Milliyetçi çizgisiyle bilinen Yeniçağ gazetesi, "CHP'nin marksist ideolojisi" başlıklı bir yazı dizisi başlattı. Dizinin ilk bölümünde CHP'nin 68 Kuşağı'nın devrimci önderlerinden Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan için her sene anma düzenlemesi hedef alındı.
Yazı dizisinin amacı ise "Bu yazı dizimizde CHP’nin tarihsel rotasından çıktıktan sonra anarşi ve terör örgütlerine hamilik yaparak ülkeye verdiği zararları hatırlatıp hafızaları tazeleyeceğiz. Geçmişteki ibret alınması gereken yaşanmışlıkları hatırlamak, gelecekte aynı hataların yapılmasını önleyici en iyi rehberdir" diyerek açıklandı.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in, Denizler'in idam edilişlerinin yıldönümü olan 6 Mayıs'ta mezarlarını ziyaret etmesini eleştiren Yeniçağ, "CHP'nin marksist örgütlerle gönül bağını" gösterdiğini öne sürdü.
Yeniçağ’ın yazısında Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının ABD Büyükelçiliği’ne yönelik silahlı eylemleri yer alırken Deniz Gezmiş’in önderlik ettiği en önemli eylemlerden biri, Samsun’dan Ankara’ya “Tam Bağımsız Türkiye İçin Mustafa Kemal Yürüyüşü” yoktu!
Deniz Gezmiş, “Amerikan emperyalizmine karşı milli kurtuluş yolunda izindeyiz” başlıklı yürüyüş güncesinde şöyle yazar:
“30 Ekim 1968. Saat 13:30’da toplu halde Atatürk Anıtı önüne giderek bir dakikalık saygı duruşunda bulunduk. Ardından İstiklal Marşı’nı söyleyip, Bayrağımızı ve üzeri yazılı bezi açarak yola koyulduk... 10 Kasım 1968. Biz Anıtkabir’e varmak ve Ata’nın huzurunda O’na bağlılığımızı, hiç değilse saygı duruşunda bulunarak göstermek istiyorduk. Dağınık halde çeşitli yollardan Anıtkabir’e doğru gittik. Her türlü tertiplere, azgınlıklara rağmen yılmayan üç yüz bilinçli kafa... Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bir subayı bize gereken, en mükemmel kolaylığı sağladı. O sırada çelengimiz getirildi. Çelengin üzerine, ‘Amerikan emperyalizmine karşı milli kurtuluş yolunda izindeyiz-Samsun yürüyüşçüleri’ yazmıştık... Ata’nın huzuruna çıktık. Saygı duruşunda bulunduk ve deftere: ‘Amerikan emperyalizmine karşı ikinci milli kurtuluş savaşımızda gerçekten izindeyiz. Milli Kurtuluş Savaşımız yok edilemez. Onu yok etmek için bütün Türk milletini yok etmek gerekir. Tam Bağımsız Türkiye için Mustafa Kemal yürüyüşçüleri’ yazdık.”
HALUK KIRCI'YI ALKIŞLAYAN GAZETE
Peki, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını hedef alan Yeniçağ Gazetesi, kimin yanında?
Yeniçağ Gazetesi’nin arşivinde 7 TİP’li gencin katledildiği Bahçelievler Katliamı’nın sanığı Haluk Kırcı’ya övgüler hala duruyor.
Yeniçağ Gazetesi yazarı Cazim Gürbüz “Haluk Kırcı ve Mağara’dan İzdüşümler...” başlıklı yazısında “25 yıldır o mağaradadır Haluk Kırcı... Ömrünün yarısı...” diyerek Haluk Kırcı’ya sahip çıkmıştı. Bu satırlar Yeniçağ Gazetesi’nde yer aldı.
Eski Yeniçağ Gazetesi yazarı ve şimdiki İYİ Parti Milletvekili Selcan Taşçı da “Torpilli katilleri unuttular” başlıklı yazısında “Haluk Kırcı, belki Türkiye’yi 12 Eylül’e götüren “senaryo”nun “kötü adam”ı değil, “mağdur”larından biridir... Kötü adamın tezgahına gelmiştir belki... Bunu dile getirmek Haluk Kırcı’ya meşruiyet istemek anlamına gelmez...” satırlarıyla Haluk Kırcı’ya sahip çıkıyordu.
Yeniçağ Gazetesi yazarı Mustafa Aslan “Gözün aydın Haluk Kırcı...” başlıklı yazısıyla Haluk Kırcı’nın tahliyesini kutlamıştı ve şöyle yazmıştı: “Haluk Kırcı tahliye oldu. Haluk’un, ailesinin ve yakınlarının gözü aydın olsun. 1978’de cezaevine girip 32 yıl sonra hürriyetine kavuşan Haluk Kırcı’nın tahliyesiyle ilgili, “Dolma Kalemler”in adâleti tenkitlerini, adâletten şikâyetlenmelerini duyuyorum, duymuştuk, duyacağız!”
HALUK KIRCI KİMDİR
Yeniçağ Gazetesi’nin sahip çıktığı Haluk Kırcı kimdir?
1958 Erzurum doğumlu olan Haluk Kırcı ülkücü çevrede “İdi Amin” lakabıyla tanınırdı.
Türkiye’deki kontrgerilla örgütlenmesinde önemli roller oynadığı belirtilen, Haluk Kırcı ile ilgili Yıldırım Türker şunları ifade etmişti: “1971’de annesini kaybettiğinde, ‘o kadar fahişe dururken neden annem öldü’ diye isyan etmiştir… Kendini ancak kan dökerek yatıştırabilen bu yaralı ruhun en mutlu gençlik anısı ise, Alparslan Türkeş’in evinin önünde korumalık yaptığı gecenin sabahı başkanı evinden çıkınca koşup arabasının camındaki buzu nasıl elleriyle kazıdığıydı. Bu hikâyeyi arkadaşlarına günlerce anlattı.”
12 Nisan 1988'de Bahçelievler katliamı davasında idama mahkûm oldu. Çıkarılan infaz kanunundan yararlandı ve 26 Nisan 1991 tarihinde Bursa Cezaevi'nden şartlı olarak tahliye edildi. “Bir yanlışlık” olduğu anlaşılınca tekrar aranmaya başlandı.
Haluk Kırcı “firarda” iken 1 Ağustos 1992'de Erzurum'da evlendi. Nikâh şahitliğini dönemin Erzurum Valisi ve eski emniyet genel müdürü Mehmet Ağar yaptı. 25 Ocak 1996'da İstanbul'da yeniden yakalandı ve aynı gün firar etti.
1999'da yakalanarak İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde yargılanmaya başladı. Ömer Lütfü Topal cinayetinden beraat eden Kırcı, Susurluk çetesine üye olmak suçundan 4 yıl hapse mahkûm oldu.
18 Mart 2004’de ikinci kez yanlışlıkla tahliye edilen Haluk Kırcı, Bahçelievler’de öldürülen öğrencilerin avukatlarının itirazı üzerine aranıyordu.
Cezaevinden çıktıktan sonra bir kaçak hayatı sürmediği belli olan Kırcı, Abdullah Çatlı’nın kardeşi Zeki Çatlı ile birlikte “Promesse Tıbbi” malzeme şirketini kurdu.
Haluk Kırcı 2 kez “yanlışlıkla” tahliye edildikten sonra en son 2005 yılında Kartal Cezaevine girdi, 28 Mayıs 2010 tarihinde tahliye oldu.
Kırcı, Bahçelievler katliamının yanı sıra Balgat katliamının da faillerinden. Yine 1978’de Cumhuriyet Savcı Yardımcısı Doğan Öz’ün, 1980’de Maden-İş Başkanı Kemal Türkler’in, Susurluk anahtarlarından Ömer Lütfi Topal cinayetinde de parmağı olduğu gündeme geldi.