Cumhurbaşkanı ve AKP Lideri Erdoğan'ın eski metin yazarı Aydın Ünal, 10 Kasım'da (dün) Yenişafak'ta Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'ü hedef alan bir yazı yazmış, gelen tepkiler üzerine yazı yayından kaldırılmıştı.

Ünal'ın o yazısı Yeni Şafak'ta bugün yeniden yayımlandı.
'ABARTILMIŞ LİDER' İMASI
Atatürk'ün ebediyete intikal edişinin 87. yıldönümünde, Ünal'ın çarpık bir tarih okuması ile Atatürk'e 'vasat' diyerek hedef aldığı yazısı toplumda büyük rahatsızlık yaratmıştı.
AKP iktidarı medyasından Yeni Şafak, yazıyı geri çekmişti. Ünal da açıklama yapmış geri adım olmadığını, yazının yayımlanacağını teknik bir hata nedeniyle 10 Kasım'da yayımlandığını iddia etmişti.
Yeni Şafak, Atatürk'ün aziz hatırasını hedef alan bu yazıyı bugün yayımlandı.

Ünal, yazısında büyük bir çarpık tarih okuması yapsa da Çanakkale Zaferi'nin Atatürk'ün başarısı olduğunu inkar edemedi.
ERDOĞAN "ATATÜRK'ÜN HATIRASINA HAKARETE KARŞIYIZ" DEMİŞTİ
Erdoğan, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu'nda, Atatürk’ü Anma Töreni’nde şunları ifade etmişti:
"Son dönemde milli günlerimizle ilgili yıkıcı, yıpratıcı toplumsal fay hatlarını kaşıyan tartışmaların gündeme taşınmak istendiğini görüyoruz.
Güya Cumhuriyetimizi yüceltmek adına şanlı tarihimizi yok sayanlar ile 102 yıllık Cumhuriyet tecrübesini önemsizleştirmeye çalışanlar zahirde tezat içinde görünmekle birlikte esasında aynı amaca hizmet ediyorlar.
Sosyal medyanın köpürttüğü, toplumsal gerilimden beslenen siyasetçilerin de büyüttüğü bu cepheleşmenin en büyük mağduri ise bizzat Gazi Mustafa Kemal olmakta, Atatürk'ün hatırası ve eserleri olmaktadır."
İŞTE O HADSİZ SÖZLER
Ünal'ın bugün (11 Kasım) yayımlanan yazısının sarf ettiği cümlelerin bir kısmı şöyle:
"Onu abartılı övenler ve ona tepki gösterip abartılı yerenler arasında, 5186 Sayılı Kanun’a da muhalefet etmeden hakiki bir Mustafa Kemal yazısı yazmak mümkün mü? Haydi deneyelim…
Mustafa Kemal insanüstü bir varlık değildi; olağan dışı kabiliyetleri yoktu. Döneminin her Osmanlı subayı gibi iyi bir eğitim almış, Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı şartlarında sahada tecrübe edinmişti. Kendi devreleriyle kıyaslandığında askeri safahatı vasatın altındaydı zira Sofya ateşemiliterliği, Şehzade Vahdettin’in yaverliği gibi görevlerle ya da sağlık sorunları nedeniyle devrelerine göre daha az kıta vazifesi almış, Çanakkale dışında bir askeri başarı kaydetmemişti. Riske girmezdi. Kudüs’ün işgali öncesinde ordu kumandanlığından istifa ederek Viyana’ya kaplıcalara gitmiş, Medine komutanlığı önerildiğinde reddetmiş, Filistin görevine gönderildiğinde orduyu ağır zayiatla Afrin’e kadar geri çekmişti. Sultan Vahdettin tarafından Anadolu direnişini örgütlemek için gönderildiğinde ordudaki en müsait yüksek rütbeli subaydı; vazife doğal olarak ilk ona teklif edilecekti. İstiklal Savaşı’nın altyapısı zaten hazırdı; zafer, tek adamın değil, kolektif bir çabanın neticesiydi.
Mustafa Kemal bir düşünce adamı, bir mütefekkir değildi; bu alanda yoğunlaşacak zemin ve imkan da zaten yoktu. Fikirleri fark oluşturmaktan, özgünlükten, orijinallikten uzaktı. Nitekim ne çağını, ne başka toplulukları etkileyebildi. Fikirleri bugüne de ulaşmadı. Müslüman bir halkı Batılılaştırmak, laikliği İslam toplumunda uygulamak, seküler bir toplum yaratmak gibi “özgün” aksiyonları ise daha sağlığında çökmüş, başarısız olmuştu. "




