Siyaset

CHP'li Avşar'dan Kanal İstanbul tepkisi: Bilimi, hukuku ve İstanbul’u yok sayan rant projesi!

CHP Tekirdağ Milletvekili Cem Avşar, Kanal İstanbul projesinin kamu yararından çok sermaye gruplarına hizmet ettiğini belirterek Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum'a seslendi.

CHP Tekirdağ Milletvekili Cem Avşar, "Kanal İstanbul ÇED olumlu kararına itiraz Danıştay'da" başlıklı haberi Meclis gündemine taşıdı.

Avşar, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum'un yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığı'na verdiği soru önergesi verdi.

Kanal İstanbul’un kurum görüşlerine, bilimsel ve teknik analizlere ve bilirkişi raporlarına rağmen inadına yapılmak istendiğini, Boğaz güvenliği yerine haksız kazanç ve barındırdığı risklerle gündemde olduğunu belirten Avşar, projeyle su kaynaklarının tehdit altına gireceği, deprem açısından jeolojik riskler taşıdığı, tarım ve çevreye karşı tehdit oluşturduğu, şehir planları ve yargı süreçlerini hiçe sayıldığı, emsal artışları ve plan değişiklikleri ile haksız kazanç elde edildiği ve büyük güvenlik riskleri de taşıdığını ifade etti.

Avşar, bununla birlikte İstanbul’un yeni 2 milyon nüfusu kaldıramayacağını, kanalın 698 m’lik eniyle aynı güvenlik riskini taşıdığını, kamusal yarardan çok, belirli sermaye gruplarına hizmet ettiğini, Sazlıdere Barajı'nın içme suyu kaynağı olmaktan çıkarıldığını, Terkos Gölü'nün risk altında olduğunu, tatlı yer altı su rezervlerinin bozulacağını, tarım ve orman arazilerinin yok olacağını, Çevre Düzeni Planı'nın keyfe keder değiştirildiğini ve yargı süreçleri ile bilirkişi raporlarının yok sayıldığını belirtti.

"KANAL İSTANBUL, BÜYÜK ENDİŞELERE YOL AÇTI"

Avşar, Kanal İstanbul projesinin ülkenin ekonomisi, sanayisi, turizmi, kültürü, sanatı, bilimi ve diplomasisiyle en büyük ve en gelişmiş şehri İstanbul için; gündeme geldiği 2011 yılından bu yana kamuoyunda en çok tartışılan, teknik, bilimsel, güvenlik, çevresel ve ekonomik yönleriyle büyük endişelere yol açan bir proje olduğunu belirtti.

"BOĞAZ GÜVENLİĞİ YERİNE HAKSIZ KAZANÇLA GÜNDEMDE"

Bu projenin yalnızca Boğaz’daki gemi trafiğini azaltmak iddiasıyla değil; aynı zamanda etrafında oluşturulacak yeni şehir planları, imar düzenlemeleri, altyapı yatırımları ve bunlara bağlı haksız kazanç beklentileri ile de gündemdeki yerini koruduğunu belirten Avşar, söz konusu projenin tarım alanları, su havzaları ve doğal sit alanları üzerindeki etkisinin önlenmesi ve ilgili alanların korunması hususunda hangi tedbirlerin alındığı hususunun da belirsiz olduğunu ifade etti.

"KANAL, İSTANBUL’A TEHDİTTİR"

Avşar, “Projeyle, güzergahta bulunan İstanbul’un su kaynaklarının tehdit altına gireceği, deprem riski açısından jeolojik olarak uygun olmadığı, tarım ve çevreye karşı tehdit oluşturduğu, şehir planları ve yargı süreçlerinin hiçe sayıldığı, emsal artışları ve plan değişiklikleri ile haksız kazanç elde edildiği ve bununla birlikte büyük güvenlik riskleri de taşıdığı belirtilmektedir" görüşünü dile getirdi.

Mevcut durumda projenin sadece bir ulaşım veya güvenlik projesi olmadığını belirten Avşar, İstanbul'un doğal varlıklarını, çevresini, su kaynaklarını ve tarım arazilerinin yok olma tehlikesi taşıdığını, ÇED raporunda da anlaşıldığı üzere projenin hayata geçmesi durumunda Karadeniz, Karadeniz’e akan nehirler ve Azak Deniz’inde oluşacak su seviyesinin azalmasının ülkemiz için hayati bir risk taşıyacağını, yeni şehir için planlanan nüfusun başlangıçta ifade edilen 500 bin kişinin çok üzerinde olacağını, planlanan tesislerin kapasitesinin 2 milyonluk bir eşdeğer nüfusa işaret ettiğini belirtti.

"KANAL, 698 METRELİK ENİYLE AYNI GÜVENLİK RİSKİNİ TAŞIMIYOR MU?"

Proje gerekçesi olarak Boğaz'daki gemi trafiği ve kaza riskinin öne sürüldüğünü kaydeden Avşar, ancak en dar yeri 698 metre olan kanal açıldığında İstanbul Boğazı çevresinde yaşayanlar için öne sürülen risklerin, kat ve kat fazlasının kanal açıldığında çevresindeki yerleşim alanları için de geçerli olacağını ifade etti.

"KAMUSAL YARARDAN ÇOK, BELİRLİ SERMAYE GRUPLARINA HİZMET EDİYOR"

Avşar, özellikle ‘özel proje alanları’ adıyla genişletilen bölgelere tanınan ayrıcalıklar, yoğunluk ve emsal artışları, inşaat alanı transferi gibi imkanların projenin kamu yararından ziyade belirli sermaye gruplarının çıkarına hizmet ettiğini ve TOKİ eliyle yürütülen on binlerce konutluk inşaatın, hukuki süreçler devam ederken ve planlar mahkemelerce iptal edilirken dahi İstanbul'un kritik su havzaları, meraları ve tarım arazileri üzerinde hız kesmeden devam ettiğini belirtti.

"SAZLIDERE BARAJI NEDEN İÇME SUYU KAYNAĞI OLMAKTAN ÇIKARILDI"

Kanal İstanbul projesinin yıkıcı sonuçlarından bir diğerinin de İstanbul'a yılda ortalama 55 milyon m3 su sağlayan, kentin toplam su depolama kapasitesinin önemli bir bölümünü oluşturan Sazlıdere Barajı'nın proje nedeniyle tamamen ortadan kaldırılacağını ifade eden Avşar, “Ayrıca baraj, İSKİ'nin kullanım hakkı ve yasal koruma statüsü bulunmasına rağmen, Cumhurbaşkanlığı kararıyla içme suyu kaynağı olmaktan çıkarılmıştır.”

"TERKOS GÖLÜ RİSK ALTINDA"

Avşar, diğer önemli bir su kaynağı olan Terkos Gölü'nün de risk altında olduğunu, kanal kazısının, gölün doğu havzasından beslenmesini engelleyeceğini, gölden kanala doğru su kaçaklarına neden olabileceğini ve gölün su kalitesini bozacağını belirtti. Avşar, “Terkos kumulları ve tarihi kumul ağaçlandırmasının zarar görmesi, gölün içme suyu özelliğini tehlikeye atacaktır" dedi.

"TATLI YER ALTI SU REZERVLERİ BOZULACAK"

Avşar, proje güzergahının, İstanbul'un stratejik yeraltı suyu rezervlerinin bulunduğu alanları da içerdiğini, kanal kazısının, yeraltı su akışını bozacağını, tatlı yeraltı su rezervlerinin tuzlanmasına ve kalitesinin bozulmasına yol açacağını ifade etti.

"TARIM VE ORMAN ARAZİLER DE YOK OLACAK"

Kanal projesinin ekolojik dengeye ve tarımsal alanlara vereceği zararlara da değinen Avşar, şunları kaydetti:

“Aynı zamanda İstanbul'un gıda güvencesi ve ekolojik dengesi için hayati öneme sahip tarım ve orman arazilerini de yok etmektedir. Binlerce hektar verimli tarım ve mera arazisi, beton yığınlarına dönüşme tehlikesiyle karşı karşıyadır. İstanbul'un nefes borusu olan Kuzey Ormanları'nın önemli bir bölümü, kanal ve bağlantı yolları, yeni yerleşimler ve inşaatlar için açılacak ocaklar nedeniyle geri dönülmez biçimde tahrip edilecektir.”

"ÇEVRE DÜZENİ PLANI, KEYFE KEDER DEĞİŞTİRİLİYOR"

Avşar, kentin anayasası niteliğindeki 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı'nın defalarca değiştirildiği, alt ölçekli planların sürekli revize edildiği ve bu durumun projenin plansızlığını ortaya koyduğunu belirtti.

"YARGI SÜREÇLERİ VE BİLİRKİŞİ RAPORLARI YOK SAYILIYOR"

Bunun yanında gerek yerel yönetimlerin gerekse ilgili meslek odaların açtığı çok sayıda davada, bilirkişi raporları projenin sakıncalarını net bir şekilde ortaya koyduğu, yürütmeyi durdurma kararına rağmen yeni bir karar ile işleme devam edildiği ve aynı şekilde bilirkişi raporlarının da dikkate alınmadığını ifade eden Avşar, Bakan Kurum'a şu soruları yöneltti:

"Kanal İstanbul Projesi kapsamında, şu ana kadar imara açılan toplam alanın yüzölçümü nedir? Söz konusu arazilerin plan değişikliğiyle imara açılması ve emsal artışlarıyla elde edilen yaklaşık ekonomik kazanç nedir? Bu değer artışından kimlerin faydalanmıştır? Projeyle, İstanbul’un gıda güvenliği, su havzaları, mikro iklim dengesi, deprem riski, tarımsal üretimi, güvenlik ve şehir planları üzerindeki olası etkilerine ilişkin Bakanlığımızca hazırlanmış bir master planınız var mıdır?

Şayet varsa söz konusu planın hazırlık aşamasında konuyla ilgili sivil toplum kuruluşları, meslek odaları, üniversiteler ve uzmanlar tarafından hazırlanan muhtelif raporlar ve analizler dikkate alınmış mıdır? Proje için öngörülen güncel toplam yatırım maliyeti ne kadardır? Projenin finansman modeli nedir? Kamu-özel iş birliği modeli uygulanmakta mıdır? Bu kapsamda kaç adet ihale düzenlenmiştir? Bu ihalelerin toplam bedeli ne kadardır ve hangi şirketler tarafından üstlenilmiştir? Ayrıca Kanal İstanbul Projesine bugüne kadar merkezi bütçeden ne kadar kaynak ayrılmıştır?"

"İSTANBUL’UN SU ARZINDA BU KAYBIN NASIL TELAFİ EDİLMESİ PLANLANMAKTADIR"

"İstanbul’un riskli yapı stoku, depreme hazırlık durumu ve acil ihtiyaçları dikkate alındığında Proje için ayrılan söz konusu kamu kaynaklarını ‘ekonomiklik, verimlilik ve etkililik’ ilkeleri bağlamında riskli yapıların dönüşümü, ulaşım altyapısının iyileştirilmesi ve mevcut su varlıklarının korunması gibi alanlarda kullanılması hususunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu konuda bir çalışma yapmayı düşünüyorsunuz? İstanbul'a yılda ortalama 55 milyon m3 su sağlayan, kentin toplam su depolama kapasitesinin önemli bir bölümünü oluşturan Sazlıdere Barajı, İSKİ'nin kullanım hakkı ve yasal koruma statüsünde olmasına rağmen Cumhurbaşkanlığı kararıyla içme suyu kaynağı olmaktan hangi kamusal yarar gözetilerek çıkarılmıştır?

İstanbul’un su arzında bu kaybın nasıl telafi edilmesi planlanmaktadır? Bu hususta bir çalışmanız var mıdır? İmara açılan söz konusu bölgede planlanan yapıların yüzde kaçı sosyal konut, yüzde kaçı orta ve üst grubuna hitap eden lüks konutlar ve yapılardan oluşmaktadır? Sosyal konutların başvuru koşulları nelerdir? Bu hususta kamuoyunu bilgilendirecek misiniz? Projenin; kamusal yarar, şehircilik ilkeleri, tarım ve su havzaları bakımından sakıncalı olduğu gerekçesiyle meslek odaları, STK’lar ve ilgili kamu kurumları tarafından açılan ve mahkemece önemli bir kısmının yürütmesinin durdurulması ve planların iptali ile sonuçlanmasına karşın kararın tanınmayıp yeni bir karar alınarak işleme devam edilmesi hususu tarafınızca nasıl değerlendirilmektedir?"

"UZMANLAR TARAFINDAN HAZIRLANAN RAPORLARLA KARŞILAŞTIRMALI ANALİZLERİ YAPILMIŞ MIDIR"

"İstanbul'un mevcut kalabalığından, trafiğinden şikâyet edilirken, köye geri dönüş teşvik edilirken, tarımsal üretimin canlanması konuşulurken İstanbul nüfusuna 2 milyonu aşkın yeni nüfus eklenmesini yaşam standartları, şehircilik ve yönetim ilkeleri açısından nasıl değerlendiriyorsunuz? Bakanlığınız, Kanal İstanbul Projesi çerçevesinde yapılan imar planı değişikliklerini halkın katılımı, çevre hakkı ve kamu yararı ilkeleriyle ne ölçüde örtüştüğünü savunmaktadır? Bu savunmalar hangi raporlara dayandırılmaktadır?

Şehircilik ilkeleri bağlamında konuya ilişkin ilgili STK’lar, meslek odaları, üniversiteler ve uzmanlar tarafından hazırlanan raporlarla karşılaştırmalı analizleri yapılmış mıdır? Proje gerekçesi, olarak ‘Boğaz'daki gemi trafiği ve kaza riski’ öne sürülürken Kanal güzergâhında yeni bir şehir kurulması halinde Kanalın en dar yeri olan 698 m de riskli durumlarda çift yönlü geçiş yapılacağı hatta geri çıkabileceği olasılığı dikkate alındığında İstanbul Boğazındaki risklerin, kat ve kat fazlası Kanal için de geçerli olacaktır. Bu güvenlik riskine karşı ne tür tedbirlerin alınması planlanmaktadır? Bu konuda çalışmanız var mıdır?"