İngiltere'nin Cambridge kentinde bulunan Rosie Doğum Hastanesi'nin görüntüleme odasında, üç haftalık Theo bir beşikte derin uykuda. Henüz farkında olmasa da başka bebeklerin hayatlarını değiştirebilecek bir teknolojinin denemesinde yer alıyor.
Dr. Flora Faure, küçük siyah bir başlığı Theo'nun başına dikkatlice yerleştiriyor. Başlık, bir yüzücü bonesine ya da bir ragbi oyuncusunun takacağı koruyucu başlığa benziyor.
Üzerinde altıgen çıkıntılar bulunuyor; bu çıkıntıların içinde, Theo'nun beyninin nasıl çalıştığını izleyen bir teknoloji yer alıyor.
"Yeni Doğanlarda Fonksiyonel Ultrason ile Optik Görüntülemenin Entegrasyonu" araştırmasından (kısaca Fusion) Dr. Faure, "Bu, ışık ve ultrasonun birlikte bu şekilde kullanıldığı ilk örnek. Bu sayede beynin daha kapsamlı bir görüntüsünü elde edebiliyoruz" diyor.
Doğumdan önceki ve sonraki haftalarda beynimiz her gün değişim gösterir.
Yeni doğanlarda görülen beyin hasarı, ömür boyu süren engellerin başlıca nedenlerinden biri. İngiltere Ulusal Sağlık Servisi (NHS) genelinde, doğum sırasında meydana gelen beyin hasarlarını azaltmayı hedefleyen bir program yürürlüğe konmuş durumda.
Beyin hasarı, beynin vücutla iletişim kurma yeteneğini etkileyebilir ve bunun sonucunda epilepsi (nöbetlere yol açan bir hastalık) ya da hareket ve koordinasyonu etkileyen serebral palsi gibi durumlar ortaya çıkabilir.
Bu tür hasarlar genellikle erken doğan bebeklerde daha sık görülür, ancak oksijen yetersizliği, beyin kanaması, enfeksiyon veya doğum travması gibi pek çok farklı nedenden de kaynaklanabilir.
Dr. Flora Faure, bebek Theo ve annesi Stani Georgieva ile Fusion araştırma denemesinde
İngiltere'de her bin bebekten beşi beyin hasarıyla doğuyor. Ancak mevcut izleme yöntemleri, çocuğun büyüdükçe ne ölçüde ve nasıl etkileneceğini öngörmekte yetersiz kalıyor.
Dünya genelinde, doğum sırasında beynin yeterli oksijen ve/veya kan akışı alamamasıyla ortaya çıkan Hipoksik-iskemik ensefalopati (HIE), zamanında doğan bebekler arasında ölüm ve engelliliğin başlıca nedenlerinden biri. Her yıl yaklaşık 3 milyon bebek bu durumdan etkileniyor.
Hope for HIE (HIE İçin Umut) adlı aile destek ağına göre, doğum sırasında meydana gelen beyin hasarı, küresel yeni doğan ölümlerinin yüzde 23'ünü oluşturuyor. ABD, Avrupa ve Kanada gibi yüksek gelirli ülkelerde bu oran her bin canlı doğumda 1 ile 3 vaka arasında değişiyor.
Buna karşılık, düşük ve orta gelirli ülkelerde oran bin doğumda 4 ile 30 arasında seyrediyor. En yüksek oranlar, Sahra Altı Afrika'nın bazı bölgelerinde görülüyor ve burada her bin doğumda 15 veya daha fazla vaka yaşanıyor, Bu da zengin ülkelere kıyasla neredeyse on kat fazla demek.
Dr. Faure, başlığın nasıl çalıştığını şöyle açıklıyor:
"Işık sensörleri, beynin yüzeyindeki oksijen değişimlerini izliyor. Bu yönteme 'yüksek yoğunluklu yaygın optik tomografi' deniyor. Fonksiyonel ultrason ise beynin derinlerindeki küçük kan damarlarını görüntülememizi sağlıyor."
Cihazın bir diğer önemli özelliği taşınabilir olması. Böylece bebekler, kendi beşiklerinin konforunda, düzenli aralıklarla izlenebiliyor.
Danışman beyin cerrahı Dr. Alexis Joannides, cihazın geleneksel MRI (manyetik rezonans görüntüleme) veya CUS (kraniyal ultrason) taramalarına göre bir dizi avantaja sahip olabileceğini düşünüyor.
Joannides MRI'nin iki temel sınırlaması olduğunu söylüyor:
"Birincisi, maliyet ve tarama zamanı bulmanın zorluğu. İkincisi ise, bebeği gürültülü bir tarayıcıya götürmek, 20 dakika kadar beklemek ve sonra geri getirmek zorundasınız. Bu da, bir dizi ardışık tarama yapmanızı neredeyse imkânsız hale getiriyor. Oysa ilk haftalarda beyin her gün değişiyor; düzenli testler yapabilmek inanılmaz derecede değerli olurdu."
MRI ve CUS taramaları, beyin yapısı ile fonksiyonu arasındaki karmaşık ilişki nedeniyle, hasarın niteliğini öngörmede sınırlı başarıya sahip kabul ediliyor. Ancak Imperial College London'ın 2018'de yürüttüğü bir çalışma, ek 15 dakikalık bir taramayla doğruluğun artırılabileceğini göstermişti.
Bebekler üzerinde düzenli testler yapılması sayesinde, sorunların çok daha erken fark edilmesi ve tedavilerin ya da destekleyici müdahalelerin daha hızlı başlatılması umuluyor.
Serebral palsili çocuklara destek veren Action Cerebral Palsy adlı hayır kurumu, araştırmayı memnuniyetle karşıladı.
"Serebral palsili birçok çocuk için tanı süreci uzun bir yolculuk. Aileler yıllarca çocuklarının 'gelişimsel sorun riski' taşıdığını bilerek yaşıyor ama bu durumun ne anlama geldiğini tam olarak anlayamıyorlar" diyen Kurumun kurucusu Amanda Richardson sözlerini şöyle sürdürüyor:
"Bu tür teknolojiler büyük fark yaratabilir, ancak topluluk terapistlerinin kapasitesinin de artırılması gerekiyor çünkü şu anda bile yardım almak için uzun bekleme süreleri var."
Cambridge Üniversitesi Hastaneleri'ne bağlı Evelyn Perinatal Görüntüleme Merkezi'nin direktörü ve yenidoğan uzmanı Prof. Topun Austin, araştırmasının yaşamın iki ucu, bebeklik ve yaşlılık, dönemlerindeki beyin tedavilerine odaklandığını söylüyor.
Austin'e göre Fusion araştırması, yeni doğan bebeklerde beyin aktivitesini beşik başında değerlendirmeye olanak tanıyan bir sistem geliştirmeyi ve bunu kanıtlamayı hedefliyor.
Austin, "Son 12 ayda hem sağlıklı hem de prematüre bebeklerin yardımıyla bu fikri başarıyla test ettik. Şimdi, beyin hasarı açısından daha yüksek risk taşıyan bebeklere odaklanacağız" diyor.
"Bu, hem zamanında doğan hem de prematüre bebeklerdeki beyin aktivite örüntülerini anlamak, hasara karşı en savunmasız olanları erken aşamada belirlememize yardımcı olabilir."
Theo, deneye katılan sağlıklı ve zamanında doğan bebeklerden biri. Annesi Stani Georgieva, bu çalışmaya katkıda bulunmanın önemli olduğunu düşünüyor:
"Eşim de ben de bilim insanıyız. Theo büyüdüğünde, araştırmalar sayesinde geliştirilen tüm yeniliklerden faydalanabilecek. Bu yüzden, onun bu anlayışın küçük bir parçası olmasını istedik."
Dr. Joannides aynı zamanda Cambridge merkezli NIHR Beyin Hasarı Sağlık Teknolojileri Araştırma Merkezi'nin eş direktörü.
Bu merkez, beyin hasarı yaşayan insanların yaşamını iyileştirecek yeni teknolojiler geliştirmeye yardımcı olmayı amaçlıyor.
Merkez, araştırma için bir bilim insanına fon sağladı ve çalışma başarılı olursa cihazın NHS genelinde yaygınlaştırılmasına destek verecek.
Dr. Joannides, "Önümüzde hâlâ aşmamız gereken engeller var, ancak üç ila beş yıl içinde daha geniş çapta değerlendirilebilecek bir ürüne sahip olmayı umuyoruz" diyor ve şöyle devam ediyor:
"Maliyet uygun olursa, bu cihaz yalnızca bilinen bir sorunu olan bebekleri izlemekle kalmaz, risk altındaki diğer bebekleri de belirlemeye yardımcı olacak bir tarama aracı haline gelebilir."





