Çağlayan’da bulunan İstanbul Adliyesi’nin önünde avukatlar, mesleklerini yaparken tutuklanan meslektaşları adına İstanbul Barosu öncülüğünde "Savunma Nöbeti"nin üçüncüsünü düzenledi. Bazı baro başkanlarının ve avukatların katıldığı nöbette, tutuklanarak görevinden uzaklaştırılan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve Cumhurbaşkanı Adayı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklu avukatı Mehmet Pehlivan’ın mektubu, tutuklu Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in kızı avukat Seraf Özer tarafından okundu.

Pehlivan, Çorlu Karatepe Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumu’ndan yazdığı mektubunda "Savunma, yargının kurucu unsurlarından biridir. Bu nedenle avukatın susturulması ya da baskı altına alınması, sadece bir meslek mensubuna yönelik bir müdahale değildir; adaletin kendisine yöneltilmiş bir tehdittir. Bugün bir araya gelen siz değerli meslektaşlarım, bu gerçeği en gür sesle dile getirerek hem meslek onurunu hem de toplumun adalet duygusunu koruyorsunuz. Bulunduğum yerden, bu kararlı duruşu görmek büyük bir moral ve inanç kaynağıdır. Çünkü savunmayı savunmak, yalnızca bir eylem değil; mesleğimizin tarihsel hafızasında yer etmiş bir duruştur. Bugün gösterilen bu dayanışma, yarının adil yargı düzenine bırakılacak en kıymetli mirastır.” ifadelerini kullandı.

Mehmet Pehlivan Kiminle Evli, Eşi Kim, Sevgilisi var mı? Çocukları, Ailesi  ve Kariyeri - Yeni Birlik

OYA TEKİN’İN DE MEKTUBU OKUNDU!

Nöbette, daha sonra 140 gündür Silivri’de bulunan Marmara Cezaevi’nde tutuklu bulunan CHP’li Seyhan Belediye Başkanı avukat Oya Tekin’in mektubu okundu. Tekin, gönderdiği mektubunda “Yalnız olmadığımızı bilmek, mücadelenin katman katman yayılarak büyüdüğünü görmek bu loş cezaevi koğuşunda keyfimi biraz olsun yerine getiriyor. Bugün burada, Adliye’ye mücadele duygularıyla gelen herkese teşekkürlerimi sunuyorum. Yaklaşık 140 gündür avukat eşimle Silivri cezaevinde adil yargılanma umuduyla iddianameyi bekliyoruz. Mesleğimizin kutsal saydığım savunma ayağında senelerce yer aldım. Avukatlık, mesleğinin en önemli görevinin hukuk devletine işlerlik kazandırmak ve insan haklarını savunmak olduğuna her zaman inandım. Bugün Seyhan’ın seçilmiş ilk kadın belediye başkanı olarak Silivri’den sizlere bu satırları yazarken aynı inancı taşıyorum.” sözlerini sarf etti.

“BİZ NEDEN İSTANBUL’DA YARGILANIYORUZ?”

“Ülkesi için düşünen, yaşadığı toplumun derdiyle dertlenen her yurttaşın ilk görevi hukukun üstünlüğüne sahip çıkmak olmalıdır. Çünkü hukukun bütün yurttaşlara eşit uygulanmadığı, verilen kararların vicdanları rahatlatmadığı bir toplumda hukuk güvenliğinden söz edilemez. Biz avukatların tüm çabası; ne pahasına olursa olsun savunma hakkını koruyarak hukuk güvenliğinin sağlandığı adil bir ülke inşa etmektir. Çünkü biliyoruz ki insanın insanca yaşaması için yediği ekmekten, içtiği sudan daha kıymetli bir şey vardır, o da adalettir. Şimdi bir kez daha hatırlatıyorum ki hukuk herkese lazım ve soruyorum: Biz Adana belediye başkanları neden İstanbul’da yargılanıyoruz?” ifadelerini kullanan Tekin, “Suç örgütü lideri olduğu iddia edilen kişi dışarıda özgürce gezip her gün soyut iddialarla itibarımıza saldırırken, sadece onun beyanlarıyla yeri yurdu belli olan bizler neden tutuklu olarak yargılanıyoruz? Her gün 'yargı bağımsızdır' açıklamaları yapılırken neden mesleki faaliyetlerinden ötürü avukatlar cezaevinde” sorularını yöneltti.

Tekin, “Bu soruların cevaplarını mutlaka alacağız; ama bugün, ama yarın... Ve inancımı koruyorum. Çünkü her sabah bu duvarların ardında bile adaletin ve dayanışmanın ışığını hissediyorum." ifadelerini kullandı.

Oya Tekin - Vikipedi

“BİRİLERİ KORKTUĞUNDA BİZ CESARET EDERİZ”

Daha sonra, nöbette konuşan Tekirdağ Barosu Başkanı Egemen Gürcün, avukatların sadece müvekkillerinin değil, toplumun da vicdanı olduğunu ifade etti ve "Birileri sustuğunda biz konuşuruz, birileri korktuğunda biz cesaret ederiz, birileri geri çekildiğinde biz ileri çıkarız. Çünkü biliyoruz, adalet susarsa zulüm başlar, savunma susturulursa toplum nefessiz kalır. Bugün bu ülkede adalet, hukukun üstünlüğü ilkesi yerine iktidarın keyfine göre yorumlanmak istenmektedir. Burada bir kez daha altını çizmek gerekir ki, yargının siyasallaştırılması büyük bir tehlikedir. Anayasa var ama uygulanmıyor. Mahkeme kararları var ama tanınmıyor. Bunu kabul etmek asla ama asla mümkün değildir.” açıklamasında bulundu.

“İşte bu yüzden biz avukatlar varız. Tarih boyunca her dönemde 'buradayız' diyen, haksızlık karşısında susmayan avukatlar oldular. Ve bugün de durum farklı değil. Çünkü biz ne emirle adalet isteriz ne de rızayla hukuk ararız. Biz özgür bir savunmayı, bağımsız bir yargıyı ve demokratik bir ülkeyi hedefliyoruz” diyen Gürcün, “Tam da bu noktada unutulmamalıdır ki, barolar yalnızca avukatların örgütü değildir. Barolar, topluma karşı sorumlulukları olan, yasadan kaynaklanan bir görevi yerine getiren kurumlardır. Bu nedenle, hukukun sustuğu yerde sözü; adaletin unutturulmak istendiği yerde direnci temsil ederler. Bu nöbet, verdiği karardan sonra görev yeri değiştirilen hakimler için; yargının siyasallaşmasına karşı, emeğine ve onuruna sahip çıkan yurttaşlar içindir. Çünkü biliyoruz, bir kişi haksız yere susturulduğunda, hepimiz biraz daha sessizleşiriz.” sözlerini sarf etti.

Gürcün, sözlerinin devamında, “Bizim nöbetimiz yalnızca bugünün nöbeti değildir. Bu nöbet, çocuklarımızın özgür bir ülkede büyüyebilmesi için; gazetecilerin, öğrencilerin, işçilerin korkmadan konuşabilmesi için; her yurttaşın ‘benim arkamda hukuk var’ diyebilmesi için tutuluyor. Bizim nöbetimiz, Cumhuriyet’in savunma nöbetidir. İşte tam da bu nedenle, nöbetimizi haftaya İzmir’den başlatıyoruz. Ardından Ankara’da, Tekirdağ’da ve ülkemizin dört bir yanındaki barolarda sürdüreceğiz. Buradan bir kez daha haykırıyoruz: Savunmanın susturulmasına, hukuk devletinin aşındırılmasına avukatlar asla izin vermeyecekler!" dedi.

“ROJİN KABAİŞ’E NE OLDU, HAKAN TOSUN’A NE OLDU?”

Gürcün’ün ardından Avukat Filiz Kerestecioğlu konuştu ve "Rojin Kabaiş’e ne oldu? Hakan Tosun’a ne oldu? Rabia Naz’a ne oldu? Narin’e ne oldu? Gülistan Doku’ya ne oldu? Bu soruların yanı sıra bir de günlük duyurularla başlıyoruz güne: ‘Gözaltına alınıyorum’, ‘Evet, kapıdalar, gözaltına alınıyorum.’, ‘Az önce kapımız kırıldı, ters kelepçe taktılar’... Padişahlardan kadılara, İstiklal Mahkemeleri’nden sıkıyönetim mahkemelerine; Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nden özel yetkili ağır cezalara, bugünse Sulh Ceza Hakimliklerine kadar uzanan bir zincir bu." sözlerini sarf etti.

'Aziz İhsan Aktaş' haberlerine erişim engeli!
'Aziz İhsan Aktaş' haberlerine erişim engeli!
İçeriği Görüntüle

savunma-nobeti2.png

Kerestecioğlu, 2 gün önce Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin, Türkiye’nin Aysel Tuğluk’un tutukluluğu nedeniyle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin maddelerini ihlal ettiğine hükmettiğini ifade etti ve "Mahkeme, Tuğluk’un tutukluluğunun makul şüpheye dayanmadığını, yerel mahkemenin suçun niteliği, delil durumu ve kaçma riski gibi soyut gerekçelerle, bireysel bir değerlendirme yapmadan tutuklama kararı verdiğini belirtti, "OHAL dönemi bu ihlalleri haklı çıkaramaz" dedi ve Aysel Tuğluk’a manevi tazminat ödenmesine karar verdi. Ama soruyorum sizlere, hangi manevi tazminat Aysel Tuğluk’un yaşadıklarına deva olabilir? Hiçbiri!” açıklamasını yaptı.

“Bir diğer meslektaşımız ise siyasetçi değil, yazar değil, müzisyen değil. Bir avukat, Selahattin Demirtaş... Yıllarca insan hakları mücadelesi yürütmüş bir hukukçu. Tutukluluğu hem yerel mahkemeler, hem Anayasa Mahkemesi, hem de uluslararası mahkemeler tarafından defalarca haksız ve hukuksuz bulunmuş bir meslektaşımız.” diyen Kerestecioğlu, “Adalet Bakanlığı, Demirtaş hakkında AİHM Büyük Daire kararına itiraz etti ama bu itiraz, kararın uygulanmasını engellemez." dedi.