2016'da 16 yaşında olan O.Ş'nin içinde bulunduğu araç Eskişehir'de yaralamalı trafik kazasına karıştı. Kaza nedeniyle Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturma başlatıldı.
İfadesine başvurulan O.Ş, aracı eniştesi H.K'nin kullandığını söyledi. H.K. de aracı kendisinin kullandığı yönünde ifade verirken, araçta bulunan O.Ş'nin annesi ile halası da aracı enişte H.K'nin kullandığını söyledi. Kazada yaralanan kişi ise görgü tanıklarının yönlendirmesiyle aracı O.Ş'nin kullandığını belirtti.
O.Ş. hakkında "taksirle yaralama" suçundan dava açılırken, enişte H.K. hakkında bu suçtan takipsizlik kararı verilerek, "suç üstlenme" suçundan dava açıldı.
Yargılama sonucu O.Ş, adli para cezasına çarptırıldı ve bu karar daha sonra kesinleşti. Enişte H.K, hakkında ise O.Ş'nin yargılaması sürerken takipsizlik kararına yapılan itirazın kaldırılması üzerine aynı olay nedeniyle "taksirle yaralama" suçundan dava açıldı.
O.Ş, kendisi ve eniştesi H.K. hakkında aynı olay ve eylem nedeniyle aynı suçlamadan dava açıldığını, mahkemece gerekli araştırma yapılmadan mahkumiyetine karar verildiğini ileri sürerek, hak ihlali iddiasıyla AYM'ye bireysel başvuruda bulundu.
Yüksek Mahkeme, Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine, ihlal sonucunun ortadan kaldırılması adına yeniden yargılama yapılması için karar örneğinin yerel mahkemeye gönderilmesine hükmetti.
AYM'nin kararında, başvurucunun olayın başından itibaren aracı kendisinin kullanmadığını, aracı eniştesinin kullandığını savunduğu, araçtaki diğer kişiler annesi ile halasının da bu yönde ifade verdiği belirtildi.
Enişte H.K. hakkındaki takipsizlik kararının kaldırılması sonrasında "taksirle yaralama" suçundan yargılanmasına başlandığı anımsatılan kararda, başvurucu O.Ş'nin, eniştesi H.K. hakkında yapılan yargılama dosyasındaki delillerin incelenmesini talep ettiği ancak bunun dikkate alınmadığı bildirildi.
Başvurucunun, suç işlemediğine dair iddiasını destekleyebilecek mahiyette iddia ve talepler sunduğu, mahkemenin bunları değerlendirmediğine işaret edilen kararda, "Yargılama süreci bir bütün olarak değerlendirildiğinde başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir." ifadeleri yer aldı.