Vatan Partisi Genel Başkanı Dr. Doğu Perinçek, “Asyalı Türkiye, NATO'nun Gladyosunu 15-16 Temmuz gecesi ayağının altına aldı ve ezdi.” dedi. O gece yaşananları anlatan Perinçek, PKK’nın silah bırakma süreciyle ilgili de açıklamalar yaptı. Ulusal Kanal’da yayınlanan Çıkış Yolu programında konuşan Perinçek, ayrılıkçılık temelinde parti kurulamayacağını belirtti, “Ayrı örgütlenme ayrılıkçılığa götürür, birlikte örgütlenme birliğe götürür.” dedi.
Vatan Partisi Lideri, programda şu vurguları yaptı:
“NATO'nun yeraltı örgütü olan FETÖ Gladyosu, 15-16 Temmuz gecesi silahlı bir kalkışma yaptı. Aynı 12 Mart 1971 gibi, aynı 12 Eylül 1980 gibi. O gece bir hesaplaşma oldu. Ankara meydanlarında, İstanbul meydanlarında, Türkiye çapında bir hesaplaşma oldu. O hesaplaşmada Gladyo darbesi ezildi, yenilgiye uğradı, öldürüldüler. Biz de şehitler verdik, bizim de gazilerimiz var ama bu, NATO tarihinde tek olan bir olay. Ne Almanya ne Fransa ne İngiltere, kendi ülkelerindeki NATO Gladyosunu tasfiye edemediler ama NATO'nun kenarında Hristiyan olmayan, Avrupalı olmayan, Asyalı Türkiye, NATO'nun Gladyosunu 15-16 Temmuz gecesi ayağının altına aldı ve ezdi. Bu, Türkiye'nin özgürleşmesinde, NATO zincirlerini kırmasında çok büyük bir olay.
Bu, 2014 Mart'ında bizim Silivri duvarını yıkıp çıkmamızla başlayan bir süreç. Türk Silahlı Kuvvetlerini hapishaneden kurtardık. Vatan Partisi de hapisten çıktı ve Türkiye'nin önü açıldı. Amerika buna bir darbeyle yanıt vermek istedi. O darbenin de altında kaldılar ve arkasından Fırat Kalkanı, Zeytindalı, Barış Pınarı, Pençe Kilit… Bütün bu operasyonlar, arka arkaya geldi ve ne oldu? PKK'nın kendini feshetmesi sürecine girdik.”
TELEVİZYONLARA HABER YOLLADIK
Perinçek, 15 Temmuz gecesi yaşananları da şöyle anlattı:
“Önce kendimizi kısa vadede güvene almak için sığınaklara indik. Oturduk, ‘bu nedir’ diye konuştuk. Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yapmış çok sayıda genel başkan yardımcımız var, komutan arkadaşlarımız var, amiral arkadaşlarımız var. Onlardan da bilgi alıyoruz. Bizim genel başkan yardımcılarımızdan Atilla Uğur, Soner Polat amiralimiz, Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde böyle bir hazırlık olduğunu bize bilgi olarak da vermişlerdi. Aleksandr Dugin, o günlerde Türkiye'deydi. Bana dedi ki, ‘Rus Devleti olarak Türk Ordusu içinde bir huzursuzluk ve bir karışıklık görüyoruz.’ dedi. O gün hem Başbakan Binali Yıldırım'la hem Ankara Belediye Başkanı Gökçek'le konuşacaktı. ‘Bunları bana söylemekle yetinme, onlara da anlat.’ dedim. Akşam beraber yemek yedik Dugin'le. ‘Anlattın mı?’ dedim, ‘Hepsini anlattım.’ dedi.
Hatta Atilla Uğur komutanımız, o gün Yeni Şafak gazetesiyle bir söyleşiye gitti. Darbeden iki gün önce Türk Ordusu içinde bir darbe hazırlığı olduğunu anlattı. Yeni Şafak, o söyleşiyi darbeden iki üç gün sonra yayımladı.
O gece toplantı yaptık. ‘Bu FETÖ darbesi, Amerikancı bir darbe, Türk Silahlı Kuvvetlerinin darbesi değildir.’ dedik. O zaman herkes bunu Türk Silahlı Kuvvetlerinin darbesi zannediyor, bundan yararlanıyor. Yuvarlak laflar değil. Türk Silahlı Kuvvetleri, bunları Türk polisiyle birlikte ezecektir, Türk Milleti de o silahlı kuvvetlerle birlikte hareket edecektir diye 5-6 cümlelik bir açıklama kararlaştırdık. Hemen sosyal medyadan yaymaya başladık. Bütün televizyonlara haber yolladık. ‘Verin ekranınızı. Üç dakika, beş dakika konuşmak istiyoruz.’ dedik. Bir tek Kanal A buna ‘evet’ dedi. Geri kalan hepsi korktu. Stüdyoyu terk edip gittiler. FETÖ'nün adamlarını çıkarttılar. FETÖ'nün yolladığı beyannameyi TRT okuyor, düşünün. Gece ilk defa ben çıktım. Ertesi gün sabah, beni Başbakan Binali Yıldırım aradı, ‘Teşekkür ederim.’ dedi.
AF KANUNU TEK ÇÖZÜM
Doğu Perinçek, silah bırakan PKK’lılara yönelik hazırladıkları Af Kanunu ve süreçle ilgili de şöyle konuştu:
“Aylarca çok titiz bir çalışmayla bu kanunu hazırladık. Kanun, köklü çözümü getiriyor. Silahı bıraktı ama kafada silah duruyor, ayrılıkçılık duruyor. Fırsat olduğu zaman Amerika, İsrail veya başka biri ‘al bu silahı’ dediği zaman ne olacak? Köklü çözüm, devlette ve millette bütünleşme. Yani Türkler, Kürtler, Anadolu'da, Trakya'da yaşayan bütün insanlarımız kucaklaşacak, kaynaşacak. Abdullah Öcalan da 27 Şubat tarihli çağrısında bu formülü ifade ediyordu. Diyordu ki ‘Silahları bırakacağız, PKK'yı feshedeceğiz, devletle ve toplumla bütünleşme amacıyla.’
TEK ŞART VAR
Pişmanlık yasasıyla olmaz diyoruz. İnfaz indirimleriyle de olmaz. Pişmanlık yasasında da infaz indiriminde de yargılaman lazım, hüküm verdikten sonra infaz indirimi yapacaksın. Bunlar bu işin yapılmasını istemeyen tavırlar. Biz bir tane şart koyuyoruz. Diyoruz ki, bu kanundan yararlanmak isteyen, ‘Ben Türkiye Cumhuriyeti Devleti’yle ve toplumuyla bütünleşme amacıyla bu af kanunundan yararlanmayı talep ediyorum.’ Bütün Türkiye'deki ağır ceza mahkemelerini görevlendiriyoruz. İstanbul'da, Manisa'da, Ağrı'da ağır ceza mahkemelerine bu taleplerini ifade eden veya cezaevinde ‘ben bu aftan yararlanmak istiyorum’ diyecek olanları, mahkemeye getirecekler. Mahkeme ifadesini alıp, kimliğini saptayacak, tamam, diyecek. Senin hakkında infaz durdurulmuştur, diyecek. Bu kadar basit. Tek seçenek af. Öbürleri gerçekçi değil.
DİLİ DÜZELTMEK LAZIM
Dili düzeltmek lazım. Mesela ‘bebek katili bunlar’… Girdiğimiz süreçte çok yanlış. Vatan Partisi hiçbir zaman o dili kullanmadı. Siyasi planda sövmek, nezaketsizliktir. Biz Trump'a da sövmeyiz, İsrail'e de sövmeyiz. Sövmek başka bir şey. Onu hiçbir şekilde doğru bulmuyoruz. Ama şimdi girdiğimiz süreçte düşmanlık dili, Amerika ve İsrail kökenli.TC aşağı, TC yukarı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne karşı böyle saygısız ifadeler, nezaketsiz ifadeler de aynı şey. Dilimizi değiştirmemiz lazım. Sürece uygun bir dil, çok önemli.