ABD Başkanı Donald Trump yönetiminin yayımladığı 2025 Ulusal Güvenlik Stratejisi, Washington’ın yarım asırdır devam eden Ortadoğu politikasında köklü bir değişimin sinyalini veriyor.
Beyaz Saray tarafından yayımlanan belge, “Ortadoğu’nun Amerikan dış politikasındaki öncelik dönemi sona ermiştir” ifadesiyle bu kopuşu net bir şekilde ortaya koyuyor.
‘TARİHSEL NEDENLER ARTIK GEÇERLİ DEĞİL’
Belgede bu durumun gerekçesi, “En az yarım yüzyıldır Amerikan dış politikası tüm diğer bölgelerin üzerinde Ortadoğu’yu önceliklendirdi” sözleriyle açıklanıyor.
Bu önceliğin geçmişteki nedenleri ise bölgenin dünyanın en önemli enerji tedarikçisi olması, süper güç rekabetinin ana sahası haline gelmesi ve küresel istikrarı tehdit eden çatışmalara ev sahipliği yapması olarak sıralanıyor.
Ancak strateji metnine göre, bu dinamiklerden en az ikisi artık geçerliliğini yitirmiş durumda.
“Bugün bu dinamiklerden en az ikisi artık geçerli değil” denilen belgede, enerji kaynaklarının büyük ölçüde çeşitlendiği ve ABD’nin yeniden net enerji ihracatçısı konumuna geldiği belirtiliyor.
Belgede ayrıca, “Bu yönetimin kısıtlayıcı enerji politikalarını kaldırması veya gevşetmesi ve Amerikan enerji üretiminin artmasıyla birlikte ABD’nin Ortadoğu’ya odaklanmasının tarihsel nedeni ortadan kalkacaktır” denildi.
Yeni stratejiye göre bölge, petrol ve gazın ötesinde nükleer enerji, yapay zekâ ve savunma teknolojileri gibi alanlarda uluslararası yatırımın hem kaynağı hem de hedefi haline gelecek.
STRATEJİ BELGESİNDE ‘İRAN ZAYIFLADI’ VURGUSU
Belge, İran’ın uzun yıllardır bölgenin en istikrarsızlaştırıcı aktörü olarak görüldüğünü hatırlatıyor ancak “İran zayıfladı” ifadesiyle önceki strateji metinlerinden ayrılıyor.
Trump yönetimi, “Ortaklarımızla birlikte İran’ın askeri kapasitesini sınırladık, vekil güçlerine karşı koyduk ve caydırıcılığı yeniden tesis ettik” ifadelerini kullanarak, Tahran’ı bölgenin baskın tehdidi olarak gören yaklaşımı yumuşatıyor.
ORTADOĞU, ‘AFRİKA’YA AÇILAN EKONOMİK KAPI’
Belgede dikkat çeken bir diğer unsur, Ortadoğu’nun ABD stratejisinde ilk kez Afrika’ya yönelik ekonomik bir açılımın kapısı olarak tanımlanması oldu.
Metinde, “Ayrıca tedarik zincirlerini güvence altına almaktan Afrika gibi dünyanın diğer bölgelerinde dost ve açık pazarlar geliştirme fırsatlarını güçlendirmeye kadar çeşitli ekonomik çıkarlar için Ortadoğulu ortaklarımızla birlikte çalışabiliriz” deniliyor.
Bu yaklaşım, ne Barack Obama’nın 2015 belgesinde ne 2017’deki Trump stratejisinde ne de Joe Biden döneminde yer almıştı. Bu durum, Washington’ın bölgeyi artık bir güvenlik merkezinden çok ekonomik bir ağ olarak gördüğünü gösteriyor.
TÜRKİYE’YE SURİYE’NİN İSTİKRARINDA ‘VAZGEÇİLMEZ AKTÖR’ ROLÜ
Bu yeni tabloda Türkiye’ye ayrılan yer ise Suriye bağlamında öne çıkıyor.
Belgede, “Suriye hâlâ potansiyel bir sorun olmaya devam ediyor; ancak Amerikan, Arap, İsrail ve Türk desteğiyle istikrara kavuşabilir ve bölgenin asli, olumlu bir aktörü olarak hak ettiği yere yeniden dönebilir” ifadeleri kullanılıyor.
Bu ifade, Trump yönetiminin Türkiye’yi Suriye’nin geleceğinde askeri bir ortaktan ziyade, bölgesel düzenin yeniden inşasında kilit bir jeopolitik paydaş olarak gördüğünü gösteriyor.
Biden döneminde Türkiye, daha çok NATO çerçevesinde “zorunlu ama ihtiyatla yaklaşılan müttefik” olarak tanımlanırken, 2017 tarihli Trump belgesinde Ankara’nın rolü terörle mücadele ekseninde ele alınmıştı.
Ankara’nın Suriye’nin istikrarı için “olmazsa olmaz” olarak anılması, Washington’ın bölge mimarisinde Türkiye’yi yapısal bir unsur olarak kabul ettiğini ortaya koyuyor.
‘BÖLGEYİ OLDUĞU GİBİ KABUL ETMEK GEREKİYOR’
Strateji metni, bölgedeki genel tabloyu “Ortadoğu artık sürekli bir kriz ve yaklaşan felaket kaynağı değildir; giderek bir ortaklık ve yatırım bölgesine dönüşmektedir” cümlesiyle özetliyor.
Bununla birlikte belgede, bu durumun sürdürülebilmesi için ABD’nin Körfez monarşilerini kendi geleneklerinden vazgeçmeye zorlayan politikasını terk etmesi gerektiği vurgulanıyor.
Belgeye göre ABD’nin bölgedeki temel çıkarları ise Körfez enerji kaynaklarının düşman bir aktörün eline geçmemesi, Hürmüz Boğazı ve Kızıldeniz’in güvenliğinin sağlanması, bölgeden terör ihraç edilmemesi ve İsrail’in güvenliğinin korunması olmaya devam edecek.
Belge, bu temel çıkarların varlığını kabul etmekle birlikte, “Ortadoğu’nun Amerikan dış politikasını domine ettiği günler artık geride kalmıştır” diyerek nihai mesajını veriyor.




