İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı ve CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun üniversite diplomasıyla ilgili davada bugün hakim karşısında çıkıyor.
Kamuoyunda "Diploma Davası" olarak bilinen yargılamanın ilk duruşması, Çağlayan'dan Silivri'ye alınmıştı. Dava Marmara Cezaevi yerleşkesindeki duruşma salonunda yapılıyor. Duruşmayı, CHP Genel Başkanı Özgür Özel de takip ediyor.
AİLESİ YALNIZ BIRAKMADI
Duruşmaya, İmamoğlu'nun eşi Dilek Kaya İmamoğlu, oğlu Selim İmamoğlu, babası Hasan İmamoğlu ve kız kardeşi Neslihan Yakupçebioğlu geldi.
8 YIL HAPSİ İSTENİYOR
Ekrem İmamoğlu hakkında zincirleme şekilde resmi belgede sahtecilik suçlamasıyla 8 yıl 9 aya kadar hapis cezası isteniyor.
ÖZGÜR ÖZEL ALKIŞLARLA KAŞILANDI
Çok sayıda Milletvekili, sivil toplum kuruluşu temsilcisi ve hukukçu davayı duruşma salonunu doldurdu. Salonda bulunanlar arasında CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan, İBB Başkanvekili Nuri Aslan, Bülent Tezcan, CHP Milletvekili Sibel Suiçmez ve İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik yer aldı.
CHP lideri Özgür Özel'in duruşma salonuna girdiği esnada kalabalık Özel'i alkışlarla karşıladı.
İmamoğlu’nun üniversite arkadaşları, diploma davasının ilk duruşmasına katıldı.
YUMRUĞUNU KALDIRIP 'MÜCADELEYE DEVAM' DİYEREK SALONA GİRDİ
İmamoğlu, alkışlar eşliğinde duruşma salonuna girdi. İmamoğlu, yumruğunu kaldırıp 'mücadeleye devam' diyerek salona seslendi.
Ekrem İmamoğlu, 'Cumhurbaşkanı İmamoğlu' sloganlarına el sallayarak yanıt verdi. pic.twitter.com/r4qPhIZLrY
— Baba Ocağı (@babaocagicom) September 12, 2025
CHP Genel Başkan Yardımcısı Burhanettin Bulut, İmamoğlu'nun duruşma salonundan fotoğrafını paylaştı:
"Gülmek en büyük direniştir!"
İmamoğlu duruşmaya verilen arada kravatını yerine kayyum atanan CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik'e verdi:
Ekrem İmamoğlu duruşmaya verilen arada kravatını yerine kayyum atanan CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik'e verdi..⤵️ pic.twitter.com/2HrlrboUWE
— Baba Ocağı (@babaocagicom) September 12, 2025
Hakim: Öğrenim durumunuz nedir?
İmamoğlu: Yüksek lisans.
Hakim: Sabıkanız var mı?
İmamoğlu: Allah'a şükür yok.
Hakim, iddianameyi hatırlatırken İmamoğlu tepki göstererek, “Anlattığınız hiçbir şeyin benimle alakası yok” dedi.
Hakimin "Diploması iptal edilen diğer kişilerle ilgili de bazı ifadeler var." demesi üzerine İmamoğlu, "Evet, hemen bana dava açtılar, benimle ilgili aceleleri var." yanıtını verdi.
Hakimin, "Ben iddianameyi okuyorum, suç atfı yapmıyorum" demesi üzerine İmamoğlu, "Ne maksatla tüm iddianameyi tek tek okuduğunuzu anlayamıyorum. Ama bu beni rahatsız etmiyor. Sizi dinliyorum, umarım belgesi olmayanlar da dinliyordur sizi." dedi.
İmamoğlu, salonun sıcak olduğunu söyleyerek ceketini çıkarmak için hakimden müsaade istedi. Ceketini çıkarıp, kollarını sıvaması üzerine bütün salon alkışlamaya başladı.
İmamoğlu, duruşma salonunda üniversite arkadaşlarını göstererek, "Ben üniversite arkadaşlarımla çift kale maç yapabilirim. Bazılarının tavla oynayacak arkadaşı yok." dedi.
İmamoğlu, "Bu iddianameyi savcı yazmadı; bu iddianameyi bir sonraki seçimde kendisini yeneceğimi bilen kişi yazdırdı. Bugün 12 Eylül. Ülkemizin bu tür darbelerle karşılaşmamasını diliyorum ama ne yazık ki şu anda da bir darbe sürecinin içerisinde olduğumuzun altını çizmek isterim." ifadelerini kullandı.
İmamoğlu, “Ben 12 metrekarede öyle özgürüm ki... O, sarayında çatlasın.” dedi.
İmamoğlu savunmasında büyük afişler kullanmak istedi. Hakim sehpa çektirmeyi teklif etti.
İmamoğlu, "Yok, ben sandalye çekerim" dedi ve "Gençliğimiz var" diyerek gülümsedi.
İmamoğlu, "Bu diplomayı iptal etmek için 'KKTC yoktur' bile diyebilirler." ifadelerini kullandı.
TUTUKLU AVUKAT GÖREV YAPABİLİR KARARI
Diploma davasına bakan mahkeme, İmamoğlu'nun tutuklu avukatı Mehmet Pehlivan'ın bu davada avukatlık görevi yapabileceğine karar verdi. Pehlivan, cezaevinden SEGBİS ile duruşmaya bağlanarak Ekrem İmamoğlu'nu savundu.
İmamoğlu şunları söyledi:
Bu diplomayı iptal etmek için 'KKTC yoktur' bile diyebilirler.
2000 yıllık bir düsturu hatırlatayım. İl gider töre kalır. 35 yıllık emeğim, diplomam gitmiş, anlamı ne biliyor musunuz? Töre yoksa her şeyiniz gidebilir.
Biz son nefesimize kadar devletimize, milletimize ve töremize sahip çıkacağız.
Yargı bizim tek sığınağımız. Biz sizin önünüzde düğme ilikleriz, ama sizin önünde düğme ilikleyeceğiniz hiçbir güç olamaz.
ARADA GAZETECİLERLE SOHBET ETTİ
İmamoğlu, duruşmada verilen arada gazetecilerle sohbet etti, "Kemal Kılıçdaroğlu umuyorum kendisi için en doğru kararı verir. Tarih yazan bir genel başkanımız var." dedi.
Aranın ardından Pehlivan, İmamoğlu'nu savunmak için cezaevinden mahkemeye bağlandı.
Pehlivan, şunları söyledi:
"Öncelikle salonda bulunan tüm katılımcıları, meslektaşları ve tüm tutuklu avukatları selamlıyorum. Belki yargı tarihinde bir ilki yaşıyoruz. Tutuklu avukat olarak üzerimde cübbem bile olmadan müdafii olarak hazır edildim. Üzerimde cübbemin olmaması savunmadan geri duracağım düşünmesine neden olmamalı. Biz özgürlüğümüzden bile olabiliriz. Ben görevini yaparken tutuklanan bir avukat olarak burada bulunuyorum.
Benim tutuklu olarak karşınızda olmamın tutanaklara geçmesi gerekiyor. Bu durum adil yargılanma ilkelerinin çoğunun ihlali anlamına geliyor. Ben müvekkilim ile görüştürülmeden, salonda olmadan, üzerimde cübbem olmadan savunma yapmayı reddediyorum. Bir sonraki duruşmada gerekli şartların sağlanmasıyla salonda savunma yapmayı talep ediyorum."
İmamoğlu'nun diğer avukatı Tora Pekin şunları söyledi:
Savcılık sınır kapılarına yazı yazmış. Savcılık İmamoğlu’nun Kıbrıs’a gitmediğini, Trabzon’da oturduğunu düşünüyor ve bunu ortaya koyacağını sanmış.
Ama bakmış ki, gerçekten okula gitmiş İmamoğlu, ulaştığı sonucu yazamamış iddianameye.
İŞTE DURUŞMADA YAŞANANLAR
İmamoğlu şu ifadeleri kullandı:
"Bu iddianameyi bir sonraki seçimde kendisini yeneceğimi bilen bir kişi yazdırdı. Bu davanın varlığı bile yüz karası bir durumdur. 12 Eylül herkesin aklında darbeyi hatırlatır. Darbeyi destekleyenleri buradan en yüksek seviyede kınıyorum. Ülkemizin bu tür darbelerle yüz yüze gelmemesini diliyorum. Siyasi tarihimiz üzülerek ifade ediyorum ki nice davalarla doludur. Türkiye'de hak hukuk arayanlar ne yazıkki tarih boyunca muhattap olmuşlardır. Ona karşı 4 seçim kazandığımı ve sonraki seçimi kazanacağım bilindiği için bana bu davanın açıldığını da biliyorum. Tabii bu salondaki herkes siyasi tarihimize geçecek bu duruşmada izah edilemeyecek bir duruşma ile karşı karşıya olduğumuz biliyor. Elimin değdiği bir husus yok ama ben yargılanıyorum. İnsan bu davaya isim bulmakta zorlanıyor. Benim üniversiteden arkadaşlarım geldi. Bazılarının tavla oynayacak arkadaşı yok benim futbol maçı yapacak arkadaşım burada.
Bu davanın konusu tamamen saçmalıktır. İstanbul Üniversitesi görevi olmayan bir saçmalığa imza atması başka kurulda Hukuk Fakültesi'dnen kimsenin olmaması başka boyutta. Ben bu diplomaları her yerde kullanmışım. Yüksek Seçim Kurulu'nda kullanmam gerekeceği zaman zurna zırt dedi adeta."
"BEN BU DAVANIN 2 KERE MAĞDURUYUM"
Eline örnek olarak iddianamede yer alan yatay geçiş belgelerini alan İmamoğlu savunmasına şöyle devam etti:
"Yüksek Seçim Kurulu'na üniversite diploması yalnızca Cumhurbaşkanlığı adaylığında veriliyor. İstanbul Üniversitesi'nin bu süreçte hiçbir yetkisi yok. 18 yaşında bir çocuğun gencin düşürüldüğü duruma bakar mısınız? Tümüyle saçma bir fikrin metni oluşmuş. Bunu yazdıran kişinin nasıl bir kötülük peşinde koştuğunu ben çok iyi biliyorum. Hakikatin önemsizleştiği seçkin elitlerin toplumu manipüle ettiği bir çağdayız. Adını koyacağım bu tuhaf rejimin böyle bir davayı üretmesi de aslında şaşırtıcı değil. Ben bu davanın iki kere mağduruyum. Diplomam iptal edildi. Gençliğimin en önemli dönemler yok sayıldı. Gerçekten bunu tekrardan hatırlatıyorum; anacığımın ak sütü kadar temiz diplomamı. Kul hakkı yemekten çekinmeyen bir şebeke ile karşı karşıyayız. Bunu yapan, akıl tapunuzu, işinizi geçmişinizi bile elinizden alır. Tereddüt etmeden...
Kocaman bir şebeke kurmuşlar. Bu şebeke benim cumhurbaşkanı adayı olacağımı anlamışlar. Bütün sistemleri kurmuşlar. Ben 17 yaşındayken anlamışlar cumhurbaşkanı olacağımı. Belgelerimi hazırlamışlar. Şu anlattığım senaryo bile iddianameden daha rasyonel bir senaryo. Onun için gerçekten şunu söylemem gerekiyor. Bu mantığı oturtmak için Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yokmuş gibi davranabilirler. Benim hayatım çok sahicidir bu arada onu da belirteyim. Benim o kadar çok şahidim var ki Allah'a şükürler olsun."
"SIRF CUMHURBAŞKANLIĞI ADAYŞIĞINA ERİŞEMEYEYİM DİYE BENİ İÇERİ ALDILAR"
"Bizi hayatın gerçeklerine saplayarak bu ülkeye sahteciliğin dik âlâsını yapan birilerinin olduğu bir dönemdeyiz. Milletten ve milletin iradesinden korkan o akıl nedeniyle bugün buradayız. Bu çok büyük bir ayıptır, yazıktır, utanç vericidir. Sanki kendine ait bir koltukta oturuyor. Millete, 86 milyona ait orası. Kaybetmekten korktuğu rekabetten kaçtığı için bu ülke zulüm çekiyor. Partimiz 23 Mart'ta ortaya koyduğu fikirle beraber beni cumhurbaşkanı adayı yaptılar. Sırf bu adaylığa erişemeyeyim diye beni içeri aldılar, aynı gün. Kaybımız 250 milyar dolar desek yanılmayız. Sırf kendi itibarı ve koltuğu için... Bu uygulamalar çocukların geleceğini çalıp onları umutsuzlaştırmaktır. Açıkçası bugün başka gerçekler var. Diploma ve meslek sahtecilikleri var. Unvan sahtecilikleri var. Geçmişte hiç görmediğimiz ve bilmediğimiz işler bunlar. Türkiye'de insanların yüzde 80'i adalete ve yargıya güvenmiyor inanmıyor. Siyasete alet edildiğini düşünüyor. Arkanızda adalet mülkün temelidir yazıyor. Milletin üçte ikiden fazlası devlete ve kurumlarına güvenmiyor. Ortak yaşam irademizi azaltıyor bu tür hamleler. Millet hoşgörüyü değil kutuplaşmayı yaşıyor."
"İNSANI YAŞATKİ DEVLET YAŞASIN ANLAYIŞINDAN GELİYORUZ"
"Öfkeli bakan bir yönetici anlayışı var şu anda. Devlet şefkattir. Her mesleğe kendi konumunda hakkını temsil eden br konumda olmalı devlet. Devlet kızgın olur mu, eziyet çektirir mi? Binlerce yıl süren bizim devlet anlayışımızın kıyısından geçmez bu anlayış. Ama ben bu ülkeyi umutsuzluğa teslim etmeyeceğim. Ülkenin çoğunluğu, geleceğe dair umutsuzluğum yok diyor. Bu diploma davasına inanmayanların oranı yüzde 75. Beni çıkarsınlar, ben konuşayım. Sevgi pıtırcığı diye benimle dalga geçiyorlardı. Ben hâlâ sevgi pıtırcığıyım. İnsanı yaşat ki devlet yaşasın, anlayışından geliyoruz biz. Kafasına bastır gazı sık. Öyle yok! Ben 12 metrekarede öyle özgürüm ki, o sarayında çatlasın."
"35 YIL ÖNCEKİ EMEĞİM GİTMİŞ, BUNUN ANLAMI HER ŞEYİNİZİN GİDEBİLECEĞİDİR"
"Yeni bir döneme ihtiyaç var, bütün sorunun çözümü bu. Demokrasinin en önemli özelliği topluma sağladığı süreklilik duygusudur. Daha iyisini seçme imkanı verir. Bu ayrıca rekabet ve toplumun gözüne girme yarışı sağlar. İktidar gücünü elinde bulunduranlar kendilerinden sonra gelecek kişilerin önünü kesmektedir. Bunun yarası derindir tahribatı ağır olur. İnsanlar yanlış bir tercih yapabilir ama demokrasi onu iyileştirir. İnsanların oyuyla gelenler aynı oylarla gidecek. Bu ülkede özgürlük ilkesi var. Demokrasiyi ve seçim sandığını korumak hepimizin görevi ama sayın hâkim bu en önemli olarak sizin göreviniz. Dünyada demokrasiyi yok sayan ülkelerin peşinden gidemeyiz. Bizim en büyük zenginliğimiz insan kaynağımız. Benim güzel inancımı ve Anadolu'yu aydınlatan güzel inancımı kötüleyenleri devletin kapısına yanaştırmayacağız. Adalet devletin en temel görevidir. Adalet olmazsa devlet olmaz. Devletin başına ne gelirse gelsin sizin töreniz kalırsa devletinizi yaşatabilirsiniz. Bizi ayakta tutan da töremizdir. Siz töreyi yani yasayı yani adaleti yerle bir ettiğinizde ülkeyi uçurumun kenarına sürersiniz. Hukukun olmadığı yerde devlet olamaz. 35 yıl önceki emeğim gitmiş. Bunun anlamı her şeyinizin gidebileceğidir."
"YARGI İKTİDARIN ELİNDE BİR SOPA HALİNE DÖNÜŞÜRSE..."
"Kendi siyasetini gözeten ve adeta düşman hukuku yaşatan biri devleti böyle bir zaafiyete sokmuştur. Yargı iktidarın elinde bir sopa hâline düşerse devasa bir beka sorununa döner. Atarürk'ün bir sözü var: 'Adalet gücü bağımsız olmayan bir milletin, devlet halinde varlığı kabul olunmaz.' diye. Adaleti tesir etmek için sonuna kadar çalışmak zorundayız.
Az önce sizlere gösterdim. Diploma iptal edilsin diye neredeyse ülke yokmuş gibi davranacak bu merciler. Benim dahil olduğum okul Kıbrıs'taki üniversite eğitiminin öncüsü olmuştur, tebrik etmek lazım. Okuduğum bir arkadaşım da burada. 86-91 yılları arasında okumuş bu arkadaşım. İddianamede bu okulun 90 öncesinde olmadığını söylüyorsunuz. Ama bu arkadaşım diplomasını almışlar, Türkiye'de kullanabilirsin demişler. Ben de dilekçemde yazmışım, dilekçem de de çok güzel. Bu bana yöneltilen suçlamalar komik şeyler. Ben büyükelçilikten belge alıyorum. Bunu sahte olarak sunuyorsunuz. Oturma izniyle iki sene orada kalıyorum. Bir savcının çıkardığı olaya bak ya, Kıbrıs'ı ve İstanbul Üniversitesi'ni tartışıyoruz. Ben karar verilmeden önce kararı veren kişiyi aradım. Telefonda o korku içindeki tiz sesini duydum. Ayıptır bu."
İmamoğlu savunmasının devamında kürsüye vurarak şöyle seslendi:
"İnfaz yapılıyor burada. Yargısız infaz. Burada korku üretmeye çalışıyorlar. Bizi zannediyorlar ki zindanlarda susturabilirler. Ne kadar çok isteseler de susturamayacaklar."
İmamoğlu savunmasının devamında İstanbul'un yerel seçim sonuçlarını gösteren bir haritayı tutarak "Benim içeride olmamın nedeni ne biliyor musunuz? İşte bu tablo. İstanbul'da elde ettiğimiz bu tablonun yaydığı korku nedeniyle buradayım," dedi.
Verilen aranın ardından İmamoğlu savunmasına şu sözlerle devam etti:
"Yargıyı milletten kaçıramazsınız. Toplumun buraya ilgisini binaların etrafına bariyerler çekerek söndüremezsiniz. Bu anlamda da çok kötü bir sınav verdiğimiz ortada. Yurt dışından ziyaretçilerimiz geldiğinde bu durumu anlatamıyoruz. Bizim derdimiz kimsenin başına bela olmak değil, kadim milletimizi kurtarmak için yürüyoruz. 86 milyon insanımızın nefes aldığı bir sabaha uyandırmak istiyoruz. Ben milletimizin adalet terazisine güveniyorum, hep güvendim. Her gün vatandaşına hizmet eden biri oldum. Ben kendimi her yönüyle sorumlu kabul etmiş bir insanım. Bizi bir diplomayla engellemek istenler asla başarılı olamayacaklar. Milletimizin kendi kariyerini tayin etme azmi herkesten daha büyüktür. Türkiye çok acı zamanları yaşıyor. Son bir haftada güvenlik güçlerini kullanarak endişe verici ortamları ülkemizi yaşatmaktadır. Eninde sonunda doğru kararlar alınacaktır. Biz sırtımızı bu ğlkenin adaletine yaslamak zorundayız. Avukatım Mehmet Pehlivan, bile tutuklu."
İmamoğlu'nun Mehmet Pehlivan'ın adını anmasının ardından hâkim, Pehlivan'ın duruşmaya katılmasını isteyip istemediğini sordu. İmamoğlu, "Tabii ki katılsın o benim canım ciğerim" dedi.
Pehlivan'ın duruşmaya katılmasında yasal bir engel olmadığını söyleyen hâkim, Mehmet Pehlivan'ın davaya katılmasını onayladı. Pehlivan hâkimin onayının ardından görüntülü olarak duruşmaya bağlandı.
İmamoğlu, "Avukatım, sevgili kardeşim Mehmet'i selamlıyorum. İnşallah yakında özgür bir şekilde savunmamı yapması için burada olmasını istiyorum," dedi.
102 yıl önce kapanan tebaa perdesini açmayacağız. Yurtta barış ve dünyada barışa inanan biri oldum. Burada bütün topluma bir şiir hazırladım.
"Umut millette, her şey çok güzel olacak"
Ahmed Arif’in Anadolu şiirini okuyan İmamoğlu, sözlerini şöyle noktaladı:
Öyle yıkma kendini,
Öyle mahzun, öyle garip...
Nerede olursan ol,
İçerde, dışarda, derste, sırada,
Yürü üstüne üstüne,
Tükür yüzüne celladın,
Fırsatçının, fesatçının, hayının...
Dayan kitap ile
Dayan iş ile.
Tırnak ile, diş ile,
Umut ile, sevda ile, düş ile
Dayan rüsva etme beni.
Gör, nasıl yeniden yaratılırım,
Namuslu, genç ellerinle.
Kızlarım,
Oğullarım var gelecekte,
Her biri vazgeçilmez cihan parçası.
Kaç bin yıllık hasretimin koncası,
Gözlerinden,
Gözlerinden öperim,
Bir umudum sende,
Anlıyor musun?”
Umut millette. Umut millette. Her şey çok güzel olacak.”
PEHLİVAN: SAVUNMAYI REDDEDİYORUM
İmamoğlu'nun ardından, avukatlarından tutuklu Mehmet Pehlivan, uzaktan bağlantı yoluyla söz aldı.
Pehlivan, şunları söyledi:
"Öncelikle salonda bulunan tüm katılımcıları, meslektaşları ve tüm tutuklu avukatları selamlıyorum. Belki yargı tarihinde bir ilki yaşıyoruz. Tutuklu avukat olarak üzerimde cübbem bile olamdan müdafii olarak hazır edildim. Üzerimde cübbemin olmaması savunmadan geri duracağım düşünmesine neden olmamalı. Biz özgürlüğümüzden bile olabiliriz. Ben görevini yaparken tutuklanan bir avukat olarak burada bulunuyorum.
Benim tutuklu olarak karşınızda olmamın tutanaklara geçmesi gerekiyor. Bu durum adil yargılanma ilkelerinin çoğunun ihlali anlamına geliyor. Ben müvekkilim ile görüştürülmeden, salonda olmadan, üzerimde cübbem olmadan savunma yapmayı reddediyorum. Bir sonraki duruşmada gerekli şartların sağlanmasıyla salonda savunma yapmayı talep ediyorum."
İMAMOĞLU'NUN AVUKATI PEKİN: SAVCI, GÜCÜNÜN YETTİĞİ HER YERE YAZMIŞ
Pehlivan'ın bağlanmasının ardından İmamoğlu'nun avukatlarından Tora Pekin söz aldı.
Pekin, şu ifadeleri kullandı:
"İmamoğlu’nun bu dosyada sunduğu tek bir husus var. İmamoğlu yatay geçişten haberi yoktu deniyor. Asıl sunulan husu bu. İddianamede bu okula broşür ile girdi gibi bir algı oluşturulmaya çalışılıyor. Orada Northern Cyprus yerine Akdeniz Üniversitesi yazıldı diye iddianame kurulmaya çalışılıyor. Bundan ibaret değil savcının yaptığı. Ben dosyada suçlamayı bu kadar kanıtlamaya çalışılan bir dosya görmedim. Savcı gücünün yettiği her yere yazı yazmış. Böyle bir savcılık olabilir mi? Leyh ve aleyhte delil toplanması yönünden kabul etmek mümkün değil. Dünyanın en taraflı mahkemesine çıksanız bile böyle durumlarla karşılaşmazsınız.
Savcılık iddianameye İmamoğlu ile ilgisi olamayan sayısız kısım yazmış. Devlet kurumundan gelen bir belge olunca bir bakayım dedim. Orada bile bizimle ilgili olmayan belgelere yer verilmiş."
İMAMOĞLU'NUN AVUKATI İLKİZ: ANLAYABİLMEK MÜMKÜN DEĞİL
İmamoğlu'nun diğer avukatı Fikret İlkiz de şunları kaydetti:
Savcılık hiç kimsenin anlayamayacağı şekilde bir iddianame yazmış. İddianamelerin nasıl yazılacağını biz avukatlar olarak size gösteririz. Eğer bir noktada adalete ihtiyacınız olursa onu da sağlarız.
Bir avukatı cezaevine koydunuz. Bunu bilerek yaptınız. Sayın mahkeme görüşümüze bile ihtiyaç duymadan 'bağlayın' dedi kararını verdi.
Böyle bir iddianameyi anlayabilmek mümkün değil. Ek-1, Ek-2 diye giden bir iddianame olamaz. Mehmet Pehlivan önümüzdeki duruşma buraya gelecek. İmamoğlu’nun yanında oturacak. Etrafından jandarma oturacak. İşte sizin yarattığınız sistem de bu aslında.
İmamoğlu'nun avukatlarından Hasan Fehmi Demir de şunları kaydetti:
"Bugün sadece darbenin yıldönümü değil ayrıca da Sayın İmamoğlu’nun yatay geçişinin onaylandığı gün...
Ben bunu size ima olarak söylemiyorum. Bundan 45 yıl önceki faşist darbesinin gölgesi ne yazık ki bugüne düşüyor. Neden bunu söylüyorum peki? Sizin 4 Eylül tarihli tutanağınız bize tebliğ edildiğinde ben okurken şaşırdım uzun bir gerekçe yazılmasına... Epey geniş bir gerekçe yazmışsınız, AİHM ve TCK alıntılarında bulunmuşsunuz. Bu şahane bir şey. Tam da atıf yaptığınız metinler, duruşma salonu yerinin değiştirilmesi kararını desteklemeyen metinler... Hepimiz yargılamanın usulüne kısmen uygun yapılması konusunda mutluyuz.
Ancak bu yargılama kesinlikle Silivri’de yapılamaz. Duruşmayı Silivri’ye almak için uyguladığınız madde, darbecileri yargılayabilmek için kullanılan bir maddedir. Az önce bahsettiğim gölge de bu salondur. Bu adliyeye yakışır bir durum değildir. Silivri’de yargılama yapılması muhalif bir siyasetçi için yıpratıcı olabilir. Bu hususlar adil yargılama ilkeleriyle bağdaşamaz."
ARA KARAR ÇIKTI
Heyet, ara kararını açıkladı. Karara göre mahkeme 20 Ekim gününe ertelendi.
1-Diploma iptal işlemine dair iptal davası dosyasının istenmesine,
2- Bir sonraki duruşmanın 20 Ekim 2025 11:00’de Silivri Cezaevi Duruşma Salonunda yapılmasına,
3- Avukat Mehmet Pehlivan’ın bir sonraki duruşma salonunda hazır edilmesine dair talebin reddine, SEGBİS ile bağlanmasına karar verildi.