CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Anahtar Parti Genel Başkanı Yavuz Ağıralioğlu ile ortak basın açıklaması yaptı.

İşte açıklama...

Anahtar Parti Genel Başkanı Yavuz Ağıralioğlu, CHP Genel Başkanı, CHP Genel Başkanı Özgür Özel'i CHP Genel Merkezi'nde ziyaret etti.

Görüşmenin ardından iki lider kameraların karşısına geçti.

Özel, "Açlık sınırının altında bir maaş asla teklif edilemez. Burada ortaya çıkan 39 bin lira olarak belirlendi." dedi.

Ağıralioğlu'nun açıklamaları şu şekilde:

Bir vesile kurultaydan önce de gelecektim. Bizi ziyarete gelmişlerdi sağ olsunlar. Kurultayla birleştirdik. Hayırlı olsuna geldik. Memleket için hayallerimiz, iddialarımız, irademiz var. Hasbihal ettik. Türkiye'nin meselelerini konuşuyoruz. Uzunca zamandır memleketin çözülmesini beklediği sorunları var. Bu sorunların niçin çözülemediği ile ilgili hasbihal ettik. Türkiye'nin ağırlaşan sorunlarının hangi süreçte, hangi hassasiyetlerle, hangi önceliklerle çözülebileceğine dair kıymetli bir istişaredir bu.

'Hayata Dönüş' davasında savcılıktan itiraz geldi!
'Hayata Dönüş' davasında savcılıktan itiraz geldi!
İçeriği Görüntüle

Memleketimizin sorunları artık parti meselelerinin çok daha fevkinde. Artık milletimizin 85 milyonun, çocuklarımızın geleceğinin, Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına girmişliğinin, devletimizin varlığının, bölgede sıkışan, ağırlaşan şartları kaldırabilme kapasitesinin hepsini odaklı odaklı konuşmak mecburiyetinin zor zamanlarındayız. Milletimiz zorda. Efendim, yaşam kalitesi çok bozulmuş insanlarımız zorda. Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışıyor bir taraftan; asgari ücretliler, emekliler zorda. Enflasyon düşürülemiyor; ekonomiyle ilgili Enflasyonla Mücadele Programı ortada, iş adamlarımız zorda, esnaf zorda. Üretim bandı bozuldu, çiftçiler zorda. Alım gücü düştü, insanımız zorda. Çocuklarımız hayal kuramıyorlar, evlatlarımız zorda. Memleket zorda.

Memleketin iyi yönetilemediğini... Memleketin büyük potansiyeli var. Bu büyük potansiyelle 850 milyona yetebileceğini, doğru yönetilirse 850 milyonu besleyebileceğini; doğru yönetilemeyince siyasetin etrafında birikmiş 85 bin kişiye yetemeyeceğini düşünüyoruz. Dolayısıyla memleketin iyi yönetilmediğini düşünüyoruz. Memleketi daha iyi, daha güçlü, daha zengin bir geleceğe taşıyabilmek için, daha adil, daha demokratik bir ülkeyi kurabilmek için alın teri dökeceğiz, gayret edeceğiz. İstişarelerimiz de sürecek. Milletimiz için daha iyisinin mümkün olduğunu konuşabileceğiz. Siyaseti bir kavga hattında zaten yapmıyoruz. Nöbet değişimi gibi düşünüyoruz. Önümüzdeki dönem bu olanı biteni doğru muhasebe edip, başımıza gelenlerin gelmeyeceği bir sistemi kurmak için gayret edeceğiz.

Siyasi istişare... Siyasi olarak önümüzdeki dönem herhalde en kuvvetli silahımız olacaktır; memleket için aklı, ortak aklı çalıştırabilmek, memleket için neyin iyi olduğunu konuşabilmek. Memleketin önümüzdeki dönem en büyük gücü olacaktır. Türk siyasetinin ihtiyacı olan şey şudur: Meselelerini doğru konuşabilme imkanını Türk milletine sunmak mecburiyetindeyiz. Türkiye'nin şu anda bütün meselelerinden daha önemli bir mesele; meselelerini doğru muhataplarla, doğru zeminde konuşamamaktır.

O yüzden muhalefetin, ana muhalefetin genel başkanına nezaketinden dolayı minnettarım. Genel Başkanımız hayırlı olsuna gelmişlerdi, sağ olsunlar. Ben de birinci yılı kutlamaya geldim. Vesilesiyle Türkiye'nin meselelerini istişare ettik. Teşekkür ediyorum efendim. Hayırlı olsun. Memleketimiz, milletimiz için inşallah güzel hizmetlere vesile olsun Genel Başkanlığınız efendim.

TBMM'DEKİ ÇOCUK TACİZİNE İLK TEPKİ

CHP lideri Özgür Özel, kendisine yöneltilen "Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde stajyer kız çocuklarının cinsel istismara bırakıldığı iddiaları gündeme geldi. Meclis tarafından da soruşturma başlatıldı. Konuya ilişkin bir değerlendirmeniz olur mu?" sorusuna şu ifadelerle yanıt verdi:

Büyük bir öfke ve mensubu olduğumuz Türkiye Büyük Millet Meclisi adına büyük bir utanç içindeyiz. Bu meselenin Meclis yönetimi tarafından en hızlı, en sert tedbirlerle ve tüm kamuoyunu tatmin edecek ve tekrarına imkan bırakmayacak şekilde en sert şekilde kovuşturulması, soruşturulması ve cezalandırılması için Meclis üzerine düşeni yapmalıdır.

Bu konuda Meclis'teki kadın çalışan arkadaşlarımızın bir tepkisi ve kadın milletvekillerinin bir tepkisi var. Bu tepki çok anlaşılır. Anlaşılmaz olan, Meclis'in kapısının önünde polisin bu tepkiye engel olmaya çalışması. Sayın Meclis Başkanımızla daha önce de konuşmuştuk. Meclis çoğu zaman son umut noktasıdır ve oraya sesini duyurmaya gelenlere polis engeli kabul edilemez. Elbette Meclis'in güvenliği sağlanır. Hatta biz Çankaya Belediyesi ve Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin de olumlu yaklaşımıyla Meclis'in önündeki parkın demokrasi parkına çevrilmesi, bir serbest kürsü konulması, tepki, protesto, Meclis'e seslenişin yapılması için Sayın Başkan'a da söylemiştik, olabilir demişti. Halen daha Sayın Başkan, "ya Meclis'e gelinebilir, burada basın açıklaması yapılabilir" demesine rağmen bugün iğneyi kendisine batırması gerektiği gün meclisin bir anda karşısındaki kadın milletvekillerine, kadın çalışanlara, kadın örgütlere karşı polis direnci gösteriliyor. Bu anlaşılabilir değil. Bu iş hiçbir yerde böyle kötü yaşanmışlıklar olmamalı olduğunda en sert şekilde üzerine gidilmeli ama mecliste bunun bir kişinin aklının ucundan geçmesi, böyle bir şeye yeltenecek bir kişinin bu milletin en kıymetli milli iradenin tecelligahının süzgeçlerinden sıyrılıp bu pisliğin içeri girebilmiş olması kabul edilebilir değildir. Ayrıca bir 10 kişiden bahsediliyor ama şu ana kadar bir kişinin görevinden uzaklaştırıldığı söyleniyor. Bu konudaki kamuoyu merakı ve her birimizin tedirginliğini tatmin edecek şeffaf cevapları en kısa sürede bekliyoruz.

"BİZ TERÖRÜN BİTMESİ İÇİN DEMOKRATİK ADIMLARIN ATILMASININ SON DERECE ÖNEMLİ OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUZ"

Soru: Komisyonu devam ediyor raporlama aşamasında. Siz de 29 maddelik bir rapor sunmuştunuz son komisyon toplantısında ama bugün gelen bilgiler birkaç gün daha süre istediğinize yönelik. Maddeler mi genişleyecek, yeni öneriler ve hukuksal düzenlemeler mi teklif edilecek? Bir değerlendirme alabilir miyiz?

Özgür Özel: Biz Türkiye'de Kürt sorununun çözülmesi, terörün bitmesi ve terörsüz ve demokratik bir Türkiye'ye kavuşmanın umudu içindeyiz. Ve bu sorunların yegane çözüm yerinin Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altı olduğunu ifade etmiştik. Bu konuda kararlı ve tutarlı tavrımız sürüyor. Biz terörün bitmesi için demokratik adımların atılmasının son derece önemli olduğunu düşünüyoruz. Bu konudaki hazırlıklarımızı elbette daha da geliştirerek, somutlaştırarak Meclis Komisyonuna ve Mecliste bulunan, bulunmayan bütün siyasi partilerin, kamuoyunun da bilgisine sunma niyetindeyiz.

Yazılacak olan raporun Türkiye'de herkes için daha fazla demokrasi, daha fazla özgürlük ve terörü tamamen ülkenin gündeminden çıkaracak, silahların tamamen bırakıldığı ve bundan sonra Türkiye'nin gündemine bir daha silahlı terörün girmeyeceği tedbirlerin alınması için elimizden geleni yapıyoruz. Arkadaşlarımız birkaç gün süre istediklerini sizden duyuyorum. Yani bir son sürenin olduğunu da bilmiyorum. Arkadaşlarımız kendi çalışma sistematikleri içinde herhalde birkaç güne daha ihtiyaç olduğunu söylemiş. Zaten Cumhuriyet Halk Partisi'nin 29 maddesi Merkez Yönetim Kurulunda son şekli verilip olgunlaştırılıp yollanmıştı. Yine çalışmanın son halinden de haberdar olacağız ve ardından bu konuda Merkez Yönetim Kurulunun da onayıyla arkadaşlarımız görüşlerimizi komisyona sunacaklar.

AĞIRALİOĞLU: BİZ TERÖRSÜZ TÜRKİYE HEDEFİNİN TERÖRİSTLERLE GÖRÜŞEREK, GÖRÜŞÜLEREK PLANLANMASINA KARŞI ÇIKIYORUZ

Soru: Sayın Ağıralioğlu, sorum size. Konuşmanızda dediniz ki "önümüzdeki dönem siyasi istişare için en kuvvetli silah olacaktır." Genel seçime doğru ilerlerken bir ittifak gündeme gelir mi? Bu görüşmede de gündeme geldi mi? Teşekkürler.

Yavuz Ağıralioğlu: Berraklaşırken... Ama şuur berraklaşıyor. Süreç şöyle: Terörsüz Türkiye de dahil, memleketin tecrübe ettiği Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi de dahil, karşı karşıya olduğumuz, maruz kaldığımız ekonomik kriz de dahil, memleketin ağırlaşan sorunları; bunlarla ilgili çözüm önerilerinde şuurda bir beraberlik yapacaktır, görünüyor. Şunun bilinmesi lazım; mesela bütçe görüşmeleri var. Şimdi bakıyorum, AK Parti'nin iktidar kanadının milletvekillerinden 5-6 kişinin izlediği, yani Meclis'in tamamen aslında bütçe hakkı olmamasına bağlı olarak etkisizleştiği, silikleştiği bir süreç yaşıyoruz. Dolayısıyla tecrübe ettiğimiz sisteme bakıyorum, yaşadığımız zorluklara bakıyorum, bir şuur organize edilecek.

Şimdi ben terörsüz Türkiye ile ilgili Sayın Genel Başkanla istişarelerimizde de konuşuyoruz. Efendim bir giyotin oluşturmuşlar; "siz terörsüz Türkiye istemiyor musunuz?" Yahu tabii ki istiyoruz. Böyle bir şeye "ben terörlü Türkiye istiyorum" diye münasebetsiz bir insan yaşıyor mudur bir dünyada "terörlü Türkiye istiyorum" diye? Asla. Biz terörsüz Türkiye hedefinin teröristlerle görüşerek, görüşülerek planlanmasına karşı çıkıyoruz. Efendim, "son terörist öldürülene kadar mücadelemiz devam edecektir" diye yarışa başlayıp, ilk teröristi serbest bırakmaya çalışmayı anlamıyoruz. Dolayısıyla "Kürt sorunu" diye bir sorunu konuşmak istiyorsanız, Meclis Türkiye'nin bütün sorunlarını konuşmak için en mühim ve en son mercidir, karar merciidir. Ama Kürt sorunu başlığıyla konuşmak istediğiniz bir sorun varsa bu sorunun Öcalan'a hürriyetle eşleşmesine razı değiliz. Yani Kürt sorununun eşitinin Öcalan'a hürriyetle eşleştiği yerde muhataplığın Öcalan, öznenin PKK, efendim nimetin de Kürtler diye konuşulmasını Kürde hakaret sayıyoruz.

Dolayısıyla meseleleri doğru konuşabilmek diye kastettiğim şey buydu. Yani girizgahta da arz etmeye çalıştım: Meselelerimizi doğru muhataplarla konuşamıyoruz. Sorunlarımızı doğru muhataplarla konuşamadığımız için sorun çözmeye çalışırken başka büyük sorunlara sebep oluyoruz. Terörsüz Türkiye'de olduğu gibi, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde olduğu gibi, enflasyonla mücadele programında olduğu gibi. Bileni dinlemiyoruz. Muhatapları doğru seçemiyoruz. Bedel ödeyenlerle doğru istişareler yapamıyoruz. Efendim Sayın Genel Başkan diyor ki, "işte açıklama yapanları engellemeye çalışıyorlar." Mesela Meclis'te Öcalan lehine slogan atılıyor, Meclis Başkanlığı, Meclis Başkanımız mesela onları engellemiyor, bunları engelliyor ama yani.

Dolayısıyla mevzuyu, mevziyi istediği gibi, istediği yerde tutmayı hak gören bir keyfilikle karşı karşıyayız. Seçimin sonu ne zaman, hangi tarihte önümüze gelir seçim tarihi, bunu bilmiyoruz. Ama bu memlekette yaşadıklarımıza itirazımızın şuurlarda bir beraberlik oluşturacağını, kırmızı çizgilerimizin belli olacağını, vazgeçilmezlerimizin millete arz edileceğini, o vazgeçilmezler etrafında bir memleket, memleketin doğrularla ilgili bir taraflaşma yaşayacağını düşünüyoruz. Vesilesiyle şunu arz etmem lazım; benim için kıymetli bir soru. Biz müstakil bir iradeyle yürüyeceğiz. Yani bunu bir kere daha tekrarlamayı hassasiyetle yapacağım şundan dolayı: Seçmene sonuna kadar kendi sevdiği, seçtiği, arkasında durduğu iradenin, amblemin arkasında durabilme imkanı vereceğiz. Anahtar Parti sonuna kadar müstakil kalacak. Ama şuurda beraberliği, ama memleketin kazanımlarıyla ilgili cumhuriyetin, vatanın, milletin, devletin, ekonominin, alın terinin ne diyorsanız, demokrasinin, hukukun, bunlarla ilgili şuur beraberliklerimiz mutlaka olacaktır. Ama Anahtar Parti seçimde tekraren ilan ediyorum sonuna kadar müstakil kalacaktır efendim.

ÖZEL: BİZ DE 39 BİN LİRALIK BİR ASGARİ ÜCRET TALEBİNİ DİLLENDİRDİK

Soru: Asgari ücret ve emekli maaşları konusunda güçlü bir çağrı yaptınız ve bu çağrınız bu kesime sıcak bir dokunuş oldu. Bakanlıkta başlayacak görüşmeler öncesi hükümetin bu süreçte hangi asgari standartları gözetmesini bekliyorsunuz?

Özgür Özel: Bir kez açlık sınırının altında bir asgari ücret ve açlık sınırının altında emekli maaşı alıyor Türkiye'de insanlar. En düşük emekli maaşı 16.800 lira, asgari ücret 22.100 lira, açlık sınırı 30.000 liraya geldi. Bir kez açlık sınırının altındaki bu rakamların, açlık sınırının üzerine... Çünkü açlık sınırının altında bir maaş zaten teklif edilemez. Geçtiğimiz enflasyonun ve refah payının uygulanması lazım. Burada da ortaya çıkan rakam 39.000 lira olarak belirlendi. Ayrıca çok saygın birkaç anket kuruluşunun "Sizce hükümet asgari ücreti ne kadar belirler?"e cevabın 27-28 bin lira, "Sizce ne kadar olmalı?" sorusuna da cevabın 40.000 lira civarında oluştuğunu görüyoruz. İnsanlar en mütevazi talepleriyle 40.000 liralık bir asgari ücretin ancak kendilerini nefes aldırabileceğini düşünüyorlar. Biz de 39.000 liralık bir asgari ücret talebini dillendirdik. Bu konuda da elimizden geldiğince bu mücadeleyi sürdürüyoruz. Ayrıca Türkiye'de yoksulluk sınırının da hane başına 97.000 lira olduğunu, yani bir eve 97.000 lira girmiyorsa o evin yoksul, yani fakir; kişi eğer 30.000 liranın altında maaş alıyorsa da o kişinin aç olduğu bir noktadayız. Bunu bütün milletimizin takdirine ve ülkeyi yönetenlerin insafına sunuyorum.