CHP lideri Özel, Sancaktepe Belediyesinin "11 Açılış, 11 Temel Atma Töreni"ne katıldı. Burada konuşan Özel, şunları söyledi:
2008'de Sancaktepe ilçe oldu. Bugüne kadar, son seçimlere kadar hep AK Parti Sancaktepe’yi kazandı, yönetti. Son seçimlerde ise geçtiğimiz dönemde İstanbul Büyükşehir’de çok başarılı çalışmalar yapan bir bürokrat arkadaşımızı siyasete kazandırdık ve ona sizler inandınız, güvendiniz. Ekrem Başkan’la el ele girdiler. O gün belliydi onlara duyduğunuz güven ve Alper Yeğin’i her iki kişiden birinin oyuyla seçtiniz.
Ben siyasette tutarlılığa, verilen sözlerin tutulmasına, fikri takibe çok önem veriyorum. O gün demiştim ki: 'Siz Sancaktepe’yi Alper Yeğin’e teslim edin. Ona inanın. Biz arkasında duracağız. Ekrem Başkan arkasında duracak, birlikte çalışacaklar. Biz de inşallah Sancaktepe’ye sık sık geleceğiz. Temeller atacağız, kurdeleler keseceğiz.' Bugün ayın 11’i, 11 Eylül ve bugün 11 tane temel atmaya geldik. 11 tanesinin de daha önce temelini attığımız eserlerin açılışını yapmaya geldik.
Eğer Sancaktepe’de biz değil de başkaları olsaydı bugün 11 tane dere yatağını imara açıyor olacaklardı. 11 tane yeşil alana imar veriyor olacaklardı. Çok katlı bir binaya '11 kat daha çıkabilirsin' diyor olacaklardı. Bu, Sancaktepe’nin yoğunluğunu artıracak, trafiği daha sıkışık hale getirecek, altyapıyı daha sorunlu hale getirecek ve Sancaktepe’de evlerinde oturan, çocuklarına ev içinde bakan, sosyal hayata katılamayan, istihdamdan uzak kadın sayısını artıracaktı. Ama şükürler olsun ki Alper Yeğin var. Şükürler olsun ki Ekrem İmamoğlu’nun vizyonu var.
Bugün 10 tanesi Sancaktepe Belediyesi’ne, yanılmıyorsam 16 tanesi Büyükşehir’e ait olmak üzere toplam 22 kreş oldu. Biraz önce yenilerinin de yapılacağını, sayının 26’ya çıkacağını söyledi. Ben şimdi Sancaktepelilere sorsam: 'Cumhuriyet Halk Partisi’nden önce Sancaktepe’de kaç kreş vardı?' desem, herkes bir tahmin söyler. Kimse bilemez. Kimse… Vallahi üç diyen de yanılır, beş diyen de, on diyen de. Çünkü sıfır kreş vardı. Bir tane bile kreş yoktu.
Tayyip Bey’in kabinesi var. 17 bakan, bir cumhurbaşkanı yardımcısı; toplam 18 kişi… Kaçı kadın? Bir tanesi. O da hangi bakanlık? Aile Bakanlığı. Kafalarında kadının yeri aile, ev… Bunun dışındaki işleri kadın yapamaz. Ama bizim bu 18 bakanı takip eden gölge kabinemiz var. 18 genel başkan yardımcımızın dokuzu kadın, dokuzu erkek.
Ve işte bu yüzden var gücümüzle kreşleri yapıyoruz ki kadınlar çalışma hayatına katılabilsin. Kadınlar iş yaşamında var olsun, sosyal yaşamda var olsunlar. Ayrıca çocukların eğitim eşitsizliği ortadan kalksın. Zenginin çocuğunun el becerisi 4 yaşından gelişmeye başlayacak. Eksiklik varsa 4 yaşında fark edilecek, terapisi yapılacak, eğitimi alınacak. Yoksulun çocuğu ise 6-7 yaşına kadar evde halının üstünde kendi kendine oynayacak ya da televizyona bakacak, anasının dizinin dibinde okul öncesi eğitimden mahrum kalacak. Bu yüzden bugün sayısı 22 olan, her geçen gün artan ve Türkiye’de de bu açılan kreşlerle birlikte sayısı 768’e ulaşan kreşler için tüm sosyal demokrat belediye başkanlarının alnından öpüyorum. İyi ki varlar.
"768 KREŞ 77 ÖĞRENCİ YURDU YAPTIK"
Ekrem Başkan Türkiye Belediyeler Birliği Başkanıydı. SODEMBEK (Sosyal Demokrat Belediyeler Eşgüdüm Konseyi) toplantısında kararlaştırdık: Bu dönemin sonuna kadar bin kreş, 100 tane öğrenci yurdu yapacağız diye… Bugün gelinen noktada bin kreşten 768’ini yaptık. Yani yüzde 77’deyiz. 77 tane öğrenci yurdu yaptık. Orada da yüzde 77’deyiz. Hedefe kararlılıkla, önden koşarak ilerliyoruz. Henüz daha görevlerinin 1,5. yılında koyduğumuz hedeflerin yüzde 77’sine ulaşmış durumdalar. İster CHP’li olur, ister MHP’li olur, ister AK Partili olur ama kimsenin yoksulluğu bir bedel karşılığında siyasi diyete dönüştürülemez. Biz bu anlayışın insanlarıyız.
'Size ne? Ne zararı var cemaat yurtlarının?' 15 Temmuz’da gördük. Millete değil, cemaate sadakat gösterenlerin; liyakatle değil, bir cemaatle ilişkili olunca yükselenlerin, altındaki F-16’yla meclisi bombaladığını, altındaki tankla milleti ezdiğini gördük. O yüzden kimsenin inancına, ibadetine, giyimine, kuşamına karışmayız. Hangi görüşten olursa olsun, hangi etnik kökenden olursa olsun yeter ki bu memleketin evlatları bu ülkeye sadakat duysun, bu millete sadakat duysun, bu şanlı bayrağa sadakat duysun.
Esenyurt’a bakıyorsun, yolun bu tarafı Esenyurt; Kent Suçları Müzesi. Bu tarafına bakıyorsun, dört katlı beş katlı muhteşem vadilerin olduğu bir şehircilik göstergesi, muhteşem işler. Şimdi Esenyurt’u geçen dönem aldık, bu dönem Ahmet Özer’le büyük bir başarıyla aldık. Tam orada halkçı belediyecilik yapacak. Ahmet Özer hedefi koymuş, yeşil alanı artıracak. Ahmet Özer içeride.
"YAŞANABİLİR HALE GETİRMEK İÇİN"
Bizim yönettiğimiz kentlerde arasından rüzgar geçmeyen gökdelenler, nefes alamayan binalar değil; geniş meydanlar, yeşil alanlar, koşu parkları, futbol alanları, spor alanları, bisiklet yolları olur. Biz kenti yaşanabilir hale getirmek için belediyecilik yapıyoruz.
Merkezi hükümetle yerel yönetim birbirinin düşmanı değildir. O ülke çağdaş bir ülkeyse birbirinin destekçisidir. Bugün 'belediye başkanlarını silkeleyin, yüzde 60 paralarını kesin, AK Parti’nin ödemediği vergiyi CHP ödesin. AK Parti’nin ödemediği SGK’yı CHP ödesin. Faizlerini CHP ödesin, hizmet yapamasın'.
Kesilen para, çocuğa verilen sütün parası, Hoş Geldin Bebek paketlerinin parası, 4.500 öğrenciye Alper Başkan’ın dağıttığı kırsal desteğe kastediyorlar. 2.817 haneye verilen sosyal desteği durdurmak için çalışıyorlar. 943 öğrenciye verdik diyor, 12.500 lira. '1.500 öğrenciye çıkaracağım, 18.000 lira' diyor. Silkeleyerek bunlara engel olmaya çalışıyorlar. 195 haneye her gün 4 kat sıcak yemek yolluyoruz, buna engel olmaya çalışıyorlar. Tüm engellemelere rağmen cesaretle çalışan, arı gibi çalışan, bu hizmetleri yapan, temelleri atan, açılışları yapan Cumhuriyet Halk Partisi’nin gurur kaynağı belediye başkanıma ve dün birlikte açılışlarına katıldığımız, toplu açılışlarını yaptığımız belediye başkanlarımıza yürekten teşekkür ediyoruz.
"İKTİDAR, KENDİSİNDEN SONRAKİ İKTİDARA DARBEYE KALKIŞTI"
Biz çalışırken bir yandan bize çamur atanlar, iftira atanlar, arkadaşlarımızı hapse atanlar var ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin her şeye rağmen mücadelesine 19 Mart darbesi… Ki darbeler iktidara yapılır. Bugüne kadar iktidarlara darbeler yapıldı, karşısında olduk. Ama bugünkü iktidar kendisinden sonraki iktidara, bugünkü Cumhurbaşkanı geleceğin cumhurbaşkanına, Ekrem İmamoğlu’na darbeye kalkıştı. Ona direniyoruz. İşte bu direnişte, ilk başta 7 gün 7 gece İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin önünde, ardından Maltepe'de, ardından bir büyük şehirde ya da önemli bir ses yükseltmemiz gereken şehirde, kimi zaman AKP'nin geçmişte kalesi sayılan yerlerde; Bayburt'ta, Konya'da, Yozgat'ta, Van'da, Mersin'de, Türkiye'nin dört bir yanında mitingler yapıyoruz. Her çarşamba akşamı da geliyoruz, İstanbul'da büyük bir mitingle, büyük bir eylemle dün Kadıköy'de olduğu gibi Türkiye'ye dostumuza güven, olmayana da kaygı vermeye devam ediyoruz.
"BAŞ EĞMEDİĞİMİZ İÇİN"
Burada bizi 'Majestelerinin muhalefeti yapmaya, majestelerinin muhalefeti olun. İktidarı rahatsız etmeyin. Ankara'da oturun, sokağa çıkmayın, direnmeyin.' diyenlere baş eğmiyoruz. Baş eğmediğimiz için başımızı ezmeye çalışıyorlar. Ama işte bu mücadelenin en önemli kalelerinden bir tanesi İstanbul İl Başkanlığı'dır. İşte benim burada yanımda seçilmiş İl Başkanı Özgür Çelik var. Sarayın kayyumuna teslim etmiyoruz İstanbul'u. Çünkü biz demokrasi fikrinin insanlarıyız. Demokrasi fikri tek adamı reddeder. Türkiye'ye bu fikri taşıyan Gazi Mustafa Kemal Atatürk'tür. En güçlü olduğu zamanda padişahlığı reddeden, krallığı reddeden, Amerikan tipi başkanlığa yeltenmeyen, meclis kuran Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün partisiyiz biz.
O parti sandığı getirdi. İsmet Paşa, kaybettiği seçim için 'En büyük yenilgim demokrasinin zaferidir.' dedi. Biz, 14 Mayıs 1950 günü kaybettiğimiz seçimle iktidarı Demokrat Parti'ye verirken Türkiye'de iktidarların seçim yoluyla değişmesini Türkiye'ye kazandırdık. Şimdi geldiği sandığı inkar eden, demokrasiyi 'işime geldi bindim, işime gelmedi indim' diyen, 23 sene kazanınca millete 'Milli irade' diyen, seçimi biz kazanınca sandığı kaçırmaya çalışan, 'Milletin iradesi mundardır.' diyen bir anlayış var. Biz Sancaktepe'de kaç seçim kaybettik, kusuru kendimizde aradık. Kimseye yük yüklemedik, Sancaktepe'ye küsmedik. 'Doğru aday.' dedik, Alper Başkan'ı çıkardık, seçimi kazandık.
"SEÇİLMEMİŞE HÜRMETİMİZ YOK"
İstanbul'u yıllarca kaybettik. Ama gidip de kimsenin mazbatasını iptal ettirmeye, kimsenin diplomasını iptal ettirmeye, çamur ve çirkefle yönetime gelmeye kalkmadık. Çalıştık. Milletin gönlünde yer bulan Ekrem İmamoğlu'nu çıkardık. Kazandık, kazandık, kazandık. Ona karşı yapılan darbeye de direniyoruz. Özgür Çelik’e karşı yapılan darbeye de direniyoruz. Parti içinde, parti dışında seçilmemiş kimseye hürmetimiz yoktur. Sandığı biz getirdik, biz sahip çıkacağız.
Şunu açıkça ifade etmek isterim. Nazi Almanyası’nda yaşayan Rahip Martin'i Türkiye'deki demokratların dayanışmasına saygı duyarak ama biraz da sessiz kalanlara, susanlara, 'Bana dokunmayan yılan bin yaşasın.' diyenlere hatırlatmak isterim. Rahip Martin şöyle der: 'Önce komünistler için geldiler, komünist değildim, itiraz etmedim, sesimi çıkarmadım. Sonra demokratları içeri aldılar, sesimi çıkarmadım, sosyal demokrat değildim. Sendikacılar için geldiler, sendikacı değildim dedim, sustum. Yahudiler için geldiler, Yahudi olmadığım için itiraz etmedim. Benim için geldiklerinde ses çıkaracak kimse kalmamıştı.'
İşte şimdi buradan TÜSİAD'ın başkanları tutuklandığında sessiz kalan iş adamlarına sesleniyorum. Ne giydiğine karışılan, 13 yıl önce Gezi’ye gitti diye, tweet attı diye mahkemelere süründürülen sanatçılar varken susan sanatçılara sesleniyorum. Hakkı verilmeyen işçilerin, memurların, emeklilerin sendikaları; önce birazcık itiraz ediyormuş gibi yapıp sonra susanlara, meydanları doldurmak yerine iktidara teslim olanlara sesleniyorum. Bugün CHP'nin binalarına çökülürken sessiz kalanlara diyorum ki: Yarın sıra senin tapuna, senin binana geldiğinde bu günleri hatırlarsın ama iş işten geçmiş olur. Ve hepinize sesleniyorum: Kurtuluş yok tek başına. Ya hep beraber kurtuluş, ya hiç kimseye kurtuluş yok.
Bu anlamda bugün DEM Parti'nin eş genel başkanları geldi. Buraya gelmeden önce İYİ Parti'nin Genel Başkanı Müsavat Bey ziyaret etmişti. Zafer Partisi pazar günü sabahleyin ziyarette bulunmak istiyor. Saadet Partisi, DEVA Partisi, Gelecek Partisi genel başkanları ayrı ayrı aradılar, mesajlar yayınladılar. Demokratların birlikte direnmesi, muhalefetin güçlü bir cephe halinde karşı çıkması Türkiye'nin tek umududur. Ya demokrasiyi kurtaracağız, geleceğimizi kurtaracağız, gençlerimizi kurtaracağız ya da Erdoğan'ın koltuk hevesi için bu memleketin batmasına, yoksullaşmasına, Amerikan-İsrail planlarıyla ele geçirilmesine seyirci kalmış olacağız. Bunun için şunu söylemek isterim ki kimse umutsuzluğa kapılmasın. Enerjimiz yüksek, inancımız tam. Ekrem Başkan'ın dediği gibi gençliğimiz var. Baş eğmeyeceğiz, mücadele edeceğiz.
Herkese düşen bir tek şey var. Bugün olduğu gibi, dün Kadıköy’de olduğu gibi, Maltepe’de olduğu gibi çağrıldığınız yere gelin. Kalabalıkları toplayalım. Ahlaki üstünlük bizdedir. Psikolojik üstünlük bizdedir. Çoğunluk enerjisi bizdedir. Hep birlikte, 100 yıl sonra bir kez daha kurtulacağız. Bir kez daha Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün partisini bütün demokratlarla birlikte iktidar yapacağız. Hepinizi sevgiyle selamlıyorum. Sağ olun, var olun."