İsrail’in modern Yahudi devletine tarihsel dayanak oluşturmak için sıkça gündeme getirdiği “Siloam Yazıtı” yeniden tartışma konusu oldu.
Türkiye’nin 1882’den bu yana koruduğu yazıt, İsrail tarafından “Yahudilerin Kudüs’teki binlerce yıllık varlığının kanıtı” olarak görülüyor. Ancak Türkiye İsrail'in 'yazıyı bize verin' talebini bugüne kadar her seferinde reddetti.
MESUT YILMAZ: BUNUN BİR FİYATI YOK
İşgalci İsrail'in Başbakanı Binyamin Netanyahu, 1998’deki Ankara ziyaretinde dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz’dan yazıtı istemişti. Netanyahu, “Bizde binlerce Osmanlı eseri var, istediğinizi alın, yazıtla değiş tokuş yapalım” teklifinde bulunduğunu söyledi. Ancak Yılmaz’ın cevabı netti: “Başbakan Netanyahu, bunun bir fiyatı yok.”
İSRAİL YILLARDIR PEŞİNDE
İsrail, yazıtı resmî düzeyde yıllardır istiyor. Milli Savunma Üniversitesi Rektörü ve Tarih Profesförü Erhan Afyoncu, 16 Eylül'deki sosyal medya paylaşımı ile Siloam yazıtını tekrar gündeme getirdi.
2004’te Kudüs Belediye Başkanı Uri Lupolianski yazıtın geçici olarak Kudüs’te sergilenmesini talep etti. 2007’de Cumhurbaşkanı Şimon Peres, Çankaya’da 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’den yazıtı, İsrail’in 60. yılı vesilesiyle istedi. Bu süreç Gazze krizinden sonra rafa kalktı. 2017’de Kültür Bakanı Miri Regev, Gaziantep Hayvanat Bahçesi’ne iki fil bağışlama teklifinde bulundu. 2022’de Isaac Herzog’un Ankara ziyareti sonrası yazıtın verileceği iddia edildi ancak Türk yetkililer bu söylentiyi yalanladı.
"O DÖNEMDE İSRAİL YOKTU"
Millî Savunma Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Afyoncu, yazıtın 1880’de Kudüs’te bulunduğunu, 1882’de Osmanlı toprağı olan Kudüs’ten İstanbul’a getirildiğini vurguladı:
"Türkiye'de bulunan Yahudi tarihiyle ilgili 3 önemli yazıtın en önemlisidir. Yazıt, 1880'de Kudüs’te Şiloah Tüneli (Hezekiel Tüneli) içinde bulundu. Fenike Alfabesi'yle yazılan tablet tünelin duvarında bulunuyordu. Şehrin dışında Kidron Vadisi'nde bulunan Gihon kaynağındaki su yaklaşık 500 metrelik bir kanalla şehirde inşa edilen Şiloah Havuzu’na yönlendirilmişti. 6 satırlık yazıtın M.Ö. 8. yüzyılda yapılan bu kanalı anlattığı iddia edilir. Metin, Eski Ahit'te Kral Hezekiya döneminde anlatılan Asur kuşatması tehlikesine karşı inşa ediken su kanalıyla ilişkilendirilmiş olsa da, tarihiyle ilgili farklı görüşler de vardır.
Şiloah Yazıtı çıkarılırken kırıldı. 1882'de İstanbul'a Müze-i Hümayun'a gönderildi. Bugün İstanbul Arkeoloji Müzeleri’ndedir. Yahudi bilim adamları yazıtın Türkiye için önemli olmadığını iddia edip, değişik argümanlar ileri sürerek İsrail'e verilmesi yönünde ortam oluşturmaya çalıştılar. İsrailli yöneticiler ise yazıtı Türkiye'den birçok defa talep ettiler. 1998'de Netanyahu, Başbakan Mesut Yılmaz'dan yazıtı istedi, kabul edilmedi. 2007'de Kudüs Belediye Başkanı Uri Lupoliansk, Türkiye'nin İsrail Büyükelçisi Namık Tan'dan yazıtı talep etti. Reddedildi. En son ise 2022'de İsrail Cumhurbaşkanı Herzog Türkiye'ye geldiğinde yazıt gündeme geldi. Yetkililer bu hususun sözkonusu bile edilemeyeceği cevabını verdiler.
Bu yazıt 1882'de İstanbul'a geldiğinde Kudüs Osmanlı toprağıydı. Kendi toprağımızdan çalınmasın diye başkentteki imparatorluk müzesine getirmiştik. O dönemde İsrail diye bir devlet de yoktu."
Hürriyet'ten Musa Kesler, Umut Erdem ve Polat Paksoy'un haberine göre; Tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı, yazıtın Türkiye'de kalması gerektiğini belirtti:
“Kimseye kitabe vermeyiz. Kimse de kimseye vermez zaten. İstediğini almaya alışmış belli ki… Kayser Wilhelm (Alman İmparatoru) istiyordu böyle şeyleri. Ama o zamanlar geçti. Bu ne cüret… Ayrıca o kitabeyi neyin ispatı olarak kullanacakmış? O zaman Romalılar da kalksın gelsin ‘İki bin sene önce buralar benimdi’ deyip her yeri istesin. Antik eserleri duruyor. Biz de ‘Burası Osmanlı mülküydü, işte burada kitabesi’ diyerek toplayalım her yeri o zaman. Ne hukuki ne tarihi bir meşruiyeti vardır bunların. Zaten adam cahil, Avrupalı da değil, düz Amerikan Yahudilerinden. Eğitimini aldığı branştan başka bir şey bilmediği de aşikâr. Türkiye kendinden çalınanları yıllardır sağdan-soldan topluyor. Kendindekini hiç vermez.”
"İSRAİL'İN TARİH KURGULAMA GİRİŞİMİ"
Dinler tarihçisi Prof. Dr. İsmail Taşpınar, İsrail’in kutsal metinlerle arkeolojik bulguları ilişkilendirmesinin sistematik olduğunu belirtti:
“Arkeolojik bulguları kutsal metinlere bağlama gayreti aslında eskiden beri İsrail’e bir tarih kurgulama girişimidir. Teopolitik tavırlarına da bir zemin hazırlıyorlar. Osmanlı döneminden itibaren Batılı arkeologların ‘Kitabı Mukaddes Arkeolojisi’ diye bir çalışma başlattıkları bilinmekte. Buna göre, arkeolojik bulgulardaki herhangi bir yazı hatta bir işaret hemen kutsal kitaba bağlanıyor, bir kıssa ile ilişkilendiriliyor. Nitekim, paleografi uzmanları bu kitabenin ne zaman yazıldığı ne için ve kim tarafından oraya asıldığının belli olmadığını belirtiyor. 2700 yıl öncesine ait olduğuna dair veriler de tartışmalı. Bu tür iddialara temkinli yaklaşılmalı.”
Eski Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdür Yardımcısı Yahya Coşkun da İsrail’in yazıtı kendisinden de talep ettiğini aktardı:
“Yazıtın İstanbul Arkeoloji Müzeleri’ne kayıt belgesini gösterdim. Kayıt tarihi 1883. Osmanlı toprağı olan Kudüs’ten Osmanlı başkentine gelmiş ve İsrail diye bir devlet kurulmadan müzemize kaydedilmiş bir yazıtı ne hakla isteyebildiklerini sordum.”
YAZITTA NE ANLATILIYOR?
Siloam Yazıtı, tünelin iki ucundan kazı yapan işçilerin ortada birleşmesini ve suyun kaynaktan havuza aktarılmasını anlatıyor. Metin şöyle:
"Kazısı; kazı nasıl yapıldı; daha…. Kazmalar aynı doğrultuda ve birbirine karşı idiler. Kanalın açılmasına üç endaze kala sesler işitildi. Bu sesler karşılıklı olarak birbirine bağıranların sesi idi. Çünkü orada kuzey ve güneyinden açılan tünel birleşiyordu. Ve o gün kanal açılmış oldu. Tünelin açılması ile her iki taraftaki işçiler ve kazmaları karşılaştılar.
Sular kaynaktan bin endaze uzaklıktaki havuza aktı ve işçilerin başları üstündeki kayanın yüksekliği yüz endaze idi."
Siloam Yazıtı bugün hâlâ İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde korunuyor. Türkiye, yazıtı Osmanlı döneminde kendi toprağından yasal yollarla müzesine kazandırdığı gerekçesiyle vermemekte kararlı.