Uyuyan milletler ve tarihsel travmalar

AKP’nin yeni açılım söylemi, barış ve kardeşlik iddiasıyla ortaya çıksa da, süreç daha baştan “yeni bir iç düşman” icat etme refleksiyle yürüyor... Hedefte yine Cumhuriyet’in kurucu fikri var. Ve bu kez, 1923’ün kendisi topyekûn hedef alınmış durumda...

AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat, 2008 yılında New York Times gazetesine yaptığı açıklamada, "Atatürk devrimleri toplumda travma etkisi yarattı" dedi. Fırat açıklamasında "bu travmayı yaşamayan toplumlar bu tartışmaları anlayamazlar" yorumunda bulundu.

Fırat, 1943 doğumluydu... 1923'ten 20 yıl sonra doğmuştu, bahse konu açıklamasını ise 1923'ten 85 yıl sonra yapıyordu.

Fırat her şeyin "bir gecede" gerçekleştiğine inanıyordu. Bizzat yaşamadığı ama ailesinden veya kimi malum tarih kitaplarından edindiği "travma hikayeleri" ile empati kuruyor olsa gerekti...

Atatürk devrimleri 1839'da başlayan yenilik ve modernleşme hareketlerinin yani Türk modernleşmesinin bir devamıydı. Bir gecede değil asırlar boyu verilen zorlu mücadeleler içerisinde ve toplumsal ihtiyaçlara yanıt olarak oluştu.

İşin bu kısmı başka tartışma konusu...

Bu yazıya konu edeceğimiz kısmı, Fırat'ın "bu travmayı yaşamayan toplumlar bu tartışmaları anlayamazlar" yorumu...

Türk toplumunun travmalarını onlarla birlikte yaşamayanlar, toplumla birlikte hissetmeyenler anlayamıyor evet, biz yine de anlatalım.

* * *

Türkiye yarım asırdır terör belası ile uğraşıyor... Bu yarım asırın da yarısı AKP iktidarları gölgesinde yaşandı...

CHP lideri Özgür Özel dün hatırlattı, AKP'nin iktidara geldiği 2002 yılında sadece 7 şehidimiz var...

İnsan canı bir istatistiki veri olarak görülemez ama 2002 yılında yalnızca 7 şehit vermişiz, yalnızca 7 mehmetçiğin evine ateş düşmüş...

2015-2016'ya gelindiğinde 530 şehit veriyoruz.

Bu ülkenin travmalarıyla alakadar olmak isteyen varsa terörle mücadelede şehit düşen asker ve polis ailelerine, kollarını bacaklarını yitiren, gözlerini kulaklarını kaybeden gazilerimize dönüp bir bakmalı...

Bu aileler rahatsız, kaygılı ve tedirgin...

Gazilerimiz kaygılı...

Travmalarımız bundan ibaret değil.

Borçları sebebiyle canına kıyan ya da suça sürüklenen gençler, çözülen aile ve ahlak yapımız, kendi yurdumuzda barınacak yer bulamaz hale gelmemiz, demografik dönüşüm, dilimizin kültürümüzün adım adım yok edilişi, eğitim sistemimizin çöküşü...

Evet, "bu travmayı yaşamayan toplumlar bu tartışmaları anlayamazlar..."

* * *

Eski AKP MKYK üyesi Mücahit Birinci dün şunu ilan etti: “Kemalizmin tasfiyesi zamanı geldi.”

Tarihçi Taner Akçam geçtiğimiz günlerde bir yazı kaleme aldı ve “Kürt açılımı bu rejim içinde Kürt meselesini çözmek değil, aslında yeni bir devlet kurma projesidir. Yani, 1923’te denenen ve tutmayan bir devlete son verme projesidir” dedi.

AKP iktidarı, Türkiye'nin derin yapısal sorunlarını çözme iddiasıyla giriştiği ve süslü sözlerle ilan ettiği “açılım”, “reform” ve “normalleşme” süreçlerini her defasında iç cephedeki fay hatlarını daha da keskinleştirmek için kullanıyor.

Açık açık "yeni bir devlet" gibi sözler sarf ediliyor.

Süreç, görünüşte "Türk-Kürt-Arap kardeşliğini" tesis etmeye, iç tahkimat kurmaya ve demokratikleşmeyi ilerletmeye yönelik bir hamle olarak sunuluyor. Oysa daha ilk adımlarından itibaren muhalefeti düşmanlaştırma refleksi öne çıkıyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2013 yılında katıldığı bir televizyon programında şöyle demişti:

“Osmanlı’da Lazistan Eyaleti var, Kürdistan Eyaleti var. Eyalet sistemleri vardı. Bu Osmanlı’yı güçlü yapıyordu. Neden şimdi bundan korkuluyor?”

Bugün 1923'ü tasfiye etmek isteyenler, neyin yerine neyi koyacaklarını açıkça söylemiyorlar.

"Yeni anayasa" derken ne istediklerini açık etmiyorlar.

Kemalizm'den ve 1923'ten kastınız ne? Bize neyi dayatıyorsunuz?

Bugün Türkiye’de Kemalizm’den geriye ne kalmış da onun tasfiyesiyle ülke rahata erecek?

Atatürk devrimleri mi? Laiklik mi? Bilimsel eğitim mi? Kadın hakları mı? Yargı bağımsızlığı mı? Kamu yönetiminde liyakat mi?

Yoksa üniter yapımız mı?

* * *

Devlet Bahçeli, Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turundan hemen sonra yaptığı açıklamada, “Önümüzdeki günlerde çok şey değişecektir, her şey değişecektir. Öyle gözüküyor. İnşallah Türkiye değişmez” ifadelerini kullanmıştı.

Travma arayan 100 yıl öncesinin edebiyatını bırakmalı ve işte buraya bakmalı...

Bugünün travması, bir gecede yapıldığı iddia edilen devrimler değil, bir gecede alınan kararlarla çökertilen kurumlarımızdır. Ve sıra üniter yapımızı tartıştırmaya gelmiş görünüyor...

Türkiye özelinde halkın “bölünme” korkusuyla iç içe geçmiş tarihsel travmaları da vardır:

"Uyuyan milletler ya ölür ya da köle olarak uyanır."

Sinan Acıoğlu
babaocagi.com