CHP'nin Cumhurbaşkanı Adayı Ekrem İmamoğlu'nun tutukluluğuna son verilmesi ve erken seçim talebini yinelemek amacıyla düzenlenen "Millet İradesine Sahip Çıkıyor" mitinglerinin 67'ncisi CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in katılımıyla Ordu Cumhuriyet Meydanı'nda yapıldı. Ordulular meydanlara sığmadı.

Özgür, Erdoğan'a, "Bir aya kalmaz insan içine çıkamayacaklar" diyordu. Ordu'yu görüyor musun Erdoğan? İnsan içine çıkıyor muyuz, çıkamıyor muyuz?" dedi. Özel, kalabalığa teşekkür etti.

İşte o miting...

Özel, miting öncesi Ordu’da Aysan Fındık’ın fabrikasını ziyaret etti. Burada kadın işçilerle bir araya gelen Özel, fındık ayıklama işlemine katıldı.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel konuştu:

Bir yanı yeşil. Bir yanı yayla, bir yanı sahil. Fındığı dalında, sevdayı kalbinde, mertliği yüreğinde taşıyan Ordu. Hepiniz hoş geldiniz. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Toprağa can, fındığa ömür veren ordu dayız. Dünyanın en güzel manzaralarından birine sahip olan Boztepe'nin hemen yamacındayız. Karadeniz'in coşkun dalgalarını seyrederken yüreğindeki insan sevgisini, mücadele azmini, haksızlığa gelememeyi, herkesin hakkını herkesin hakkını kendi hakkı gibi savunabilmeyi şiar edinmiş Karadeniz'in güzel insanları, hepiniz hoş geldiniz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bugün Altınordu'da Cumhuriyet Meydanı'ndayız. Bundan önceki dönemde Ordu'da bir belediye başkanımız vardı. Ve Gülyalı'da 28 yaşında göreve gelen ve bir gence olanak tanındığında neler yapabileceğini gösteren bir belediye başkanımız vardı.

Ordunun en küçük ilçesinden bugün Ordunun merkez ilçesine Altınordu'ya aday olup Altınordu'yu rekor oyla kazanan Ulaş Tepe'ye ve ona sahip çıkan sizlere partim adına yürekten teşekkür ediyorum. Sağ olun, var olun.

Henüz yolun başındayız. Onlar sonuna geldi. Biz daha yeni başlıyoruz. Ordu Büyükşehir'i alacağız. Ordunun bütün ilçelerini alacağız. Çünkü Türkiye'de Cumhuriyet Halk Partili belediyeler icraatlarını yaptıkça, insana dokundukça sokakta, mahallede, kahvede, tarlada, camide her yerde sizlerle temas ettikçe...

Millet doğruyu da yanlışı da, çalışkanı da tembeli de ve yaptığı hizmetle şehre, kente katkı sağlayanı da, kendine katkı sağlayanı da ayırıyor. Ve bu bize bir sonraki başarıyı bir sonraki başarıyı getiriyor. Onun için Ordu'da bu önemli başarıdan sonra ben çok daha büyük işleri başaracağımıza yürekten inanıyorum. Tabii marifet iltifata tabi.

Bir seçim kazanılırsa örgütle kazanılır.

Değerli Ordulular bir cumartesi günü belki de havanın bu kadar müsaade edeceği bir cumartesi daha olmaz. Sizler bugünü bize ayırdınız. Buraya geldiniz. Bu meydanı bu koca meydanı ve siyasette seçim atmosferi yokken meydanı doldurmakla kalmadınız. Meydandan dışarılara taştınız. Karşılarda bizi görebilen her yerde balkonlarda burayı şereflendirdiniz. Bu tarihi gün için size teşekkür ediyorum ve şunu söylüyorum. Elbette meydanlar meydanlara gelinir, konuşulur.

Dolmaz denen meydanlar doluyorsa, dolup da taşıyorsa bu insanlar yüreğinde bu mücadele azmini taşıyorsa 68. eylemde Ordu tarihe geçiyorsa doğru yoldayız. Doğru yoldayız. Kimin ne dediğine bakmayın.

A2-94

Karşımızda bir çete, karşımızda artık devleti devlet gibi yönetmekten vazgeçmiş, her alanı yetkisiz, yetkili ama yetkilerini aşan ya da yetkisiz yetki kullanan birilerine emanet etmiş, koltuktan inmeyeyim gerisi ne olursa olsun diye bakan, emekliyi düşünmeyen, asgari ücretliyi, emekçiyi düşünmeyen, çiftçiyi düşünmeyen, fındık üreticisini düşünmeyen, esnafın halini düşünmeyen birileri sadece iktidarda kalmak için salonlarda salon siyaseti yapar dursunlar. Yazın serini kışın sıcağı sevsinler. Kendi atadıklarına kendilerini alkışlattırsınlar.

Biz meydan meydan taşmaya iktidara koşmaya devam ediyoruz. Bunun için bu meydanı görüp de evinden aferin orduya, ne güzel ordu, ne güzel oldu ordu bugün diyen 81 ildeki tüm vatandaşlara söylüyorum. Aldığın maaştan şikayetin varsa gittiğin yerde kasaptaki etin fiyatından peynirin fiyatından mandıradaki şikayetin varsa bir çayla bir simit bile artık lüks olduysa, ürünün para etmiyorsa, itirazın varsa, çocuğunun eğitiminden memnun değilsen ya da evladın geleceğini başka ülkelerde hayal ediyorsa, buradan birileri umut kesiyorsa o zaman evde o kumandayı bir yere bırakacaksın. O pijamayı çıkaracaksın. Nereye çağırılıyorsan koşacaksın. Meydanı, sokağı boş bırakmayacaksın. Mücadele edeceksin. Mücadele edeceksin. Ancak öyle kazanacağız. Ancak öyle kazanacağız.

Bu hani eskiden diyorlardı ya çalıyor ama çalışıyor ya da yolsuzluk da yapıyor yol da yapıyor.

"AKLA HAYALE GELMEYECEK YOLSUZLUK YAPMIŞLAR"

Vallahi yol yapmamışlar ama Çatalpınar'da akla hayale gelmez bir yolsuzluk yapmışlar. Şimdi herhangi bir yerde bir iftiracı pırıl pırıl bir belediye başkanıma şöyle bir şey duydum deyince sabah 6'da kapıyı kırıyorsun. İçeriye polislerle dalıyorsun. Başkanı yatak odasına kadar gidip gözaltına alıyorsun. Emniyetten girerken çıkarken iki yanda iki polis ya da jandarma bazen o küçük düşürücü görüntüyü çekip hemen televizyonlara servis ediyorsun.

Daha suçunu bırak ispatlamayı iddia edemediğini doğru gibi yayıp haysiyet cellatlığı yapıyorsun. Bak şimdi ben buradan Çatalpınar'ın ne yaptığını söyleyeyim.

Adalet ve Kalkınma Partili Çatalpınar Belediyesi Çevre Bakanlığı bu belediyeye hibe desteği veriyor. 10.000 metrekare parke taşı alacak. Tam 50 tır yapıyor. 10.000 metrekarenin parası ödeniyor ama 50 tır beklerken 15 tır bir geliyor.

Toplam 3000 metrekare. Bunun üzerine gidiliyor. İtiraz ediliyor. Resmen bir suç üstü durumu var. Eyvah ne yapacağız? Gecenin bir vaktinde diğer taraftan başka illerden 11 tırla 7.000 metrekare parke taşı getirilirken kameralarla tespit ediliyorlar. Yani hırsızlığı, yolsuzluğu yapıyorlar. Yakalanınca bir başka belediyenin parası ödenmiş taşını buraya taşırken de yakalanıyorlar. Peki bu belediye başkanına evine gitme bir telefon et. Çağırdın mı? Sordun mu? Soruşturma açtın mı? Bunun hesabını sordun mu? Bizim bizim sadece iftiracılara yazdırdıkları hiçbir kanıtı olmayan tek bir ifadeyle 16 tane arkadaşımızı içeri koyuyorlar.

Çatalpınar'da maalesef orduya yol yapmayanlar Çatalpınar'da yolunu buluyorlar. Bu adaletsizliğe bu haksızlığa isyan ediyor işte bu meydanlar. Nasıl doluyor? Böyle yaptığınız için doluyor. Ordu Giresun Havaalanında şikayet çok.

Sefer sayısı yetersiz, biletler pahalı diyorlar. Hastane sıkıntısı ilçelerde ambulans ihtiyacı MR'ın olmaması, sürekli başka yerlere sevk olması, doktor bulunmaması büyük sorun. Okullarda öğretmen açığı, öğretmen açığı çok ama 331 okuldan öğretmeni olmayanlar var ama manevi danışman ÇEDES'le tüm okullara yollanmış.

Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bilhassa şunu söyleyeyim. Önceki dönem diyanetin yaptıklarını çok eleştirdik. Bu dönem Diyanet İşleri Başkanı 29 Ekim'de atamıza Mevlüt okutarak geldiği günden itibaren hutbelere cuma hutbelerine dün gittim.

Cuma hutbesinde vefayı konuşuyor ve derli toplu siyasete girmeyen, kadınları rencide etmeyen gençlerin özgürlüğüne karışmayan doğru bir şekilde herkesi kucaklayan hutbeler okunuyor. Dedim ki böyle giderse ben bundan sonraki süreçte diyaneti eskisinden ayırırım. Buna dikkatle bakıyoruz. Ancak şu kadarını söyleyelim.

Biz din görevlisinin işini en iyi şekilde yapmasını, en özgürce yapmasını, ibadet özgürlüğünü, inanç özgürlüğünü sonuna kadar savunuyoruz, teminatıyız. Ancak Milli Eğitim Bakanlığı'nda birtakım protokollerle olur olmayacak işlerle derneklerle, vakıflarla ve din görevlileri üzerinden çeşitli işlere girilmesini doğru bulmuyoruz.

Din eğitiminin yeri belli. Din görevlilerinin görevinin yeri belli. Öğretmenin yeri görevi belli. Bunu yürekten savunuyoruz. Kararlılıkla açıkça. Bir de benim en üzüldüğüm konulardan bir tanesi Ordu'ya dair, Giresun'a dair, Karadeniz'e dair biraz da alçaktan giderseniz uçakla, helikopterle bir bakıyorsunuz ki bu güzel şahin şeridinin arkasında dağlar delik deşik, ormanlar delik deşik.

Sonra bir bakıyorsunuz ki rakamlara olandan beter olacak olanlar var. Bugün Ordunun %74'ü maden ruhsatlarına açılmış durumda. Ormanların %65'i maden ruhsatı olarak verilmiş. Tarım alanlarının %76'sı maden ruhsatlarına ayrılmış durumda.

Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak elbette madenler çıkarılsın, işlensin. Birazdan ona da değineceğim. Ama ama önce insan diyen, önce doğa diyen, önce Ordu diyen ve tarım alanlarına ve ormanlara sahip çıkan anlayışımızı sonuna kadar kadar sürdürüyoruz.

Buradan asla taviz vermedik, asla taviz vermeyeceğiz. Bu yıl rekolte yüksek olacak dediler. Fındığın fiyatını önce bir aşağıya doğru asıldılar. Fındık bahçelerine don vurdu. Güneş yaktı. Kokarca bastı. Maalesef bilhassa Ordu'da rekolte çok düşük kaldı.

Böyle olunca bir miktar fiyatlar yukarıya doğru gidiyordu ki bu güya adı dünya devi boyu devrilsin. Boyu devrilsin. Fındıkta tek el olan firma çıktı açıklama yaptı. Diyor ki kendi yapmıyor da Avrupa'nın en saygın basın yayın kuruluşlarından bir tanesine yalan haber sızdırıyor. Efendim bu sene Türkiye'den fındık almayacağız.

Böyle olunca piyasada bir manipülasyon bir panik, fındık fiyatları aşağıya doğru gelmeye başladı. Ben bunlara en sert tepkiyi göstereceğimizi söyledim. Rekabet Kurumunu göreve davet ettik. 50 olmalıydı ama arada 30.000 ton alım zorunluluğu getirmişler.

En az 50.000 75.000 ton olması gerekir ama Rekabet Kurumu duruma baktı. Bunlar da alım yapacaklarının taahhüdünü verdiler. Buradan buradan öyle dünya devi dünya devi tanımam. Bu fındıkta bir tane dünya devi var.

Ordu Giresun Karadeniz. Öyle öyle bugün fındık üreticisini ezmeye kalkarsan bunu bu sene yaparsın. Belki ömrü vefa ederse, ömrün vefa ederse seneye de yaparsın. Sonra Türkiye Cumhuriyeti'nin hükümetinin başına gelecek kişi öyle sonuncusu gibi çiftçiye fındık üreticisine al ananı da git diyen değil tam tersine çiftçi milletin efendisidir diyen biri olacak.

AK Partinin kara düzeninde bir Tekel şirketi işçisi haline getirmeye çalışıyor bütün fındık üreticilerini. Fiskobirlik'i ayağa kaldırmamız lazım. Toprak Mahsulleri Ofisi ile işbirliği içinde üreticiyi kollayan bir düzen kurmak lazım.

Bu fındığı öyle bahçeden satmak değil. Ya da iç fındık olarak satmak değil. Bu dünya devi denen ne yapıyorsa onu belli bir noktaya kadar bizim yapmamız çikolata üreticilerine ara mamulü olarak ya da dünya piyasasına son mamul olarak bizim satmamız lazım. Yoksa 12 dolara satıyoruz.

Fiskobirlik'i ayağa kaldırmadan, Toprak Mahsulleri Ofisi ile birlikte çalışmadan öyle ham ürün değil son ürünü satacak planlamaları yapmadan biz 10 dolar kazanıyoruz. Öbürü 20 dolar kazanıyor. En sonuncu 50 dolar kazanıyor.

Size söz veriyorum. Fındık orduda sadece fındık üreticisinin değil, bütün Ordunun ekonomisidir. Fındık üreticisini de orduyu da ayağa kaldıracağız iktidarımızda. Söz veriyoruz

Trabzon'da en son canına tak etmiş Tayyip Bey'in. Orada bir kuyumcu dükkanına girdim. Hesap yaptım söyledim. O güne kadar bir şey demiyordu. O gün bir patladı. Ondan beri diyor ki Türkiye'yi diyor geziyor diyor 81 vilayeti sarraf sarraf dolaşıyor. Eline almış bir hesap makinesi altın hesabı yapıyor. Altın hesabını bırak bunların hesabını ver diyor. Şimdi ben Ordu'daki ev hanımlarına soruyorum. Her hesap şaşar. Altın hesabı şaşar mı? Şaşmaz değil mi? Biz onu bilir ona güveniriz. Buradan evlerinde oturan emekleri ücretlendirilmiyor.

Dünya kadar sıkıntıya rağmen ailelerinin ekonomisini çeviren bundan önce AK Partiye oy vermiş ama artık pişman olmuş ev hanımları var.

Şimdi altın hesabı şaşmaz. Tayyip Bey geldiğinde en düşük emekli maaşı 8 çeyrek altın alıyordu. İnanmayan gitsin bir kuyumcuya. 2002 yılının altın fiyatını sorsun. 2002 yılı en düşük emekli maaşını önüne alsın 8 çeyrek altın. Bugün bugün 1,5 çeyrek altın altın oldu 11.000 lira en düşük emekli maaşı 16.000 lira. Yani Tayyip Bey hiç gelmese hiç bu işlere karışmasa olduğu gibi kalsa bugün en düşük emekli maaşı en az 80.000 lira. Bu 16.200 liralık sefalete asla ve asla mahkum değilsiniz. Bu bizim hakkımız değil. Yıllarca çalışıp alın teri döküp, göz nurunu akıtıp dirseklerini çürütüp elleri nasır tutmuş emeklinin alması gereken maaşı dörtte birine, beşte birine düşürüp memleket yönetilmez. Asgari ücret bu geldiğinde 7 çeyrek altın alıyordu. Şimdi iki çeyrek altını zor alıyor. Bu memleket alın terinin bakın alın teri kurumadan hakkını vermek lazım.

Ancak alın terini sömürerek bir ülke ayakta kalamaz. Bunun yanında en düşük memur maaşına bakarsan da o günlerde çiftçilerin aldığı desteklemeye, aldığı ürünün aldığı altına bakarsan da hepsinde durum o güne göre dörtte bire, beşte bire düşmüş durumda.

Ülkenin gerçek değerleriyle 50 yıldır o rakamları hesaplayan Türkiş açlık sınırı hesaplıyor. Bir de yoksulluk sınırı hesaplıyor. Bugün açlık sınırı 26.000 lira ya da 28.000 lira asgari ücret 22.000 lira emekli maaşı 16.000 lira. Bütün emekliler bütün asgari ücretliler tek başlarına bile olsa eve getirdikleri tek maaş varsa eğer açlar.

Bugün Türkiş'in yoksulluk sınırı 92.000 lira. 92.000 liradan düşük maaş alanlar bir el kaldırsın. Evine 92.000 liradan Türkiş'e göre hepiniz fakirsiniz. Hepiniz.

Tayyip Erdoğan bu yüzden fakiri sevmediği için hepimiz bu hale geldik. Geçen gün çıktı. Açıklama yapıyor. Diyor ki 23 yıldır şanla şerefle iktidardayız diyor. Bunu dedim ki 23 yılın sonunda madalya takalım sana dedim. Belki grup toplantısında izlemişsinizdir. 23 yılın sonunda Tayyip Bey altın madalyayı hak etti. Niye biliyor musunuz? Bakın işsizlikte Avrupa birincisi. Gelir adaletsizliğinde Avrupa birincisi. Yüksek faizde Avrupa birincisi dünya ikincisi. Enflasyonda Avrupa birincisi dünya 5incisi. Tayyip Bey bu ülkeyi perişan etmekte 5 altın madalyaya sahip. 5'i bir yerde. 5'i bir yerde. Ama millet millet onun geldiğindeki günlerini arıyor. Bakın dünyada 5ci olmuşuz. 200'ün üzerinde ülke var. Dünyada yüksek enflasyonda sondan 5nciyiz. Yüksek enflasyonda 5nciyiz.

Yüksek enflasyonda 5nciyiz. Bizden kötü 4 ülke İran, Burundi, Venezuela, Güney Sudan. Bu bu dört ülke dışında dünyadaki 200'ün üzerindeki ülke de enflasyon bizden daha düşük. Avrupa'da bizim bir aylık enflasyonumuz onlarda yıllık bile değil. Avrupa enflasyon ortalaması %3 Türkiye'de hedefi yeni güncellediler. %33. Bu TÜİK'e göre gerçek rakama bakınca %80'lere geliyor ve bu şartlar altında halen daha bu emeklilere bu emekçilere %25 zam yapmanın planını yapıyorlar. Buradan tüm sendikalara tüm işçilere sesleniyorum.

Ve tüm emeklilere sesleniyorum. Bu büyük haksızlık yılda bir sefer asgari ücrete enflasyonun altında zam. Eskiden diyorlardı ki biz emekçiyi işçiyi enflasyona ezdirmedik. Şimdi Mehmet Şimşek geçen sene gerçekleşen enflasyona değil hedef enflasyona göre zam verdi.

Bu sene plan bütçe komisyonunda enflasyonun altında zam vereceğim diye ağzıyla söylemiş. Buradan bütün emeklilere ve bütün emekçilere söylüyorum. Bu katlanılamaz buna karşı mücadele edeceğiz. Direneceğiz. Eylemleri büyüteceğiz. Hakkımızı ya alacağız ya bunları götüreceğiz.

Hakkımızı verecek bir iktidarı başımıza getireceğiz.

Şimdi çok önemli hususumuz var. Unutmamak gereken. Bunlardan bir tanesi Trump'a gitti bu. Trump'a gitti ve Trump'la kendi siyasi istikbali ile memleketin geleceğini trampa yaptı.

Trump'a 225 tane uçak aldı. Ya biz perişanız zengin olan o bize katkı yapacağına biz ona katkı yapıyoruz. Gitti Amerikan mallarında vergiyi indirdi Çin mallarına vergiyi bindirdi. Diğer taraftan gitti %25 daha pahalı doğalgaz satın aldı. Trump'ın keyfi yerine geldi. Bizim bakanları böyle dizdi. Aferin akıllı çocuklar diyor. Bizimkiler de Anaokuluna kreşe ilk gün gitmiş kısa pantolonlu çocuk gibi böyle yapıyorlar Trump'a. Şimdi bunların hepsi kötü de en kötüsü en kötüsü bu memlekette bir mucize gerçekleşecek. Bir mucize. Bu memleket dünyanın en önemli coğrafyasında. 3 tarafı deniz. Toprakları verimli adamı ters tık Sen düz çıkıyor. Etrafında balık bol, bereket bol. Genç bir nüfus var. Yeraltı kaynakları güzel. Ama bu hayırsızlar ne aldılarsa atamızdan miras 900 tane kiti sattılar çarçur ettiler. Ülkeyi geliştirmediler. Her rakamda en sonlardayız.

Bir tek enflasyonda hayat pahalılığında başlardayız. Eyvah nasıl olacak nasıl kurtulacak derken bu memleketin başına bir talih kuşu kondu. Dünyada nadir toprak elementleri diye bir şey var. Bunlar bir süredir biliniyor ama her geçen gün yeni bir meziyetleri keşfediliyor. Örneğin bir tanesi var gram değil gramın binde biri nanogram milyonda biri koca demirin içine karıştırıyor. Dünyanın oluyor en kuvvetli mıknatısı.

Onun içinden milim milim parça parça koyuyorlar cep telefonlarına Neler oluyor neler. Yarın ne icat ediliyorsa ne geliştiriliyorsa, ne hızlanıyorsa ne küçülüyorsa hep bunların sayesinde daha hafifi daha küçüğü daha hızlısı daha randımanlısı. Bu toprak elementlerinin dünyada en çok olduğu ülke Çin. Tabii çok büyük coğrafya. Kendininkileri harcamıyor. Dışarıdakileri tüketmeye çalışıyor ki dünyanın en güçlüsü kendi kalsın gelecek yüzyılda.

Ama Türkiye ne durumda dersen dünyada bunlara sahip en çok sahip olan 5 ülkeden biri. Vallahi de billahi de Allah gani gani rahmet eylesin. Bu memleketi hepimize yurt yapanlara. 1071'de Alpaslan'a kurtaran Gazi Mustafa Kemal Paşa'ya Allah gani gani rahmet eylesin. Bu memlekette şimdi de nadir elementler çıktı dünya 5ncisiyiz. Trump biliyorsunuz savaşın ortasında kan gövdeyi götürüyor Ukrayna'da gitmiş Zelenski'ye sana yardım edeceğim diyor. Akıllı çocuksun. Nadir elementleri bize vereceksin. Savaşın ortasında. Dün Orta Asya ülkelerini toplamış sizde nadir element var mı hepsini ben alacağım diyor. Bunlar Türkiye'ye göre çok az olanlar. Bizimki de gitti Oval Ofis'te bu işin pazarlığını yaptı. Şey dedi ki Amerikan Büyükelçisi utanmadan sıkılmadan Erdoğan'da olmayan bir şeyi Erdoğan'a verecek Trump dedi. Meşruiyet verecek. Burada seçimi kaybetti ya Demokratik yönetmiyor ya milletin gözünden de gönlünden de düştü ya Trump'ın gözüne girip meşruiyet alacaklarmış yazıklar olsun. İşte o toplantıda nadir toprak elementlerini Trump'a vermeye söz verdi. Ben İstanbul'daki toplantıdan Trump'ın oyluğuyla yaptığı pazarlığı deşifre eden benim.

Erman Toroğlu, Erdoğan’a şikayet edildi!
Erman Toroğlu, Erdoğan’a şikayet edildi!
İçeriği Görüntüle

Önce sustular. Sonra Trump kabul edince ne var bunda. Trump'ın oğluyla konuştuysa dediler. Bu söz üzerine Beyaz Ofise, Beyaz Saraya, Oval Ofise kabul edildiler. Orada bu elementleri Trump'a verip gelecekte seçim kazanmak için destek istiyorlar.

Şunu bilin Ordulular şunu bilin. Bu altın yumurtlayan tavuktur. Senden onu kamyonlarla toprağın içinde karışmış alıyor. Götürüyor bilmem ne teknolojisiyle 2003 derece ısıyla damıtıyor yalıtıyor toprağa atıyor. Onu alıp ürettiği telefonu sana 1 liraya aldığı meseleyi 10.000 liraya 100.000 liraya geri satıyor. Altın yumurtlayan tavuğu bir kere verecek her gün Trump'ın bahçesinde altın yumurtlayacak. Biz avcumuza açıp bakacağız. Buna asla ve asla izin vermeyeceğiz. Nadir elementler vatandır vatan satılamaz.

Bunları biz çıkaracağız. Kanun teklifi verdik. İmza atmıyor. Oy vermiyor. Komisyona gelmiyor. Susuyor kulağının üstüne yatıyor. Diyoruz ki nadir toprak elementlerini sadece devlet çıkarır. Devlet işler işlenmiş halde kullanır.

Ham halde toprakla karışık ucuza satılamaz Moloz gibi diyoruz. Buradan Erdoğan'a sesleniyorum. Kanun teklifi orada. Eğer samimiysen çünkü açıklama yaptırıyor. Yok ya daha satmadık. Niyetimiz yok falan filan.

Satılamaz diye bu bunlar başka ülke tarafından işletilemez diye kanuna varsan milliyetçisin. Yoksan sen milliyetçi falan değilsin. Hiç bana mavalı anlatma. Bir büyük bir büyük tehlike var. Ordudan ordudan hatta Ordu'daki MHP'lilere AK Partililere bu meydandan seslenerek çağrı yapmak isterim. Hepimiz aynı çatının altındayız. Anayasa bu milletin çatısıdır. Toplum sözleşmesidir. Senin tapun varsa tapun anayasada güvence varsa mülkiyet hakkı tapın para eder. Evlisin anayasal güvence sayesinde evlenme cüzdanı nafaka hakkı verir evlenme cüzdanı miras hakkı verir. İş adamısın paranın güvencesi malının güvencesi anayasadır. Her birimizin malı canı anayasa sayesinde kanunlarla korunmaktadır. Geçtiğimiz gün Anayasa Mahkemesi bir karar verdi.

Chp-32

Tayfun Kahraman ile ilgili hepsi birden iki kişi hariç hak vermişler. Adil yargılanmadı. Yeniden yargılanmalı. Sağlığı kötü bu da göz önünde bulundurulmalı. Gitti mahkemeye. 1. Kademe Mahkemeye İstanbul 13. Ağır Cezaya 1. Kademe Mahkeme karar verdi.

Ben bu kararı uymam Anayasa Mahkemesine. Bunun memnun olduğum kısım şu İtirazı var ve iktidarın eski milletvekilleri bile eleştirmeye başladı. Çünkü biliyorlar anayasa giderse geriye bir şey kalmaz. Bazı köşe yazarları gazeteciler yanlış yapılıyor diyorlar. Buradan AKP ve MHP'li siyasetçilere bir kez daha sesleniyorum. Anayasa ortak çatımız anayasaya uymayan mahkemenin kararı düzeltilmezse bu mahkeme hakkında işlem yapılmazsa sonu büyük bir felaket olacaktır.

Buradan bir kez daha herkesi hukuka uymaya anayasaya uymaya bu memleketi bir felakete sürüklememeye davet ediyorum

Çarşamba günü Ümraniye'de Türkiye açısından bir büyük utancı ifşa ettik. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı zaten atanması anayasaya aykırı. Siyaset işine girmiş çıkmış oraya yolladılar. Kanuna göre diyor ki hakimler ve savcılar başka hiçbir görev alamazlar. Ayrıca gelir temin edecek hiçbir işte olamazlar. Maaş da alamazlar başka işte yapamazlar.

Sorduk sustular. Süre verdik sustular. Günü geldi açıkladık. Anayasanın 140. maddesi apaçık ortadayken 2 Ekim'de İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı olmuş ardından 2 ay sonra 29 Kasım 2024 gününde Lüksemburg'da Eti madenin Eti mine adındaki dışarıdaki şirketinden içeriden yapsa yakalayacağımı biliyor. Oradaki şirketinden Yönetim Kuruluna atanmış. Fransızca bilmez İngilizce bilmez kararlar Fransızca yazılıyor altını nasıl imzalıyor.

Ama Euro bazında ikinci maaşa bağlanmış. Ben bunu söyledim. Ben bunu söyledim hemen şey dediler yok öyle değil Cumhuriyet Başsavcısıyken değil bakan yardımcısıyken aldım. Aa öyle mi dedim. Bir de oraya bakalım.

Bende güncel bilgi vardı. Döndük baktık bakan yardımcısıyken de almış ama bendeki verilerle 2 Ağustos 6 Ağustos gününe kadar yani bundan 2 ay öncesine kadar o maaşı almış. Almayı 6 ağustosta niye bırakmış? 2 ağustosta çıkıp demişim ki Ey yakın Gürlek böyle dışarılara Hollanda tarafa Lüksemburg'a falan bir bakalım. Lüksemburg'da ne var?

Hollanda'da ne var? Ben bunu deyince tak diye maaştan çekilmiş. Şimdi eski durumunu söylüyor aldım hakkımdı diye açıkça yazıyor ki Adalet Bakanlığı'nda görev yapan hakim savcı aynı kurallara tabidir diye. Şimdi bekliyoruz. Hakimler Savcılar Kurulu bir soruşturma açacak mı? Bir muhakkik tayin edecek mi? Bu haksız uygulamaya ses edecek mi?

Yoksa lüks Boğaz'da 48 milyon lira tadilatı. Şurada emekli öğretmen biri bir el kaldırsın göreyim en yakından. Emekli öğretmen. Emekli ikramiyesi aldın mı? Ne kadar aldın? 200 emekli ikramiyesi almış bakın. Bu ablamın Hoca hanımın aldığı emekli ikramiyesinin 48 de 5i çarp 240 katını Boğaz'daki yalısının tadilatına harcadılar. Bunun için.

Yani gelsin bu yalı da otursun 48 milyon TL o günün parasıyla tadilat yaptılar. Altına en lüks arabaları eskiden İBB'den çektiler. Şimdi nereden çektiler bilmiyorum. En lüks yatları burada alıcı gözle görüyor sonra Hollanda tarafa gidiyor. Bunların hepsi göz göre göre oldu. Hiçbir şey demediler. Şimdi ikinci maaşı ispatladık. Bakalım ne yapacaklar

Şimdi Sayın Erdoğan'a soruyorum. Burası burası güya senin deyiminle hukuk devleti Kanun Devleti. Kanun Devletinde suç işleme özgürlüğü yoktur. Kimse bütün savcılara yasak olan bir şey bir savcıya serbest olamaz. Bütün savcılar mütevazı lojmanlarda oturuyorken bir tanesi yalı katında oturamaz. Bütün savcıların çoluğu çocuğu bu maaşlarla zor geçiniyorken öbürü bu kadar lüks içinde şımartılamaz. Şimdi soruyorum. Bu kişi hukuk devletinde bir savcı mı yoksa eskiden olduğu gibi imparatorların huzurunda imparatorun talimatıyla adam öldüren cana kasteden suç işleyen ama suçtan muaf olan bir gladyatör mü?

Eskiden İmparator duruyor gladyatör adamın başına bıçağı getiriyor. Bakıyor. İmparator böyle yapınca kafayı kesiyor. İmparator için suç işlediği için her türlü suçlamadan muaf oluyor. Ben arkadaşlarıma haysiyet cellatlığı yapan aileleriyle uğraşan çocuklarıyla uğraşan 3 kuşaklık şirketlerine el koyup çöken Erdoğan böyle yaptı diye bir siyasi partiyi yok etmeye uğraşan bu kişiye karşı mücadeleyi bırakırsam namerdim namerdim namerdim.

Çünkü susalım istiyor. İstiyor ki susalım. Susalım sessiz olalım geri adım atalım bunların karşısında boyun eğelim. Bakın sevgili Ordulular bütün inancımla kalbimle yüreğimle söylüyorum. Eğer biz bir kelime eksik konuşursak bunlar bu milleti susturacak. Biz bir adım geri atarsak bunlar bu memleketi yüzyıl geri götürecek.

Biz bir santim eğilirsek bunlar bu millete diz çöktürecek. Onun için susmayacağız sinmeyeceğiz sonuna kadar mücadele edeceğiz.

Sonuna kadar. Bir büyük bir büyük haksızlığa isyanımız var hepimizin. Neden? Karadeniz'in yiğit evladı İstanbul Büyükşehir'i kazanan yeniden edilince bir daha kazanan, 5 yıl her kötülükten sonra 1.100.000 farkla kazanan, karşısına Bakan çıkardılar yendi. Başbakan çıkardılar yendi. Meclis Başkanı çıkardılar yendi. Asla Ak Parti'ye kaybetmeyen ve sizin 23 Mart'taki üyelerimizin ve 15,5 milyon vatandaşın desteğiyle Cumhurbaşkanı adayımız olan Ekrem İmamoğlu'na buradan önce bir yürekten alkış ve selam Sonra Erdoğan'a bir mesaj.

Diyordu ki 31 Mart'tan birkaç gün sonra 19 Mart'tan 22 Mart falan. Bir aya kalmaz insan içine çıkamayacaklar. Görüyor musun Erdoğan Ordu'yu? İnsan içine çıkabiliyor muyuz, çıkamıyor muyuz? Görüyor musun orduyu? Birbirlerinin yüzüne bakamayacaklar.

Erdoğan bak Orduluların yüzüne değil gözünün içine bakarak söylüyorum.

Ekrem Başkan masumdur. Arkadaşlarımız masumdur. İftira iftira iftira atıyorsunuz. Değerli değerli Ordulular bir kez daha değerli Ordulular değerli Karadenizliler buradan bir kez daha şunu hatırlatmak isterim.

Bu tarihi günde bu tarihi meydanı büyük bir kararlılıkla doldurdunuz. Sizin yaptığınızı bütün emeklilerin, sizin yaptığınızı bütün işçilerin, bütün emekçilerin bütün çiftçilerin yapması durumunda ne sizin emeklinin işçinin, çiftçinin, esnafın sırtı yere gelmez.

Bunlar itiraz etmeyeni eziyorlar. Bunlar susanı sömürüyorlar. Bunlar düşene yerde tekme vuruyorlar. Bunlardan hakkı almanın da bunlardan ülkeyi kurtarmanın da yolu mücadeledir. Hep söylüyorum. Biz birbirimizle karşı karşıya değiliz. Ne AK Partili MHP'li korksun. Geldiğimizde onun da yoksulluğunun yüzü gülecek.

Onun da çocuğu iş bulacak. Onun da ürünü para edecek. Biz tek başımıza kurtulmayız. Öğrenci ile polis düşman değil kardeştir.

Öğrenci kurtulmadan polis kurtulmaz. Emekli kurtulmadan emekçi kurtulmaz. Köylü kurtulmadan esnaf kurtulmaz.

Biliyorsunuz Cumhuriyet Halk Partisi'nin son seçimlerdeki genel son seçimlerdeki galibiyetini, son seçimlerdeki büyük başarısını hazmedemeyenler başkanlarımıza saldırıp onları çalışamaz hale getirmek, itibarsız hale getirmek için her yolu denerken partiye de yapmadıklarını bırakmadılar. Öyle kötülükler yaptılar ki teker teker saymayayım hep takip ettiniz. Zorlu bir süreci hem meydanlarda mücadele ederek hem büyük bir hukuk mücadelesi vererek bir noktaya getirdik. Hepiniz şahitsiniz ki Cumhuriyet Halk Partisi üyesinden, mahalleden, ilçeden, ilden ta kurultaya kadar 2 milyon üyesinin iradesiyle bir yol yürüdü ve bu ayın sonunda 28, 29, 30 Kasım'da kurultayımızı yapacağız büyük kurultayımızı. Buradan Ordu'dan bütün Türkiye'yi 28, 29, 30 Kasım'da güçlü yurttaş, güvenli gelecek kazanan Türkiye için Cumhuriyet Halk Partisi parti programını açıklayacağımız kurultayımıza davet ediyorum. Bitmedi daha. Kurultayımızda Cumhuriyet Halk Partisi'nin kurultayında güçlü yurttaş diyerek Cumhuriyet Halk Partisi'nin bugün AK Parti'nin ekonomik olarak da ezdiği sosyal olarak da ezdiği, kendi kayırdığı bir avuç bir zümredeki bir avuç insan dışında hiçbirisini güçlendirmeyip orta direği yoksullaştırdığı hepimizi perişan ettiği bir süreçte yurttaşımızı nasıl hem madden hem manen güçlü kılacağımızı temel vatandaşlık geliriyle yani iş bulamadığının boğazından aş geçmesinin, iş bulamadığının uygun bir konutta barınma sorununun çözülmesinin belli bir yoksulluk sınırının üstüne kadar herkesin gelirinin tamamlanmasının teminat altında olacağı vatandaşlık temel gelirinden tutunda akla gelebilecek gelmeyecek dünyada çok iyi örnekleri olan ya da bizim Türkiye için geliştirdiğimiz modellerle güçlü yurttaşlığı tarif edeceğimiz gençlerin gelecek kaygılarını ortadan kaldıracağımız hepimizin güvenlik kaygılarını, karanlık bir sokakta bir kadının tek başına korkmadan yürüyebileceği sokakları da büyüttüğü evladının geleceğinden endişe duyan annenin, babanın kaygılarını da ya da dünyanın diğer memleketlerinde hayal kuran gençlerin bu ülkede hayal kurabilecekleri, bu ülkede kaçılacak değil yaşanacak bir ülke görecekleri yarınları ile ilgili programımızdaki detayları da ve kazanan Türkiye derken hem üreticisinin hem fabrikada üretenin, hem tarlada üretenin kazanacağı büyük bir kalkınma programıyla kaliteli istihdam yaratarak dijital kalkınmayı gerçekleştirerek, dijital dönüşümü gerçekleştirerek, yeşil dönüşümü, kadın istihdamını önemseyen mor dönüşümü gerçekleştireceğimiz bir kalkınma programıyla Türkiye'de gündemi belirleyeceğiz. Kazanan Türkiye'de fındık üreticisi de kazanacak, sanayicisi de kazanacak. Hatta Milli Piyango alan hep tüpçü kazanmayacak bazen bilet alana biletine ikramiye de çıkacak. Kurumların tamamının, tamamının içinin boşaldığı bahis oyunlarında dahi hilelerin, şikelerin yapıldığı adeta tuzun koktuğu bu memlekette gelir adaletini de mahkeme adaletini de biz sağlayacağız. Bundan sonraki süreçte Türkiye'de hep birlikte kazanmanın hakça, eşitçe bölüşmenin güvenli yarınları birlikte hayalet hayal etmenin ve her birimizin kendimizi de, komşumuzu da, evladımızı da güçlü birer yurttaş olarak Türkiye Cumhuriyeti'nin vatandaşı olmanın gururunu taşıyan birer yurttaş olacakları parti programımızı, Türkiye'yi nasıl yöneteceğiz? Bugüne kadar çok sorun söyledik. Sorunları hep tespit ettik. Ama nasıl çözeceğiz? Nasıl yöneteceğiz? Ve bu ülke bizi iktidara getirdiğinde bu cendereden, bu darboğazdan, bu çoklu krizden nasıl çıkacağız? Nasıl 100 yıl önce olduğu gibi Türkiye'yi şaha kaldıracağız? Herkesin yüzünü güldüreceğiz? İşte bunları ayın sonundaki kurultayımızda Türkiye'ye ilan edeceğiz. Türkiye seni kazanmaya davet ediyoruz. Hepinizi güvenli bir geleceğe davet ediyoruz. Güçlü yurttaş güçlü Karadeniz, güçlü Ordu, güçlü, güçlü bir Türkiye vadediyoruz. Hep birlikte iktidar yürüyüşüne var mısınız? İktidara yürümeye var mısınız? Birlikte yürüyecek miyiz? Haydi o zaman Ordu haydi Ordulular Gazi Mustafa Kemal'in askerleri yürüyelim arkadaşlar.

YURTTAŞLAR MEYDANI DOLDURDU

Mitinge saatler kala yurttaşlar Ordu Cumhuriyet Meydanı'nı doldurdu. Miting başladığında ise meydan hınca hınç doluydu. Mitinge çok sayıda CHP'li yönetici, belediye başkanı katılım sağladı.

Ekrem İmamoğlu'nun mektubu okunurken ezan başladı. CHP Ordu İl Başkanı Bülent Akpınar mektuba ara verdi ve sonrasında ezan bittikten sonra devam etti.

A1-207

EKREM İMAMOĞLU'NUN MEKTUBU

CHP Ordu İl Başkanı Bülent Akpınar, İBB Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu'nun mektubunu okudu:

Ordusu temiz, insanı aziz, güzel ordu, benim mert koca yürekli hemşehrilerim, sevgili hanımefendiler, beyefendiler, gözleri ışık dolu gençler, güler yüzlü çocuklar, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Her birinizi hasretle kucaklıyorum.

Ordu Cumhuriyet Meydanı'ndan tüm Türkiye'ye çok güçlü bir demokrasi ve adalet mesajı veriyorsunuz. İradenize, geleceğinize sahip çıkıyorsunuz.

Sizlere çok teşekkür ediyorum. Sağ olun, var olun. Yürüttüğü kararlı ve öncü mücadele için Cumhuriyet Halk Partisi Ordu İl Başkanı Sayın Bülent Akpınar'a ve onun şahsında tüm örgütümüze yürekten teşekkür ediyorum. Sevgili hemşehrilerim, Karadeniz benim evim. Ana, baba, ata ocağım der. Ben burada yoğrularak bu günlere geldim.

Köklerimden hiç kopmadım. Bedenim ayrı kalsa da gönlüm hep bu diyarda oldu, hep de böyle olacaktır. Yıllardır her işe başlarken bu ülke için her yeni adım atarken hep aynı dua ederim. Allah beni ilk önce aileme, doğduğum topraklara sonra da İstanbul'a ve ülkeme mahçup etmesin derim. Başkan Ekrem Başkan Ben bu duadan aldığım güçle, Allah'a olan inancımla milletime duyduğum sonsuz güvenle dimdik ayaktayım ve yılmadan mücadele ediyorum.

Bu bir Cumhuriyet ve demokrasi mücadelesidir. Milletin temsilcilerine ve milli iradeye yönelik her türlü darbeye karşı egemenlik kayıtsız şartsız milletindir diyenlerin mücadelesidir. Bu bir adalet ve hürriyet mücadelesidir. Kendisi için değil herkes için, her yerde adaleti ve hürriyeti hakim kılmak için yola çıkanların mücadelesidir. Bu bir bolluk ve bereket mücadelesidir. Bu ülkenin kaynakları bir avuç insanın kontrolünde olmasın. Herkes hakkını alsın.

Herkes refaha kavuşsun isteyenlerin mücadelesidir. Bizim mücadelemiz Türkiye'yi güçlü bir ülke yapma mücadelesidir. Ama bütün güç ve yetkileri bir kişide, bir partide toplayarak güçlü olamayız. Bu ülke ancak kurumları güçlü ise güçlüdür. Meclis, hükümet, yargı kendi başlarına ve birbirlerine karşı güçlü olacak.

Yerel yönetimler, medya, iş dünyası, sendikalar, meslek odaları güçlü olacak. Hepsinden önce vatandaş güçlü olacak. Vatandaş hak ve hürriyetleri sahip olduğu maddi imkanları güvenceleri bakımından güçlü olacak. Yöneticiler vatandaş karşısında haddini bilecek. Hiç kimse vatandaşın sözünün üstüne söz söyleyemeyecek.

Ülkemiz, ekonomimiz, sanayimiz, teknolojimiz ancak böyle güçlenir, böyle büyür. Bunu başaramayan, ülkenin huzurunu kaçıran, refahını azaltan iktidar 2024 seçimlerinde milletten esaslı bir uyarı aldı. Millet Cumhuriyet Halk Partili belediyelere çok büyük bir destek verdi ve bu ülkenin bir sonraki iktidarını açıkça işaret etti. O günden bugüne her adımında daha fazla hukuk dışına çıkan, her geçen gün daha da zalimleşen bir iktidarla karşı karşıyayız.

Haksız, hukuksuz davalarla, kötü muameleler ve baskılarla bizleri yıldırmaya, milletin iradesini zorbalıkla şekillendirmeye çalışıyorlar. Yalnız bizleri değil ailelerimize karşı dahi terfitler, kumpaslar içindeler. Ama ne yaparlarsa yapsalar millet ikna olmuyor, olmayacak.

Aylardır milleti kurtla, ahtapotla oyalayarak algı operasyonlarını yapanlar kendilerinden başka kimseyi kandıramadılar. Tüm yalanları, iftiraları dönüp onları vurdu. Şimdi bizi terörle, casuslukla suçlayacak kadar akıldan uzak, izandan yoksun bir halde yeni tertipler peşindeler. Yine başaramayacaklar. Milletimiz tertipleri de, sebeplerini de çok iyi görüyor.

Ne yaparlarsa yapsınlar kurdukları israf ve istibdat düzenini yalanla, zulümle ayakta tutamayacaklar. Bu düzen değişecek. Hukuku ve demokrasiyi hiçe sayan, vatandaşını sadece oy vergi verirken kıymetli gören anlayışı tarihe gömeceğiz. Adaleti devletimizin temeli, ortak hayatımızın yüce bir değeri haline getireceğiz. Türkiye'yi emeğiyle rahatça geçinen, geleceğinden emin, çalışkan, dürüst, mutlu insanların ülkesi yapacağız. İyiliğin, merhametin, kardeşliğin iktidarını kuracağız. Sabredeceğiz. Gayret edeceğiz. Cesaret edeceğiz ve mutlaka başaracağız.

Dünya, dünya tersine de dönse, Ordunun dereleri tersine de aksa başaracağız. 86 milyon kazanacak.

Ayrıntılar geliyor...