CHP Kültür ve Turizmden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Atalar, yaptığı yazılı açıklamada, Haydarpaşa Garı’nın yalnızca İstanbul’un değil, tüm Anadolu’nun kapısı olduğunu belirtti.
“Yüz yılı aşkın süredir şehrin ufkuna bakan bu yapı, trenle memleketine dönen işçiden, İstanbul’u ilk kez gören gence, sevdiklerini uğurlayan aileden, asker ocağına giden delikanlıya kadar milyonlarca insanın hikâyesine tanıklık etti. O, sadece taş ve harçtan ibaret değil; İstanbul’un hafızası, Türkiye’nin ortak mirasıdır” ifadelerini kullanan Atalar, 2010’daki yangın sonrası yıllardır kapalı tutulan garın bakım ve onarım eksikliği olmadığını, alanın rant projelerine açılmak istendiğini vurguladı.
İstasyonun işlevini kaybetmesinin, şehrin ulaşım damarlarının kesilmesi anlamına geldiği gibi kolektif hafızanın da silinmesi demek olduğunu vurgulayan Atalar, şunları kaydetti:
"Haydarpaşa ve Sirkeci gar sahaları, 1 numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 97. maddesinin 1. fıkrasının ‘ğ’ bendi uyarınca ‘özel proje alanı’ ilan edildi. CHP’li milletvekilleri olarak bu kararı Anayasa Mahkemesine (AYM) taşıdık. AYM, 26 Ekim 2023’te kararı iptal etti, iptal kararı 27 Şubat 2024’te Resmi Gazete’de yayınlandı. Ancak iptal kararının yürürlüğe girmesi için 9 aylık süre tanındı. Bu süre dolmadan, Ağustos 2024’te Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı arasında protokol imzalandı. Protokolle Haydarpaşa Garı ve arazisi 71,1 milyar lira bedelle, Sirkeci Gar bölgesi ise 9,5 milyar lira bedelle 29 yıllığına Kültür ve Turizm Bakanlığına devredildi. Protokol, bakanlığın bu alanları belirli şirket ve ortaklıklara kira sözleşmesi ile verebileceğini öngörüyordu. Yani AYM’nin iptal kararı Kasım 2024’te yürürlüğe girmesine rağmen, bu protokol gerekçe gösterilerek 23 Temmuz 2025’te lojmanların 1 Nisan 2026’ya kadar boşaltılması kararı çıkarıldı.
Tarihi Haydarpaşa ve Sirkeci garlarına ait depo alanları, aylık 350 bin lira kira bedeliyle Hazerfen Danışmanlık Limited Şirketine verildi. Kamu yararına aykırı ve şeffaflıktan uzak bu ihale, büyük tepki çekti. Üstelik ihaleyi alan firma, ihale öncesinde sermayesini bir gecede 10 bin liradan 1 milyon liraya çıkaran ve geçmişte belediye ve vakıf bağlantılarıyla gündeme gelmiş bir şirketti. Bu örnek bile Haydarpaşa’nın kaderinin halkın değil, belirli çevrelerin çıkarları doğrultusunda şekillendirildiğini gösteriyor.
“Bakanlığın, bugün bu mirası gerçekten koruyacağına kim inanabilir”
Bakanlık, adında ‘kültür’ kelimesini taşımasına rağmen kültürel mirasa değil, ‘rekor turizm gelirleri’ söyleminin gölgesinde yürütülen rant planlarına sahip çıkmaktadır. Haydarpaşa’nın hikâyesi, bakanlığın gözünde turizm broşürlerine sığmayacak kadar derin, ancak ekonomik hesaplara kurban edilebilecek kadar ‘kullanışlı’ görünmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin verdiği karar ortadayken tahliye sürecini başlatmak, yalnızca yargıya değil, halkın ortak değerlerine de meydan okumaktır. 2010’daki yangında Haydarpaşa’yı koruyamayan bakanlığın, bugün bu mirası gerçekten koruyacağına kim inanabilir?”
“Haydarpaşa yalnızca İstanbul’un değil, tüm Türkiye’nin ortak mirasıdır”
Haydarpaşa’ya dokunmanın, bir şehrin hafızasını tarihten silmek olduğunu vurgulayan Atalar, “O garın önünde el sallayan anne-babaların, kavuşan sevgililerin, umutla bavul toplayan gençlerin hatıralarına gölge düşürmektir. Hukuka sırtını dönmek, kültürel mirasımıza sahip çıkan herkesin kalbine hançer saplamaktır. Bizim bu konuda duruşumuz net. Haydarpaşa yalnızca İstanbul’un değil, tüm Türkiye’nin ortak mirasıdır. Bu mirasa yapılan her müdahale, geçmişimize ve çocuklarımızın yarınlarına yapılmış bir müdahaledir. Kültür ve Turizm Bakanlığı, görevi kültürü korumakken, bu kararlara imza atarak kültürü yok eden bir pozisyona düşmüştür” değerlendirmesinde bulundu.
Atalar, ayrıca Haydarpaşa Dayanışması ile omuz omuza olduklarını vurgulayarak, “Bu mücadele yalnızca bir bina için değil; geçmişimiz, kültürümüz ve hukukun üstünlüğü içindir. Haydarpaşa Dayanışmasının yıllardır sürdürdüğü haklı direnişi destekliyor, bu mücadelede yanlarında olduğumuzu bir kez daha ilan ediyorum” ifadesini kullandı.
Son olarak hukuksuz tahliye sürecinin derhal durdurulması, Anayasa Mahkemesi kararının eksiksiz uygulanması ve Haydarpaşa’nın kapılarının halka, trenlere ve hatıralarına yeniden açılması çağrısında bulunan Atalar, açıklamasını şöyle tamamladı:
“Haydarpaşa, geçmişimizin emaneti, geleceğimizin teminatıdır. Ona sahip çıkmak, siyasi iradelerin değil, milletin ortak sorumluluğudur. Bakanlık eğer gerçekten ‘kültür’e değer veriyorsa, bunu turizm gelirleri rekorlarıyla değil, Haydarpaşa gibi yapıları koruyarak göstermek zorundadır.”