CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İzmir Büyükşehir Belediyesi'ne yapılan operasyonun ardından İzmir İl Başkanlığı'nı ziyaret etti. Ziyaretin ardından açıklamalar yapan Özel, şöyle konuştu:
"Dün İstanbul'daydık. Grup toplantımızı İstanbul'a aldık. Dün akşam da hep birlikte Saraçhane'deydik. Orada 100 kara günün bilançosuna baktık. Cumhuriyet Halk Partisi'ne Cumhuriyet Halk Partisi'nin Cumhurbaşkanı adayına Milletimiz takdir ederse Türkiye Cumhuriyeti'nin bir sonraki Cumhurbaşkanına darbe yapmaya kalkıyorlar.
Biz de onunla hep birlikte hepinizin de emekleriyle mücadele ediyoruz. Bu sürecin içinde tam 100 karası dediğimiz o 100. günde sabah yeniden biz mücadeleye, direnişe uyanmışken bizi bir başka gündemin içine çekmek bizi deyim yerindeyse dikkatimizi, motivasyonumuzu dağıtmak yeni bir suçlama, yeni bir tartışmanın içine çekmek isteyenler dün sabah İzmir'de bir operasyona giriştiler. Hiç şüphe yok.
GÖZALTI GÖRÜNTÜLERİNİN SERVİS EDİLMESİ
Hiç şüphe yok baktığınızda niyet ortaya çıkıyor. Bir şafak operasyonu ve bugün gördük ki polis araçlarını, yüzlerce polis aracını emin olun saatlerce uğraşarak verdikleri bir nizamla drone görüntüleriyle özel bir film prodüksiyonu gibi harekete geçişleri ve kişilerin onurlarını, haysiyetlerini zedeleyecek gözaltı görüntülerini servis ettiler.
Maksat adalet aramak olsa dronla aranmaz adalet. Eğer doğrunun, hakikatin peşindeyseniz algı operasyonlarına ihtiyacınız yoktur. O yüzden daha ilk nasıl yapıldığına bakarsanız niyetin ne olduğu ortaya çıkar.
İlk günden beri İstanbul için de söylüyorum. İzmir için de söylüyorum. Hiçbir yerel yönetici yargılanmaktan, soruşturulmaktan muaf değildir. Ama yeter ki yapılan iş adalete uygun olsun, hakkaniyete uygun olsun. Maksat sorgulamak, soruşturmak, hakikate ulaşmak olsun. O yüzden diyoruz yargılamalar TRT'den yayınlansın. Suçlama da duyulsun, cevapları da duyulsun. Ekrem İmamoğlu yargılanmasın demiyoruz. Oradaki belediye başkanlarımız yargılanmasın demiyoruz. Diyoruz ki adil yargılansınlar ve tutuksuz yargılansınlar. Şimdi ben İstanbul Cumhuriyet Başsavcısının bütün pratiğini biliyoruz. O Antalya Cumhuriyet Başsavcısının yetkisinde olan işi oradaki başsavcıya küfredercesine yapan, Ankara'daki başsavcıyı paspas etmekten mevkidaşını rahatsızlık duymayan, yetkisine tecavüzü kendinde hak gören bir hadsiz... Dün sabah erken saatlerde yapılan iş İzmir Cumhuriyet Başsavcısına söylüyorum. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısının pratiğine iş görüş biçimine özenmektir. Onu taklit etmektir. Şunu bilin. Orada muteber bir adam yok. Orada günü gelince hesap verecek bir siyasi aparat var. İzmir Cumhuriyet Başsavcısı eğer İstanbul gibi davranmaya veya davrananlara engel olmamaya devam ederse İstanbul Cumhuriyet Başsavcısına nasıl konuşuyorsak, nasıl muamele ediyorsak gelecekte nasıl muamele edeceksek ona ortak olur. Bunu böyle bilsin.
Bunu böyle bilsin. Eğer eğer gerçekten adaletin peşindeyse yandaş televizyon kanallarının haftalardır, aylardır söyleyeceği hedef gösterdiği, konuşturtuğu İzmir AK Partili siyasetçilerin peşinde olduğu bir dosyayı açacağız, bakacağız, soruşturacağız diyorlarsa ellerinden tutan yok. Bütün imkanlar ellerinde. Ama yeter ki adil olsunlar.
"TUNÇ SOYER Mİ KAÇACAK"
Dün sabah gidip de gözaltına aldıklarından kim Tunç Soyer mi kaçacak? 3 sene, 4 senelik mevzularla kaçacak olsa 50 kere kaçar. Ne Tunç Soyer'in, ne İzmir İl Başkanımız Şenol Aslanoğlu'nun ne diğer arkadaşlarımızın görev sorumluluk üstlenmiş arkadaşlarımızın veremeyecekleri hesap yok. Bunun için akıllarını başlarına alsınlar.
Tutukluluk, tutuklama tedbiri istisnadır. Bir tutuklama yaparsam herkes diyecek ki tabii burada olması lazımdı. Kaçarken yakalanır, yurt dışına çıkarken yakalanır. Görevdedir. Elinin altında daha dünya kadar delil vardır. Birkaç gün o deliller karartılmasın diye tutulur başka. Görevde olmayan, bunca aydır, yıldır soruşturduğunuz, her birisi bir telefonla gelecek olanları sabah şafak operasyonuyla kollarına ikişer polis karşılarında kamerayla gözaltı görüntüleri bu yapılan işin de bir siyasi operasyon olduğunu, bir algı yönetimi olduğunu gösteriyor. Bunun için buradan açıklıkla şunu söylüyoruz. Biz sürecin ikinci günündeyiz.
Bundan sonra İstanbul gibi yapacaksanız İstanbul'a nasıl mukabele ediyorsak aynı şekilde buraya mukabele ederiz. İzmir'in hafızasında bir şey var. İzmir'in Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu değerli büyüğümüz. 379 yılla 33 ayrı suçlamayla yargılandı. Her davet edildiğinde gitti. Her mahkemede aslan gibi oturdu. Kendisini savundu. Bir yandan İzmir'e hizmet etti. Bir yandan yargıya hesap verdi. Alnının akıyla. Bir gün bile ceza almadan o soruşturmadan çıktı. O günlerde AK Parti medyası İzmir'in AK Partili siyasetçileri neler söylüyordu.
O yüzden İzmir'in siyaset kültüründe soruşturulmak, hesap vermek ve aklanmak vardır. İzmir'in siyaset kültüründe tutuksuz yargılama vardır. Verilemeyecek hesap yoktur. İçlerinden verilemeyecek hesabı olan çıkarsa tutuksuz yargıladığın, şeffaf yargıladığın, savunma haklarını kısıtlamadığın, avukatlarla eşde ailesiyle uğraşmadığın bir durumda herkes adaletiyle inanırsa sorulan sorulara cevap verilecek cevap yoksa kimse savcıya saldırmaz.
"BİR CHP'Lİ DİĞER CHP'LİYE YANLIŞ YAPARSA..."
Kimse hakime bir şey demez. Ama iftira, gizli tanık, şantaj, zulüm bunlara İstanbul gibi yeltenilirse o zaman adalet aranmaz. Siyasetin aparatı olunur. Bir de işin bir hususu var. Bu yapılan işte neler konuşuluyor, neler konuşturuluyor diye bakınca şu görülüyor. Cumhuriyet Halk Partisini en güçlü olduğu yerde Cumhuriyet Halk Partisinin amiral gemisinde İzmir'de birbirine düşürebilir miyiz? Birbirlerini mi şikayet ettiler? O mu oldu, bu mu oldu? Hepsi hepsini inceliyoruz. Hepsi gözümüzün önündedir. Ben bir Cumhuriyet Halk Partili, bir Cumhuriyet Halk Partili'ye yanlış yaparsa o yanlışı kendime yapılmış sayarım. Bu kadar açık söylüyorum.
"HİÇBİR KARDEŞİMİ SATMADIM, TUNÇ KARDEŞİMİ DE SATMAM"
Bu bir bu nifak tohumlarına, bu birbirine düşmelere dikkat edin. CHP birbirine düşerse o zaman amaçlarına ulaşırlar. Efendim adam neler yazdırıyor neler. Yani Cumhuriyet Halk Partisine ameliyat yapacak. Onu da basın üzerinden kendi trollerine şimdiden söylüyor. Efendim Özgür Özel kurultayda kendisini destekleyenlere ölümüne sahip çıkmış. Efendim Tunç Soyer kurultayda karşısındaymış. Özgür Özel gelip sahip çıkmazmış. CHP bu süreçte çok yara alırmış. Bizim ben 10 yaşında Bornova'da yatılıya gittim. 7 sene, 6 sene, 7 sene orada oturdum. Orada okudum. Her yaz eşimle, evladımla tatile giderken hala o yatakhaneden arkadaşlarımla tatile gidiyorum ben. Bizde rekabet olur. Tartışma olur. Kardeşlik hukukuna zeval getirmek olmaz. Hiçbir kardeşimi satmadım. Tunç kardeşimi de satmam.
Buradan açıkça söylüyorum: Özgür Özel ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin yönetimi; adil bir yargılama, tutuksuz yargılama, savunma hakkının kısıtlanmadığı, yargının bir operasyona alet olmadığı süreci dikkatle takip etmek üzere. Nasıl Aziz Kocaoğlu’nun her duruşmada yanına oturduysam, Alaattin Yüksel bir yanında ben bir yanında. O dönemde Grup Başkanvekiliydim. Nasıl geldim oturduysam, Tunç Soyer’in de yanına otururum, süreci en yakından, en samimi takip ederim.”
“ESNAFA VERECEĞİ DESTEĞİN 120 KATINI İSTANBUL’DA HARCADILAR”
“Buradan şunu söylemek isterim: Kooperatiflerle ilgili İzmir’de hepimizi üzen tatsız bir süreç devam ediyor. O kooperatif denemesi ve devamında yaşananlar hepimizi üzen bir süreç. Benim İzmir Büyükşehir Belediye Başkanına ilk verdiğim talimat da son verdiğim talimat da, ‘Bu kooperatif meselesinde mağduriyetleri ortadan kaldıracak adımları atalım ve buradaki sıkıntıdan kurtulalım.’ Bir talihsizlik, inşaat maliyetlerindeki fahiş artışlar, yanlışlar, hatalar, kusurlar neyse. Varsa soruşturulacak kısımları ona da eyvallah. Kim bir kusur işlediyse onun da hesabını verir. Ama bu ne partinin sırtına yük olmalı, ne de İzmir’de Cumhuriyet Halk Partisi ile İzmirliler arasındaki samimi gönül bağını zedelemeli. Bu süreci de en yakından takip ettiğimizi, bütün İzmirlilerin bilmesini istiyorum. Bu işin birileri tarafından istismar edilmesine, birileri tarafından partimiz aleyhine dönüştürülmesine hiçbir yönüyle izin vermeyeceğiz. Buradan son sözüm şu: Türkiye büyük sıkıntılarla uğraşıyor ekonomik olarak. Daha dün gece, bu basiretsiz yönetim doğalgaza yüzde 25 zam yaptı. İstanbul’da yaptıkları operasyonun ekonomiye yükü 150 milyar dolar. Ve 6 trilyon lira. Bu para öyle bir para ki, ‘Asgari ücreti iyileştirin’ diyoruz, ‘Devlet desteği ile esnafa yük olmasın’ diyoruz. Orada lazım olan paranın tam 120 katı, İstanbul operasyonlarının ekonomiye yüküdür. 120 katı. ‘Asgari ücrete bir katkı yap. Şu asgari ücret 22’den 30’a çıksın’ diyoruz ya. Esnafa vereceği 6’şar bin lira, KOBİ’ye vereceği 6’şar bin lira desteğin 120 katını İstanbul’da harcadılar. Her birimizin cebinden 70’er bin lira, geçen 100 günde 10’ar çeyrek altın kaybetti Türkiye ekonomisi kişi başına.”
“AKIN GÜRLEK İLE YARIŞAN, SONUNDA AKIN GÜRLEK İLE BİRLİKTE HESAP VERİR”
“O yüzden bu tip işleri Erdoğan diyor ya, ‘Sırf İstanbul değil, başka yerler de var.’ Gizlilik olan dosyadan kimsenin haberi yok, Erdoğan’ın maşallah hepsinden var. Burada yapacağı operasyon da bu tip işlerin de ekonomiye yükünü herkes göz önüne alsın. Bir kez daha söylüyoruz, adil yargılanma, şeffaflık, tutuksuz yargılanma ve savunma hakkının kısıtlanmadığı bir süreçle Aziz Kocaoğlu nasıl yargı önünde aklandıysa, nasıl kendini ifade ettiyse, bu süreç İzmir’in bir kazanım sürecidir. Başsavcıya, Sayın Başsavcıya söylüyorum. İzmir’in geleneğine, kültürüne, aldığınız eğitime, bulunduğunuz makamın gereğine uygun olarak adil olun. Akın Gürlek ile yarışan, sonunda Akın Gürlek ile birlikte hesap verir. Bu kadar söylüyorum. Ben İzmir il Başkanımızın da gözaltında olduğu bu süreçte baba evine gelmek, yöneticileri görmek, bilgi almak üzere geldim. Ama her biriniz günün bu orta saatinde, bu sıcakta, bu iş gününde koşup buraya gelmişsiniz. Hepinize teşekkür ediyorum. Bundan sonra dayanışmamızı, partiye sahip çıkan bu onurlu duruşumuzu her zaman koruyalım. Hepimiz biliyoruz ki; kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz. Hepinizi çok seviyorum. Sağ olun, var olun.”