TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un başkanlığında toplanan Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nda işçi ve memur sendikası konfederasyonlarının temsilcilerinin dinlenmesinin ardından komisyon üyeleri söz aldı.
Komisyonda İskender Bayhan, CHP İstanbul İl Yönetimi’nin mahkemece görevden uzaklaştırılmasının ardından yaşananlara değindi. Dayanışma amacıyla 20 saat boyunca CHP İstanbul İl Başkanlığında bulunduğunu söyleyen Bayhan, konuşmasına şöyle devam etti:
“20 saat içerisinde tanık olduğum tabloyu ayrıntılı olarak anlatmak istemiyorum ama o gün milletvekili arkadaşlarımızla birlikte oradaydık ve bir şeyin altını çizmek istiyorum. Bir milletvekili olarak CHP İstanbul İl Başkanlığına girmemiz konusunda bize, ‘Burası özel mülk alanıdır, buradan geçemezsiniz’ denildi. Yaklaşık 1 km yürüyüp geçtiğimiz bir güzergahın ardından il başkanlığına girdikten sonra, o özel mülk alanının yüzlerce polisle işgal edilip CHP İl binasına baskın yapılmak üzere kullanıldığına tanık olduk. Burada yaşanan tartışma üzerine gazlı müdahale yaşandı. Ben de Ali Vekil (Gökçek) ve diğer vekil arkadaşlarla birlikte oradaydım.
Mesele sadece bizim gaz yememiz değil; biz Antep’te de gaz yedik, başka hak mücadelelerinde, özellikle işçilerin ve emekçilerin mücadelelerinde yanlarında durduğumuzda da benzer tablolarla karşılaşıyoruz. Ama orada hiçbir güvenlik tedbiri yoktu ve İl Başkanlığında çok daha acı şeylerin yaşanmasını engelleyecek hiçbir tedbir önerisine yanaşmayan bir yaklaşım vardı.
Onun için burada iki şeyi söylemek istiyorum: İstanbul’a bürokratik oligarşi mi hükmediyor, yoksa İstanbul’u bir ‘Teşkilatı Mahsusa’ hücresi mi yönetiyor? Başta Vali olmak üzere bu işlerin sorumlusu kim, ne oluyor? Bu sorulara yanıt vermek gerekir.”
"OLUP BİTENLER GÜVEN Mİ VERİYOR BU ÜLKEYE YOKSA…"
Bu konunun komisyondaki tartışmalarla bağının olduğunu ifade eden Bayhan şunları kaydetti:
“Bugün işçi örgütlerini, kamu işçileri örgütlerinin temsilcilerini dinledik. Özellikle Mahmut Aslan’ın Erzurum sürecine ilişkin anlattığı deneyimlere bakarsak, İstanbul’da CHP İl Başkanlığı binasında yaşanan gaz sıkma olayı da dahil, polis baskınının ve binlerce polisle yapılan kuşatmanın bu açıdan da dikkate alınması gerekir. Meclis Başkanı ve Komisyon Başkanımız Numan Kurtulmuş sık sık şunu dile getiriyor: Bu sürecin iki kritik noktası var; birincisi güven vermek, ikincisi ise her türlü provokasyona, dış tehdide ve süreci zehirleyecek müdahalelere karşı özenli olmak. MHP Genel Başkanı da sık sık bunu dile getiriyor. Peki, şimdi olup bitenlere bu gözle bakalım: Bunlar güven mi veriyor bu ülkeye, yoksa o sürekli vurgulanan tehlikeleri mi artırıyor? Bunun sorumlularının bunu tekrar düşünmesi gerekir.
Bu sürece ilişkin tartışmaları çeşitli işçi toplantılarında, işçilerle, emekçilerle buluşarak paylaşıyoruz, değerlendiriyoruz. Ben Bursa Gemlik’te bulunan ve sendikalaştıkları için işten atılan Roda Port işçileriyle, Eskişehir’de haksız yere işten atılan Eti işçileriyle sohbet ettiğimde şunu gördüm: İşçi arkadaşlarımızın önerileri üzerinden iki şeyi vurgulamak istiyorum. Bir, bu ülkenin işçileri ve emekçileri, bu meselenin kalıcı bir barışla ve gerçekten silahların sustuğu, barışçıl ve demokratik çözümün önünün açıldığı bir süreçle sonuçlanmasını umut ediyorlar. Yaşadıkları emek sömürüsü ve haksızlıklarla bağlantı içerisinde düşünüyorlar ve eğer bir güvensizlik yaşıyorlarsa, bunun temel nedenlerinden birini bu oluşturuyor. İkinci olarak da bir an önce kalıcı barışın sağlanması için somut adımların atılmasını bekliyorlar. Bu adımların, barışın ekmeklerini büyütecek bir sonuç doğurmasını bekliyorlar. Dahası bunu olup olmayacağını soruyorlar; gerçekten buna hizmet edecek mi, böyle bir sonuç olacak mı?
Biz işçi sınıfına ve emekçilere bu konuda olumlu yanıt vermek istiyoruz. Ama gördük ki ne İstanbul’daki bürokratik oligarşi buna izin veriyor, ne de Meclis Başkanı ve Komisyon Başkanı olarak Numan Kurtulmuş’un çağrıları, bu ülkenin yöneticilerinin iki kulak deliği arasında duramıyor.“