Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) 4-5 Kasım 2023'te yapılan 38. Olağan Kurultayı ile 6 Nisan 2025'teki 21. Olağanüstü Kurultayı'nın iptali istemiyle açılan ve birleştirilen davanın 5. duruşması, bugün görüldü.

Ankara 42. Asliye Hukuk Mahkemesi, duruşmayı 24 Ekim saat 10.00'a erteledi.

Duruşmanın başladığı saatlerde CHP Genel Merkezi'nde CHP lideri Özgür Özel başkanlığında MYK toplantısı başlamıştı. Toplantı 4 saatten fazla sürdü. Toplantı sonrasında CHP Sözcüsü Deniz Yücel kameraların karşısına geçti.

Yücel şu açıklamaları yaptı:

Demokrasinin ayaklar altına alınıp otokrasinin dayatıldığı, “hukukun üstünlüğü”nün yok sayılıp “üstünlerin hukuku”nun egemen kılınmak istendiği, bir avuç azınlığın siyasi hırslarının halk iradesinin üzerinde görüldüğü bir dönemdeyiz.

Hiç şüphesiz 31 Mart yerel seçim sonuçları, AKP'nin 24 yıldır bu ülkede kendine kurduğu saltanatın sonunun geldiğini gösterdi. Cumhuriyet Halk Partisi’ndeki değişimin gücünü sandıkta görenler, hiç vakit kaybetmeden harekete geçti.

Bakın, 31 Mart’tan bu yana Cumhuriyet Halk Partisi olarak neyle mücadele ettiğimizi size şöyle özetleyebiliriz...

Karşımızda, iktidarda kalabilmek için her türlü haksızlığı, hukuksuzluğu, vicdansızlığı yapan; kaybetmeyi hazmedemeyip sadece saldıran; “çamur at, izi kalsın” deyip akla gelmedik iftiralar atan; devletin erklerini siyasi amaçları doğrultusunda birer araç olarak kullanan bir iktidar var. Karşımızda, her seçimden önce “Bu defa son adaylığım.” deyip yeniden aday olan, olamıyorsa yeniden aday olmanın formüllerini arayan; 24 yıllık iktidarının sonunda milleti yokluğa ve yoksulluğa mahkûm eden bir tek adam var.

Bu tek adam ve onun talimatlı yargısı, her yeni güne bir şafak operasyonuyla başlıyor, millî iradeyi gasbediyor, CHP’li belediyeleri halka hizmet edemez hâle getirmeye çalışıyor.

Bu tek adam ve onun talimatlı yargısı yüzünden millî irade 178 gündür tutuklu ve ortada hâlâ iddianame yok!

15,5 milyon oyla bu ülkenin Cumhurbaşkanı adayı olan Ekrem İmamoğlu, sandıkta karşısına çıkmaya cesaret edemeyenlerin talimatıyla tutuklandı ve 178 gündür haksız ve hukuksuz bir şekilde tutuklu…

AKP iktidarı artık İmamoğlu korkularıyla yüzleşmeli ve bir an önce hukuk çizgisine geri dönmelidir.

Ve bu ülkede, sandıkla gelenin sandıkla gittiği; seçimlerin yargı operasyonlarıyla bertaraf edilmediği; millet iradesinin gasbedilmediği; mühürsüz oy pusulalarıyla değil, demokratik bir seçim ortamında, sandığa yansıyan iradeye saygı duyulduğu bir hukuk düzeniyle tekrar hizalanmalıdır.

Değerli arkadaşlar,

Cumhuriyet Halk Partisi, 31 Mart yerel seçimlerinde İstanbul’un 39 ilçesinden 26’sını ve İstanbul Büyükşehir Belediyesini kazandı.

Halkın iradesi, Cumhuriyet Halk Partisi’ni birinci yapmış; halkın belediyeleri, halkın partisine, yani Cumhuriyet Halk Partisi’ne emanet edilmiştir.

Ve İstanbul’da kazandığımız 26 belediyenin 10’unun belediye başkanı türlü iftiralarla ve kumpaslarla tutuklanmıştır.

Son olarak da Bayrampaşa Belediye Başkanımız Hasan Mutlu’nun gözaltına alınmasıyla, İstanbul dışındaki belediyelerimiz de dâhil olmak üzere toplamda 17 belediye başkanımız özgürlüklerinden mahrum edilmiştir…

Hatta ve hatta, uzun ve haksız tutukluluk süresi sonunda "kent uzlaşısı dosyası"ndan tahliye ihtimali beliren Şişli Belediye Başkanımız Resul Emrah Şahan ikinci kez tutuklandı…

Sulh Ceza Hâkimliği, cezaevindeki Resul Emrah Şahan’a tutuklama kararı verirken “kaçacağına yönelik somut olgu var” dedi.

Neymiş bu somut olgu, merak ediyoruz. Cezaevinden tünel mi kazmış? Tahliye olduğunda yurt dışına kaçmak için sahte kimlik mi yaptırmış?

Nedir, değerli arkadaşlar, bu somut olgu?

Bu bir şaka değil; ülkemizde hukukun geldiği son nokta…

Bu tablo bize gösteriyor ki;

Türkiye, “Halk kime oy verirse versin, son kararı biz veririz.” diyen bir iktidar tarafından uçuruma sürükleniyor.

Sandığa yansıyan irade de, halka hizmetin aksaması da umurlarında değil…

Bu haksızlıkları, hukuksuzlukları yapanlara buradan bir kez daha sesleniyoruz:

O çok güvendiğiniz sarayın iktidarı elbet bir gün, bir sandıkla son bulacak.

AKP iktidarının 24 yıldır sürdürdüğü bu kara düzenin yol açtığı zulüm son bulana kadar mücadelemizi sürdüreceğiz.

Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında özgürlüğü ve demokrasiyi yeniden tesis edeceğiz.

Hiç kimse unutmasın ki: Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir.

Hiçbir iktidar mutlak değildir; milletten büyük hiç değildir.

Bu millet, iktidarı verdiği gibi almasını da bilir.

Ne kadar meşakkatli olursa olsun, adalet ve hürriyet mücadelemizden asla vazgeçmeyeceğiz, bir milim dahi geri adım atmayacağız.

Değerli arkadaşlar,

Cumhuriyet Halk Partisi bu ülkenin kurucu partisidir.

Cumhuriyet Halk Partisi, 86 milyonun dedesinin, atasının partisidir.

Bu ülkenin her bir ferdinin, aile büyüğünün Cumhuriyet Halk Partisi’ne mutlaka oy vermişliği vardır.

Cumhuriyet Halk Partisi, milletiyle iç içe geçmiş, birlik olmuş bir partidir; halkın partisidir.

Dolayısıyla, bir kişinin siyasi emellerine, hırslarına kurban edilemeyecek kadar kıymetlidir.

Cumhuriyet Halk Partisi’nin tarihini bilmeyenlerin, başarısını hazmedemeyenlerin mimarı olduğu;

19 Mart hukuk darbesi ile başlayan bu hukuksuzluk sürecinin bir başka ayağı, geçtiğimiz hafta İstanbul İl Başkanlığımızda yaşandı.

CHP’nin bu ülkenin kurucu partisi olduğunu,

Atatürk’ün partisi olduğunu; köklerinin Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerinden aldığını ve savaş meydanlarında kurulduğunu idrak edemeyenlerin ya da bunu kabullenemeyenlerin;

Cumhuriyet Halk Partisi’ni adliye köşelerinde, mahkemelerde, yandaş kanallarda tartıştırarak itibarsızlaştırmaya çalıştıklarının farkındayız.

“CHP’de kavga var.” diyorlar…

CHP’de kavga var diyenlere cevabımız şudur:

CHP’de kavga yok!

CHP’de, geçmişin yarışan tarafları bugün partimize yönelen saldırılara karşı, partimize yapılmak istenen organize kötülüğe karşı bir olmuşlardır.

CHP’de kavga yok!

CHP’nin önlenemez, engellenemez yükselişini sekteye uğratmak için CHP’de kavga var görüntüsü vermeye çalışan bir iktidar ve o iktidarın iş birlikçileri ve aparatları var.

Değerli basın mensupları,

Özgür Çelik, delegelerimizin özgür ve hür iradesiyle;

8 Ekim 2023’te gerçekleştirilen 38. İstanbul Olağan İl Kongresi’nde,

Cumhuriyet Halk Partisi’nin İstanbul İl Başkanı seçilmiştir.

İtiraz süreçleri tüketilmiş, kongre sonucu kesinleşmiştir. Aradan 2 sene geçtikten sonra, 9 mahkemeden çıkaramadıkları kayyum kararını yetkisiz bir mahkemeden çıkararak, Türkiye’nin 1. partisi CHP’nin İstanbul İl Başkanlığına polis marifetiyle girme ayıbını bu ülkeye yaşattılar.

Bu mudur CHP içerisindeki kavga, değerli arkadaşlar?

Yetkisiz bir mahkemeden alınan hukuk dışı bir karar...

5 bin polisin yığıldığı İstanbul İl Başkanlığımız...

Milletvekillerimize, üyelerimize, partimizin evlatlarına karşı kullanılan orantısız güç...

Sıkılan biber gazı ve kötü muamele...

Kendine “abilik” rolü biçen ama aslında AKP yargısının elinde oyuncak olmuş bir zavallı…

Ne AKP’nin kanunsuz emirlerine,

Ne bu emirleri yerine getirenlere,

Ne de talimatlı yargı kararlarına boyun eğmedik, eğmeyeceğiz!

Hiçbir Cumhuriyet Halk Partili, babaevine polis eşliğinde girmez.

Hiçbir Cumhuriyet Halk Partili, partisinin il başkanlığına —kendi evine— emniyet güçlerinin orantısız güç kullanarak müdahale etmesine izin vermez.

Hiçbir Cumhuriyet Halk Partili, adeta işgal görüntüleri niteliğindeki bu antidemokratik müdahalelere;

Polis direnciyle milletvekillerinin darp edilmesine izin vermez.

Verene de Cumhuriyet Halk Partili denmez!

Bu hukuksuzluğun bir parçası olup da,

İktidarın seçilmişlere zulmetmesine çanak tutanlar da elleri boş bir şekilde geldikleri gibi gidecekler;

Ama Türk siyasi tarihinde bir kara leke olarak kalacaklar.

Anlayamadıkları, hesaplayamadıkları bir şey var:

Bu mesele, sadece Cumhuriyet Halk Partisi meselesi değildir.

Bu mesele memleket meselesidir.

Bu mesele demokrasi meselesidir.

Bu mesele beka meselesidir.

Değerli arkadaşlar,

Bir iktidarın, kamuda liyakati kaldırıp kadrolaşmaya başladığı; devletin varlığını kendisinden ibaret gördüğü nokta, aslında o iktidarın tükendiği noktadır.

İşte o noktada hukuk ve adalet yoktur.

Alınan kararlarda toplum yararı gözetilmez.

Tıpkı İstanbul İl Kongresi ile ilgili yetkisiz ve hukuksuz “kayyum kararı”nı uygulama telaşına düşen İstanbul Valisi gibi...

Devletin valileri, halkın hizmetindedir; iktidarın değil.

Devletin valileri, kamunun üstün yararını gözetir; iktidarın koltuk sevdasını değil.

Devletin valileri, hukukun üstünlüğüne uygun davranır; iktidarın hukuksuz emirlerine değil.

Oturduğu koltuk altından çekilecek kaygısında olanlar, İçişleri Bakanı'nın talimatını emir telakki edenler, devletin değil, iktidarın valisidir.

İstanbul 45. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin, hukuk tarihinde utançla anılacak “kayyum” garabeti sonrasında;

İstanbul İl Başkanlığımızın yeni adresi Bahçelievler olarak belirlenmiş,

Eski İl Başkanlığımız ise Genel Merkezimizce “Genel Başkan İstanbul Çalışma Ofisi” olarak kullanılmasına karar verilmiştir.

Bununla birlikte, İstanbul İl Kongremiz hakkında Ankara 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde İstanbul İl Başkanlığımıza kayyum atanması talebiyle açılan dava “esastan” reddedilmiştir.

Her iki davanın da tarafları ve konusu aynıdır.

İstanbul’daki yetkisiz mahkemenin “tedbiren” verdiği karar hükümsüzdür.

Bu karara rağmen, İçişleri Bakanlığı hâlâ binlerce polisimizi İstanbul Çalışma Ofisimizde hukuksuz bir şekilde tutmaktadır.

Cumhuriyet Halk Partisi'nin mücadelesini sekteye uğratmaya yemin etmiş olan İçişleri Bakanı ile AKP'nin valisinin, basit bir adres değişikliğini yapmaktan imtina etmesinin tek sebebi elbette Cumhuriyet Halk Partisi korkusudur.

Değerli arkadaşlar,

İstanbul İl Başkanlığımızda yaşanan hukuk dışı görüntüler, AKP iktidarının hukuksuzlukta sınır tanımadığını bir kez daha gözler önüne sermiştir.

Partimize yönelik kuşatmalara ve hukuk dışı hamlelere karşı iradesine sahip çıkan delegelerimizin imzasıyla:

📌 21 Eylül 2025 tarihinde Olağanüstü Kurultayımızı,

📌 24 Eylül 2025 tarihinde ise İstanbul Olağanüstü İl Kongremizi gerçekleştireceğiz.

Bayrampaşa'da CHP'li meclis üyesi partisinden istifa etti!
Bayrampaşa'da CHP'li meclis üyesi partisinden istifa etti!
İçeriği Görüntüle

Delegemizin olağanüstü kurultay kararı, tamamen teknik, hukuki ve tedbir niteliğinde bir hamledir.

Delegelerimizin iradesiyle alınan bu karar, iktidarın tüm müdahalelerine rağmen CHP'nin dimdik ayakta olduğunun en güçlü kanıtıdır.

Bildiğiniz gibi, bugün Ankara 42. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde 38. Olağan Kurultayımızın iptal edilmesi;

Hukuki ve kamuoyunda bilinen ismiyle “mutlak butlan” istemiyle açılmış bir dava görülmüştür.

Bu dava ve benzerleri, partimizi yargı eliyle tartıştırmaya yönelik siyasi davalardır.

Biz, aynı saatlerde MYK toplantımıza başladık.

Toplantımızda olağan gündem maddelerimizi; parti programı çalışmalarımızı, ekonomiyi, dış politikayı ve güvenlik konusunu görüştük.

Bir hukukçu olarak gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki:

📌 Bugünkü dava, redde mahkûm bir davadır.

Mahkeme, bazı usul eksiklikleri nedeniyle duruşmayı 24.10.2025 tarihine ertelemiş ve eksiklerin giderilmesi konusunda ara karar oluşturmuştur.

Davacıların;

📌 Kurultayımızı erteleme talebi reddedilmiştir.

📌 Tedbir talepleri, daha önce 9 kez reddedildiği gibi, bugün 10. kez reddedilmiştir.

Mahkemece;

📌 Hem 21.09.2025 tarihinde gerçekleştirilecek olan olağanüstü kurultayımıza,

📌 Hem de 24.09.2025 tarihinde gerçekleştirilecek olan olağanüstü İstanbul İl Kongremize ilişkin olarak;

Kurultay ve kongre gerçekleştirildikten sonra, ilgili seçim kurullarına yazı yazılarak:

📌 Oy kullanan ve kullanmayan delege listelerinin,

📌 Birleştirme tutanaklarının istenmesine karar verilmiştir.

🟥 Burada şu hususun altını özellikle çizmek isterim:

Birileri sürekli olarak “şikâyet eden de, edilen de CHP’li” diyor ya…

Bu davayı açan kişi, yani Hatay eski Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş, davayı açmadan çok önce, işlediği bir parti suçu nedeniyle partimizden ihraç edilmiştir.

📌 Davayı açtığı tarihte CHP üyesi değildir.

📌 Dolayısıyla, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na göre taraf sıfatı (husumet ehliyeti) yani bu davayı açma hakkı dahi yoktur.

Bu davaları açanlar CHP’li değildir, üyemiz değildir.

Karşımızda CHP’liler yok; iktidarın aparatları vardır.

📌 Bir sonraki bölüm: kamuoyu tepkisi, halkın gündemi, eğitim ve ekonomi sorunlarıyla ilgili kısımdır. Hazırsanız oraya da geçelim mi?

Son olarak şunu belirtmek isterim:

Partimize yönelik tüm bu saldırılar, sadece CHP’lileri partisine daha çok sahip çıkmaya sevk etmiyor;

Aynı zamanda vicdan sahibi, adalet duygusu taşıyan herkesi, CHP’ye yapılan bu haksızlığa karşı tepki göstermeye yöneltiyor.

Değerli arkadaşlar,

Halkın gerçek gündemini perdelemeye çalışan iktidara inat, biz ekonomiyi, yoksulluğu, eğitimi konuşmaya devam edeceğiz.

📌 Geçtiğimiz hafta okullar açıldı.
Ve hemen ardından;

Beslenme çantaları,

Öğrencilerin kırtasiye masrafları,

Astronomik özel okul ücretleri,

Okul servisi ücretleri...

Tüm bu kalemler, velilerin omzuna ezici bir yük olarak bindi.

Asgari ücretle çocuğunu okutmaya çalışan veliler, çaresizlik içinde bomboş beslenme çantalarıyla çocuklarını okula gönderiyor.

“Çocuk yoksulluğu”, bu ülkenin acı bir gerçeği haline gelmişken,
“Veli çaresizliği” de bir başka trajik gerçeği temsil ediyor.

📌 Boşuna demiyoruz: “Beslenme çantaları bomboş.”

Çünkü Türkiye, öğrenci başına en düşük harcama yapan OECD ülkelerinden biri.

📊 Yükseköğretim öncesi okullarda öğrenci başına yapılan yıllık harcama:

Türkiye: 4.032 dolar

OECD ortalaması: 13.527 dolar

Bu uçurum, eğitimin nasıl gözden çıkarıldığını, ikinci plana atıldığını açıkça gösteriyor.

Değerli basın mensupları,

Eğitim her geçen gün daha da geri giderken;

📌 Öğretmen düşmanı,
📌 Tarikat sevdalısı,
📌 Karma eğitime karşı olan Yusuf Tekin,
12 yıllık zorunlu eğitimi çok uzun bulmuş!

Ve adeta bir esnaf edasıyla,

“Duruma göre bakacağız.” demiş.

12 yıllık zorunlu eğitimin, bir Milli Eğitim Bakanı tarafından “dayatma” olarak tanımlanması,
Çocukların kabiliyetlerini, meslek edinmelerini ve yuva kurmalarını eğitimden önce göstermesi;

📌 AKP’nin “eğitimsiz ve itaatkâr nesiller” projesinin açık bir parçasıdır.

Çocukları yalnızca yuva kuracak bireyler olarak gören bu zihniyet,
Eğitimsiz gençlerin kurduğu yuvaların toplumu ne hale getirdiğiyle ilgilenmiyor!

Hangi parayla yuva kuracakları konusunda ise en ufak bir fikirleri yok.

📌 AKP, bu eğitim politikalarıyla:

Eğitimi temel bir hak olmaktan çıkarıyor,

Eğitimi lüks hâline getiriyor,

Ve yoksul kesimleri eğitimden uzaklaştırarak, eğitim hakkını gasp ediyor.

Zorunlu eğitim, anayasada tanımlanmış bir haktır.
Ancak AKP iktidarı, bu hakkı bir yük olarak gördüğü için;

📌 Eğitimi özelleştiriyor,
📌 Zorunlu eğitimin süresini kısaltarak bu “yükten” kurtulmanın yollarını arıyor.

Oysa bizim önceliğimiz:

✅ Liyakatli yöneticiler,
✅ Kız çocuklarının eğitime erişimi,
✅ Eğitimde fırsat eşitliği,
✅ Laik, çağdaş ve bilimsel eğitim olmalıdır.

📌 Ve bu saydığımız her bir madde, bugün Milli Eğitim Bakanlığı koltuğunu işgal eden kişinin korkulu rüyasıdır.

Kendisine tavsiyemiz:

Bu korkuyla yaşamayı öğrenmesidir.
Çünkü korktuğu başına gelecek.

Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nde,
Geleceğimizin aydınlığa açılan kapısı olan çocuklarımız ve velileri;

📌 Atatürk ilkelerinin ışığında,
📌 Laik, çağdaş ve bilimsel temelli eğitimden asla vazgeçmeyecek.

🎓 Eğitimde sorunlar bitmezken, zorunlu eğitim süresine takılıp kalan iktidara başka bir temel sorunu daha hatırlatalım:
🛏️ Barınma sorunu!

Türkiye’de üniversite öğrencileri, her yıl olduğu gibi bu yıl da yeni eğitim yılına barınma kriziyle başladı.

📌 KYK yurtlarının kapasitesi yetersiz,
📌 Özel yurtlar ve ev kiraları ise karşılanabilir olmaktan çok uzak.

Gençler;
Ya okullarına çok uzak yurtlarda kalmak zorunda kalıyor,
Ya da eğitimlerini yarıda bırakıp memleketlerine dönüyorlar.

Sırf CHP’li belediyeler yurt açmasın diye;

📌 Belediyelerin yurt açma yetkisini kaldırıp,
📌 Bu yetkiyi bakanlıklara veren teklifi Meclis’ten geçirenler,

Bugün öğrencilerin yaşadığı mağduriyetlere çözüm üretemiyorlar.

Siyasi kaygılarla hareket etmenin bedelini,
Öğrenciler ve onları zor şartlarda okutmaya çalışan aileleri ödüyor.

Değerli arkadaşlar,

Bu ülkede bir öğrenci yurdu yetersizliği sorunu vardır.

📌 Çözümü de bellidir: Yurt yapmaktır.

Bunu anlamak için ekstra bir zekâya gerek yoktur.

Eğer bu sorun yıllardır çözülmüyorsa,
Bunun tek bir nedeni vardır:

📌 İktidarın, bu sorunu çözmek istememesi.

İlk sandıkta kurulacak Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında;

CHP’li belediyelerimizin yurt açma konusunda gösterdiği çaba bütün Türkiye’ye yayılacak
ve
📌 Tek bir öğrencimizin bile barınma sorunu kalmayacaktır.

Değerli basın mensupları,

Geçtiğimiz hafta Orta Vadeli Program açıklandı.

Ekonomik krizle boğuşan halkın, bir nebze olsun nefes alabileceği bir program beklentisi vardı.

📌 Ancak açıklanan programda halk için umut veren tek bir satır bile yoktu.

Asgari ücretliye,
Emekliye,
Memura,
Kiracıya,
Esnafa dair;

📌 Hiçbir iyileştirme, hiçbir güvence, hiçbir çözüm önerisi yok.

Açıklanan rakamlar ve hedefler, birer kâğıt üstü hayal ürünü olmaktan öteye geçemiyor.

İktidar, yine pembe tablolar çizip, fatura kesilecek adresi çoktan belirlemiş durumda:
📌 Emekçi,
📌 Emekli,
📌 Ücretli kesimler!

Programın ana fikrini şöyle özetleyebiliriz:

“Tüm yük halkın sırtına yıkılacak, sermayeye dokunulmayacak.”

📌 OVP’de vergi reformu adı altında yapılacak düzenlemelerle, dolaylı vergilerin artırılması planlanıyor.

Yani:
🍞 Ekmek alırken,
🚗 Araç kullanırken,
🧴 Temizlik ürünü alırken,
📱 Cep telefonu faturası öderken…

📌 Halk, her kuruşta daha fazla vergi ödeyecek.

Oysa bu ülkede gerçekten “vergi adaleti” sağlanmak isteniyorsa;

📌 Çok uluslu şirketlerin,
📌 Holdinglerin,
📌 Bankaların kazançlarına göz atılması gerekir.

Ama nerede?

📌 AKP iktidarı, halktan topladığı vergilerle yine zenginleri ihya etmeye devam ediyor.

Öte yandan, OVP’de açıklanan büyüme hedefleri ise halkın yaşamıyla tamamen çelişiyor:

📊 “Ekonomi büyüyor” diyorsunuz,
📉 Ama halkın alım gücü düşüyor.
📈 Enflasyon artıyor,
📉 Vatandaşın sofrası küçülüyor.

📌 Büyüyen ne?

Maliyetler büyüyor.

Borçlar büyüyor.

Geçim derdi büyüyor.

Fakirlik büyüyor!

📌 Ama bir şey daha büyüyor:
İktidarın yüzsüzlüğü!

Değerli arkadaşlar,

AKP’nin uyguladığı bu ekonomik model;
📌 Ne üretimi artırıyor,
📌 Ne istihdamı büyütüyor,
📌 Ne de enflasyonu düşürüyor.

Sadece ve sadece
📌 Rantiye sınıfını,
📌 Finans oligarklarını,
📌 İnşaat baronlarını zengin etmeye devam ediyor.

Ve bu plansızlık, vizyonsuzluk, halkı artık sadece yoksullaştırmıyor…

📌 Umutlarını da çalıyor.

Ekonomideki bu kara tabloyu değiştirmek bizim boynumuzun borcudur.

Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz;

📌 Üreten,
📌 Adil bölüşen,
📌 Katma değeri yüksek bir ekonomi için çalışıyoruz.

Halkı ezen bu ekonomik düzene karşı, emeği yücelten,
alın terini önceleyen,
refahı tabana yayan bir düzeni kuracağız.

Bunun sözünü buradan bir kez daha veriyoruz.

Değerli arkadaşlar,

Ülke yangın yeri…

📌 Adaletin olmadığı,
📌 Ekonomik krizin vatandaşı tükettiği,
📌 Sosyal baskının günden güne arttığı bu ortamda;

Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz, iktidarın sanal gündemiyle değil, halkın gerçek sorunlarıyla ilgileniyoruz.

👵 Emeklisinden,
👨‍🏭 İşçisine,
👨‍💼 Memurundan,
🧑‍🎓 Öğrencisine,
🎭 Sanatçısından,
👩‍👧 Velisine kadar…

📌 Herkesin yaşadığı çaresizlik ve mutsuzluk bu ülkenin gerçek gündemidir. Bizim de tek gündemimiz bu!

4–9 Eylül tarihleri arasında, Kuruluş Haftası boyunca gerçekleştirdiğimiz toplantılarda;

📌 Geniş katılımla olgunlaştırdığımız parti politikaları,
📌 Yeni vizyonumuzun temel taşlarını oluşturmuştur.

İkinci yüzyıla girerken;

📌 Millet iradesini esas alan,
📌 Demokrasiden ödün vermeyen,
📌 Anayasal hak ve özgürlüklere saygılı,
📌 İnsan onurunu temel alan bir Türkiye hedefliyoruz.

🎯 Ne yapacağız?

Toplumsal refah ve kalkınmayı sağlayacak hızlı reformları hayata geçireceğiz.

Eğitimden istihdama fırsat eşitliği ve liyakati güçlendireceğiz.

Üretimin önündeki engelleri kaldıracak, kapsayıcı kalkınma modelini uygulayacağız.

Kadın-erkek eşitliğini her alanda sağlayacağız.

Sosyal devleti yeniden ayağa kaldıracağız.

Ama en büyük adımlarımız, bu ülkenin gözlerinin içi gülen çocukları için olacak!

📌 Parasız, laik, bilimsel ve nitelikli eğitimi evrensel standartlarla sağlayacağız.
📌 Her çocuk, evine en yakın devlet okuluna güvenle gidecek.
📌 Gençlerimiz, özgür ve bilimsel ortamlarda eğitim alacak.
📌 Öğrencilerin barınma, beslenme ve ulaşım sorunlarını tamamen çözeceğiz.

Değerli arkadaşlar,

Bugün yaşadığımız her türlü kriz;
📌 Demokrasi eksikliğinin,
📌 Hukuksuzluğun,
📌 Yolsuzluğun,
📌 Ve liyakatsizliğin sonucudur.

İktidar, bu ülkenin insanına artık umut değil; kaygı ve korku veriyor.

Ancak unutulmamalıdır:

📌 Halktan kopan her iktidarın sonu gelmiştir.
📌 Bu düzen değişecektir.

Cumhuriyet Halk Partisi olarak;

📌 Halkın iktidarını kurmaya,
📌 Demokrasiye,
📌 Hukuka,
📌 Adalete,
📌 Refaha olan inancımız ilk günkü kadar yüksek,
Ama mücadele azmimiz ilk günden çok daha fazla!

Birlikte yürüyeceğiz.
Birlikte değiştireceğiz.
Ve birlikte kazanacağız.