Kültür Sanat

Türk halk müziği sanatçısı kültürel yozlaşmaya dikkat çekti

Türk Halk Müziği Sanatçısı Sümer Ezgü, Türkiye’de yaşanan kültürel yozlaşmaya dikkat çekti. Batıcı anlayışın milli kültürü unutturduğunu söyleyen Ezgü, ”Yozlaşma Marshall yardımlarıyla ve NATO’ya girişimizle başladı” dedi.

Türk Halk Müziği Sanatçısı Sümer Ezgü, kültürel kimliğimizin korunması için önemli bir çağrıda bulundu. Ezgü, müzikte yaşanan yozlaşmanın toplumun bozulmasına neden olacağını belirtti. Ezgü ayrıca açıklamasında gençlerin rap ve pop müziklerle tek yanlı beslendiğini kaydetti.

Ezgü, kültürel yozlaşmaya dikkat çekmek için Sümer Ezgü Sanat Akademisi’nde basın toplantısı düzenledi. Toplantı sırasında Aydınlık’a özel açıklamalar yapan usta sanatçı, “Müzik bir toplum için çok önemli. Sanat dalları içinde dikkati çeken, etki gücü olan müzik. O açıdan müziği çok önemsememiz lazım. Bir toplumu müzikle çökertebilir ya da yükseltebilirsiniz.” dedi.

KÜLTÜREL YOZLAŞMA BATICILIKLA BAŞLADI

- Neden kültürel seferberlik?

Kültürel bir yozlaşma var. Bu Atatürk’ten sonra uygulanan politikaların sonucudur aslında. Kültürel yozlaşma 1940’lı yıllarda Marshall yardımlarıyla ve NATO’ya girişimizle başlayan bir süreç. Uçak fabrikamızın kapanması, araba fabrikamızın kapanması, köy enstitülerinin kapanması, milli tarımın önünün kesilmesi, kültürel olarak Batıcı bir eğitim sisteminin yerleştirilmesi bugüne kadar yapılan yanlışlar.

Bana bağlamayı resim öğretmenim öğretti biliyor musunuz? Müzik öğretmenim değil. Çünkü müzik öğretmenim bağlama bilmiyordu. Çünkü müzik öğretmenlerimizin yetiştiği Gazi Enstitüsü Müzik Bölümü’nde tamamen Batıcı bir eğitim anlayışı vardı. Sonradan yavaş yavaş değişmeye başladı. Sanatçı yetiştiren okullarda ağırlıklı olarak Batıcı eğitim yapıldığı için kendi öz kültürümüz unutuluyor.

Televizyonlarda, belediyelerin düzenlediği şenliklerde üniversitelerin bahar şenliklerinde yıl sonu konserlerinde yani el birliği ile farkında olarak veya farkında olmayarak unutturuluyor.

Türkiye’de genç nüfus oranı yüzde 15. Geriye yüzde 85 kalıyor. Her şeyden önce yok sayamayız. Bir halktır, ciddi bir kitle. Ayrıca yüzde 15 lik gençlerimizi tek yanlı besleyemeyiz. Kendi öz kültürünü bilmesin mi bu gençler? Ondan sonra gençleri beğenmiyorlar. Biz besliyoruz. Neyi sularsanız, hangi filizi sularsanız o çiçek açar, meyve verir. Gençleri tek yanlı beslersek doğal olarak kültürlerinden uzak yetişeceklerdir.

- Bir toplum için müzik neden bu kadar önemli?

Müzik bir toplum için çok önemli, sanat dalları içinde dikkati çeken etki gücü olan müzik. O açıdan müziği çok önemsememiz lazım. Bir toplumu müzikle çökertebilir ya da yükseltebilirsiniz. Eğer müzik anlayışı gelişme yönündeyse o toplum ileri gider. Ama bozulma yönündeyse o toplum çöker. Konfüçyüs’ün dediği gibi bir toplumu yok etmek istiyorsanız müziğini bozunuz. İbni Sina’nın dediği gibi kültür ve sanat itibar görmediği yeri terk eder. Atatürk de bilim ve sanata önem vermeyi önümüze koydu. Çocuklarımızı ve gençlerimizi yetiştiren önce aile sonra okullar ve çevre, büyüklere ait çocukları suçlayamayız. Ne ekersek gelecekte de onu biçeceğiz.

‘KENDİSİNİ TANIMAYAN HİÇBİR ŞEYE YARAMAZ’

- Türk gençliği geleneksel kültürün neresinde?

Geleneksel kültür için anaokulundan başlamak lazım. Mesela bizim sokak oyunlarımız çok değerlidir. Sokak oyunlarının çocuklara etkinlik olarak öğretilmesi gerek. Hem çok eğlenceli hem de geleneksel. Mesela biz albüm yaptık “Sümer Ezgü ve Çocuklar” diye, anaokulu 12 yaşına kadar çocuklara hitap ettik. Altta böyle davullar, ritimler, sipsi, zurna, cura vardı. Tekerlemeleri türküleri çocuklarla birlikte okuduk. Anaokullarına da söyleşiye cura götürüyorum. Çalıyoruz… Çocukları ancak böyle besleyebiliriz. Sadece bizim müziğimizi dinleyip kapalı yaşamaları da gerekmiyor tabi ki dünyayı da tanımaları lazım ama kendisini tanımayan hiçbir şeye yaramaz, köksüz ağaca benzer.

- Kültür etkinliklerinde ve festivallerde yerel sanatçılara ne kadar yer veriliyor?

Düğüncüler kimdir biliyor musunuz.? Düğüncüler kültür taşıyıcılarıdır aslında. Oradaki insanlara tek bir eğlence tarzında o mutluluğu yaşatan, bizi bir arada tutan insanlardır. Bu insanları niye sahnelere çıkarmayalım ki biz? Halk kültürünü yaşamış, hisseden v sürdüren özellikle otantik insanların sahnelerde yer alması lazım. Özellikle festivallerde yörük kültürünü yaşatan, taşıyan sanatçıların özellikle ana sahneye çıkması lazım.

Doğasever, dağları savaş için değil barış için, üretim için kullanan, binlerce hayvan besleyen, yurt savunmasında en önde yer alan bu kültürü ancak bu müziği yapan insanlar hisseder.

“MEDYA KENDİSİNİ İMHA EDİYOR”

- Medya ve geleneksel kültür arasında bir uçurum var mı?

Türkiye'ye reyting anlayışı geldikten sonra artık medyanın öyle bir sorumluluğu kalmadı. Para kazanıyor, ticaret yapıyor medya. Onun için dikkat çeken neyse onu yayınlıyor.

Gelin ve kaynanayı kavga ettiriyor, yemek yapma yarışmalarında bizim geleneğimizde olmayacak şekilde hakaretler ediliyor. Amaç daha çok izlenmek. Moda yarışmalarında keza birbirlerine hakaretler var. Akıl alır gibi değil. Medyada sevgi, saygı asla işlenmiyor. Medya tamamen reyting peşinde sorumsuzca hareket ediyor. Aslında bir bakıma kendisini de imha ediyor.