DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile görüşmelerinin verimli geçtiğini söyleyen Bakırhan, PKK'nın fesih ve silah bırakma kararını açıkladığı yeni sürece ilişkin değerlendirmelerde de bulundu. "Tarihi bir dönemde olduğumuz söyledik ama bu tarihi dönemde güven inşa etmek bu sürecin can damarıdır. Hem Kürt halkında hem Türkiye halklarında yürüyen sürece ilişkin bir tereddüt var, bir güven sorunu var" dedi.
"Bir sürecin layıkıyla devam edebilmesi için güven ortamının da tesis edilmesi gerekiyor" diyen Bakırhan, şunları söyledi:
"Bu güveni yeniden tesis edebilmek için hepimize görev ve sorumluluklar düşüyor. Önemli görevler düşüyor. En başta da AK Parti'ye düşüyor. En başta iktidar ve ortağına düşüyor. Yine bütün siyasi partilere düşüyor. Bu süreçte güveni tesis etmek, toplumu ikna etmek, toplumu bu yürüyen sürecin yanında konumlanmaya sevk edecek bir söylem, bir pratik içerisinde olmamız gerekiyor."
Bakırhan'ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
"İNFAZ KANUNU DEMOKRATİK STANDARTLARDA DÜZENLENMELİ"
"Bugün bir yandan barışı konuşuyoruz ama bir yandan cezaevlerine bakarken büyük bir acı yaşıyoruz. Hasta mahpuslar meselesi vicdanları sızlatan acı bir gerçek. Adalet Bakanlığı’nın verilerine göre günde iki hasta tutuklu hayatını kaybediyor cezaevlerinde. 515 günde bin 26 hasta tutsak yaşamını yitirmiş. Her gün neredeyse iki tabut çıkıyor. Bu dehşet tabloyu sona erdirmek barışın ilk ve acil adımıdır. Bir diğer adımı da infaz düzenlemesine ilişkin olmalıdır. Yıllardır keyfi nedenlerle cezaevlerinde kalan binlerce insan adaletin aşınmasına neden oluyor. Adalet duygusunu zedeleyen İnfaz Kanunu artık demokratik standartlara göre yeniden düzenlenmeli ve cezaevleri boşalmalıdır. Cezaevlerinde bulunan tutsakların aileleri çifte bayram yapmalıdır. Bu dediğimiz çerçevede çıkacak bir infaz paketini de destekleyeceğimizi aksi halde kendi düşüncelerimizi o platformda dile getireceğimizi belirtmek istiyorum.
"DEM VE MHP, TABANA SÜRECİ ANLATMA GAYRETİ İÇERİSİNDE"
Bu süreçte sanırım en büyük emek veren siyasi partilerden birisi de biziz bu çok değerlidir. Yine aynı şekilde sahaya baktığımız zaman MHP'nin de kendi teşkilatına ve tabanına bu süreci anlatmak için bir çaba bir gayret içerisinde olduğunu görüyoruz. Muhalefetteki siyasi partilerin bu konuda duruşu fena değil ama bu sadece sözle değil onların da bu süreçte aktif görev alarak kendi tabanlarını bu konuda bilgilendirmeleri, bu sürece aktif katılımlarına, destek sunacak çağrılar, açıklamalar yapmaları gerektiğini belirtmek istiyoruz.
"ORTADOĞU HALKLARI İLK DEFA KENDİ SENARYOSUNU YAZABİLİR"
'Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı' rotamız olsun, demokratik bir cumhuriyet rotamız olsun. Kürt’ün, Alevinin eşit yurttaş olduğu bir ülke rotamız olsun. Gelin kendi yolumuzu rotamızı kendimiz çizelim hazır Ortadoğu değişiyorken... Bu süreçte Demokratik Ulus mutabakatıyla gerçek bir eşitlik zemini kurabiliriz. Ortadoğu halkları ilk defa belki de başkasının senaryosuna bağlı kalmadan kendi senaryosunu yazabilir. Biz kendi senaryomuzu birlikte yazalım diyoruz.
Sayın Öcalan’ın çağrısı, rotamızı ve senaryomuzu yazabileceğimiz, çizebileceğimiz ve birlikte hareket edebileceğimiz bir kapı aralıyor. Kendi sözünü söyleyen, kendi kararını veren bir irade ortaklığı sağlamak bu süreçte mümkün. Demokratik bir Ortadoğu ve demokratik bir Türkiye geçmişte belki hayaldi, ancak emin olun, bu son süreçle birlikte artık hayal değil.
"HALKLARDA GÜVEN SORUNU VAR"
Hem Kürt halkında hem Türkiye halklarında yürüyen sürece ilişkin bir tereddüt, bir güven sorunu var. Bir sürecin layıkıyla devam edebilmesi için güven ortamının tesis edilmesi gerekiyor, bu güveni yeniden tesis etmek için hepimize büyük görev ve sorumluluklar düşüyor. En başta Ak Parti’ye, iktidar ve ortağına düşüyor. Özellikle bu süreçte güveni tesis etmek, toplumu yürüyen sürecin yanında konumlanmaya sevk edecek bir söylem ve pratik içerisinde olmamız gerekiyor. Bu konuda başta Ak Parti olmak üzere, birçok siyasi partide deneyimi olan, geçmişte bu süreçlerde yer almış insanların da artık söz kurması, öne çıkması gerekiyor. Bu süreçte sadece DEM Parti değil herkes daha cesur olmalı, daha büyük bir sorumlulukla hareket etmeli ve sürece katkı sunacak söz, pratik ve eylem içerisinde olması gerekir.
'TÜRKİYE'NİN DEĞERLERİYLE DERDİMİZ YOK'
Bu ülkenin başkenti, dili ve bayrağıyla hiçbir zaman bir sorunumuz olmadı, hiçbir zaman da bizim konumuz değil. Sesini duyuyorum endişeleri olanların, bunlar değilse siz ne istiyorsunuz diyorlar? Derdimiz Türkiye'nin değerleriyle değil, rejimin demokratik olmayan karakteriyledir. Rejimin Kürt'ü kabul etmeyen karakteriyledir. Rejimin Alevileri eşit yurttaş saymayan karakteriyledir. Biz devlet+demokrasi formülünü savunuyoruz.
"UCUZ SİYASİ HESAPLARI REDDEDİYORUZ"
Birileri bize MHP ve AKP ile işbirliği mi yapacaksınız diye soruyorlar. Barış bizden de Cumhur İttifakından da daha büyüktür. Ucuz siyasi hesapları reddediyoruz.
Sayın Öcalan'ın kardeşlik hukuku çağrısı demokratik ulus mutabakatı temelinde yeni ve kalıcı bir toplumsal sözleşmenin ruhunu yansıtıyor. Bin yıllık kardeşliğimizi eşit yurttaşlığa dayalı demokratik bir anayasa ile güvenceye alabiliriz. Bugün 27 Mayıs'ın yıldönümündeyiz. Askeri vesayet ve darbe kültürünün demokratik bir sözleşme ile tamamen kapatabiliriz, bu topraklardan kaldırabiliriz. Darbenin panzehiri özgür siyasettir. Evrensel hukuktur ve demokratik uzlaşıdır. Siyaseti kişisellikten arındırıp kurumsal çözümlere odaklanma zamanıdır. Siyasetin benden bize kişisel hedeften ortak gelecek eksenine kayması anayasal dönüşümü hazırlar.
"PAZARLIK UNSURU DEĞİLİZ"
Anayasa tartışması tabu değil. Demokrasi, özgürlük ve adalet ekseninde samimi müzakere alanı olmalıdır. Ne eski vesayete sığınırız kabul ederiz ne de mevcut merkezileşmeyi kabul ederiz. Biz üçüncü yoluz. Biz demokratik zeminiz.
Biz kimsenin yedeği ya da pazarlık unsuru değiliz... Biz DEM Partiyiz.
Kimsenin yedeği de değiliz, kesinlikle pazarlık unsuru değiliz. Bu süreçte o süreç değil. Biz demokratik siyasetin kurucu unsuruyuz. Rotası demokrasi olana elimizi uzatırız. Barışa gönül verene de yüreğimizi açarız. İkisi olmayanın karşısında da mücadele ederiz. İktidardan muhalefete toplumsal kesimlerden inanç örgütlerine kadar herkesi barış etrafında buluşmaya davet ediyoruz. Bu davet çok kutsal bir davettir."