Gazze'ye denetimsiz yabancı basın erişimi için çağrıda bulunanlar arasında dünyanın en deneyimli 100’den fazla savaş muhabiri, gazetecisi ve foto muhabiri olduğunu belirten Doğan Tılıç'ın Birgün gazetesindeki "Üç maymunluğa itiraz" başlıklı yazısı şu şekilde:

"Kötülüğünü tanımlamak için adının önüne koyacak bir sıfat bulamadığım Netanyahu, Gazze’nin tümünü işgal planını açık etti. Oraları temizledikten sonra Gazzelileri de rahata erdirecek sivil bir Arap yönetimine bırakacakmış!

İsrail, Gazze’de her gün onlarca kişiyi öldürüyor ve çocukların açlıktan ölmesini “sağlıyor”. Kimileri öylece seyreder, kimileri de desteklerken, yaşananları açıkça “soykırım” olarak niteleyen İsrailliler olmasa, insan insanlıktan umudunu keser!

Şimdi Gazze’de olanların ne kadarını biliyoruz, tümüyle işgal edildiğinde ne kadarını biliyor oluruz?

Balıkesir geceyi sokakta geçirecek: İhtiyaçlar için aranacak telefon numarası açıklandı!
Balıkesir geceyi sokakta geçirecek: İhtiyaçlar için aranacak telefon numarası açıklandı!
İçeriği Görüntüle

Dünyanın tüm otoriter rejimleri “sahte haber” konusunda pek hassas oluyorlar! İsrail Dışişleri Bakanlığı da iki “şıracı” Alman gazetesi şahit göstererek AA için çalışan Filistinli kadın fotoğrafçı Anas Ziad Fteih’in fotoğraflarının; “İsrail ve Yahudilere açıkça nefret duyan bir kişi”nin kurgulanmış propaganda malzemeleri olduğundan ve maalesef “CNN, BBC ve Reuters gibi büyük medya kuruluşları tarafından” da yayımlanmasından şikâyet etti.

Peki, şahit gösterdiğiniz Alman gazeteleri dâhil, uluslararası medyanın ve en deneyimli bağımsız savaş muhabirlerinin Gazze’ye girmesine izin vermeyen kim? Haydi, izin verin de Fteiha’nın kurgulanmış propaganda fotoğraflarına mecbur olmayalım!

Sanırım bir meslek grubunu hedef alan hiçbir kampanya, freedomtoreport. org’un Gazze’den özgürce haber yapma çağrısı kadar kısa sürede, dünyanın dört bir yanından yüzlerce önemli gazetecinin desteğini alabilme başarısını göstermemiştir.

Dileyen gazetecinin hâlâ siteye girip imza verebileceği kampanyanın başarısı mesleki vicdan ve ahlakımızın isyanına dayanıyor.

“Gazze’den haber yaparken çoğunluğu Filistinli olmak üzere yaklaşık 200 gazeteci hayatını kaybetti. Bu arada, yabancı gazetecilerin bölgeye girişine izin verilmiyor; İsrail’in uyguladığı kısıtlamalar bağımsız gözlemi engelliyor. Bu sadece insani bir karartma değil, aynı zamanda halkın bilgi edinme hakkını ve basının iktidarı hesap vermeye zorlayan demokratik işlevini zedeleyen bir bilgi karartmasıdır.

Gazze içindeki Filistinli gazeteciler … tarif edilemez tehlikelere, kayıplara ve şimdi açlığa rağmen, olağanüstü cesaret ve profesyonellikle savaşı belgelemeye devam ediyorlar. Birçoğu tüm ailelerini kaybetti; bazıları yorgunluk ve açlık nedeniyle artık kamerayı kullanamıyor ya da net konuşamıyor. …

Eğer bu basın karartması devam ederse, tehlikeli bir emsal oluşturur: hükümetler ve askeri aktörler sansür, engelleme ve zor kullanarak savaş zamanlarında gerçeğe erişimi kapatabilir. Bu, tam da otoriterliğin oyunudur: anlatıyı kontrol etmek, bağımsız sesleri susturmak ve gerçeklik ile kamu anlayışı arasındaki bağı koparmak. Gazze’de basına erişimi savunmak, gerçeğin güçlülerin mülkü olmadığını savunmaktır. Eğer harekete geçmezsek, gerçeğin yönetilebileceğini, gerçeklerin rahatsız edici olduğunda saklanabileceğini söylemiş oluruz.”

Bu ifadelerin altına imza atarak Gazze Şeridi’ne derhal ve denetimsiz yabancı basın erişimi için çağrıda bulunanlar arasında dünyanın en deneyimli 100’den fazla savaş muhabiri, gazetecisi ve foto muhabiri var.

Bu aslında bir başlangıç ve İsrail vahşetine karşı büyüyen uluslararası hareketin bir parçası. İktidarı denetleyenin basın özgürlüğü olduğunu ve “devletler tek taraflı olarak savaş bölgelerine erişimi kapatabildiklerinde demokrasinin de temelini sarstıklarını” bilenlerin sesi.

İmzacılardan biri olarak, benim için de; “Bu bir siyasi açıklama değil. Bu, özellikle savaş zamanlarında demokrasinin ve hesap verebilirliğin temel taşı olan basın özgürlüğü için ilkesel bir duruştur.”

İşi üç maymunluğa itiraz olanların sesidir!"