Güncel

Sumud Filosu'nun İrlandalı eylemcisi konuştu!

İrlandalı insan hakları savunucusu Tara Reynor O’Grady, Sumud Filosu’yla birlikte Gazze’ye yardım ulaştırmak için denize açıldı. İsrail’in olası askeri müdahalesine rağmen “geri çekilmek yok, teslim olmak yok” diyen O’Grady, bu yolculuğun bir dönüm noktası olduğuna dikkat çekiyor.

Sol Haber’den Çağdaş Gökbel’in haberine göre, Tara Reynor O’grady, İrlanda adasına ayak bastığım ilk günlerde tanıdığım direngen insanlardan birisi. Yaşamına bir süre yakından tanık olma fırsatı bulduğumdan şunu rahatlıkla söyleyebilirim, Tara direngenliğiyle pek çok zorluğun üstesinden gelmiş örnek bir insan. Bu yüzden yılgınlığa kapıldığınızda Sumud Filosu'nun bu direngen üyesini aklınıza getirebilirsiniz. Dronlar ve savaş gemileriyle çevrili bir denizde inatla Gazze halkına el uzatabilmek için mücadele eden bu insanların hikayesi size karanlıkta yol gösterebilir.

Bir insan hakları savunucusu olarak Gazze’deki soykırıma başladığı ilk günden beri sessiz kalmadı. İrlanda kamuoyunun bu konuya dikkat kesilmesi için elinden gelen her şeyi yaptı. Şimdi, küresel Sumud Filosu ile birlikte İsrail ablukasını kırmak, açlıkla ve ölümle yüz yüze olan Gazze halkına yardım ulaştırabilmek için Gazze’ye doğru yola çıkıyor. Tara Reynor O’Grady, filodaki Alma gemisinin organizatörü. Gemide Thiago, Greta Thunberg ve Mandela ile birlikte seyahat ediyor.

Tara, insanlık adına çıktıkları bu tehlikeli yolculukta yaşadıklarını internete erişim sağlayabildiğimiz ölçülerde benimle paylaştı. Filoya yardım sözü veren ülkeler Türkiye, İspanya ve İtalya gerçekten Sumud Filosu'na gözcülük yapıyor mu; İsrail, dünya kamuoyunda infial yaratabilecek bir askeri operasyonla filoya müdahale edebilir mi tüm bu sorulara yanıt bulmaya çalıştım.

FİLONUN ŞU ANKİ DURUMU NEDİR? YOLCULUK SIRASINDA HERHANGİ BİR CİDDİ TEHDİTLE KARŞILAŞTINIZ MI?

Yolculuk sırasında gerçekten de birçok tehdit yaşadık. Geçen hafta Tunus'ta filonun tepesinde dronlar vardı. İki tanesiyle gerçek anlamda bir mücadele yaşandı ve bu dronlar filo için önemli bir tehdit oluşturdu. Dronlardan birisi bizim organize ettiğimiz tekneye tacizde bulundu ve yoğun bir şekilde bununla mücadele etmek zorunda kaldık. Ayrıca geçen Salı gecesinden Çarşamba sabahına kadar da pek çok patlama oldu. Bu patlamalar gerçekten ürkütücüydü ve dronlar bir bir düşerken ciddi patlamalar oldu.

Dronlar vasıtasıyla filoya ses bombaları ve çok iğrenç kokular saçan gazlar attılar. Bu zehirli kimyasal gazlar yüzünden mürettebatımızın bir üyesi rahatsızlandı ve Yunanistan’da tedavi altına alındı. Ve tabii ki filoya yönelik sabotaj girişimleri de oldu ve İsrail filoya destek veren herkesi küresel terörün bir parçası olarak çerçeveledi. Böylece tüm filo ve üyeleri terörist olarak yaftalanmış oldu. Burada bulunan ve Gazzeli çocuklara ve orada soykırımla yüzleşen insanlara yardım götürmeye çalışan insanların yüzlerine bakarsanız eğer bunun ne kadar acınası bir suçlama olduğunu görürsünüz.

'DAHA FAZLA ÜLKENİN İSRAİL’E KARŞI DİK DURMASI GEREKİYOR'

Türkiye, İspanya ve İtalya da dahil olmak üzere çeşitli ülkeler, filoya destek olmak için savaş gemileri göndereceklerini duyurdu. Böyle bir konvoy filoyu gerçekten koruyor mu? Eğer öyleyse, olumlu bir etkisi oldu mu?

İspanya, İtalya ve Türkiye filoyu korumak için savaş gemileri ve insansız hava araçları yani dronlar gönderdi. Ve ülkelerin bizi korumaları için bu şekilde bir eskort oluşturuyor olmaları ayrıca bunun için seferber olmaları gerçekten harika. Ama günün sonunda burada gerçekten kendi başımızayız ve sahip olduğumuz irade gücü ciddi anlamda sınanıyor. Bu bir incinmişlik hissi ve hayal kırıklığı dahi yaratabiliyor. Çünkü, seferber olduğumuz insanlar, İsrail’in işgal ettiği topraklarda acı çekmeye devam ediyor. Bu bakımdan kalbimizin derinliklerinde sakladığımız o ahlaki öfke dışında kendimizi savunabilmenin herhangi bir yolu yok. Şimdi, daha fazla ülkenin İsrail’e karşı dik durması gerekiyor!

Türkiye, geçen gün bir yardım gönderdi; bu insani bir görev. İnsanlar o yardımların soykırım mağduru Gazzelilere götürüleceğinden emin olabilir. Tabii abluka kırılabilirse bu mümkün olacak. Diğer pek çok ülke denizlerde savaş gemileriyle büyük ve acınası bir propagandayla savaşa ve insan öldürmeye giderken, biz barışa doğru gidiyoruz.

'GERİ ÇEKİLMEK YOK, TESLİM OLMAK YOK!'

İsrail'in filo Gazze'ye yaklaşırken ciddi bir askeri operasyon yapmasını bekliyor musunuz?

Elbette, İsraillilerden ciddi bir askeri reaksiyon bekliyoruz. Filoyu geri itmeye çalışacaklar. Yani, muhtemelen durdurulacağız ve güzergahımız askeri botlarla abluka altına alınacak.

Böyle bir şey muhtemelen yarın sabah gerçekleşebilir. Tüm bu askeri baskı ve tehdide rağmen yine de, geri çekilmek yok! Teslim olmak yok! Biliyorsunuz, biz barışçıl bir görev üstlendik. Saldırıya uğrarsak, kesinlikle tepki vermeyeceğiz. Buradaki hiçkimse açık denizde yardımımıza gelen devletlerle ve İsrail arasında askeri bir çatışma olmasını dört gözle beklemiyor. Hikayenin sonunda filonun tüm mürettebatı biraz yüzmek zorunda kalabilir. Bir çatışmanın ortasında kalırsak eğer, zaten buna karşı yapabileceğimiz bir şey yok. Soykırıma uğrayan insanlara insani yardım taşıyan bir filo yüksek teknolojili savaş silahları karşısında daha fazla ne yapabilir ki?

FİLONUN GAZZE'YE ULAŞMASI İNSANLIK İÇİN BÜYÜK BİR DÖNÜM NOKTASI OLACAK. BU KONUDA DÜNYA HALKLARINA NASIL BİR MESAJ VERMEK İSTERSİNİZ?

Bu girişim insanlık için bir dönüm noktası. Bunun böyle algılanmaması için güç ve iktidar sahipleri ellerinden gelen her şeyi yapıyor. Hükümetler ve halklar arasındaki toplumsal sözleşmeler sürekli bir biçimde bozuluyor. Dolayısıyla filoya bu açıdan da baktığınızda dünya için bunun bir dönüm noktası olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

Ben bunu kesinlikle tarihin kırılma ve değişim anı olarak nitelendiriyorum. Gazze’ye yapılan bu yolculuk sonrası hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını düşünüyorum. Bakın ABD’de ardı ardına gelen hükümetlerin gerçekten Amerikan halkını temsil ettiğini mi düşünüyorsunuz? Kesinlikle halkı temsil etmiyorlar ve Gazze’de olanlar onların yüzlerindeki maskeyi düşürdü. BM genel kurulunda Netanyahu’nun sert protestolar eşliğinde duvarlara karşı konuştuğunu görmek umut verici. ABD’de sokaklarda soykırıma karşı yükselen çığlıklar, insanlık için mücadele eden tüm aktivistlere cesaret veriyor. Çünkü, dünyanın dört bir yanından dayanışma görüyoruz.

Avrupa’dan İsrail’a mühimmat ve lojistik destek sağlanmasını engellemek için İtalya’daki tersanelerde greve giden ve direnen işçilere minnetarız. Bu direniş bana 1984'te, Güney Afrika'daki apartheid rejiminin ayakta kalmasını sağlayan malları almayı reddeden mağaza çalışanlarının greve gitmesini hatırlatıyor.

'BİR GÜN GAZZE HALKINA SOYKIRIM UYGULAYANLAR SİZİN KAPINIZI ÇALABİLİR'

Neticede bu soykırımın ne pahasına olursa olsun durdurulması gerekiyor. Bakın bizler silahlı bir grup değiliz. Bizler hükümetler, STK’lar, Birleşmiş Milletler ve Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından başarısızlığa uğratılmış aktivistleriz. Başarısızlık, soykırım yaşanıyorken insanları kurtaramamaktır. Başarısızlık, bebekler açlıktan ölürken bunu seyretmeye mahkum edilmektir. İnsanı insan yapan şey eylemdir, eylemsizlik değil. Eylemin ve hareketin olmadığı yerde çürüme ve ahlaki çöküş başlar. İşte biz buna direniyoruz! İşte buradaki eylemlilik sayesinde daha fazla iyimseriz. Çünkü buradaki irade insanların dikkatini Gazze’ye çekmesine neden oldu. Ayrıca insanlık geldiği bu noktada mücadelesinde başarısız olursa sonuç gerçekten kötü olabilir. Bir gün, Gazze halkına soykırım uygulayanlar sizin kapınızı çalabilir.