5 Ağustos’ta Ankara Esenboğa Havalimanı'nda gözaltına alınarak tutuklanan Avrupa Konseyi Gençlik Delegesi Enes Hocaoğulları hakkında, yargılandığı davanın ilk duruşmasında adlî kontrol şartıyla tahliye kararı verildi.
Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi’nde yaptığı konuşma nedeniyle “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçundan tutuklanan Uluslararası Af Örgütü'nün Türkiye şubesinin Avrupa Konseyi gençlik delegesi Enes Hocaoğulları, Ankara 86. Asliye Ceza Mahkemesi’nde ilk kez hakim karşısına çıktı.
Hocaoğulları’nın ilk duruşmada tahliyesine karar verildi.
Duruşmadaki savunmasında "İstanbul Büyükşehir Belediyesine ve Başkanına yönelik operasyonlarla başlayan süreci hem mesleki bir gereklilik hem de bir vatandaş olarak yakından takip ettim," diyen Hocaoğulları, 27 Mart'taki konuşmasının ardından 28 Mart'ta Türkiye'ye döndüğünü, oturumun canlı yayımlandığını Türkiye'ye dönünce öğrendiğini ve konuşmasının "çarpıtılarak sosyal medyada paylaşıldığını" belirtti.
"Kaçma şüphesi gerekçesi mantığa aykırı"
Daha sonra 4 Nisan'da iş seyahati için yurt dışına çıktığını; önce Norveç'te Öğrenci ve Akademisyenler Birliği'nin eğitim ve konferanslarına katıldığını, sonra da Avrupa Birliği'nin 1.5 milyon imza toplayan bir sağlık hakkına erişim projesinde çalıştığını aktaran Hocaoğulları hakkında açılan soruşturmadan yurt dışındayken haberdar olduğunu söyledi. Savcılığın avukatlarına çalışma süresi bitip ülkeye dönünce ifade verebileceğini söyleyen Hocaoğulları, şu ifadeleri kullandı:
"Kaçma şüphesi ile tutuklanmam, bu sebeple mantığa aykırıdır. Kaçma şüphesinin karşısındaki en somut delil yurda dönmüş olmamdır. İddianame ayrıca, ifademde detaylıca anlattığım mesleki seyahatlerim hakkında yalnızca 'yurt dışında çalışmaz' yazılmıştır. Oysa ben dosyadaki kayıtlarda da görüldüğü üzere her ay yurt dışına çıkarım. Tutuklu yargılanıyor olmam mesleğimi icra etmeme engel olup beni ciddi ekonomik sıkıntılara itmektedir. Bu durum defalarca dile getirilse de değerlendirilmeye alınmamıştır."
"Çeviri eksik ve taraflı"
"Konuşmamın iddianamede Türkçe dilinde yer alan nüshası eksik, hatalı ve taraflı bir çeviriye tabii tutulmuştur," diyen Hocaoğulları, şunları söyledi:
"Barışçıl protestoları ifade etmek için kullandığım 'mücadele' sözcüğü 'savaş' şeklinde tercüme edilmiştir. Bu protestoların barışçıllığından bahsettiğim kısımlar ise yine tamamen çeviri dışı bırakılarak yer verilmemiştir. İddianamenin 'sokağa çıkmaya hazırız' sözümü alıntılamasının da aynı durumdan kaynaklandığını düşünüyorum. Barışçıl protestolar dediğim cümle çevrilmemişken 'sokağa çıkmaya hazırız' cümlesi ile barışçıl protestolar kastım çarpıtılmıştır. İşin ilginç yanı bahsettiğim hataların olmadığı bir versiyonun çoktan dosyada var olmasıdır. Bu nüsha karar makamlarınca değerlendirmeye alınmamıştır."
"Ne yerde yatmak ne de yerleri temizlemek gururumu incitiyor"
Tutuklu bulunduğu süre boyunca yaşadığı hapishane koşullarından da bahseden Hocaoğulları, "28 yataklı bir koğuşta 54 kişi yatıyoruz. Ben temizlikten sorumluyum, günde 3 kez koğuşun yerlerini siliyorum. İnanın ne yerde yatmak ne de yerleri temizlemek gururumu incitiyor. 21. Ben yalnızca ülkemin bağlı olduğu uluslararası hukuk standartlarına uymasını talep etmişken ülkenin itibarını zedelemekle itham edilmeyi kabullenemiyorum," ifadelerini kullandı.
Ne olmuştu?
Hocaoğulları, 27 Mart'taki Kongre Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada Türkiye’deki tutuklu belediye başkanlarına ve gençlerin barışçıl protestolarda maruz kaldığı polis şiddetine dikkat çekmiş ve "Geçen hafta sokaklarda, bu hafta Saray'da demokrasi mücadelesi veriyordum. (...) Polis güçlerinin bize biber gazı, plastik mermi ve tazyikli su da dahil olmak üzere orantısız bir vahşet uyguladığı ilk günden beri oradaydım. Akranlarımın gözaltına alınıp sokaklarda arandığı anlarda da oradaydım" demişti.