Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özgür Özel, partisinin Genel Merkezinde, İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu’nu kabul etti.

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özel, görüşmenin ardından yaptığı açıklamada, “Değerli arkadaşlar, hepiniz tekrar hoş geldiniz. Kuruluş haftamıza yönelik basın toplantısında da bahsetmiştim. Sayın Başkan dün telefonla aramışlardı. Bir durum değerlendirmesi, geçmiş olsun mesajıyla desteklerini ifade etmişlerdi. Ankara’ya geldiğimde de ziyaret etmek istediklerini söylemişlerdi. Bugün Ankara’da kuruluş haftamızın başlangıcında ziyaretimize geldiler. Ben nazik ziyaretleri için hem İYİ Parti’nin Genel Başkanı olarak, hem de geçmişte Meclis’te aynı mevkilerde görev yaparken büyük bir dayanışma, dostluk, abi ve kardeş ilişkisi içinde bulunduğumuz Sayın Müsavat Dervişoğlu’na bir kez daha nezaketi için teşekkür ediyorum” dedi.

“KARAR, ASLİYE HUKUK MAHKEMELERİNİ YSK’NIN TEMYİZ MAHKEMESİ HALİNE GETİRİYOR”

Açıklamasının ardından basın mensuplarının 2017 referandumunun da mühürsüz oylar nedeniyle geçersiz sayılabileceği tartışmalarını sorması üzerine Özel, şunları söyledi:

“Bu değerlendirme biraz muhakeme yeteneği olan, biraz hukuk bilen, hukuk sisteminin ve seçim hukukunun ne olduğunu bilen herkesin sağlıkla ulaşabileceği bir sonuca ulaşan bir değerlendirme. Bize çok sayıda partilimizden mail, öneri geliyor. Diyorlar ki ‘Türkiye’de dünya kadar asliye hukuk mahkemesi var. Bunların her birine her birimiz başvuralım. Birinden birisi referandumdaki şaibeden dolayı referandumu iptal edebilir. Biz AK Parti’nin kazanmış olduğu tüm seçimlere, tüm asliye hukuk mahkemelerine birer dilekçe verelim ve bu seçimle ilgili tartışma yaratabilecek beyanlarda bulunalım. Madem bu iş yıllar sonra beyanla oluyor, Türkiye’deki rejim değişikliği bile geri dönebilir.’ Sayın Tayyar da bu doğrultuda bir değerlendirme yapmış. Biz bir asliye hukuk mahkemesinin Cumhuriyet Halk Partisi’nin geride bıraktığı ilçe seçim ve Yüksek Seçim Kurulundan da itirazlar da karara bağlanarak, kesinleşen bu kararından sonra bu seçimin iptal edilmesini son derece sağlıksız, seçim hukukunu yok sayan,Türkiye’deki seçim hukukunu askıya alan, Türkiye’deki bütün asliye hukuk mahkemelerini Yüksek Seçim Kurulu’nun temyiz mahkemesi haline getiren bir karar olarak görüyoruz.”

“19 MART’TA YAPTIKLARI GİBİ BİRKAÇ GÜN KALA HAREKET ETTİLER”

“Hatta bugün bir gelişme yaşanıyor onu söyleyelim. İstanbul’daki kararı alan mahkeme, İstanbul’daki ilçe seçim kurullarına Cumhuriyet Halk Partisi’nin yürümekte olan takvimini durdurduğunu bildiriyor. Bunun üzerine de bu hafta sonu bütün mahalle seçimleri bitiyordu. Gelecek hafta sonu da 14 ilçe seçimi bitip, iki hafta içinde ilçe seçimlerimiz, işte bir ayı bulmadan da il seçimi, ille ilgili takvimimizin tamamlanması söz konusuydu. Zaten bu yüzden aynen 19 Mart’ta harekete geçtikleri gibi birkaç gün kala harekete geçtiler. Ve aldıkları kararı ilçe seçim kurullarına bildiriyorlar. İlçe seçim kurulları da diyor ki normal olarak ve beklendiği şekilde; ‘Kongre takvimi durduysa bu takvimi işletmemiz ancak Yüksek Seçim Kurulu’nun yeni bir kararına bağlı.’ Biz de tüm bu ilçeler açısından itiraz dilekçelerimizi Yüksek Seçim Kurulu’na vermek üzere hazırlık yapıyoruz. Ayrıca hakkımızda asliye hukuk mahkemesinin verdiği kararın mahkemeye yaptığımız itiraza cevaptan sonra istinaf mahkemesine başvuru aşamasında Yüksek Seçim Kurulu’na da tam kanunsuzluk hali ile ilgili başvurumuz da hazırlanmış durumda. Yüksek Seçim Kurulu daha önce çeşitli parti temsilcilerinin orada ve Yüksek Seçim Kurulu’ndaki üyelerin bir vaka bazlı değil ama geniş zaman kipinde yaptığı değerlendirmeler hepimiz tarafından malum. Seçim hukuku, itiraz hukukudur. İtirazların karara bağlanmasıyla son bulur. Bunun Anayasa Mahkemesi bile YSK kararlarına karşı itiraz yapılabilen bir mahkeme değildir. Şimdi Yüksek Seçim Kurulu önüne bu yerleşik kararlarını, anayasadaki YSK’nın kuruluş kanunu ve Türkiye’deki seçim kanunlarındaki tüm bu kararları yok sayıp, yeni bir kaos düzeninin tarif etmeye çalışıldığı, yani iktidarın bileğini bükemediği, son yerel seçimlerde yenildiği, her yaptırdığı ankette birinci parti olan Türkiye’nin birinci partisi Cumhuriyet Halk Partisi’ne karşı kurduğu bu kumpas girişimi ile Türkiye’nin seçim hukuku allak bullak olacak mı? Bütün kararlar tartışmalı hale gelecek mi, gelmeyecek mi? Onu Yüksek Seçim Kurulu’nun değerli üyelerinin vereceği kararla birlikte göreceğiz. Biz bu konuyu gayet iyi bilen tüm hukukçuların, tüm siyasetçilerin bu değerlendirmeye ayrı ayrı üzerinde mutabık oldukları konu; YSK’nın Türkiye’nin seçim hukukunu koruyup kollacağını, böyle kaotik bir dönemde kendini yok sayacak, kendini yok hükmünde bırakacak bir karar vermeyeceğine inanıyoruz. Değerlendirmelerimiz bu yöndedir.”

“100 YIL ÖNCEKİ CESARETLE BURADAYIZ”

Genel Başkan Özel, yargıdaki son gelişmelerin 15 Eylül’deki dava hakkındaki kanaatini değiştirip değiştirmediği sorusuna şu yanıtı verdi:

Football Manager’in oyun içi görüntüleri yayınlandı!
Football Manager’in oyun içi görüntüleri yayınlandı!
İçeriği Görüntüle

“11’inde Anayasa Mahkemesi gündemine alıyor, karara bağlaması için daha biraz zaman geçecek. Benim değerlendirmem şu: Yani Türkiye’de siyaset her türlü müdahaleyi hukuk üzerinden yapabiliyor. Ancak ben Ankara’da mahkemenin görüldüğü hakimin meseleyi bugüne kadar götürdüğü şekliyle bundan sonra götürülecek olursa 15’inde herhangi bir karar çıkmayacağını, kendisinin daha önce vermiş olduğu kararlara yönelik olarak adımları atacağını ve davanın o şekilde yürütüleceğini düşünüyorum. Meselenin de bu meseleden bir sonuç almak üzere birileri bunu tasarladıysa, bu tam bir felaket, tam bir facia. Kimseye bu kaotik süreci tetiklemesini tavsiye etmem. Siyasetin böyle bir müdahalesi varsa. Kanunla ve vicdanla bir başına bırakılmış hukuk insanlarının böyle kararlar vermesi mümkün değil. Ama İstanbul’da biraz önce aramızda da değerlendirdik. Ankara’da Bakan Yardımcılığı gibi siyasi bir mevkiden İstanbul Başsavcılığı’na operasyonel amaçlarla yollanmış birinin, dokuz kere denenip 10’uncuda bu ayıba imza atacak biraz hukuk mahkemesi bulunduktan sonra, belki hukuk tarihimizde bir elin parmaklarını geçmeyecek şekilde yeni bir dava açıp, düzenleyip, birleştirme gibi ‘Bu işin sahibi benim’ diyen Akın Gürlek, sürecin ‘aferin’ budalasıdır. Tayyip Erdoğan’ın ‘aferin’inin budalasıdır. Türkiye Cumhuriyeti’nin siyasi tarihine bu kadar kara lekeyle geçecek bir işe kalkışmış olmak ne cesarettir, ne cesamettir, ne de bundan sonraki Türkiye’nin süreci için hayra atılmış bir adımdır. Her şeyi tartışmalı yapan yarın öbür gün yürüttüğü bütün dosyalar açısından bakıldığında iktidar el değiştiğinde -ki biz hukukun teminatı olmak isteriz- ama öyle bir iktidar gelir ki ne bir AK Partili’nin mal güvencesi kalır, ne kimsenin mevki güvencesi kalır, ne mazbatalarının güvencesi kalır, ne tapuların güvencesi kalır. Bu güvencesizlik halinin altında Akın Gürlek de kalır, Recep Tayyip Erdoğan da kalır. O yüzden ben kendilerine şunu söylüyorum: Biz bulunduğumuz yerdeyiz. 100 yıl önceki cesaretle buradayız. Kimin koltuğunda oturduğumuzu, ne için oturduğumuzu biliyoruz. Bildiklerinden geri durmasınlar.”

Yani bölünmüş ya da içi karıştırılmış bir Cumhuriyet Halk Partisi'nin hiç kimseye faydası yoktur. Dolayısıyla ben Cumhuriyet Halk Partisi'nin kendisi için kurulan bu tuzağa düşmeyeceği kanaatini taşıyorum.

Düşürülemeyeceği kanaatini taşıyorum. Çünkü Cumhuriyet Halk Partisi'nin siyasi müktesebatı ve tecrübesinin buna izin vermeyeceğine yürekten inanıyorum. Bütün karşı karşıya bulunduğu sorunları sabırla ve aklıselimle aşabilecek bir tecrübenin de sahibi olduğuna inanıyorum. Burada hepimiz için önemli olan Türkiye'dir. Hepimiz için önemli olan demokrasidir. Hepimiz için önemli olan hukuk, adalet ve eşitliktir. Bu konuda farklı şeyler düşünüyor olanların bile Türkiye'nin geleceği açısından bir karar alınması söz konusu olur ise şayet, safının belli olduğu kanaatini de taşıyorum.

Dolayısıyla bundan beslenmeye çalışan, öncelikle bundan beslenmeye çalışan siyasi stratejilerin akamete uğrayacağını buradan ifade ediyorum ve bu yükselen tansiyonu aşağıya çekme görevinin muhalefette değil, iktidarda bulunduğuna vurgu yapıyorum ve Türkiye'nin demokrasiden uzaklaşmasına vesile olabilecek adımları atmaktan geri durmayanların da akıllarını başlarına devşirmelerini temenni ediyorum. Demokrasinin önemli kalelerinden biridir Cumhuriyet Halk Partisi. O kalenin burçlarında da o kalenin sahipleri bulunmaktadır. Dolayısıyla bundan siyaseten fırsatçılıkla beslenmeye kalkışanların da hayallerinin zaman içerisinde suya düşeceğinin altını çizmekte yarar gördüğümü ifade etmek isterim. Sayın Genel Başkan'ım, uzattım biraz. Tekrar kuruluş yıl dönümünüzü, kuruluş haftanızı tebrik ediyorum. Cumhuriyet Halk Partisi'nin kendisine yakışır bir üslup ile bu haftayı da idrak edeceğini biliyorum. Yeniden bir araya gelmemiz gerekirse de artık her zaman hazır olduğumuzu bilmenizi ifade etmek istiyorum.

"DİRENÇ GÖSTERMEK GEREKİRSE GERİ DURMAYIZ"

Dervişoğlu'nun konuşması ise şu şekilde:

Cumhuriyet Halk Partisi’nin kuruluş haftası dolayısıyla bu ziyaretimde hem kuruluş haftasını tebrik ettim. Biliyorsunuz, bugün Sivas Kongresi’nin yıldönümü; Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin birleştiği ve Kurtuluş Savaşı’nın şartlarını oluşturan o önemli kararların alındığı günün yıldönümü. Bu vesileyle onu da tebrik ediyorum.

Sayın Genel Başkan’a nazik ev sahipliği için de şükranlarımı sunuyorum. Kendilerinin ifade ettiği gibi, ikimizin arasındaki ilişki siyasetin çok üzerindedir. Dolayısıyla herhangi bir sıkıntı vuku bulduğunda, ülkeyle alakalı olağanüstü bir durumla karşı karşıya bulunduğumuzda bir vesile ile buluşur ve konuşuruz.

Bugün de öyle günlerden biri. Keşke yaşanan olaylarla alakalı hukuki bir değerlendirme yapabilme imkânım olsaydı; ama yaşananları hukuki temelde ele alabilmemiz bu şartlar altında pek mümkün görünmüyor. Dolayısıyla siyasi bir takım kararların ortaya çıktığı sonuçlarla karşı karşıyayız. Yaşanan bütün tartışmalar aslında Türk siyasetindeki gerilimi ve kutuplaşmayı artıran niteliktedir. Dolayısıyla bu gerilim ve kutuplaşma aynı zamanda siyasetin tansiyonunu da yükselten bir etkiye sahiptir.

Böyle durumlarda siyasilere düşen görev, artan tansiyonu aşağıya çekmek olmalıdır. Ama görüyoruz ve gözlemliyoruz ki iktidar, yangına körükle gitmekte ve bu yükselen tansiyondan siyasi rant devşirme eğilimini tercih etmektedir.

Hepiniz şahit oluyorsunuz, kamuoyu da bunu konuşuyor zaten. İzlediğinizde bütün bu yaşananların hukuki temel üzerine ele alınmadığına şahit oluyorsunuz ve mahkeme kararlarıyla partilerin iç meselelerine müdahil olunuyor. Dolayısıyla buna bağlı olarak, siyasi partilerin içlerinin mahkeme kararlarıyla dizayn edilmeye çalışılması son derece yanlış bir uygulamadır.

Orta yerde elbette bir eksiklik varsa, bir yetersizlik varsa; işlenmiş bir kusur, kabahat veya hatta suç varsa, mahkemeler üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmelidir. Ama bu süreç içerisinde geriye dönük seçim kurullarının verdiği kararlar varken, Yüksek Seçim Kurulu’nun aldığı kararlar varken, geriye dönük iş ve işlemleri etkileyebilecek mahkeme kararlarının alınması; mahkemelerin siyasete dahil olmak ve vesayet altında kararların çıkmasına zemin hazırlamak gibi bir duruma yol açıyor. Bunu son derece tehlikeli buluyoruz.

Ayrıca, Asliye Hukuk Mahkemeleri kararlarıyla geçmişe yönelik seçim sonuçları iptal edilirse, bunun nelere mal olacağını önce iktidarın düşünmesi gerekliliğine vurgu yapmak istiyorum. Eğer seçim sonuçları ve kongre sonuçlarıyla uğraşılırsa, mahkemeler milli irade ve hür seçimlerin artık hükmünü kaybettiğinden bahsetmek gibi son derece tehlikeli sonuçlar doğurabilir. Bu durum, demokrasimiz açısından olduğu kadar iktidar için de son derece tehlikelidir.

Kamuoyu, özellikle 2017 Referandumu ile ilgili yaşananlar ve olayları tartışıyor. Şayet bir Asliye Hukuk Mahkemesi karar verirse, Türkiye’deki sistem değişikliği, ardından yapılan 2018 seçimleri ve 2023 seçimleri bile tartışma konusu hâline gelebilir. Bütün bunların Türkiye’de yaşanmaması gerektiğine inanıyorum.

İktidarın baskısı ve yanlış uygulamalarıyla hayata geçirilen bu tür müdahalelerin tehlikesine şimdilik işaret etmekle yetiniyorum. Ama buna direnç gösterme ihtiyacı hasıl olursa, açık ve net olarak ifade ediyorum ki hem şahsen hem İYİ Parti olarak bundan geri durmayız.

Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi’nin Türkiye için ne kadar önemli olduğuna da buradan değinmek istiyorum. Çünkü netice itibariyle, Türkiye’nin biz ana muhalefet partisi desek bile, ikinci partisidir. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde büyük bir potansiyelle temsil edilmektedir.

Dolayısıyla Türkiye’nin bundan sonrası için, bugünkü gibi, Cumhuriyet Halk Partisi’nin birliğine, bütünlüğüne ve kendi camiası içinde beraberliğine ihtiyacı vardır."