Cumhriyet Halk Partisi (CHP) TBMM'de grup toplantısını gerçekleştiriyor
Genel Başkan Özgür Özel, kürsüde konuşuyor
Gündeme ilişkin önemli açıklamalar yapması beklenen Özel'in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
Özel'in açıklamaları şöyle:
Pazar günü 6 Şubat'tı ve depremin 1000. günüydü. 1000 gündür adalet bekleyen aileler, geçim, barınma mücadelesi veren yurttaşlar, sesini duyurmaya çalışan mağdur depremzedeler var.
Deprem bölgesine yapılan her hizmet kıymetli. Ben ilk dakikalarında duyar duymaz bölgeye hareket etmiş, grubumuzla birlikte, o günkü grubumuzla birlikte hepsini bir kez daha minnetle anmak isterim.
Aramızda olmayan, şu an milletvekili olmayan arkadaşlarımızı da. 35 gün aralıksız olarak orada kalmış birisi olarak orada hangi parti olursa olsun belediyelerin gidip orada bir çorba dağıtanını da çok kıymetli görmüşüzdür.
"ÜÇÜNCÜ YILDA VERDİKLERİN SÖZÜN YÜZDE 46'SINDALAR"
Bu ülkenin tüm kurumları orada bir şeyler yapmak için seferber oldular. Çok önemli emekler verildi. Bunların hiçbirini değersizleştirmek kimsenin hakkı da değil, haddi de değil. Ama bir yandan da deprem olduğu günün hemen 3 gün sonrasında efendim bu felaket asrın felaketidir.
Bunun altından kalkmak için devleti bilenlerin yönetmesi lazım. Şartlar kötüdür ama biz buradaki evleri bir yıl içinde yapacağız. Bir yıl sonra herkes evine girmiş olacak diye bir devlet sözü verildi.
Devletin başında bulunan Cumhurbaşkanı tarafından, AK Parti'nin genel başkanı tarafından, Sayın Erdoğan tarafından bu söz verildi. Ve insanlar aslında bütün imkansızlıklar ortadayken bu söze inanmak istediler, inandılar. Belki seçim tercihlerini değiştirdiler ve o söylenen bir yıl geldi.
Sözü veren tüm yetkisiyle işin başındaydı ama bir yıl bittiğinde 18.000 konut 650.000 konut teslim edeceğiz bir yılda demişti. 18.000 konut teslim edildi. Sözlerin 2.7'si tutulmuştu bir yıl sonunda.
Şimdi 1000. gündeyiz. 3. yıl geliyor ve şu anda 300.000'e yakın konutu teslim etmekle övünüyorlar. Verdikleri sözün yüzde 46'sıdır.
Sonra efendim biz sözü revize ettik. Biz şöyle dedik, böyle dedik. Sözümüzü 3. yıl dolunca belki biraz geçince tutacağız.
Bir kere siz söz tutmuyorsunuz. Siz 1. yılın sonunda çadırda, konteynerda kimse kalmayacak demiştiniz. Hatay'da bugün daha söz verilenlerin yüzde 34'ü teslim edilebildi örneğin.
Bugün yüz binlerce depremzede hala konteynerda ya da gurbette başkalarının yanında yaşamak zorunda kalıyor. Teslim edilen sorunlar konutlarda altyapı sorunları şikayetler bitmiyor. Okullar, sağlık merkezleri halen daha konteynerlarda hizmet veriyor.
Ülkede ekonomik kriz var. Deprem bölgesinde çok daha ağır şekilde de hissediliyor. İşletmelerin halen daha yarısı faal değil.
"DEPREMZEDELER 1000 GÜNDÜR ADALET ARIYOR"
Ama bir yandan borçlar için mücbir sebep süresi 30 Kasım'da dolacak. Esnaf daha dükkanını açmadan vergi dairesine çağırılacak, eski borçları ile ilgili. Diğer yandan rezerv alan mağduriyetleri, rahatsızlıkları, şüpheleri halen daha ortada duruyor.
Depremzedeler 1000 gündür adalet arıyorlar. Yıllardır sonuçlanmayan davalar, oyalama taktikleri, yurt dışına kaçanlara kırmızı bülten çıkartmanın maliyetleri, diğer taraftan kamu görevlilerine verilmeyen yargılanma izinleri yakınlarını kaybetmiş, bütün ailesini kaybetmiş, acılı depremzedelerin bir kez daha yüreklerini yakmaya devam ediyor. Bölge milletvekillerimizle, tüm milletvekillerimizle, belediyelerimizle hep orada olduk.
Hatay depreminin ertesinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi Hatay'la ilişkilendirildi. Oradaydılar. Sayın Ekrem İmamoğlu inanılmaz bir mücadele verdi. Sayın Mansur Yavaş Kahramanmaraş'a Ayaş'a sahip çıkar gibi sahip çıktı.
Ve bütün belediye başkanlarımız teker teker saymayacağım. Ama her birisi elini deprem bölgesinden hiç çekmediler. Bunun yanında şu anda da halen daha yapılacak çok iş var. Biz davaları da takip etmeye, adaletsiz kararların yeniden yargılanması için gelecekte üzerimize düşen sorumluluğu almaya ve depremzedelerin hiçbir sorununu ortada bırakmamaya gayret edeceğiz.
"SINDIRGILILARA SAHİP ÇIKIYORUZ"
Ben bütün bölgedeki hem Cumhuriyet Halk Partisi örgütümüze, hem oraya koşan tüm belediyelerimize, tüm örgütümüze, hem de bölgeye katkı sağlayan hangisi siyasi görüşleri olursa olsun oraya emek veren herkese bir kez daha teşekkür ediyorum. 6 Şubat depreminde kaybettiklerimizi de bir kez daha rahmetle anıyorum. Aramızda Sındırgı Belediye Başkanımız sevgili Serkan Sak var.
Bir kez daha onun şahsında Sındırgı'ya ve civarına geçmiş olsun demek isteriz. 10 Ağustos'ta 6.1 şiddetinde en büyüğü olmak üzere 12.000 deprem yaşandı. Daha dün 4.9'luk deprem yaşandı. Sındırgı'da 4.9'luk deprem oldu. Kilometrelerce uzakta İstanbul'da hepimizin yakınları, hepimiz endişeye sevk olduk.
Oysa Sındırgı 12.000 depremle sallandı ilk günden bugüne kadar. Başkanımız bir taleple Ankara'da. Biz bu talebin sonuna kadar arkasındayız. Grubumuz bunu hem bu hafta meclis gündemine taşıyacak hem gerekli kanun teklifleri hazırlandı. üzerinde diğer gruplarla mutabakat aranacak. Sındırgı'nın Afet Bölgesi ilan edilmesi isteniyor.
Zararların karşılanması için, yapı denetleni denetimlerinin acilen yapılması için ve Sındırgı'ya gerçekten devletin şevkatli elinin ulaşması için. Biz de Serkan Sak Başkan'ın ve Sındırgı'daki tüm Sındırgılıların bu talebine sahip çıkıyoruz. Kendisine sonuna kadar destek veriyoruz.
Malum Gebze'de bir şehircilik skandalı yaşanıyor. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi'nin başlattığı, sonra Ulaştırma Bakanlığı'na devredilen bir metro inşaatı var ve bu metro inşaatında 7 katlı kendisi sağlam olan bir bina maalesef yıkıldı, devrildi ve dört yurttaşımızı kaybettik orada.
Sonrasında 21 bina, 28 iş yeri tahliye edildi. Ve ardından daha olay sıcakken erken iletişim iyidir diyerek Ulaştırma Bakanlığı hemen konunun bizimle ilgisi yok dedi, çıktı kenara.
Oysa geçen sene Temmuz ayında Makine Mühendisleri Odası'nın sorularla güçlendirdiği bir raporu çıktı ortaya. Diyor ki burada metro yapıyorsunuz, zemin zayıf. Bu inşaat bu apartmanların altındaki zeminde kayma yaratabilir.
Çalıştınız mı, baktınız mı, evleri boşaltmayı düşünüyor musunuz? Kaç taneye boşalttınız? Burada kentsel dönüşüm düşünmüyor musunuz?
Hiç kimse kıymet vermemiş ona. İlk önce bina çökünce o binaya özel bir şeydir, bizle ilgisi yok metromuzla dediler.
Ama şimdi anlaşılıyor ki bütün bir mahalle o metro inşaatı yapılırken doğru tedbirler alınmadığı, doğru özen gösterilmediği için büyük bir felaketin kenarından dönmüş.
Ama tabii nasıl bir felaket yaşandığında tek amaçları...
Eğer örneğin düşünün Kocaeli Büyükşehir Belediyesi CHP'nin olsaydı. Metro inşaatını da o zaman Ulaştırma Bakanlığı üstlenmez tabii. Kendi imkanlarıyla Kocaeli Büyükşehir Belediyesi yapıyor olsaydı. Bu çöküş olmuş olsaydı, sabah 6'sında hangi Cumhuriyet Halk Partili belediye başkanının, belediye meclis üyelerinin, bürokratların sabah kapılarını kırarak girip alacaklardı?
Şimdi haberi duyar duymaz 6 dakika içinde bakanlığımızla ilgisi yoktur diye yalan açıklama yapıyorlar. Biz hem orada ölen dört vatandaşımızın adalet sağlansın isteyen ailelerinin sonuna kadar yanında olacağız.
Ama bu çiftli, ikili hukuk sistemini Kartalkaya'da yangın oluyor. Hepimizin içi yanıyor. Sabahın 9'unda bana il başkanım, milletvekilim, belediye başkanım 55'in üzerinde şu ana kadar yitirdiğimiz canımız var diye bilgi veriyorlar.
O gün birisi Ankara İl Kongresi yapacak Sayın Erdoğan. Partisine katılan bir milletvekiline rozet takacak. O ana kadar rakamı 5'te tutuyorlar.
"NAL GİBİ YAZIYOR TURİZM BAKANLIĞI'NA RUHSATLIDIR"
Rozet takılıyor, tören yapılıyor, alkış kıyamet bitiyor, yüzler gülüyor, dönüyorlar ve sonra açıklama geliyor. Vefat sayısı 60'a ulaştı diye.
Böyle bir ülkede yaşıyoruz ve orada o yanan Kartalkaya'da yanan otelin kapısında nal gibi yazıyor. Turizm Bakanlığı ruhsatlıdır. Burayı denetlemeye Turizm Bakanlığı yetkilidir diye.
Turizm Bakanı, bakan yardımcısı, altındaki dünya kadar bürokrat bilir kişi raporuna göre birinci dereceden suçlu o bilir kişi raporunu teslim almıyorlar Ankara'dan gelen telefonla. Bilir kişi raporuna korsan diyorlar. Esas bizati kendisi korsan başka bir heyet oluşturuyorlar ve almadıkları rapora diyorlar ki buradan bakanlığı çıkar yerine Bolu Belediyesi yaz.
Bilirkişi diyor ki ya nasıl yazalım? Belediye sınırları dışında yaz sen. Yazmayıp imzaladıkları raporu teslim almıyorlar. O raporu defalarca burada konuştuk. İkincide belediyeyi de dahil ediyorlar. Belediyenin eri vicdani sorumluluk denerek ağırlaştırılmış müebbet hapis aldı.
Çünkü o otele gitmişsin eksiklikleri görmüşsün. Sonra başvuruyu çekmişler. Bunu gidip bildirmemişsin diye itfaiye eri ağırlaştırılmış müebbet alıyor. Turizm Bakanlığı önce sorumluların yargılanmaması için soruşturma izni vermiyor. Danıştay'a gidip Danıştay'dan bozduruluyor, soruşturma izni alınıyor. Ama onlar daha soruşturmaya dahil edilmedi. Tek soru sorulmadı. Olayın sıcaklığında bir kısım sanık açısından aileleri tatmin edecek mahkeme kararı veriliyor. Ama esas sorumlular.
"TURİZM BAKANI YÜCE DİVAN'DA YARGILANACAK"
Turizm Bakanı'nın kendisi zaten onun için burada inşallah milletimiz yeteri kadar milletvekilini verip gelecek dönem onun yüce divanda yargılanmasını sağladığımızda adalet onun üzerinden bir kez daha tecelli edecek.
Turizm Bakan Yardımcısı alttaki üst düzey sorumlular esas o meselenin sorumlularının hiçbirisini yargılatmıyorlar, yargılamıyorlar, zamana bırakıyorlar. Ve olacağını söyleyeyim Soma Kartalkaya gibi bir ayda, bir buçuk ayda yargılama yapılsaydı Soma'da 300'er tane ağırlaştırılmış müebbet ya da müebbet çıkardı. Yaydılar 5 buçuk yıla kişi başına 5 gün yattılar. 5 gün öldürdükleri kişi başına 5 gün yattılar. O yüzden şimdi de adalet Turizm Bakanı'nın koruduklarını, kayırdıklarını, sakladıklarını zamana yayarak böyle bir akıbete getirecekler. Ama buradan size söylüyorum. And olsun ki and olsun ki ne bu Turizm Bakanı'nın, ne o yetkililerin, ne Soma'yı yakanların ne Ermenek'teki sorumluların Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında yakasını bırakmayacağız. Yeniden yargılanacaklar. Yeniden yargılanacaklar.
"GALATA KULESİNE ÇÖKECEKLER"
Millet krizden, adaletsizlikten perişan durumda ama Adalet ve Kalkınma Partisi'nin derdi bu hafta bu yüce çatı altında Vakıflar Kanunu, Vakıflar Kanunu. Ne yapacak Vakıflar Kanunu'yla?
Şöyle bir şey yapacak Vakıflar Kanunu'yla. Eğer bir binada geçmişte olup şimdi yöneticileri olmayan, dolayısıyla vakıflar tarafından yönetilen bir vakfın bir binada bir çivisi varsa o bina Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne geçecek.
Ve bundan sonra orada kalacak. O burayı kiralarsa da artık ihaleye mihaleye ihtiyaç duymayacak. Kiralama yetkisi ihale süreçleri devre dışı bırakılarak yapılacak.
Baktığınızda bir anlam veremiyorsunuz. Ne yapmaya çalışıyor bunlar diye. Bakın ne yapmaya çalıştıklarını söyleyeyim. Bu kanuna göre Galata Kulesi'ni Cenevizlilere vermeleri lazım da. Cenevizliler Galata Kulesi'ni yapmış. Galata Kulesi 1453'ten sonra Osmanlı'ya geçmiş. Galata Kulesi o günden bugüne kadar yanmış, çatısı yıkılmış, yapılmış.
1960'ta en son hali verilmiş ama İstanbul'un gözbebeği bir yer. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ndeydi. İBB AK Parti'deyken yıllarca İstanbul Büyükşehir'deydi. Giren her turistten alınan yerli yabancı turistten giriş ücretleri İBB'ye kalıyordu. İBB de onunla hizmet yapıyor. Ta ne zamana kadar?
2019'da Ekrem İmamoğlu İstanbul Büyükşehir'i kazanana kadar. 2020'de gittiler. Galata Kulesi'ne çöktüler ve İBB'den aldılar. O gün bugün yargı süreci sürüyor.
Yargı sürecinin tamamı İstanbul Büyükşehir haklı görüyor. Kararlar çıktı, onandı durdu. An meselesi Galata Kulesi tekrar İstanbulluların olacak. Turizm Bakanlığı çöktü ya oraya.
"VALLAHİ CENEVİZLİLERDEN ALMAK DAHA KOLAYDI"
Oradan gelen gelirle İstanbul'a hizmet yapılacak. Yere Batan Sarnıcı ne haldeydi? İBB ne hale getirdi gördünüz. Ziyaretçi sayısı nasıl onlarca kat patladı gördünüz. Oraya giren ziyaretçilerden alınan paralar var. Ama yere Batan Sarnıcı'nda da bir vakfın çivisi var. Orayı da Kültür Bakanlığı'na alacak.
Amaç hani vergi borçlarını, SGK'yı faiziyle bir seferde belediyelerden alıp belediyeler maaş dağıtamaz, çöp toplayamaz hale gelsin de CHP belediyeciliği gözden düşsün.
Aman millet yerel seçimde verdiği oy verdiği CHP'ye genelde de destek vermesin ucuzluğu var ya o kolaycılık var ya, o edepsizliğin kanun metnine dönüşmüş halini görüşüyor meclis. Galata Kulesi'ne çökmek için...
Vallahi Cenevizlilerden kurtarmak daha kolay olmuştu AK Parti'den kurtarmakta. Vallahi Fatih Sultan Mehmet Fatih Sultan Mehmet Manisa'dan çıktı yola, Edirne'ye vardı paytahtta. Döktürdü kocaman topları, yaptı hesapları, yürüttü gemileri, aldı İstanbul'u senin hakkındır dediler. Senin hakkındır.
İstanbul'u aldıysan Galata Kulesi senin hakkındır. İstanbulluları Cenevizlilerden almaktan AK Parti'den almanın daha zor olduğu bir süreci bu ülkeye yaşatıyorlar ya bu hukuksuzluğu. Bunu ne mahkeme çözer, ne kanun çözer. Gideceğiz anayasamak. Bunu çözerse millet çözer. Millete emanet ediyoruz. Galata Kulesini millete emanet ediyoruz.
Diğer bir yandan da vakıf konuştuğu mu çok güzel konuşuyorlar. Mesela nedir? Osmanlı bir vakıf medeniyetidir. Vakfiye geleneği vardır. Doğru. Ama sen şu kadar nasibini almış mısın o namuslu yönetim anlayışından. Mülkiyeti kamusal faydaya yönlendiren bir denge mekanizmasıdır. Doğru. Kamunun mu faydasını düşünüyorsun, partinin mi faydasını düşünüyorsun? Aha Vakıf deyince İstanbul Büyükşehir'e 2019'da aldık ya. 2018'i tam yıl bunlar yaptı. Biz Martta aldık. 2018 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin vakıflara verdiği paralar.
Başta bir TÜRGEV, Türkiye Gençlik ve Eğitime Hazır. 2 ENSAR 3, Tügva, 4 Önder İmam Hatipliler Derneği, 5 İlim Yayma diye gidiyor. Vakıflara Bu arada Önder İmam Hatipliler Derneği'nin başkanı İmam Hatiplilerle ilgili bir konuşmamızdan sonra çok nazik bir telefon açtı. Onun da hakkını teslim edeyim. Bu kadar parayı ödemişler. Yandaş vakıflarına istisnası Yeni parayla 847 milyon. Dolar 4 lira 8 kuruşken, 80 kuruşken Şimdi dolar 42 lira. Yani şimdi ellerinde olsa 8 milyar lirasını İstanbul'un bu vakıflara verecekler. Bu Tügva her yerden alıyor. Türgev her yerden alıyor. Son günlerde neler yaptıkları ortaya çıkıyor. Neler yaptığını anlatanların internet hesapları kapatılıyor. Büyük bir suça bulaşmışlık, büyük bir acayip işler var işin içinde. Hepsi birden görülecek.
Ama bunların vakıftan anladığı bu. Sen İstanbul'u bana hizmet etsin diye birine veriyorsun. O oranın bütün imkanlarını alıp başında birinin başında bir oğlu, birinin başında bir oğlu, birinin başında bir kızı, birinin başında bir damat, birinin başında öbür damat. Onlara veriyor bu paraları. İstanbullunun bana hizmet edilsin diye verdiği oyla seçtiğimiz Silivri'ye atan İstanbullunun hizmeti için olan paraları yandaş vakıflara dağıtan bir anlayışın artık bu vakitten sonra İstanbul'a da Türkiye'ye de gölge etmeme vakti gelmiştir artık.
"O TREN YOLUNA DEVAM EDECEK"
Bunları Cumhuriyet AK Partililere anlatmıyorum. Bunları son seçimde bize oy verenlere değil vermeyenlere anlatıyorum. Onların vicdanını havale ediyorum. Seçimi kazanıyorsun. Mazbatayı iptal ediyor. Bir daha kazanıyorsun. Bin türlü kötülük icat ediyor. Bir daha kazanıyorsun diplomanı iptal ediyor.
Bir daha kazanıyorsun hapisler icat ediyor. Bir daha kazanıyorsun yolsuz diyor, hırsız diyor, terörist diyor, hızını alamıyor casus diyor.
Ya bunu bunu yapan birisinin demokrasiden bahsetmesi, sandıktan bahsetmesi, milli iradeden bahsetmesi mümkün mü? Bugüne kadar bugüne kadar Demokrasi trenine bindik işimize geldi indik diyor. Bindiği trenin Lokomotifi, bindiği trenin raylarını döşeyen kişi benim partimin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'tür. O trenden o trenden ineceksin sen. Ama o tren yoluna devam edecek. Yoluna sonuna kadar devam edecek.
"KİMSİN SEN"
Kimsin sen? Sen karşısında dururken sana rağmen döşendi o raylar. O rayları döşeyeni senin çok sevdiklerin idama mahkum ettiler Kurtuluş Savaşı'na girişmesin diye. Kimsin sen?
Bu kürsüden bu kürsüden geçen sene 18 Şubat günü bir darbe mekaniği işliyor demiştim. Bir darbe mekaniği işliyor. Ve Türkiye'nin normalde darbeler bütün dünyada bugüne kadar bilindiği kadarıyla birileri tarafından iktidara yapılır. Muhalefete de döner bakarlar sen bu işin bir yerinde var mısın diye. Allah'a şükür Cumhuriyet Halk Partisi 15 Temmuz darbesinde de bundan önceki herhangi bir darbede de o demokrasi treninden inmediğiyle övünür.
15 Temmuz'da bize her türlü kötülüğü yapana darbe yaptılar. Dedik ki seçim dışında bir göreve talip olmayız. Seçilmiş parlamentonun demokrasinin arkasındayız, darbecilerin karşısındayız.
Ama şimdi yepyeni bir darbe modeliyle karşı karşıyayız. Mevcut iktidarın geleceğin iktidarına yaptığı darbe. Halefin selefe yaptığı darbe. Selefin halefe yaptığı darbe. Selefi meraklılığında olanların yapmış oldukları geleceğe yönelik bir darbe.
Ülkenin Cumhurbaşkanının bir sonraki Cumhurbaşkanına yaptığı darbe. Onun hazırlığındalar diye burada söylemiştim. Sonra 19 Mart'ı yaşadık. Ama esas mesele Esenyurt Belediyesi'ne 30 Ekim günü önce gözaltı yapılıp belediye başkanımız, sonra tutuklanıp belediyeye kayyum atanmasıyla başladı ve o günden bugüne o darbe süreci devam ediyor.
Nihayet Eylül ayı başında dedikleri iddianame yeni çıktı. Bir günde çöp oldu. 1 buçuk kanal arkasında durmaya biraz çalıştı. Okundukça perişan oldular. Bu muymuş dendi. Öyle miymiş dendi. Şimdi işte bekliyoruz.
"CASUSLUK İCAT EDİP YEDEK TUTUKLAMA YAPTILAR"
Şimdi işte bekliyoruz. Yarın ne olacak. Ama şu var. 704 yıl bir suç örgütü lideri var. Aziz İhsan Aktaş. Ben söylemiyorum. Savcı söylüyor. Suç örgütü lideri diyor. Örgütü bu gördü diyor. Şunu yaptı, bunu yaptı diyor. Sonra geldi bize itiraf yaptı diyor. Önüne gelene bir şey söyledi diyor.
"AZİZ İHSAN AKTAŞ'IN KAÇTIĞI SÖYLENİYOR"
704 yılda hapsini istiyor ama serbest geziyor. Ortalıkta dolaşıyor. Dolaşıyor, dolaşmıyor bilinmiyor. Bugünlerde kaçtığı da söyleniyor. Gören görürse bilen olursa söylenir.
Ama onun 704 yılla yargılanan adam içeride, onun iftirasıyla 4 yılla yargılanan belediye başkanlarımız hapiste. 704 yılla yargılanan geziyor.
4 yılla yargılanan cezaevinde yatıyor. 6 aydır, 8 aydır, 10 aydır. O 4 yıldan yargılanan 4 yıllık cezayı alsa yattığı süre neredeyse alacağı cezaya denk geliyor. Cezanın yatarı o kadar zaten. Böyle bir hukuksuzlukla karşı karşıyayız.
Korkunç bir süreçle karşı karşıyayız. O yüzden, o yüzden meseleyi şöyle kısaca özetlemek isterim. Yani tuttular biraz önce söyledim. Hırsız dediler, yolsuz dediler, terörist dediler. Onu dediler, bunu dediler. Baktılar olmuyor.
İddianame yarın inşallah tescil zaptıyla bütün arkadaşlarımız tutuksuz yargılanmaya başlar. Beklentimiz o yöndedir. Hukukun gereği, adaletin gereği, vicdanın gereği odur. 704 yılla yargılanan suç örgütü lideri gezerken 4 yılla yargılananı içeride tutamazsın. Herhangi bir suçladığın kişiyi içeride tutamazsın. Çünkü bu kadar iftira üzerinden yürüyemezsin.
Ama bir yandan da İBB dosyası gelecek. Diyorlar ki, kendileri diyorlar. Ben öyle bir kıyası kendim asla yapmayı doğru bulmam. Ama kendi yandaşları diyor ki güçlü olan Beşiktaşlı tutmadı, Aziz İhsan Aktaş'ı tutmadı. İBB çıkınca nasıl savunulacak bu?
Namuslu bir hakime denk gelirse ki gayri ekseriyeti namuslu. Umarız bu çetenin etkisinde korkusunda olan birine denk gelmez. E tutuksuz yargılanır bunlar diyor. Bundan panik oldular. Bir casusluk icat edip yedek bir davadan tutuklama yaptı.
İBB dosyasına güvenemedikleri için. Orada ortaya bir tek kanıt koyamadıkları için. Şimdi bu casusluk meselesine kısaca bir bakmak lazım.
Şöyle özetlemek isterim. Çok çarpıcı çünkü. Hüseyin Gün denen kişi İngiltere, İsrail ve ABD'ye casusluk yaptığını itiraf eden casusluk yaptım diyen ve son evrede itirafçı olup İmamoğlu'nunla birlikte çalıştım diye iftira atan birisi.
Annem sizinle fotoğraf çektirmek istiyor diye gelip yaşlı manevi annesini sonradan şüpheli bir ölümle rahmetli olmuş hanımefendi.
"HAKAN FİDAN ÇALDIRDI"
Ekrem Başkanla fotoğraf çektirmek dışında bir teması yok. Bu iktidar döneminde Milli İstihbarat Teşkilatı dahil 86 milyon kişinin çalınan bütün verileri Ankara 23, 28, 33. Ağır cezalarda 27. İdare Mahkemesindeki açık dosyalarda 8 Bakanlık ve bağlı kuruluşlarının hepimizin TC'sinden kullandığımız ilaca, yaptırdığımız tahlile, aldığımız maaşa her şeyimizin bütün bilgileri çaldırılmış durumda. Hakan Fidan çaldırdı. Yeni yeni yargılanma imkanı var. O biraz üstünü örtmeye çalıştı. Bu veriler çalındı ve duruyor. Bu Hüseyin Güne soruyorlar.
Bu İBB verilerini kendi ifadesinde açıkça okuduk diyor ki 2018 yılında İBB verilerinin Dark web'te satılmaya başlandığını söylüyor. Ekrem Başkandan önce. Parasını verirsen bu verilerin hepsi orada duruyor. Yani Ekrem Başkan alsa buna verse bu satmaya götürse hadi lan diyecekler. Satılmışı var bunun. Elimizde var. Bu para yetmez. Sen parayı ver ben sana halasını vereyim diyecekler. Bu veriler öyle veriler. Bu iftiracı AK Parti'nin referansıyla Emniyete, Emniyet Genel Müdürlüğüne sunum yapmış. AK Parti'yi yollamış.
Bu iftiracı geçmişte İngiltere'de Lordlar Kamarasında AK Partili bakanlarla, milletvekilleriyle birlikte Türkiye adına sunum yapmış. Ekrem Başkan 17 Nisan 2019'da gelmiş. 18 Nisan günü şunu yapmış. Şu verileri bir yedekleyin, başı gözü sağken. Hani sonradan 34-35 tane yolsuzluk dosyası çıkacak. Onlara Süleyman Soylu el koyacak. Örtbas edecek. Şimdiki İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı da bu dosyaların hiçbiriyle ilgilenmeyecek ya.
O AK Parti dönemindeki bu pis işlerin kayıtları için demiş ki hani o gün giriyor ya kamera peşinde yemekte ne var diyor. Normal yemek bu ama size antrikot deyince olmaz öyle diyor. Bundan sonra herkese tek yemek. O gün bilgi işlemde diyor ki şu verileri bir yedekleyin. AK Partili Bilgi İşlemci Bilgi İşlem Daire Başkanı tak telefon açıyor AK Parti'ye. Bu diyor verileri istiyor. Verme diyorlar. Bölge İdare Mahkemesinden pat diye karar çıkarıyorlar.
"AYIPTIR SÖYLEMESİ..."
İdare Mahkemesinden karar çıkarıyorlar. Verdiği sözlü sonra kabul etmeyince yazılı talimatın durdurulması için. Süleyman Soylu açıklama yapıyor övünerek. Her ne kadar istediyse de mahkeme kararı ve etkin müdahalemizden sonra geri adım atmıştır. Verileri kopyalayamamıştır. Bu yüzden soruşturulmasına gerek yoktur. Nal gibi yazısı var dosyamızda. Diğer taraftan diyorlar ki 10 Haziran'da Necati Özkan'la bu kişi görüştü. Verileri aldılar. Kopyalanmayan verileri alacaklar. 10 Haziran günü İstanbul Büyükşehir Belediyesini Ekrem İmamoğlu yönetmiyor arkadaşlar. Bugünkü İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya yönetiyor. Çünkü 6 Mayıs günü mazbatamızı iptal edip seçimlerin yenilenmesine karar verip İstanbul Valisi Ali Yerlikarayı İBB'nin başına oturttu bunlar. 10 Haziran günü İBB'de biz yokuz. Kayyım var. Seçim var. Biz meydanlardayız. Millete derdimizi anlatıyoruz. 13.000 olan farkı ayıptır söylemesi 806.000'e çıkarmakla meşgulüz o sırada.
Utanmazlığın dik halası olduğu için okumak isterim. Bize birlikte casusluk yaptığınız dedikleri Hüseyin Gün'ün casusluğu birlikte yaptığını söyledikleri İngiliz Christopher Paul Macgrat. 2024 Aralık geçen sene aralıkta 10 ay önce Çevre Bakanlığından lisans yönetimi ihalesi almış. 2025 Haziran bundan 3 ay önce 4 ay önce bu Haziran Ekrem Başkan hapisteyken bu adam Sanayi Bakanlığından siber istihbarat ihalesi almış arkadaşlar.
Siber istihbarat ihalesi almış. Ekrem Başkan hapisteyken devlet Ekrem başkanlığın birlikte ajanlık yaptığını iddia ettikleri şirkete siber güvenlik ihalesi veriyor. Şimdi bakın normalde notları böyle önemli gördüğüm yerleri fosforluyorum. Unutmayayım diye.
ÖZEL KOZMİK ODA DOSYASINI AÇIP SORDU! "KİM CASUS"
Böyle bir sayfa aslında yoktu. Bembeyaz. Ama konuşmamızın özel bir köşesindeyiz. Buraya yazdım. Köşenin adı hak ettiğimizi duyarsak hak ettiğinizi duyarsınız köşesi. Geçen hafta söyledim mi bunu? Hak etmediğimizi duyarsak hak ettiğinizi duyarsın köşemize hoş geldiniz.
Casusluk nedir? Yıl 2009. O zaman Hoca Efendi sonra CIA beslemesi dedikleri FETÖ'nün savcısı Mustafa Bilgili Genelkurmay Ankara seferberlik Bölge Başkanlığının Kozmik Odasına girmek ister. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ Kozmik Odaya girilmesine izin veremeyeceğini durumu Başbakan Erdoğan'a anlatacağını ileteceğini söyler. Erdoğan'la görüşmeye gider. Görüşmenin ardından Kozmik Odaya girilmesine izin vermek zorunda kalır. C
Cumhuriyet tarihinin gördüğü en büyük casusluk faaliyetidir. Türkiye Cumhuriyeti'nin Kozmik Odası Türkiye Cumhuriyeti Türk Silahlı Kuvvetlerinin namahrem Odası artık FETÖ'cüler eliyle Amerikan istihbaratındadır.
Şimdi Kozmik Odaya giren savcı Mustafa Bilgili mi casus yoksa onun önünü açan Recep Tayyip Erdoğan mı casus? Kararı millet versin. Yıl 2011 seçimlerin hemen öncesi Danıştay'a 50 Yargıtay'a 108 yeni üye atanacak.
CIA talimatlı Fethullah Gülen Çetesi Amerika'dan hard disk içinde listeyi gönderir. O isimlerin atanmasını isterler. Danıştay'a 50'de 50 Yargıtay'a 108'de 107 Gülen'in listesinden atama yapılır.
Şimdi Fethullah Gülen mi casus, ne istedilerse verdik diyen Recep Tayyip Erdoğan mı casus?
Ya da İlker Başbu terörist irtirasıyla tutuklayan, tutuklatan Zekeriya Öz mü casus? Onun altına zırhlı arabasını yollayan Recep Tayyip Erdoğan mı casus?
15 Temmuz darbesini yapan rütbeli askerleri o göreve atayan Genelkurmay Personel Daire Başkanı İlhan Talu bizzat FETÖ'cü çıktı. Şimdi onu o makama atayan Hulusi Akar mı casus? Hulusi Akar'ı bakan yapan Recep Tayyip Erdoğan mı casus?
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir kez Başbakan Odası Böcekle dinlendi. Yıl 2013. İki yıl aradılar bulamadılar. Dinlemeyi yapan bugünün Milli Savunma Bakanı Sayın Yaşar Güler'in yaveri FETÖ'cü Mehmet Akkurt'tu.
Şimdi yıllarca bugün Genelkurmay Başkanının Milli Savunma Bakanının yanındaki kişiyi FETÖ'cü olarak oraya koyan o cemaat mi casus? Yoksa o atamayı yapan Recep Tayyip Erdoğan mı casus?
Dönemin MİT Başkanı Hakan Fidan Basri Aktepe'yi Elektronik ve İstihbarat Daire Başkanı olarak atadı. Tüm telefon dinlemeleri, izlemeler, teknik takipler, istihbarat adına ne varsa Hakan Fidan Aktepe'yi bunun başına getirdi.
Bu FETÖ ajanı çıktı ve bu kritik koltuktan sonra bütün bilgileri CIA'e aktardığı ortaya çıktı. Şimdi Aktepe mi casus, onu buraya atayan Hakan Fidan mı casus? Hakan Fidan'ı MİT Başkanı yapan Erdoğan mı casus? Grup toplantımızın hak etmediğimizi duyarsak hak ettiğinizi duyarsınız ilişkin bu haftalık kısmı bu kadar.
Sayın Erdoğan'ı Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı AK Parti Genel Başkanı Erdoğan'ı haftaya bu köşeye yine bekleriz.
Bir de bir de haftanın sözlü sorusu. AK Parti sözlü soruyu kaldırdı ya Anayasada yok. Bizde var. Haftanın sözlü sorusunu soruyorum. Ekrem Başkanı yolsuzlukla, hırsızlıkla, rüşvetle itibarsızlaştırmaya çalışan, terörle irtibatlamaya çalışan ve Ekrem Başkan gibi bir milliyetçiyi, bir vatan severi casuslukla itham edip ikinci tutuklamasını yaptırtan kişiye şunu soruyorum. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısına soruyorum.
Hakimler Savcılar Kanunu'nun 2802 48. maddesinin son fıkrası şöyle. Hakim ve savcılar kanunlarda belirlenenden başka resmi ve özel hiçbir görev alamazlar, kazanç getirici faaliyette bulunamazlar. Kanun böyleyken İstanbul Cumhuriyet Başsavcısına soruyorum. Başsavcılık görevinin ve maaşının yanında başka bir gelir elde ettiniz mi resmi yoldan.
Sözlü sorular sözlü sorular süresi içinde yanıtlanır ve meclise gelip muhatabının yüzüne okunurdu. Tatmin olmazsa yeni soru sorardı. Yarın akşama kadar bu sözlü soruma cevap bekliyorum. Cevap gelmediği takdirde yarın akşamki mitingimizde bu sözlü sorumun cevabını verdikten sonra tüm basın yayın organlarına ilgili belgeleri yolluyorum.
Sözlü sorumum süresi yarın akşam bitiyor. Hadi bakalım.
Arkadaş 4 tane yolsuzluk. Adası belli, paftası belli, yapan belli. İmzayı atan belli. İhaleyi veren belli. Alan belli. Söylüyorum. Hadi tık yok. Bayrampaşa'da AK Parti İlçe yöneticisi diyor. Otopark AK Parti döneminde işletirken 2-3 ayda bir belediye Başkan Yardımcısı otopark parasını elden alırdı. Yatırmazdı, ileride borç çıkardı. Aynı kirayı iki kere olduk. O parayı yerdiler. Allah razı olsun. Sen yemiyorsun. Savcı gelsin sorsun. Bunu anlatırım diyor. Bu adamı çağırmıyor. Oraya kaçak büfe yapmış adam. Yapamazsın diyen belediye başkanımıza yık da göreyim demiş. Bizimki yıkmış. Partiden istifa etmiş, itirafçı olmuş, iftiracı olmuş. Geçen gün yapılan şaibelii seçimden sonra gitmiş Bayrampaşa'ya Belediye Başkan Yardımcısı olmuş.
Öbürü, öbürü bizim Bulgaristan Türkleri çok kıymet verdiğimiz insanlardan birini oraya koyalım denmiş. O insanlar hem oy vermiş hem gönüllerini bize vermiş. Gönüllerini bize basmışlar. Gönüllerine belediye başkanımızı basmışlar. Birileri gitmiş orada AK Parti o işlere şaibe karıştırmış.
Onların hepsinin günü vakti gelince teker teker her türden hesabı sorulacak. Ama Bayrampaşa Belediyesi el değiştirmiş, çıkmışlar utanmadan teşekkür konuşması yapıyorlar Bayrampaşa'ya teşekkür ediyorum.
Arsız adam. Bayrampaşa'ya teşekkür etsek biri varsa o Silivri'de yatan Hasan Mutlu, bir parti varsa Cumhuriyet Halk Partisi. Biz kazandık Bayrampaşa'yı. Sizi def ettiler oradan. Büyük bir haksızlığa büyük 1000 tane haksızlığa ellerindeki parti bayrağını hiç bırakmadan İstanbul'un bütün ilçelerinde mücadele eden ilçe başkanlarımızı ve İstanbul İl Başkanımızı ağırlıyoruz bugün.
Hepsini yürekten kutluyorum. Hepsini alınlarından öpüyorum. İyi ki varlar. Şimdi Türkiye'nin tüm sorunlarının çözümü demokratikleşmeden geçer diye hep söylüyoruz. Birileri terörüsüz Türkiye dediler.
Terörsüz Türkiye ama aynı zamanda demokratik Türkiye istiyoruz. Şimdi birileri Terörsüz Türkiye'yi şöyle yapalım. Demokrasi taleplerini bir yana bırakalım diye uğraşıyorlar.
Buna toplumsal bu sorunun demokratik zeminde çözülmesine önemli bir destek var ama bu işi yapmakta olanlara güven yok. Bir yandan Meclis Komisyonu bizim fikrimiz olan komisyonu çalıştırmaya, demokrasi için adımların atılmasına gayret ediyoruz.
Ama bir yandan da o komisyonu sadece dinleme komisyonuna çevirip işlevsizleştirmeye çalışanları da bir yandan izliyoruz. Memlekette Terörsüz Türkiye'ye yürünecek. Şu anda 13 belediyede kayyum var. Ardında 11 partinin imzasının olduğu kayyum uygulamalarına karşı kanun metni var, teklifi var. Erdoğan'ın bundan sonra kayyum istisna olacak kaide yaptığını kabul ediyor. İstisnaya dönecek ifadesi var. Orada durup duruyor. Diğer taraftan Kürtlerin belediye meclislerine girmesini suç sayan kent uzlaşısı aybının ortadan kaldırılmasına yönelik herhangi bir adım yok. Tutukluluk halleri devam ediyor. Bir taraftan Sayın Selahattin Demirtaş ve Sayın Figen Yüksekdağ'ın dahil siyasi tutukluların serbest kalıp demokratik siyasetin önünün açılması gerekir. 4 Kasım 2016 bugün 9. yılıdır. 9 ve 12 yaşındaki kızlarının yanından alınmış Selahattin Demirtaş götürülmüş. Şimdi bir kızı 18, bir kızı 21 yaşında. İki evlat hayatlarının en önemli 9 yılını babalarından mahrum geçirmişler
Her başvurudan sonra Anayasa Mahkemesi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi oraya bile gidip itiraz ettiler. O itirazları da reddedildi ve bugün Selahattin Demirtaş'la ilgili bir tahliye başvurusu yapıldı. Buna Sayın Devlet Bahçeli'nin hayırlı olacaktır tahliyesi demesi çok hayırlı bir demeç. Hayırlı şeye hayırlı söyleyelim. Ama 9 yıl önce 9 yıl önce tek başına karar vermesi gereken Türkiye'deki bütün hakimleri bir gece yarısı koordine edip de farklı farklı yerlerden siyasetçileri alıp da önceden hazırlanmış ta Edirne'deki ta Kocaeli'ndeki Gebze'deki cezaevlerine gönderen o mekanizmanın kurgulanması hayırlı mıymış Türkiye için?
"BU PARTİNİN DE KUSURA VAR"
Dün bunları yapmakla övünenler Selahattin Demirtaş'ı içeri atmakla övünenler, Figen Yüksekdağ'ı daha içeri atmakla övünenler, Osman Kavala'yı AİHM kararına rağmen içeride tutmakla övünenlere soruyorum.
Bugün hayırlısı bu diyorsanız dönüp de dönüp de bir özür borcunuz yok mu acaba? Açık söyleyeyim. Bizim de var. Her ne kadar o zaman 120 milletvekilinin yüzü ret oyu verse de her ne kadar o dönem bizler partide buna karşı bir mücadele vermiş olsak da Cumhuriyet Halk Partisi'nden 20-25 tane işte efendim referanduma gitmesin de geçecekse buradan geçsin diye kullanıla o oylarda bu partinin de kusuru var.
Partinin bugünkü genel başkanı olarak tarih önünde o günkü kusur için tüm Türkiye'den Türk milletinden özür diliyorum.
"DEMİRTAŞ'IN BU ERDEMLİ TUTUMUNA TEŞEKKÜR EDİYORUM"
Bugünkü genel başkan sıfatıyla. Şu kadarcık kusuru vardı partinin. Sonra kusurun yüzü 99'unun sahipleri şimdi bugün gelmişler şimdi bugün gelmişler sütten çıkmış ak kaşığa dönmüşler. O hayırlı olur, bu hayırlı olur. Yine karşısında halen daha Selahattin Demirtaş diyebiliyor ki sadece benim açımdan değil 86 milyonun kardeşlik hukuku açısından önemsiyorum bu kararı. Selahattin Demirtaş'ın bu erdemli, bu onurlu, bu sabırlı bu örnek olacak tutumu karşısında kendisine yürekten, yürekten bir teşekkür ediyorum. Yürekten. Herkesin yapacağı iş değil bu.
Bir de işin bu tarafına bakalım şimdi. O gün Selahattin Demirtaş'a terörist diyenler, elikkanlı diyenler, bilmem kaç kişinin ölümünden mesul diyenler neredeyse idamı getirelim, asalım diyecek olanlar bugün oralar hayırlı diyor. Doğru diyor. Bugün ne diyor?
Çünkü rejim şeytan değiştirdi arkadaşlar. Rejim şeytan değiştirdi. Bu rejim düşmanlık üzerine kurulu bir rejim olduğu için, kavga üzerine kurulu bir rejim olduğu için, korku üzerine kurulu bir rejim olduğu için güya kendinde olmayan ama devletin kuvvetini ele geçirdiği devlette haksız kullanarak ayakta kalan rejim olduğu için o gün rejime düşman lazımdı. Şeytan lazımdı. O gün rejimin şeytanı Selahattin Demirtaş'tı. Bugün rejime şeytan lazım.
Ekrem İmamoğlu. O gün bugün el uzattıkları, af diledikleri, övdükleri dün onların düşmanıydı. Partinin adı HDP'ydi, Demdi. HDP'yi kapatmayan Anayasa Mahkemesini kapatalım diyorlardı. Bugün orada başka bir yere geçtiler ama umudu anlatamayan, kardeşliği anlatamayan, kardeşlik hukukundan nasibini almamış olanlar bugün yeni düşman Cumhuriyet Halk Partisi'nin kendilerince yeni Şeytan Cumhuriyet Halk Partisi'nin düşmanlığıyla ayakta kalmaya çalışıyorlar. Ama burada ihmal ettikleri bir şey var. Bu millet dünü de gördü, bugünü de gördü.
O gün dediğinizi de duydu, bugün dediğinizi de duydu. Bu partinin dününü, bugününü, yarınını biliyor. Bu partinin samimiyetini, bu partinin seçim kazandığında senin gibi evinin önünde de hemen bir otobüs üstü bulup Bay Kemal diye dalga geçmelerini ata alan Üsküdar'ı geçti diye ikrarlarını ya da alayını da gördü.
Seçimi kazandığı akşam komşunuz AK Partiliyse üzmeyin onu, korna basmayın davul çalmayın diyenleri de gördü. O yüzden en kısa sürede en kısa sürede adaletin tecelli etmesini, tüm siyasi tutsakların serbest kalmasını bir kez daha talep ederken milletimize de şunu söylüyorum.
Bir ay sonra insan içine çıkamayacaklar diyenler Türkiye'nin her köşesinde meydanlarda o kentin en kalabalık mitingini yapıyor. Birbirinin gözüne bakamayacak diyenler milletin gözünün içine bakıyor ve haklılığını anlatıyor. Anketlerde casusluk suçlamasına inanmıyorum diyen %81 var. Bu ülkenin umudu o %81'de 86 milyonda. AK Parti'nin 23. yılı Erdoğan iktidara gelişlerini şanla şerefle 23 yıl diye tanımladı. 23 yılda ben bu gerçekten bu kadar övgü madalyasız olmaz. Ben hafta sonu maraton koştum bir madalya kazandım.
Sayın Erdoğan kıskanıyor böyle şeyleri. Keşke birlikte koşabilsek siyaset yumuşar, iyi olur falan diyor diye yumuşama yumuşama. Ama ben madalyasız bırakmam. Madalya törenini yapmamız lazım. 3.2 trilyon dolar vergi topladı. AK Parti 23 yılda kendinden önceki 79 yıllık Cumhuriyet döneminin topladığı verginin 6 katı dolar bazında. Dolar bazında 79 yılda toplanan vergiyi 6 katını 23 yılda toplamışlar. Toplanan o devasa vergi 3.2 trilyon özelleştirmeden de 6 63.4 milyar dolar kazanmışlar ve bunların sonunda 23 yılın sonunda şanla şerefle birinciciyiz. Yoksullukta Avrupa birinciliği madalyası. Sayın Erdoğan'a takıyorum. Sayın Erdoğan'a takıyorum.
Yoksullukta Avrupa birincisi madalyası. İşsizlikte Avrupa birinciliği madalyası. Gelir adaletsizliğinde Avrupa birinciliği madalyası. Faizde Avrupa'da 1. ama dünyada ikinci olmuş. O geçene çok kızacak. Faizde dünyada ikincilik, enflasyonda dünyada beşincilik madalyası. Bu beşi bir yer dei Erdoğan'ın boynuna takalım. Öyle geçsin ama hukukun üstünlüğünde 143 ülkeden 118. sıradayız. Basın özgürlüğünde 180 ülkeden 159. sıradayız.
Bu ayıp bu ayıp bu ülkeyi yönetip ya da yönetenlere kayıtsız şartsız destek verip ekonomiyi bu hale getirenlere, memleketi bu hale getirenlere bu ayıp yeter. Ama hani Erdoğan şurada 5. oldum diyor ya enflasyonda dünya 5.si. Dünya 5'ten büyüktür. Olur mu öyle şey? Kimmiş onlar? Bakın Erdoğan'ı geçenler Venezuela, Güney Sudan, İran, Burundi ve Türkiye sıralamada. Birinde siyasi kriz, birinde iç savaş, birinde siyasi kriz ve yaptırımlar, birinde iç savaş ve kıtlık dünya 5.si.
Dünyadaki 200 küsur ülke bizden iyi. Dünya 5.si Türkiye. Bizde de sivil darbe var. Başka bir şey yok. Başımızda bir cunta. Dünyanın en yüksek 5 enflasyonlu ülkesi bunlar. Düşük enflasyona sahip 5 ülke. İsviçre %0.1. Finlandiya %0.5. İsveç %0.9. Fransa 1, Almanya 2.3. Almanya bizi kıskanıyor. Yıllık enflasyon %2.3. Bizim ekim enflasyonu daha yüksek geldi dün ve buradakilerin ortak özelliği hukukun üstünlüğünde ve basın özgürlüğünde ilk 10'un içindeyiz. İlk 10'un içinde. Bunu görmek, bunu anlamak, bunu anlatmak lazım. Diğer taraftan tabii Sayın Erdoğan kızıyor bana. Elinde bir şey oluyor, altın hesabı yapıyor, altın hesabı yapıyor. Gerçekten altın hesabı yapmamaya karar verdim bugünlük. Bakın Sayın Erdoğan'a hesabı göstereyim. Tüik'in yıllık enflasyonu %32.8. Enag bunu %68 buldu. 65 buldu. Şimdi Tüik'in enflasyonu %32.8 ama peynir 200 liralık peynir bir yılda 355 lira olmuş %77. Kıyma dana kıyma 550 liradan 900 lira olmuş %63. Ayçiçek yağı litresisi 95 liradan 170 liraya çıkmış %79 ve bu 3 ürünün enflasyonu bu 3 ürünün ortalama enflasyonu %68. Yani vatandaş geçmişte konuşuyorduk ya pinpon topu, bakır çubuk, bilmem ne falan filanla değil bununla kayın dırdığı için vatandaşın enflasyonu %68. Ve maalesef gördüm bunu şaşkına döndüm.
Diyor ki tur şirketleri tur düzenliyor. Trakya'da, İstanbul'da sadece 35 euroya Dedeağaç'ta gez ve alışveriş yap. Nurten Hanım sizin ora. Gez ve alışveriş yap. 1400-1500 lira para veriyorsun tur şirketine. Yunanistan'a götürüyor seni. Geziyorsun, alışveriş yapıyorsun. Turda bedavaya geliyormuş. Nasıl? Bizde 355 lira olan peynir Yunanistan'da 240 liraymış. Bizde 900 lira olan kıyma Yunanistan'da 350 liraymış. Bizde 170 lira olan ayçiçek yağı Yunanistan'da 70 liraymış. Sadece bu üçünü aldığında Türkiye'de 1400 lira ödüyormuşum. Dedeağaç'ta 660 liraymış. İşte 23 yıl sonunda şanla şerefle Erdoğan'ın övündüğü Türkiye. Dün kabine toplantısı sonrası konuştu. Daha nazik bir üsluptu. Biz de daha nazik konuştuk. Duymamamız gerekeni duyduğumuz zaman duyması gerekenleri söyledik ama bizim Türkiye'yi yurt dışına şikayet ettiğimizi tekrar söyledim ve dedi ki Cumhuriyet Halk Partisi'ne ilk genel başkanı olduğunda demişti ki umutlanmıştık diyor. Yurt dışında Türkiye'nin partisiyiz diye. Sen onu bir Haydar Aliyev'e sor bakalım. AKPM'de Azerbaycan mevzusunda Türkiye Cumhuriyet Halk Partisi Azerbaycan'ın Konsey denetimi dışına çıkmasının doğru olmadığını ve nasıl yeniden kapsanması gerektiğini nasıl anlatmış.
Sen onu Kıbrıs meselesini yurt dışında Cumhuriyet Halk Partisi Güney Kıbrıs'tan bir parti Türk Silahlı Kuvvetleri işgalcidir dediğinde Cumhuriyet Halk Partisi buna nasıl pozisyon almış. Sorduysan anlatmıştır Sayın şansölye, Hükümet sözcüsü Almanya'da kamuoyuna açıkladı. Euro Fighter'ları Türkiye'ye niye verdiniz? Dedi ki Ekrem İmamoğlu'nun da açıklaması oldu. Özgür Özel'in de bu konuda üstün gayretleri oldu, çabaları oldu. Alman Savunma Bakanı ile konuşmuşuz. 19 Mart darbesinden sonra o zamanki şansölye Olaf Sholtz Türkiye'yi veto etti Euro Fighter'lar için. Sonra değişti. Sayın Mertz geldi. Kardeş partimizin başkanı Lars King hükümette hem Maliye Bakanı hem Şanye yardımcısı oldu. Sosyal Demokrat Savunma Bakanı oldu.
Savunma Bakanı ile bu konuyu konuşmuşuz. Lars King'yla söylemişiz. Almanya'nın vetosu kalkmış. Vetonun kalkmasına da İmamoğlu'yla Özgür Özel'in açıklamaları sonucunda isteği sonucunda yapmış diyor. Bana diyor ki yurt dışında Türkiye'nin menfaatlerini savunacağım demişti. Şimdi çıkmış gelip geçici gündelik tartışmaları yurt dışında konuşuyor diyor. Burada hem bir itiraf hem bir ikrar var. Diyor ki ben yurt dışına çıkıp da örneğin bu da gelip geçmiyor. Çok yakıyor ama Erdoğan enflasyonu düşüremedi demiyorum. Yurt dışına çıkıp da Erdoğan Anıtkabir'e yine getirmiş bir çuval faydasızı kendine tezahürat yaptırıyor Anıtkabir gibi matem yerinde demiyorum.
Erdoğan'ın oğlunun yönettiği vakıflarda şunlar var, bunlar var. Bunları konuşmuyorum. Ben gidiyorum, yurtdışına diyorum ki, "15,5 milyon insanın oy verdiği cumhurbaşkanı adayımızın diplomasını iptal ettiler, hasetliklerinden. Kendilerinde yok, biz aday olamayalım." diye.
Aldılar, içeri koydular. Bu iftiralarla diye bunu anlatıyorum. Sen başörtüsü meselesinde gidip anlatacaksın. O gündelik gelip geçici mesele değil. Sen parti kapatma davanı bütün dünyaya gidip anlatacaksın. Gündelik gelip geçici mesele değil.
Sen gideceksin, 15 Temmuz darbesini hepimizden yardım isteyip dünyaya anlatalım diyeceksin. Sonra kendin gelip, mağduru olduğun muhatabı olduğun darbe sana yapılınca dünyaya anlatacaksın. Sen bize darbe yapmaya kalkınca, dünyaya anlatınca bunlar geçici, gündelik tartışmaları olacak. 230 gündür insanlar eşlerinden, evlatlarından, analarından, babalarından, çocuklarından ayrı, kardeşim. 230 gündür zulüm görüyorlar.
Ahmet Özer 365 gündür. Namuslu, şerefli insanlara hırsız dediniz, yetmedi. Yolsuz dediniz, yetmedi. Terörist dediniz, yetmedi. Ajan diyorsunuz, vatan haini diyorsunuz. Sonra da dönüp, Özgür Bey, "Günlük, gelip geçici tartışmalar." Yüreğimizi yakıyor bu tartışmalar, bizim. Perişan ediyor aileleri. 12 yaşında çocuğu 86 yaşında annesine bırakmış, kadınlar yatıyor. Türkiye'nin dört bir yanındaki cezaevlerinde 28 kişilik koğuşta 40'ıncı olarak yatıyor, yerlerde.
Bunlar yaşanacak. Sonra sen, dokuz yıldır, Selahattin Demirtaş yatarken keyif yerinde. Bir elin yağda, bir elin balda duracaksın. Dokuz sene sonra konjonktür icabı insafa geleceksin ama bu sefer içeri koyduğun bir başkasının ömrünü çürüteceksin. Haysiyetiyle oynayacaksın. Özgürlüğünü kısıtlayacaksın. Bu yüzden buradan açıkça söylüyorum.
Bu yargılamalar derhal tutuksuz yargılamaya dönmeden, daha ya, daha bir yandan siz çıkıp bir şey söylüyorsunuz Kürt meselesiyle ilgili, adam çıkmış Ak Toroslar çetesi, Beyaz Toros paylaşıyor, devlete meydan okuyor. Meclise meydan okuyor. O çetenin elinde insanların hayatları kararıyor. Mehmet Murat Çalık'tan bir kötü haber gelecek diye anasının gözünün içine bakıyor böyle bütün Maçka. 14 tane hap yutuyor Muhittin Böcek, Antalya Cezaevi'nde ayakta kalmak için.
Sen bunların hepsine muhatap oldun. Bir gün kapına polis gelmedi. Bir gün gözaltına alınmadın. Bir gün tutuklu yargılanmadın. Ceza aldın, rica, minnet cezaevine çağrıldın. Yanında yatacağı kadar karar verildi. Cezaevinde şiir kaseti çıkarttın. Şiir albümü çıkarttın. 30.000 ziyaretçiyle övündün. Şimdi çıkmış bu kadar kötülüğü yapıyor, sonra da başını yastığa koyuyor, kendi uyuyor.
Bize, "Siz de uyuyun, çocuklar." diyor. Bu millet uyumaz. Bu millet uyandı. Bu millet ayağa kalktı. Bir daha geri oturmayacak. Bir daha asla oturmayacak. Sizi iktidardan götürene kadar mücadele edeceğiz. Ya hukuk zeminine döneceksiniz, ya mücadelenin en kralını göreceksiniz.




