Habertürk yazarı Murat Bardakçı, katıldığı TV programında Atatürk dönemini hedef alarak, “Tek parti döneminde hac ibadeti gayriresmi olarak yasaktı. Devlet istemiyordu. Millet kaçak yollardan Hac ibadetini yerine getiriyordu" iddiasını ortaya attı...
Bardakçı'nın iddialarını tarihçiler Sinan Meydan ve Ümit Doğan yalanladı.
Sinan Meydan, "Savaşlar, diplomatik sorunlar, salgın hastalıklar vb nedenlerle Türkiye bu sürede resmi hac organizasyonu yapmadı. Bazı kişiler kendi olanaklarıyla hacca gittiler. Devlet, doktor gönderdi" dedi.
Tarihçi Ümit Doğan ise Hac mevsiminde Hicaz'a gönderilecek Hıfzıssıhha uzmanlarından Dr. Şerafeddin Bey'e siyasi pasaport verilmesiyle ilgili Atatürk imzalı belgeyi paylaştı.
Doğan konuyla ilgili olarak "Murat Bardakçı istismara açık olan bir konuda ortaya bir bomba bırakıp kenara çekildi ve Atatürk'ün dine bakışı tartışılmaya başladı" yorumunda bulundu.
GERÇEKLER NE?
- 1920'li yılların sonundan başlayarak Türkiye ile Suudi Arabistan (o zamanki Hicaz Krallığı) arasında diplomatik ilişkiler kopuktu.
- 1926’da Suudiler Mekke ve Medine’yi resmen kontrol altına aldıktan sonra, Osmanlı’nın hac düzenindeki rolü tamamen ortadan kalktı.
- Türkiye, 1929'da Suudi Arabistan’la ilişkilerini dondurdu. Bu, hac ibadetini doğrudan etkiledi.
- 1920'li ve 30’lu yıllarda Ortadoğu’da ciddi kolera, veba ve tifo salgınları vardı. Türkiye, vatandaşlarını salgın riski nedeniyle korumak istiyordu.
CUMHURİYET ÖNCESİNDE DURUM NEYDİ?
Diyanet İşleri Başkanlığı Hac Dairesi Başkanlığı da yapmış olan Seyfeddin Ersoy ise konuyla ilgili şunları söylüyordu:
“Başlangıçta Hicaz bölgesinin ve hac güzergahının sömürgeci ülkeler tarafından işgali, can ve mal güvenliğinin olmaması, başta kolera olmak üzere salgın hastalıklar ve sağlık sorunları, sınırlardaki tehlikeler gibi sebeplerle yapılamayan hac seyahati, Cumhuriyetin kuruluşundan sonra da, ülkemizin içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik şartlar nedeniyle oldukça uzun bir zaman daha yapılamamış, dolayısıyla hacca gidenlerin sayısı da oldukça az olmuştur.”