Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, sosyal medya hesabı üzerinden “Pazar yazısı” başlığıyla “Terörsüz Türkiye” hedefine ilişkin bir yazı yayınladı. Uçum’un yazısı şöyle:

“Terörsüz Türkiye hedefi kayıtsız, şartsız ve pazarlıksız bir şekilde yürürlüğe sokulmuş bir devlet politikasıdır. İmralı çağrısı ve fesih kararı ile bu hedefin muhatapları isteneni yaptı. Bundan sonraki boyut fesih kararının sonuçlarının pratikte gerçekleşmesidir. Silahların teslimi, münfesih terör örgütü mensuplarına ilişkin uygulamalar teknik konudur. Teknik süreç siyasi gündeme malzeme yapılamaz. Teknik uygulamalar üzerinden herhangi bir konuda pazarlık arayışına girilemez. Bu husus demokratik siyaset ortamında konu bile edilmemelidir. Terörsüz Türkiye hedefinin pratik ve teknik konulardaki muhatabı legal aktörler değildir. Hiç kimse muhatabı olmadığı bir teknik sürecin tarafı gibi davranmamalı, yersiz bir şekilde durumdan vazife çıkarmamalıdır.

CHP Kars Milletvekili İnan Akgün Alp: "Şap hastalığı' krizini dile getirdi!
CHP Kars Milletvekili İnan Akgün Alp: "Şap hastalığı' krizini dile getirdi!
İçeriği Görüntüle

SİLAHIN, TERÖRÜN SORUMLULUĞUNU ÜSTLENMEDEN SİLAH ADINA SÖZ SÖYLENMESİ KİMSENİN KABUL EDECEĞİ BİR DURUM DEĞİLDİR

Terörle bağını reddeden legal siyasetin kendini örgütün yerine koyan mesajlardan kaçınması gerekir. Silahın, terörün sorumluluğunu üstlenmeden silah adına söz söylenmesi kimsenin kabul edeceği bir durum değildir. Aksi halde anılan legal kesim bundan sonra çok daha ağır bir meşruiyet sorunuyla karşı karşıya kalır.

KİMİ UNSURLAR HALEN DAHA TERÖR VESAYETİ VARSAYIMIYLA SİYASET YAPILMASINI TEŞVİK VE TERCİH EDERLERSE CİDDİ YANLIŞA DÜŞERLER

Terörsüz Türkiye hedefinin son aşaması yürürlüğe konuncaya kadar; ilgili legal siyasetin terör vesayetine karşı çıkmadığı ve terörün tasfiyesi için yeterince çaba göstermediği, terör örgütünün ise varlığının anlamsızlaşması konusunda açık bir muhasebe yapmadığı bir realitedir. Bugünkü Devlet İnisiyatifinin ve devamında Öcalan’ın çağrısının gündeme gelmesinde bunların da etkisi vardır. Dolayısıyla hem münfesih örgütün unsurları hem de legal siyasetin temsilcileri her fırsatta ifade ettikleri Öcalan’ın nihai karar iradesine ilişkin kabullerinde şüphe oluşturacak yaklaşımlardan kaçınmalıdır. Öte yandan bazı legal siyasi yapılar üzerindeki terör vesayetinin bittiği İmralı çağrısı ve fesih kararıyla ilan edildi. Buna rağmen kimi unsurlar halen daha terör vesayeti varsayımıyla siyaset yapılmasını teşvik ve tercih ederlerse ciddi yanlışa düşerler. Bu alışkanlıktan uzaklaşılmalıdır. Bağımsız demokratik siyaset yapma imkanına değer verilmeli ve bu imkan etkili kullanılmalıdır.

Terörsüz Türkiye hedefine yönelik fikri provokasyonlara karşı sorumluluk sahibi herkesin teyakkuzda olması gerekir. Yine kullanılan dilde, yapılan açıklamalarda, tercih edilen söylemlerde istismara açık ve çarpıtılacak yaklaşımlardan uzak durulması son derece önemlidir. Demokratik siyaset yapan herkesin Terörsüz Türkiye hedefine tam destek vermesi ve pratik sonuçların gerçekleşmesi konusunda kararlılık göstermesi tarihsel sorumluluktur. Bugün terör devleti ve soykırımcı İsrail’in bölgeye yönelik artan tehditleri de dikkate alındığında bu tarihsel sorumluluk konusunda tereddüt yaşayanlar büyük hata yaparlar.

MİLLİ BİRLİK VE DAYANIŞMA KOMİSYONU, ÖN ŞART OLAMAZ

Terörsüz Türkiye hedefinin pratik sonuçları tamamlandıktan sonra demokrasi ve hukuk reformu sürecini çok daha ileri taşıyacak bir döneme girileceği bilinciyle hareket etmek doğru olandır. Bir diğer önemli konu; Sayın Bahçeli’nin TBMM’de kurulması çağrısı yaptığı Milli Birlik ve Dayanışma Komisyonunun pratik sonuçlar gerçekleştikten sonra gündeme geleceği bilinmesine rağmen bazılarının bu teklifi teknik süreçlerin bir ön şartı olarak dile getirmesi tam bir çarpıtmadır. Sayın Bahçeli’nin tarihsel önemdeki Komisyon çağrısı ve bu tip yapıcı yaklaşımlar özenle ele alınmalı ve istismar edilmesi önlenmelidir. Terörsüz Türkiye hedefini takiben Meclisin ve siyasi partilerin halkla birlikte yeni anayasa çalışmasına odaklanacağı, Türkiye’nin demokratikleşme sürecini yeni anayasa ile tamamlamak için daha somut çalışmalar yapılacağı öngörülmektedir. Bu sorumluluk meşru olanlar dışında hiçbir aktörle paylaşılamaz. Sonuç olarak Türkiye’nin coğrafi bütünlüğünü, siyasi birliğini, iç ve dış güvenliğini koruyan ve güçlendiren, Cumhuriyetin ilkelerine ve demokratik birikime dayanan, herkesin eksiklik duymadan sahiplendiği yeni bir anayasa için Terörsüz Türkiye’ye geçişle birlikte çok daha uygun koşulların oluşacağı açıktır.”