CHP Genel Başkanı Özgür Özel, “Millet İradesine Sahip Çıkıyor” mitinglerinin 36’ncısı için Adıyaman’da halkla buluşuyor.

CHP'li Adıyaman Belediye Başkanı Abdurrahman Tutdere'nin hakkında yürütülen soruşturma kapsamında gözaltına alınıp ev hapsi adli kontrolüyle serbest bırakılması ve görevinden uzaklaştırılmasının ardından CHP'nin Adıyaman İl Başkanlığı önünde Halk Buluşması düzenleniyor.

İMAMOĞLU'NUN MEKTUBU OKUNDU

Mitingde CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in konuşması öncesinde, CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu'nun mesajı okundu.

İmamoğlu'nun mesajının okunmasının ardından kürsüye CHP Genel Başkanı Özgür Özel çıktı.

ÖZEL: "ALLAH BİLİYOR YA ADIYAMAN'DAN HİÇ UMUDUM YOKTU"

Ev hapsi cezası verilen ve görevden uzaklaştırılan Adıyaman Belediye Başkanı Abdurrahman Tutdere ile ilgili konuşan Özel şunları söyledi:

Allah biliyor ya, Adıyaman’dan çok da umudum yoktu çünkü burası Sayın Erdoğan’ın yüzde 65 oy aldığı bir şehir. Gelen giden arkadaşlar rapor yazdılar. Bize bir baktım, rapor diyor ki: “Genel Başkanım, anket falan yaptırma. Adıyaman kararını çoktan vermiş, adayını belirlemiş ve gönlünde, aklında Abdurrahman Tutdere’yi seçmiş.

Memnuniyet anketinde baktık, yüzde 67 ile kendi kapsamındaki belediyelerde en yüksek memnuniyet oranında ikinci sırada. Ve şehir ondan razı, bütün anketler gösteriyor ki bir dahaki sefer Abdurrahman Tutdere, Türkiye rekoruyla bir daha kazanacak Adıyaman'ı"

Özel, şöyle devam etti: "Adıyaman'ın gözünün içine bakarak söylüyorum; Ekrem Başkan'ın da, Abdurrahman Başkan'ın da sonuna kadar arkasındayız. Namusumuz kadar kefiliz onlara. Ama bugün bir cenaze vardı. O cenazede Cumhurbaşkanı'nın oğluyla, Cumhurbaşkanı'nın şimdi yurtdışında kendisini Türkiye Cumhuriyeti'ni temsil etmekle görevlendirdiği büyükelçi, zamanın 'bakara makaracı' bakanı, cenazede bile birbirinin yüzüne bakmıyorlar."

Abdurrahman Tutdere hakkında verilen ev hapsi cezasına tepki gösteren Özel, "Bir şehrin belediye başkanının ayağına kelepçe takıp onu o şehirde evde tutmak, belediye gelmesine, sokağı gezmesine, hizmet etmesine engel olunması tam bir akıl tutulması!" diye konuştu.

Deprem konutlarından bahseden Özel, şunları söyledi: "Bak Murat Kurum. Erdoğan 650 bin konut sözü verdi, geçen gün 250 bininci konut teslimi diye söyledin. Sözün yüzde 38'i tutulmuş. Adıyaman'da söz verilen konutların yüzde 42'si sadece teslim edilmiş. Konutu veriyorsun ama örneğin Gölbaşı'nda sordum, 450 konut teslim etmiş, 150'si geçmiş oturuyor, 300'ü oturmuyor. Çünkü henüz eksikler var. Bir yandan da kira yardımı kesiliyor, aidat başlıyor. Her şeye rağmen 'verdim' dedikleri bile Adıyaman'da yüzde 42. 'Bir yılda herkes evine girecek' diye oy alanlar 1 yılın değil, 2,5 yılın sonunda 100 depremzedenin 60'ını hâlâ konteynerde tutuyorlar, halen daha gurbette tutuyorlar."

ERDOĞAN'IN "AKP-MHP-DEM PARTİ" SÖZLERİNE YANIT
Son olarak PKK'nin silah bırakma töreni düzenlediği yeni süreç ile ilgili konuşan Özel, "Şu anda Türkiye'de tarihi bir süreç, tarihi bir fırsat var. Terör örgütü silah bırakıyor ve CHP tarihsel tutarlılığı içinde 'bu ona mı yarar, buna mı yarar' demeden, 'bu millete yarar, Kürt'ün de Türk'ün de gözünün yaşını siler, yeni analar ağlamaz' diyor. Şehit ailelerini, gazileri incitmeden yapılabilecek bu sürece Meclis'te en olumlu katkıyı vermek istiyor" dedi.

AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "AK Parti, Milliyetçi Hareket Partisi, DEM, biz en azından üçlü olarak bu yola beraber yürümeye kararı verdik" sözlerine yanıt veren Özel, şunları söyledi:

"Dün sayın Erdoğan çıktı, güya tarihi bir konuşma yaptı, tarihi bir gaflet yaptığını gösterdi. Yine ayrımcılık... Düne kadar DEM, DEM'liler, DEM'e selam verenler teröristi; şimdi 'Biz, MHP, DEM anlaştık, birlikte yol yürüyeceğiz' diyor. DEM Parti'nin kurumsal kimliğine bütün saygımla, CHP'nin Kürtler ile ilişki kurmak için ve Kürtler için iyisini istemek için DEM Partisi'ne ihtiyacı yok. DEM Parti'nin de Türkler ile ilişki kurmak için CHP'ye ihtiyacı yok. Ama Kürtlerin de, Türklerin de bir arada olmak ve geleceği kurmak için birbirine ihtiyacı var, birbirimize ihtiyacımız var.

Terör biterse, barış olursa, kardeşlik olursa kaçırmakta olduğumuz treni yakalayabiliriz. 21. yüzyılın ikinci çeyreğinde Avrupa'nın bir parçası, Avrupa Birliği'nin tam üyesi olabiliriz. CHP, hem kalkınmak için, hem ülkenin gelişmesi için, doğru dış politika için, bir daha savaşlar olmaması için kimseyi ayırmadan, ötekileştirmeden, canı gönülden barışı istiyor, kardeşliği istiyor, omuz omuza bu ülkeyi kalkındırmak istiyoruz."

"Erdoğan kendini yalnız hissediyor, yüzde 29'a düşmüş, tek başına hissediyor" diyen Özel, "Yaşlandı, yönetemiyor. Partide herkes birbirinin kuyusunu kazıyor. Ahlaki üstünlük bizde, psikolojik üstünlük bizde, şu meydana bak, çoğunluk enerjisi bizde. O yüzden AK Parti yeni bir dümenin peşinde. Oysa biz Kürt'üyle, Türk'üyle hep beraberiz. Biz güçlüyüz, biz kazanacağız" ifadelerini kullandı.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Burhanettin Bulut: Pis kokunun kaynağı belli oldu
CHP Genel Başkan Yardımcısı Burhanettin Bulut: Pis kokunun kaynağı belli oldu
İçeriği Görüntüle

CHP Genel Başkanı Özel, şunları kaydetti:

"Tayyip Erdoğan biraz daha iktidarını sürdürsün diye yeni ittifak görüntüsü vermek için tarihi bir fırsatı heba etmeye çalışıyor. İzin vermeyeceğim, izin vermeyeceğim! Göreceksiniz, millet kazanacak, halk kazanacak, sağduyu kazanacak. O istiyor diye bir adım geri atmam, o istiyor diye bir kelime eksik konuşmam, o istiyor diye bir santim eğilmem. Geri adım atarsam ülkeyi 100 yıl geriye götürecek. Kendince kuracağı sistemle vatandaşlık olgusunu zedeleyecek. Eğer ben bir kelime eksik konuşursam bu milleti susturacak, bir santim eğilirsem bu millete diz çöktürecek. Bu millet yedi düvele diz çökmedi Tayyip Erdoğan, sana da diz çökmeyecek."


Özgür Özel'in konuşmasından öne çıkanlar şu şekilde:

- Bugün burada yine üzüntü, acı ve kızgınlıkla bir aradayız. Bizi bugün burada toplayan aslında bambaşka bir kişi. Benim iki dönem Meclis’te birlikte çalıştığım, dürüstlüğüne ve çalışkanlığına kefil olduğum, depremde defalarca geldiğimde hep bir enkazın başında bulduğum, bir gün kendi beş yaşındaki yeğenini, ablasını ve eniştesini elleriyle enkazdan çıkarıp köyde defneden, taziye bile almadan Adıyaman’ın diğer enkazlarının başına koşan, benim sevdiğim, sizin evlat gibi, kardeş gibi bağrınıza bastığınız Abdurrahman Tutdere için bugün buradayız.

- Abdurrahman Tutdere milletvekiliydi. Deprem yaşandı, sonra ben genel başkan oldum. Genel başkan olarak illere görevlendirmeler yaptık, anketler düzenledik, çalışmalar yapıyoruz. Allah biliyor ya, Adıyaman’dan çok da umudum yoktu çünkü burası Sayın Erdoğan’ın yüzde 65 oy aldığı bir şehir. Gelen giden arkadaşlar rapor yazdılar. Bize bir baktım, rapor diyor ki: “Genel Başkanım, anket falan yaptırma. Adıyaman kararını çoktan vermiş, adayını belirlemiş ve gönlünde, aklında Abdurrahman Tutdere’yi seçmiş.

- Abdurrahman’a solcusu da oy verdi, sağcısı da oy verdi; milliyetçisi de verdi, muhafazakârı da verdi. Türk analar da mezarının başında ağıt yakarken “Abdurrahman” dedi, Kürt analar da ağıt yakarken “Abdurrahman” dedi. Bu şehir, “Onu aday edin” dedi.

- Memnuniyet anketinde baktık ki, yüzde 67 ile kendi kapsamındaki belediyelerde en yüksek memnuniyet oranında ikinci sırada ve şehir ondan razı. Bütün anketler gösteriyor ki, bir dahaki sefer Abdurrahman Tutdere Türkiye rekoruyla tekrar Adıyaman’ı kazanacak.

- Hal böyle olunca, birileri büyük bir hazımsızlık yaptı. Zaten biliyorsunuz, 19 Mart darbe sürecinin içerisindeyiz. 31 Mart’ta 47 yıl sonra partimiz birinci parti olunca, Türkiye’nin yüzde 65’ini kazanınca, Ege’nin tamamını kazanınca, yedi bölgede il ya da büyükşehir belediyesi olan tek parti Cumhuriyet Halk Partisi olunca, bunun önünü kesmek için bir darbeye giriştiler. Sizin çok sevdiğiniz ve 23’ünde 15,5 milyon kişiyle arkasında durduğunuz Ekrem İmamoğlu başkanımızı gözaltına aldılar, tutukladılar, Silivri’ye koydular.

- Ekrem Başkan’ın da Abdurrahman Başkan’ın da sonuna kadar arkasındayız, namusumuz kadar kefiliz onlara.

- Bugün bir cenaze vardı. O cenazede, Cumhurbaşkanı’nın oğluyla, Cumhurbaşkanı’nın şimdi yurt dışında Türkiye Cumhuriyeti’ni temsil etmekle görevlendirdiği büyükelçi, zamanın “bakara makaracı” bakanı, cenazede bile birbirinin yüzüne bakmıyorlar. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi, birbirinin gözünün içine bakan, omuz omuza duran, birbirini seven, sayan, bu ülkeyi sevenlerin partisiyiz. Siz ise birbirinin yüzüne bakamayanların, kuyusunu kazanların partisiniz.

- Bir İletişim Başkanı vardı. İletişim Başkanı tabii ki Erdoğan’ı kızdırmış. Niye? Kardeşim, TRT elinde, Anadolu Ajansı elinde, bütün televizyonlar, gazeteler elinde, devlet elinde; ama 19 Mart’ta adamlar “darbe” diyor, yapılan işe “siyasi yargılama” diyor. Ben “yolsuzluk” diyorum. Vatandaşın yüzde 25’i Erdoğan’a inanıyor, yüzde 75’i Özgür Özel’e. Bir tane otobüsle, bir mikrofonu, iki buçuk kanalı yenemediniz diye fırça atmışlar ona. Şimdi onun yerine geçmek için RTÜK Başkanı ne kuyular kazdı, ne taklalar attı; bütün Ankara biliyor. TRT değişecek, Anadolu Ajansı değişecek.

- Cadı kazanı gibi birbirlerini karıştırıyorlar, kuyusunu kazıyorlar. Bir yanda hapiste olmasına, tutsak olmasına rağmen Türkiye’nin geleceğini planlayan, iktidara hazırlayan Ekrem İmamoğlu var; bir yanda birbirinin kuyusunu kazan, tükenmiş bir AK Parti iktidarı var.

- Bu süreçte Abdurrahman Başkan’a şöyle bir kumpas kurdular: Bir tane iftiracı var, suç örgütü lideri diyorlar, güya itiraf ediyor. Onu salıyorlar, iftira attıklarını içeri atıyorlar.

- Bir şehrin belediye başkanının ayağına kelepçe takıp onu o şekilde evde tutmak tam bir akıl tutulması.

- Bu şehir, “Abdurrahman gelsin, burayı o ayağa kaldırır” diyor. Bakın, Malatya’da Veli Ağbaba yüzde 38 aldı, rekor oy! Son hafta yüzde 40-42 ile seçimi kazanmak üzereydi. Şu yalanı yaydılar: “CHP gelirse yerinde dönüşüm olmaz, o yüzden AK Parti’ye oy verin.” Malatya’da AK Parti kazandı, AK Partili belediyelerde yerinde dönüşüm oranı yüzde 15’te kaldı. Abdurrahman Tutdere ise yerinde dönüşümde yüzde 90’ı aştı. Al sana CHP’li belediye!

Benden size hem selam yolladı, bakın bir de ne dedi: “Genel Başkanım, canlı yayında verirler” dedi, “Aman ha, söyleyin, memleketimde bademe, cevize, fıstığa, üzüme don vurdu, büyük zarar var. Bu zararın karşılanması için söz verdiler, şimdi ertelediler, Kasım’a attılar. Dayanacak güç kalmadı” dedi. Yine Adıyaman’ın sesini duyurmak, çiftçiler için bir şeyler yapmak istedi. Buradan sesleniyoruz: Bütün Türkiye’deki don felaketine ve Adıyaman’a sahip çıkılmasını istiyoruz.

İşi düzgün yapamayanlar var. Bakın, Sayın Murat Kurum, Erdoğan 650 bin konut sözü verdi. Geçen gün “250 bininci konut teslimi” diye söylediniz, sözün yüzde 38’i tutulmuş. Adıyaman’da söz verilen konutların sadece yüzde 42’si teslim edilmiş. Konutu veriyorsunuz ama, örneğin Gölbaşı’nda sordum, 450 konut teslim edilmiş, 150’si geçici oturuyor, 300’ü oturmuyor. Neden oturmuyor? Çünkü hâlâ eksikler var. Kanalizasyonlar dereye akıyor, sular bağlanıyor, kaçak bağlanıyor, dünya kadar eksik var. Bir yandan da kira yardımı kesiliyor, aidat başlıyor.

- Ama her şeye rağmen, “Verdik” dedikleri bile Adıyaman’da yüzde 42. Bir yılda herkes evine gelecek diye oy alanlar, iki buçuk yılın sonunda 100 depremzededen 60’ını hâlâ konteynerde tutuyor, hâlâ gurbette tutuyor. Adıyaman’ın nüfusu 30 bin kişi azaldı, maalesef geri gelmiyor.

- Adıyaman ve Abdurrahman, Kürtlerle Türklerin el ele, kol kola, omuz omuza verebildikleri, aynı doğrultuda birleştikleri bir şehir ve bir insandır. Abdurrahman’ı, Kürt ve Türk analarının ortak ağıtları adaylaştırmıştır; o da bu kente sahip çıkmıştır.

- Şu anda Türkiye’de tarihi bir süreç, tarihi bir fırsat var. Terör örgütü silah bırakıyor ve Cumhuriyet Halk Partisi, tarihsel tutarlılığı içinde, “Bu ona mı yarar, buna mı yarar?” demeden, “Bu millete yarar, Kürdün de Türkün de gözünün yaşını siler, gidenler gelmez ama yeni analar ağlamaz, yeni yürekler yanmaz” diyor. Şehit ailelerini, gazileri incitmeden yapılabilecek bu sürece, Meclis’te en olumlu katkıyı vermek istiyor.

- Dün Sayın Erdoğan çıktı, güya tarihi bir konuşma yaptı; ancak tarihi bir gaflet içinde olduğunu gösterdi. Yine ayrımcılık… Düne kadar DEM, DEM’liler, DEM’e oy verenler, DEM’e selam verenler teröristti; şimdi, “Biz MHP, DEM anlaştık, birlikte yol yürüyeceğiz.” diyor.

- DEM Parti’nin kurumsal kimliğine bütün saygımla, Cumhuriyet Halk Partisi’nin Kürtlerle ilişki kurmak için ve Kürtler için iyisini istemek için DEM Partisi’ne ihtiyacı yok. DEM Partisi’nin de Türklerle ilişki kurmak için Cumhuriyet Halk Partisi’ne ihtiyacı yok. Ama Kürtlerin de Türklerin de bir arada olmak ve geleceği kurmak için birbirine ihtiyacı var. Birbirimize ihtiyacımız var.

- 21. yüzyılın ikinci çeyreğinde Avrupa’nın bir parçası, Avrupa Birliği’nin tam üyesi olabiliriz. Cumhuriyet Halk Partisi, hem kalkınmak hem ülkenin gelişmesi hem de doğru dış politika için, bir daha savaşlar olmaması için bu süreçte kimseyi ayırmadan, ötekileştirmeden, “ona o, buna bu” demeden, canı gönülden barışı ve kardeşliği istiyor. Omuz omuza bu ülkeyi kalkındırmak istiyoruz.

- Şimdi diyorlar ki: “Biz üçümüz birlikteyiz.” Orada bir siyasi birliktelik yok, ama Erdoğan kendini yalnız hissediyor. Yüzde 29’a düşmüş, tek başına hissediyor, yaşlandı, yönetemiyor. Partide herkes birbirinin kuyusunu kazıyor. Ahlaki üstünlük bizde, psikolojik üstünlük bizde. Şu meydana bakın, çoğunluğun enerjisi bizde! O yüzden AK Parti yeni bir dümenin peşinde. Oysa biz, Kürt'üyle Türküyle hep beraberiz, omuz omuzayız. Biz güçlüyüz, biz kazanacağız!

- Asla ama asla AK Partilileri itmiyoruz, MHP’lileri ayırmıyoruz. Tayyip Erdoğan istediği kadar ayrıştırsın, hep birlikte olacağız, omuz omuza olacağız. Bize “Dur” dediği yerde değil, çizdiği resmin dediği köşesinde değil, o istiyor diye resmin dışında değil; milletin verdiği yetkiyle doğruları yapmak için en doğru yerde duracağız.

- O istiyor diye onunla kavga etmeyeceğim. Tayyip Erdoğan, biraz daha iktidarını sürdürmek için, yeni ittifak görüntüsü vermek için tarihi bir fırsatı heba etmeye çalışıyor. İzin vermeyeceğim, göreceksiniz; millet kazanacak, halk kazanacak, sağduyu kazanacak. O istiyor diye bir adım geri atmam, o istiyor diye bir kelime eksik konuşmam, o istiyor diye bir santim eğilmem. Geri adım atarsam, ülkeyi yüzyıl geriye götürecek. Bu millet yedi düvele diz çökmedi, Tayyip Erdoğan, sana da çökmeyecek!

Onu 2 Kasım Pazar günü erken seçime davet ediyorum. Hadi, diyorum; benim, milletin sorunlarını çözecek adayım var: Ekrem İmamoğlu var, cumhurbaşkanı adayım var. Çıkın karşımıza, hodri meydan!

Enseyi karartmayın, sanmayın ki bütün planları Tayyip Erdoğan yapar, onun hesapları tutar. O dönemler geride kaldı. Artık bu milletin bir hesabı var, o hesabı sandıkta görecek. Artık bakan evlatlarının değil, vatan evlatlarının yüzü gülecek.


İMAMOĞLU'NUN MESAJI: ABDURRAHMAN YALNIZ DEĞİL

"Adıyaman’ın haksızlığa sessiz ama derin bir isyanla direnen, vakur insanlarını yürekten selamlıyorum. Bu meydanı dolduran her biriniz, bağrınızdan çıkan Abdurrahman Başkan’la dayanışmanın yanında, iradenize de sahip çıkıyorsunuz. Adaletsizliğe karşı dimdik duruyorsunuz. Ben de burada, Silivri zindanından sizlerle aynı duyguyu taşıyor, aynı sözü veriyorum: Bu memleketi karanlığa teslim etmeyeceğiz. Adıyaman, bu ülkenin en kadim şehirlerinden biri. Acıyı, sahipsizliği kadar umudun da ne olduğunu en iyi bilen yerlerden biri. 6 Şubat sabahı yaşadığınız yıkımı, sizler gibi, tüm Türkiye gibi ben de unutmadım. Ama ne yazık ki, unutmaması gerekenler, daha ilk günden unuttu. Aradan neredeyse 30 ay geçti, halen yaraların tam anlamıyla sarılmadığını biliyoruz. Adıyaman’da gençler için, çocuklar için, kadınlar için henüz kalıcı bir gelecek kurulmadı. İşte tam da bu yüzden, sizlerin oylarıyla göreve gelen belediye başkanınız Abdurrahman Tutdere, bu boşluğu kapatmak, çocuğundan yaşlısına bütün Adıyaman için var gücüyle çalışıyordu. Şimdi o iradeye ev hapsiyle zincir vuruldu. Adıyaman’ın iradesine ipotek koymayı hedeflediler.

Sevgili kardeşlerim; bu yapılan sadece hukuka değil, sizin iradenize yapılan bir darbedir. 19 Mart’tan bu yana yaşananların hukukla, yargıyla ilgisi olmadığını, milletin iradesine kumpas olduğunu haykırıp duruyoruz. Bir şehir kendi kaderini belirlemesin diye atılan her adım, bu millete karşı işlenmiş bir suçtur. Ama unutmasınlar: Bu millet susmaz, razı olmaz. Hele Adıyaman gibi onurlu şehirler, asla boyun eğmez! Bugün burada, yalnızca Abdurrahman Başkan için değil; bu ülkenin onurlu geleceği için ses veriyorsunuz. Bu sesi bastırmak isteyenlere söylüyorum: Milletin iradesine kumpas kuranlar, yargıyı siyasi sopa haline getirenler, günü geldiğinde halkın vicdanında mahkûm olur. Bir yıl önce, sıcak bir ağustos günü Türkiye Belediyeler Birliği olarak yanınızdaydık. Çarşıda, pazarda sizlerle selamlaştık. Bizi dualarından düşürmeyen Hanım Can Teyzemizin evine konuk olduk. Bugün de inancımla, sevgimle aranızdayım. Bizi zindana da koysalar, bu millete olan sevgimi ve milletin gönlündeki yerimi yok edemezler. Dört duvar arasında yazıyorum ama ruhum özgür, mücadele azmimde gram eksilme yok. Çünkü bu milletle yürüdüğümü biliyorum. O yüzden kendimi millete, sizlere emanet ettim.

Sevgili Adıyamanlı kardeşlerim; hiç umutsuzluğa kapılmayın. Evet, onlar zulümlerini büyütüyor ama biz de meydan meydan, şehir şehir büyüyoruz. Dayanışmamız, mücadelemiz her geçen gün daha da büyüyor. Her geçen gün, bu hukuksuz düzenin sonuna biraz daha yaklaşıyoruz. Bu şehir de bu ülke de yeniden ayağa kalkacak. Hepinizin emeğiyle, iradesiyle, mücadelesiyle yükselecek. Abdurrahman Başkan’a da selam ve dayanışmamı gönderiyorum. O, yalnız değil. Siz, yalnız değilsiniz. Biz, hep birlikteyiz. Bir, birlikte Türkiye’yiz. Ve hep birlikte, bu memlekete yeniden adalet, refah ve özgürlük getireceğiz. İşte o zaman her şey çok güzel olacak. Her şey çok güzel olacak!"