Cumhurbaşkanı Erdoğan, TBMM'de partisinin grubuna seslendi. "Grup toplantımızı Pençe-Kilit Harekat bölgesinde şehit olan 12 kahraman askerimizin derin üzüntüsü içinde gerçekleştiriyoruz" diyen Erdoğan, 6 Temmuz Pazar günü 3 yıl önce şehit düşen Piyade Üsteğmen Nuri Melih Bozkurt'un naaşını bulmak için yürütülen arama-tarama faaliyetinde mağarada biriken yoğun metan gazına maruz kalan 19 kahraman askerden 12'sinin maalesef şehit olduğunu anımsattı.
Şehit Mehmetçikleri rahmetle ve minnetle yad eden Erdoğan, şöyle devam etti:
"Üsteğmen Ege Akar'a, Teğmen Furkan Sert'e, Astsubay Kıdemli Çavuş Abdurrahman Akdoğan'a, Astsubay Kıdemli Cavuş Fikret Mangura'ya, Uzman Çavuş Ümit Üzüm'e, Uzman Çavuş Enver Yaman'a, Uzman Çavuş Kani Obi'ye, Sözleşmeli Er Özkan Özkanlı'ya, Sözleşmeli Er Mahsun Yeşildemir'e, Sözleşmeli Er Ahmet Kuşak'a, Sözleşmeli Er Celattin Uyanık'a, Sözleşmeli Er Ahmet Gültekin'e Cenabıallah'tan sonsuz rahmet niyaz ediyorum.
"Ülkemizin ayağına vurulmuş bu kanlı prangayı tamamen söküp atıyoruz"
İnşallah önce terörsüz Türkiye, ardından terörsüz bölge hedefimize ulaşarak şehitlerimizin ruhlarını şad edecek, onların fedakarlıklarının boşa gitmediğini dost-düşman herkese göstereceğiz. Daha önce de pek çok kez ifade ettik, terörsüz Türkiye çalışmalarının hiçbir yerinde şehitlerimizin hatırasına gölge düşürecek, onların ruhunu incitecek bir adım yoktur ve olamaz. Şehitlerimizin uğruna can verdiği değerlerin rehberliğinde Türkiye'yi inşallah yarım asırlık bir musibetten kurtarıyor, ülkemizin ayağına vurulmuş bu kanlı prangayı tamamen söküp atıyoruz. Şunu vatandaşlarımızın çok ama çok iyi bilmesini isterim. Terör duvarı yıkıldıktan sonra Allah’ın izniyle her şey çok daha farklı olacak. Daha fazla acının, daha fazla gözyaşının önüne geçilecek. Bunun da kazananı hep söylediğim gibi Türküyle, Kürdüyle, Arabıyla tüm Türkiye olacak, ardından tüm bölgemiz ve bölgedeki kardeşlerimiz olacak. Ne yapıyorsak işte bu anlayışla, bu hassasiyetle yapıyoruz.
Pazartesi günü DEM Parti Meclis Başkanvekili Sayın Pervin Buldan ile Şanlıurfa Milletvekili Sayın Mithat Sancar’ı Külliyemizde kabul ettik. Kendileriyle oldukça verimli, yapıcı, samimi bir görüşme gerçekleştirdik. Terörsüz Türkiye hedefimizi kuvveden fiile çıkarma irademizi teyit ettik. Önümüzdeki günlerde olumlu haberlerin alınacağı bir evreye giriyoruz. Bu hayırlı sürecin herhangi bir yol kazası yaşanmadan, karanlık ve kirli mahfiller tarafından sabote edilmesine fırsat vermeden mümkün olan en kısa sürede başarıyla neticelenmesini temenni ediyoruz. Cumhur İttifakı ortağımız MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin dünkü grup toplantısında verdiği güçlü mesajlardan ötürü kendisine bir kez daha kalpten teşekkür ediyorum.
"Orman işçilerimiz Demir ve Şahin'e Allah'tan rahmet diliyorum"
Son haftalarda hepimizi yaralayan çok sayıda orman yangını meydana geldi. Bin 387’si ormanlık alanda, bin 895’i orman dışı alanlarda olmak üzere bu yıl toplam 3 bin 282 yangın farklı şehirlerimizi etkisi altına aldı. Yangınlara ilk andan itibaren 27 uçak, 105 helikopter, 6 bin kara aracı, 25 bin personel ile müdahale ettik. Hava araçlarımız yaz başından bu yana 19 bin 880 sorti yaptı. 65 bin 300 ton su attı. Bu yangınların 864’ü ise 26 Haziran’dan sonra yaşandı. Yani yıl başından itibaren çıkan yangınların dörtte biri sadece son 13 günde vuku buldu. Yangınların tamamını hamdolsun kontrol altına aldık. Son iki haftada İzmir, Sakarya, Hatay, Bilecik, Manisa, İstanbul ve Bursa'da ciddi boyutlara ulaşan 20 büyük yangına karşı amansız bir mücadele verdik. Bu vesileyle orman yangınlarının bertaraf edilmesinde canları pahasına görev yapan tüm personelimize buradan teşekkür ediyorum. İzmir Ödemiş'teki yangına müdahale ederken şehit olan orman işçilerimiz İbrahim Demir'e ve Ragıp Şahin'e Cenabıallah'tan rahmet diliyorum.
"CHP'nin hazımsızlığının kökleri 14 Mayıs 1950’ye kadar uzanıyor"
Türk siyaseti tarihinin en tuhaf, en hayret verici, en ibretlik dönemlerinden biri yaşanıyor. Çok partili hayata geçtiğimiz yıldan itibaren siyasette renkli simalar, akıl sınırlarını zorlayan hadiseler hep olagelmiştir. Ama hiçbiri bu dönemdeki zırvalıklarla mukayese edilemez. Bu üzüntü verici tablonun başını da her zaman olduğu gibi CHP çekiyor. Peki mesele ne? Aslında CHP’nin hazımsızlığının kökleri 14 Mayıs 1950'ye kadar uzanıyor. CHP ve devamındaki zihniyet milletin iradesine sahip çıkıp Demokrat Parti ve Menderes’i iktidara getirmesini asla kabullenemedi. Siz bakmayın demokrasi, özgürlük, hak, hukuk laflarını ağızlarından düşürmediklerine. Bunların demokrasiden anladıkları darbeyle, kargaşayla, iç ve dış güçlerin kumpaslarıyla millet iradesini tepeleyip iktidarı gasp etmektir. Bunların özgürlükten anladığı milletin değerlerine hakaret etmektir, milletin öz evlatlarını muhtelif yaftalarla eğitimden iş hayatından, sosyal hayattan uzak tutmaktır. Bunların hak ve hukuktan anladığı 86 milyonun tamamına değil, sadece ve sadece kendilerine hizmet edecek yargı, medya, bürokrasi, iş dünyası ve sivil toplumdur. Velhasıl, CHP için kendilerine tabii olmayan, kendi ellerine teslim edilmeyen her şey kötüdür. Behememal tepelenmesi gereken bir tehdit kaynağıdır.
Biz AK Parti olarak CHP ile 2002 Kasım ayından beri geneliyle yereliyle, halk oylamasıyla tam 18 defa sandıkta kozlarımızı paylaştık. Bunlara yabancı değiliz, iyi tanırız bunları. Son yıllarda bu yarışı ittifak çatıları altında da yürüttük. Peki, sonuç ne oldu? Bilaistisna seçimlerin tamamında kendi arkadaşlarının ifadesiyle AK Parti ve Cumhur İttifakı CHP’yi yendi de yendi, yendi de yendi. Hatta geçen Cumhurbaşkanlığı seçiminde altılı masa diyerek güya tüm muhalefeti bir araya getirdiler. Ne oldu? Yine yenildiler. Sadece yüzde 60'la ‘Kesin geliyor’ dedikleri bay Kemal'i değil, yanında, yöresinde kim varsa hepsini birden sandığa gömdük. Daha seçim kazanmadan ‘Emredersiniz Sayın Cumhurbaşkanım’ diyerek Bay Kemal'e şirinlik yapan sağlı sollu kapıkullarını da hezimete uğrattık. Milletten, sandıktan öyle bir şamar yediler ki bir daha kendilerini toparlayamadılar. Güya anketlere göre tarih yazacaklardı. Ama tarih olup gittiler.
Konuşmalarında tutarlılık desen yok. Türkiye'nin umudu diyerek pazarladıkları bay Kemal'e bugün layık gördükleri muameleyi hepimiz ibretle takip ediyoruz. Son tartışmalar ışığında daha iyi anlıyoruz ki Cumhur İttifakı olarak ülkemize her biri altın kıymetinde 5 yıl kazandırmakla kalmamış, aynı zamanda milletimizin istikbalini de kurtarmışız.
"Bir nevi bedava komedi"
Şimdi bu partinin başında şaibeyle anılan Kasım 2023 kurultayının ardından getirilen bir şahıs var. Oturduğu koltuğu bir türlü dolduramayan bu zat, her fırsatta kürsüye çıkıyor, affedersiniz, meyhane ağzıyla bağırıyor, çağırıyor, höykürüyor, tuhaf el kol hareketleri yapıyor, sonra da dönüp arkasını gidiyor. Bir sonraki kürsüde, daha önce söylediklerinin tam tersi bir sürü zırvayı arka arkaya sıralayıp yeni hezeyanlara yelken açıyor. Paniğin, telaşın, tükenmişliğin tüm emarelerini biz bu zatta görebiliyoruz. Konuşmalarında tutarlılık desen yok, mantık örgüsü desen hak getire. Bizim halkımız karikatür tipleri sever. Milletimiz, CHP Genel Başkanı sıfatıyla mecburen maruz kaldığı bu şahsın sahnedeki garip hallerini çekirdek çitleyip, çay içerek seyrediyor. Gülüyor, eğleniyor, sonra da işine gücüne bakıyor. Bir nevi bedava komedi. Ülkeye bir faydası yok ama en azından milleti eğlendiriyor. Fakat Türkiye açısından trajikomik bir durumla karşı karşıyayız. Çünkü bu pespayeliğin gerisinde utanç verici bambaşka bir tablo var.
"100 yıllık Halk Partisi olmuş haraç partisi"
Yargı, Cumhuriyet tarihinin en büyük hırsızlık çetesine gelmiş geçmiş en pervasız, organize suç örgütüne yönelik bir soruşturma açtı. Şikayet edenlerin, şikayet edilenlerin, rüşvet alanların, şehirleri adeta haraca bağlayanların, insanları zor duruma düşürüp soyanların hepsi CHP'li. İstanbul'dan başlayan bu hırsızlık, haraç, rüşvet düzeni dalga dalga pek çok ile, ilçeye uzandı. Yani ahtapotun farklı il ve ilçelerdeki kolları birer birer deşifre olmaya başladı. Diğer şehirlerde de manzara aynı. Orada da şikayet edenlerin ve edilenlerin cemi cümlesi CHP'li. Gazetelere ve televizyonlara yansıyanları sizler de görmüşsünüzdür. Bakın burada sadece bir örneği sizlerle paylaşacağım. TOKİ ile yarışacak vizyon projemiz dedikleri İzmir'deki kooperatif skandalında failler de mağdurlar da feryatlarını CHP Genel Merkezi'ne duyuramadıkları için gidip haklarını mahkemelerde arayanlar da CHP'lilerden oluşuyor. İşin daha vahim tarafı skandal, henüz inşaat aşamasındayken dikkatinizi çekerim, demirden çaldıkları için patlak veriyor. Şurası da son derece önemli. Söz konusu kooperatif CHP yönetiminin bu modeli Türkiye'nin her iline yayacağız diyerek örnek gösterdikleri bir proje. Hani derler ya 'Güler misin, ağlar mısın?' Bunlarınki tam o hesap. 100 yıllık Halk Partisi olmuş haraç partisi.
"Özgür efendi, daha çok şok olursun, mahcup olursun"
Neticede yüzlerce mağdur son çare olarak gidiyor, yargıya başvuruyor. Yargının tek yaptığı önüne gelen bu şikayetlerin gereğini yerine getirmekten ibaret. Yani ortada siyasi değil, tamamen hukuki bir süreç var. Bu sürecin hiçbir tarafında hamdolsun biz yokuz. Ancak CHP muvazeneyi öylesine kaybetmiş durumda ki rüşvet alınırken suçüstü yapılan baklava kutularından avroların fışkırdığı bir cürmümeşhut olayını dahi utanmadan bize mal etmeye kalkıyor. Gözaltılar olunca hemen 'Siyasi operasyon' dediler. Rüşvet görüntüleri ortaya çıkınca yerlerine kös kös oturdular. Şimdi CHP Genel Başkanı çıkmış, 'Şok oldum' diyor. İyi ki şok oldun. Sen bu kafayla gidersen Özgür efendi, daha çok şok olursun, mahcup olursun, en sonunda rezil rüsva olursun.
Manavgat rezaletinin bir başka yanı şudur. Bunlar ellerini attıkları her şey gibi ülkemizin en meşhur markalarından olan baklavayı da kirletmişlerdir. CHP zihniyetinin en son kurbanı baklava olmuştur. Şu gerçeği CHP’nin kabullenmesinde fayda olduğuna inanıyorum. CHP yönetimi hırsıza, yolsuza, sahtekara sırf kendi partilerinden diye hoşgörülü davranabilir, fakat devletin hiçbir kurumu böyle yapmaz, yapamaz."