir hukuksuzluktur. Dolayısıyla değerleri savunan bir parti olarak demokrasi, hukukun üstünlüğü gibi değerlerin yanında olacağımızı belirtmek istiyorum. Sessiz kalmayacağız. Bir an önce iktidar bu tür uygulamalardan vazgeçmeli.