Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi (THTM), 24-25 Mayıs tarihlerinde Ankara’da pek çok gazetecinin ve akademisyenin katılımı ile “Cumhuriyetçiler Kurultayı” adlı 5 oturumluk bir program düzenledi.

THTM, iki gün süren kurultaya ilişkin sonuç bildirgesi yayımladı.

"Laik ve bağımsız Türkiye’yi bir emekçi halk cumhuriyeti olarak ayağa kaldıracağız" başlıklı sonuç bildirgesinde şu ifadeler kullanıldı:

"24 Mayıs Cumartesi ve 25 Mayıs Pazar 2025 günlerinde Ankara’da toplanan Cumhuriyetçiler Kurultayı, Cumhuriyetçilerin birliği doğrultusunda güçlü bir ileri adım olarak tarihe geçecektir. Kurultayımız, süregelen ağır ve çok yönlü saldırılar altında büyük bir tahribata uğrayan Cumhuriyetin yeniden ayağa kalkması doğrultusunda kendisinden önce gerçekleştirilen girişimleri sahiplenir ve selamlar.

Geleceği, ancak tüm Cumhuriyetçiler olarak, emek ve hedeflerimizi birleştirerek kurabileceğimizin bilinciyle, 24-25 Mayıs 2025 Kurultayı’nı yeni bir başlangıç olarak görüyoruz. Kurultaya katılan, izleyen, desteğini ileten, özetle bu başlangıcın parçası olan bütün kişi ve kurumlar Cumhuriyetçiler Kurultayı’nın ev sahibidir.

Hep birlikte aramızda özenli ve gelişkin bir diyalog kuracak, ortak yürüyüşümüzü birlikte tasarlayacağız. Herhangi bir nedenle 24-25 Mayıs Kurultayı’na katılamayan ancak bu Sonuç Bildirisinin doğrultusunu paylaşan bütün kişi ve kurumları en kısa sürede ortak yürüyüşümüze katmak öncelikli sorumluluğumuzdur.

Cumhuriyetçiler Kurultayı büyüyerek, kapsamını genişleterek yola devam etme kararlılığındadır.

1- Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu büyük bir devrimdir. Bu Devrim, uzun süreli modernleşme ve aydınlanma hareketlerinden, Osmanlı istibdadına karşı verilen özgürlük kavgasından, teokratik rejime karşı laiklik mücadelesinden, emperyalizmin bölücü ve yıkıcı projelerine, işgale ve işbirlikçilere karşı ulusal kurtuluş savaşından süzülmüştür. Türkiye Büyük Millet Meclisi Kasım 1922’de saltanatı kaldırmış, 29 Ekim 1923’te de Cumhuriyetin ilanıyla eski rejimin defterini kapatmıştır.

2- Geride bırakılan din temelli, yurttaşlığı tanımayan bir rejimdi! Tarihin çöplüğüne atılan, emperyalist dengelerden medet uman ve kendisi yayılmacı imparatorluk geçmişini geri kazanmayı amaçlayan çağdışı bir fetihçilikti! Kapatılan defter işgalci ile işbirlikçilikti!

3- Cumhuriyet Devrimimiz laiklik, bağımsızlık, Meclis yönetimi, modern ulus-devletin inşası, kamusal ekonomi ve halkçı uygulamalar açılarından, geri dönülmez bir ileri sıçramadır. Bugün bütün bu değerler siyaset, hukuk ve egemen ideoloji alanlarında açık veya örtük biçimde saldırı altındadır. Ancak her biri toplumun dokularına işlemiştir ve geniş halk kitleleri tarafından sahiplenilmektedir. Türkiye’nin geleceği, bu sıçrama önemsizleştirilerek, görmezden gelinerek, değersizleştirilerek korunamaz ve kurulamaz.

4- Cumhuriyetin kazanımları, yalnızca yirmi iki yılı aşan AKP iktidarı altında tasfiye edilmek istenmiş değildir. Türk-İslam sentezini resmi ideoloji olarak kutsayan 12 Eylül darbe rejimi Cumhuriyet’i kurtarma demagojisinin arkasına saklanarak en ağır zararları vermiştir. Cumhuriyet’in kapılarına kilit vurduğu tarikatların toplum ve siyaset yaşamına geri döndürülmesi, çok partili demokrasinin bir ögesi diye sunularak yaşama geçirilmiştir. Aşiret yapılarının korunmasıyla Cumhuriyet’e ait “yurttaşların eşitliği” kavramının altı boşaltılmıştır. Türkiye’yi dağıtma yönünde aldığı kararı Milli Mücadeleyle sildiğimiz Batı emperyalizmi ile varılan işbirliği anlaşmaları, emperyalizmin yeniden ülke içine yerleşmesine ve karar mekanizmalarına ağırlık koymasına neden olmuştur. Kamusal ekonomi ve halkçı dayanışma, sermaye sınıfının ve iktidar yandaşlarının yağmacılığına süreç içinde feda edilmiştir…

5- Cumhuriyetin kazanımlarının tasfiyesinde AKP’nin imzası vardır. Ancak sorumluluk emperyalizm, büyük sermaye ve dinci gericilik üçlüsüne aittir.

6- Cumhuriyetçiler Kurultayı bütün Cumhuriyetçi kurum, kişi ve güçleri bu eksende buluşmaya, Cumhuriyeti ayağa kaldırmak için bir halk hareketini yaşama geçirmeye çağırır.

7- Cumhuriyetçiler Kurultayı laikliğin bir yaşam biçimi tercihine indirgenmesini, halkın inançlarıyla çeliştiği iddiasını, neredeyse geçmiş uygulamalar adına özür dilenmesini, hatta bir suç olarak sunulmasını şiddetle reddeder. Laiklik, dinsel inanç ve kuralların toplumsal ve siyasal yaşamın dışına çıkarılması, bu sayede toplumun geleceğinin bir ilahi, doğaüstü güç tarafından değil, onu oluşturan yurttaşlar tarafından özgürce kararlaştırılabilmesinin başlangıç noktasıdır. Yaşanan büyük gerilemeyi gidermek ise, laikliği bir emekçi halk aydınlanması hareketi olarak uygulamaya geçirerek mümkün olabilecektir. Bu halk aydınlanmasının en önemli ögelerinden birinin, Cumhuriyet ile yurttaş haklarına kavuşan ve Cumhuriyeti tasfiye eden gericiliğin yükselişiyle birlikte bir kırıma maruz kalan çocukların ve kadınların mücadelesi olduğu açıktır.

8- Cumhuriyetçiler Kurultayı Türkiye’nin tam bağımsızlığı için emperyalist devletlerle imzalanan her tür, ekonomik, askeri ve başka konulardaki bağımlılık anlaşmalarının kaldırılmasını savunmaktadır. Atılması zorunlu ve acil adımlar arasında NATO üyeliğinden çıkılması, yabancı üslere el konması, AB üyelik sürecinin durdurulması ve geri alınması, AB ülkeleri ile göçmenlere ilişkin Geri Kabul Anlaşmasının feshi, ülkemizin yer üstü ve yer altı varlıklarının ticaret konusu yapılarak yerli ve yabancı şirketlere ve kişilere satışının durdurulması önceliklidir. Türkiye’nin uluslararası alanda tanınması ve egemenlik haklarının ayrılmaz tamamlayıcıları olan Lozan Antlaşması ve Montrö Sözleşmesi’nin tartışmaya açılmasını da şiddetle reddetmekteyiz. Türkiye’nin siyasi ve idari dokusunun, dönemden döneme değişen sloganlarla, küreselleşme, demokratikleşme, barış veya güvenlik gerekçeleriyle gevşetilmek istendiği görülmektedir. Oysa bu sahte gerekçeler bir yana, Türkiye’nin komşularından başlayarak tüm dünyayla karşılıklı çıkar, işbirliği, yardımlaşma ve dayanışma içinde ilişki kurması ile tam bağımsız, üniter ve merkezi devlet yapısını güçlendirmesi birbirini bütünler ve kaçınılmazdır.

9- Türkiye’de Cumhuriyet’i yıkıma uğratan sürece, ekonomide sınırsız bir yağmanın eşlik etmesi rastlantı değildir. Cumhuriyet’in gereği olarak inşa edilen fabrikalar, işletmeler, sağlık, eğitim ve sosyal güvenlik sistemleri bu talanın nesneleri olmuştur. Ekonomide kamu yararı ilkesi ve devlet planlaması büsbütün terk edilmiş, esas olarak halkın vergilerinden hareketle yaratılmış varlıklar özel sermaye sahiplerine devredilmiştir. Yalnızca AKP iktidarı tarafından açıkça kayırılan holdingler değil, bir bütün olarak tekelci sermaye, halkımızın büyük çoğunluğunun derinleşen yoksulluğu ve gençlerin geleceksizliği pahasına derin bir eşitsizlik içinde görülmemiş ölçüde zenginleşmiş bulunmaktadır. Emekçiler, bu adaletsizliğe karşı yaygın bir öfke duymaktadır. Bu haklı öfkenin sık sık Cumhuriyet’in değer ve imgeleriyle, ay yıldızlı Türk bayrağı ve Mustafa Kemal Atatürk kişiliğiyle dışa vurulması, hak mücadeleleriyle Cumhuriyetçilik arasındaki tarihsel örtüşmeyi de gözler önüne sermektedir. Ancak ekonominin sermayenin kârını değil ülkenin yararını, güvenliğini ve emekçi halkın mutluluğunu merkeze koyarak yapılandırılması için öfke ve tarihsel duyu yetmez. Gerek duyulan, bunların ötesinde, bilinçli bir toplumsal örgütlenmedir. Emekçilerin politik ve sendikal örgütlenmesinin mevcut geri düzeyi, Cumhuriyetin ayağa kaldırılması için verilen mücadelenin en büyük boşluğunu oluşturmaktadır. Cumhuriyetçiler Kurultayı emekçi halkı örgütlenmeye, bütün Cumhuriyetçileri bunun parçası olarak destek vermeye çağırmaktadır. Bu sınıfsal boyutu nedeniyle Cumhuriyetimiz, ancak bir emekçi iktidarı ile ayağa kalkabilecektir.

10- Son dönemde Türkiye’nin somut, yakın, ciddi dış tehditlere karşı iç yapısını güçlendirmesi gerektiği yolunda bir söylemle ve kimsenin karşı çıkamayacağı terörün sona ermesi maskesi ardında, bunların tam tersi sonuçlar yaratacak ve bir dağılma tehlikesini büyütecek adımlar doğrudan siyasal iktidarın öncülüğünde atılmaktadır. Bu sürecin emperyalizmin desteğiyle, gerici siyasal iktidar tarafından yeni anayasa yapımına bağlanmak istendiği de ilan edilmiştir. Cumhuriyetçiler Kurultayı, Cumhuriyet Devriminin öncesini hedef alacağı açıkça konuşulan anayasa veya başka yasal düzenlemelerin karşısına dikilecektir. Devrimci temelde bir Cumhuriyet anayasasını yazacak irade ortaya çıkana kadar mevcut anayasada kâğıt üzerinde dahi olsa laiklik, bağımsızlık ve kamusallık ilkelerini aşındıran, toplumu kimliklere ve cemaatlere bölen, sınırları sorgulayan değişikliklere izin verilmeyecektir. Türkiye’nin birliği, güvenliği, sürekliliği, esenliği her kökenden yurttaşlarının eşit ve özgür bir bütünlük oluşturmasının yolu da Cumhuriyetin ağır yaralanan değerlerinin hızla geri kazanılmasından geçmektedir.

11- Siyasal iktidarın Cumhuriyeti yok etme planı, toplumun büyük çoğunluğunun Cumhuriyet değerlerine sahip çıkmasıyla oluşan duvar karşısında çaresiz kalakalmıştır. İktidarın hukuksuz ve gayrimeşru baskılarını giderek şiddetlendirmesinin arkasında, durdurulamaz gücü değil, bu çaresizliği vardır. Toplumun direncini kırmak için, seçme ve seçilme gibi en temel yurttaş ve insan haklarına bile saldırılmakta, gerekçesiz ve hukuksuz tutuklamalar ve yargılamalarla bütün halk terörle teslim alınmaya çalışılmaktadır. Cumhuriyetçiler Kurultayı, bu saldırıların mağdurlarıyla ve bunlara karşı duran bütün güçlerle dayanışma içinde olmayı sürdürecektir.

12- Cumhuriyetçiler Kurultayı’nın bu ilk buluşması kaçınılmaz ve gerekli olduğu gibi, ancak genel ilkeleri ve temel beklentileri ortaya koyabilmiştir. Cumhuriyetçiler Kurultayı çeşitli alt başlıklarda bir dizi panel, sempozyum, konferans ve halk toplantıları düzenleyerek hem kurumlaşmasını derinleştirecek hem görüş ve tartışmaları kitlelere yayacaktır. Bir araya gelen biz Cumhuriyetçiler, geçmişe ilişkin değerlendirmelerde ve çeşitli konularda aramızda farklılıklar bulunmasını yadırgamıyoruz. Doğal ve sağlıklı olmayan tutumlar, bir tarafta farklılıklarımızı görmezden gelmek, öbür yanda da bunları ortak yürüyüşün önünde engel saymaktır. Geleceği birlikte kuracağımıza duyduğumuz güven ve bu kuruluşa Cumhuriyet Devriminin ışık tuttuğu yolundaki ortak paydamız bizleri birleştirmektedir.

13- 24-25 Mayıs 2025’te toplanan “Birinci” Cumhuriyetçiler Kurultayı’nı, etkinliği ve yaygınlığı her defasında artan başka kurultaylar izleyecektir.

14- Cumhuriyetçiler Kurultayı, Cumhuriyetçilerin birliğinin son olarak bir Cumhuriyetçi cepheye veya ittifaka dönüşmesini amaçlamaktadır. Cumhuriyetçi cephenin Türkiye’nin büyük çoğunluğunun özlemlerini ve öfkesini temsil edeceğini biliyor ve bunların bir örgütlü güce dönüşmesinin aracı olacağına inanıyoruz. Bu doğrultuda Cumhuriyetçiler Kurultayı’nın örgütlenmesinde girişim ve sorumluluk alan, Kurultay’a katkıda bulunan ve destek veren kişi ve kurumlar arasında etkin bir eşgüdüm kurulu oluşturulacaktır.

Laik ve bağımsız Türkiye’yi bir emekçi halk cumhuriyeti olarak ayağa kaldıracağız.

Yola çıktığımızı herkese, halkımıza ilan ediyoruz.

İzmir'de grev beşinci gününde: İşçiler Cumhuriyet Meydanı'na yürüyecek
İzmir'de grev beşinci gününde: İşçiler Cumhuriyet Meydanı'na yürüyecek
İçeriği Görüntüle

Tarih, halkın haklarının er ya da geç geri alındığının tanığıdır."