BirGün’den Tuğçe ÇELİK’in haberine göre, Türkiye Sinema Eseri Sahipleri Meslek Birliği (SESAM) Başkanı Mehmet Ergin Soyarslan sinema ve televizyon eserlerinin, yapımcı ve telif hakkı sahiplerinin, hatta komşu hak sahibi oyuncularının çeşitli yayın organlarında defalarca halka gösterilmesine rağmen hiçbir kazanç elde edememesine tepki gösterdi.
Türkiye’de meslek birliklerinin 1986’da kurulduğuna ve görevlerinin ‘toplu hak’ olarak tabir edilen yayın organlarının ödemesi gereken telifleri toplayarak üyelerine dağıtmak olduğuna dikkat çeken Soyarslan, “1995’e kadar Amerikan sistemi uygulamasıyla eserin sahibi yapımcı olarak kabul ediliyordu. Bu tarihten sonra Avrupa Birliği’ne uyum kapsamında Avrupa’daki sistem uygulanmaya başladı. Bu doğrultuda yapılan 4110 ve 4630 sayılı yasa değişikliğine göre sinemada eser sahibi yönetmen, senarist, diyalog yazarı, animatör ve müzik yapımcısı oldu’’ dedi.
TELİFİ YAYINCI ÖDEMELİYDİ
Bu kanunların detaylarının belirsizliğini vurgulayan Soyarslan, "1995’e kadar yayınlanan filmlerin hakları kanunla yapımcıda kaldı. 1995 öncesinde tüm filmlerin eser sahipleri yapımcıları olarak görünüyor. Bu tarihten sonra yapımcı ve oyunculara ‘komşu hak sahibi’ denildi. 1995 öncesindeki gösterimlerin telifinin meslek birliğine ödenmesi, onların da üyelerine dağıtması gerekiyor. Komşu hak sahibi oyuncular da yapımcıdan para bekliyor. Oysa bunu yayıncı kuruluş ödemeliydi” diye konuştu.
Soyarslan şöyle devam etti: “Müzik ve sinema aynı kanuna tabidir. Müzikte eserin söz yazarı sinemada senariste, besteci yönetmene karşılık gelir. Yeni sisteme göre tüm müzik birlikleri federasyon çatısı altında yayıncı kuruluştan telifleri toplar. Bu hepsine ödenen telif üçe bölünür. Besteci, komşu hak sahibi, söz yazarı arasında eşit olarak. Komşu hak sahibi olan müzik yapımcısı kendi payının yüzde 10-15’ini yorumcuya verir. Aynı şey sinemada uygulanırsa yapımcı kendisine düşen telif hissesinin yüzde 10-15’ini oyuncu meslek birliğine vermek durumda olacaktır. Oysa bugün 1995 öncesi filmlerde rol almış oyunculardan bazıları filmin yapımcısına dava açarak milyonlarca lira talep etmektedir. Bugüne kadar sinema eserleri yayınlandığında televizyonlardan telif toplayabilmiş olsalardı buradan oyunculara da bir pay gidecekti. Karışık davalar açılmayacaktı.”
Soyarslan özetle şunları söyledi: “Milyonlarca sinema DVD ya da CD ‘si satıldı ama Bakanlık badrolü doğrudan dağıtıcıya verdi, telifin meslek birliğine ödenip ödenmediğini sormadı. Meslek birlikleri de dahil olmak üzere herkes zarara uğradı.’’
HEPİMİZE YAŞAM SUYU
Çözüm önerisini sunan Soyarslan şöyle konuştu: “Bir fikri değer üretmiş kişinin kişiye ait olan telif hakkı, mali hakların tamamı devredilebilir ancak üye oldukları meslek birliklerince eser her çalındığında veya gösterildiğinde ödenecek telif hakları hariç olsun denilse meydana gelecek sorunlar ortadan kalkar. Her türlü hakkın maddi bir değeri olmalıdır. Devredilemeyen haklar meslek birlikleri vasıtası ile ekonomik değere dönüştürülebilir ve böylece hem eser sahipleri hem de meslek birlikleri yaşam suyuna kavuşmuş olur.”