German Foreign Policy’nin aktardığına göre, yeni istihbarat birimi doğrudan Avrupa Komisyonu Genel Sekreterliği’ne bağlı olacak ve böylece doğrudan von der Leyen’in emrinde olacak.
Yıllardır var olan istihbarat birimi IntCen (İstihbarat Analiz Merkezi), AB Dışişleri şefi Kaja Kallas’a bağlı. Gözlemciler, von der Leyen’in yeni servisle Kallas’ın aleyhine gücünü daha da artırmak istediğini düşünüyor.
Fakat özellikle büyük AB ülkelerinin güçlü bir AB istihbarat servisini kabul etmeye hazır olup olmadığı meçhul. Bu ülkeler şimdiye kadar güçlü ulusal servislerinden faydalanıyor ve bunlarla rekabet etmek istemiyorlar.
AB’nin kendi istihbarat servisinin kurulması, 1990’lardan beri talep ediliyor. Bunun nedenlerinden biri, çeşitli AB ülkelerinin Yugoslavya savaşlarında ABD istihbarat servislerinden gelen bilgilerden mahrum kaldıklarını hissetmeleri.
ABD Başkanı Donald Trump döneminde bu durumun daha da kötüleşebileceğine dair endişeler yaygın.
1996 yılında Internationale Politik dergisinde yayınlanan bir makalede, bunun ABD’ye “mevcut bağımlılığın yeniden düşünülmesine” yol açtığı belirtilmişti.
AB gerçekten kendi güvenlik ve savunma politikasını geliştirmek istiyorsa, Avrupa’nın siyasi ve askeri liderlerine güvenilir, kapsamlı analizler sağlanması gerekiyordu. Buna göre AB’nin “ortak bir istihbarat servisine” ihtiyacı vardı.
Brüksel, 1999’da NATO’nun Yugoslavya’ya saldırmasının hemen ardından ilk adımları attı. AB’nin dış politika sorumlusu olan Javier Solana, Joint Situation Centre (SitCen) adı altında bir istihbarat biriminin kurulmasını başlattı ve bu birim ilk olarak AB askeri kurmayıyla bağlantılı hale getirildi.
2002 yılında bu birim, AB dışişleri temsilcisinin bünyesinde bağımsız bir kurum haline dönüştürüldü.
2003 yılının başında, AB’nin Kuzey Makedonya’da o zamana kadar NATO tarafından yürütülen “Allied Harmony” (“Müttefik Uyumu”) askeri operasyonunu devralmaya hazırlandığı sırada, SitCen’in faaliyetleri oldukça başarılı olarak değerlendirilmişti.
Solana o zamanlar, Brüksel’in hayli ilerlemiş olduğunu, AB’nin “NATO olmadan da ilk müdahaleyi gerçekleştirebileceğini” iddia etmişti. SitCen’in Güneydoğu Avrupa’da “yüzden fazla gözlemciden oluşan bir ağa” sahip olduğunu, bu gözlemcilerin “istihbarat eğitimi almış” olduğunu, “açık veya gizli yerel muhbirlerden” bilgi topladığını ve “her gün elde ettikleri bilgileri şifreli olarak Brüksel’e” bildirdiğini de belirtmişti.
Solana’nın bir çalışanı o dönemde, “Oradan gelen bilgiler genellikle ulusal servislerin sağladığı bilgilerden daha iyi ve daha ayrıntılıdır. Dünya çapında kendi gözlerimiz ve kulaklarımız var,” demişti.
Gerçekten de SitCen, “130 ülkede faaliyet gösteren AB dış temsilciliklerinden gelen gizli ve çok gizli bilgilere” dayanabiliyordu.
2011 yılında SitCen, yeni kurulan Avrupa Dış Hizmetlerine entegre edildi ve Mart 2012’de Intelligence Analysis Centre (IntCen) olarak yeniden adlandırıldı ve bugüne kadar da bu şekilde kaldı.
IntCen resmi olarak kendi operasyonel faaliyetlerini yürütmeyip yalnızca kamuya açık ve ulusal istihbarat servisleri tarafından toplanan bilgileri işleyebildiğinden, ya CIA modeline göre tam teşekküllü bir istihbarat servisi haline getirilmesi ya da AB’nin başka bir yerinde böyle bir servis kurulması yönünde talepler sık sık dile getiriliyor.
Son olarak, eski Finlandiya Cumhurbaşkanı Sauli Niinistö, 30 Ekim 2017’de Avrupa Komisyonu’nun sipariş ettiği, Avrupa’nın sivil ve askeri hazırlık durumunun güçlendirilmesine ilişkin bir rapor sunarken bunu tavsiye etmişti.
Niinistö, raporda sadece AB’deki her hanenin en az üç gün boyunca kendi kendine yetebilecek şekilde hazırlıklı olması gerektiğini tavsiye etmekle kalmadı, ayrıca Brüksel’in hem stratejik hem de operasyonel gereksinimleri karşılayabilecek “AB düzeyinde tam teşekküllü bir istihbarat servisine” acilen ihtiyaç duyduğunu da belirtti.
Yerine getirilmesi gereken görevler arasında sadece kritik altyapıya yönelik sabotajların önlenmesi değil, aynı zamanda AB kurumları da dahil olmak üzere casusluğun önlenmesi de yer alıyor.
Şu anda Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen, böyle bir istihbarat servisi kurma girişiminde bulunuyor. Haberlere göre, Avrupa Komisyonu Genel Sekreterliği’nde, Komisyon Başkanı’na doğrudan bağlı yeni bir istihbarat birimi kurulacak.
Komisyon’da bu konuyla ilgilenen bazı çalışanlara atıfta bulunularak, şu anda bir konseptin oluşturulduğu ve gerekli tartışmaların tüm hızıyla sürdüğü belirtiliyor.
Her halükarda, AB üye ülkelerinden istihbarat çalışanları işe alınması ve ortak projeler için istihbarat bilgileri toplanması planlanıyor ama operasyonel ajanların görevlendirilmesi planlanmıyor.
Genel değerlendirmelerin yanı sıra, ABD’ye bağımlılığın ABD Başkanı Donald Trump tarafından şantaj amaçlı kullanılabileceği de tetikleyici faktörler arasında sayılıyor.
AB’nin gelecekte Trump yönetiminin keyfiliğine maruz kalmasını “kesinlikle önlemek gerektiği” düşünülüyor.
İlk tepkiler, von der Leyen’in girişimine açıkça karşı. Gözlemciler, von der Leyen’in, şu anda IntCen’in yetki alanına giren Avrupa Dış Hizmetleri ve AB Dışişleri Temsilcisi’nin aleyhine, kendi gücünü daha da genişletmek istediğini düşünüyor.
Öte yandan, ulusal güvenlik ve buna bağlı istihbarat yetenekleri üye ülkelerin sorumluluğunda olduğu belirtiliyor. Nitekim, geçmişte de özellikle güçlü üye devletler, büyük istihbarat servislerine sahip olanlar –özellikle Almanya ve Fransa– kapasitelerini daha zayıf üye devletlere AB istihbarat servisi aracılığıyla büyük ölçekte sunma eğilimi göstermediler.
Son olarak, IntCen’in şu anda yeniden yapılandırılmakta olduğu ve ayrıca istihbarat bilgilerinin toplanması için üst düzey bir merkez olan Single Intelligence Analysis Capacity (SIAC) bulunduğu ve IntCen’in uzun süredir EUMS Int (EU Military Staff Intelligence) askeri istihbarat yapısı ile yoğun bir işbirliği içinde olduğu belirtiliyor.