Suçlu kim?

Şiddet ülkemizde her geçen gün daha fazla artıyor. Öyle ki toplumsallaşmış bir şiddet sarmalı içinde, her gün bir kavganın ortasındayız. Birkaç yıl önce, on, yirmi yıl önce şiddet bu kadar hayatımızda değildi. Elbette ki şiddet vardı, ama yolda yürürken, araba kullanırken, çocuklarımızı ekmek almaya gönderirken bu kadar güvensiz hissetmez, temkinli olmaya ihtiyaç duymazdık.
Bugün öyle bir hal aldı ki bu durum, hiçbir sebep yokken ya da yürürken küçük bir çarpışma sonunda ölümle burun buruna geliyoruz. Adalet mekanizması, suçluyu cezalandırmıyor, iyileştirmiyor ve kişi suç işlemeye devam ediyor.

Şiddet failleri serbest kalıyor, tedbir alınmıyor, alınsa da işe yaramıyor. Adaletin bozuk terazisini düzeltmek de vatandaşa kalıyor. Sosyal medyadan yapılan itirazlar kimi zaman işe yarıyor, kimi zaman faydasız kalıyor. Taşıdığı bir döviz, katıldığı bir eylem ya da yaptığı bir sosyal medya paylaşımı yüzünden davalarla, tutsaklıkla cezalandırılırken insanlar, şiddet ve istismar failleri, katiller, dolandırıcılar elini kolunu sallayarak aramızda dolaşıyor.

İşte tam bu noktada suça sürüklenen çocuklar çıkıyor karşımıza… Suçlu ama çocuk. Katil ama çocuk, hırsız ama çocuk… Hele o ‘suçlu’ çocuk bir çocuğu öldürebiliyorsa suçlu kim?

Bir insanın çocuğunu kaybetmesi çok büyük bir acı… Kaybettiğimiz tüm çocukların acısını kalbimizde hissediyoruz ve ülkece paylaşıyoruz. Doğal ve insani olarak duygusal bir bağ kuruyoruz.

Kamuoyu ise aylardır bu ikilemin içinde, ‘suçlu’ çocukların yetişkin gibi değerlendirilmesini talep ediyor. Bu talep haklı bulunuyor, destekleniyor. Ama ‘Bir çocuk nasıl suçlu olabiliyor?’ diye durup düşünmüyoruz.

Bir çocuk, başka bir çocuğu öldürebiliyorsa bir ülkede suçlu kim? Çocuk mu? Buna evet diyorsak en kolay seçeneği seçiyoruz demektir. Ortada bir suç var, o suçu işleyen var. Elbette ki gereken ceza çocuk da olsa verilecektir. Ama talep, bir çocuğun yetişkin gibi değerlendirilmesiyse, orada durmak gerekiyor! Durmak ve düşünmek.

TÜİK’in 1 Ağustos’ta yayınladığı Güvenlik Birimine Gelen veya Getirilen Çocuk İstatistikleri, 2024 verilerine göre Güvenlik birimlerine gelen veya getirilen çocukların karıştığı olay sayısı 612 bin 651. Bu sayı sadece geçen yıl, 537 bin 583’tü. Güvenlik birimine gelen veya getirilen çocukların karıştığı olayların 202 bin 785'i suça sürüklenme nedeni ile gerçekleşti.

Kim bu suça sürüklenen çocuklar? Neredeler?

Ben bilmiyorum, peki devlet biliyor mu? 15-16 yaşında zorunlu eğitime devam etmeyen çocuk nerede? İstihdamda da yer almayan çocuk nerede? Çocukların, onlarca yüzlerce işlediği suç varmış, peki bu çocuğun ailesi nerede, çocuk hakkında alınması gereken tedbir kararları nerede, bu çocuğa sahip çıkması gereken, aile sorumluluklarını yerine getiremiyorsa/getirmiyorsa aileyi destekleyecek, yetmiyorsa sorumluluğu üstelenecek devlet nerede?
Sadece bir çocuktan, bir olaydan bahsetmiyoruz aslında… Devletin boşluğundan yararlanan, sokakları tutmuş çetelere çocukları teslim eden devlet nerede? Bu çocuk okula gitmiyor, bu çocuk çalışmıyor, bu çocuk bir suç işlemiş, annesi babası yok, var ama çalışmıyor, var ama yok… Bu çocuk nerede, ne halde diye düşünmek kimin sorumluluğunda?

Adalet sistemimiz çocukları suça sürüklenen olarak değerlendirirken, uluslararası sözleşmeler ortadayken, bunu başaramayan devlet bugün yeni yasa ile çocukları cezalandırmak istiyor. Bu çocuk nerede diye sormayan, çocuğu iyileştirmeyi amaç edinen bir adalet sistemini düzgün işletemeyenler, yeni bir yasa yapıp nasıl sorunları çözecek?

Yoksulluk, toplumsal eşitsizlik, sosyal çevre, eğitimden kopmayı göz ardı edip, devletin bile sahip çıkmadığı ve çetelere teslim ettiği bu çocukları suçlamak, bu çocuklara öfkelenmek kolay. Gerçek suçlunun devlet olduğunu, gerçek öfkeyi de devletin-iktidarın hak ettiğini görmezden gelmek de kolay.

Kimse bu çocuklar işledikleri suçtan muaf olsun demiyor ama var olan sistemin düzgünce işletilmesini ve çocukların iyileşerek bu şiddet sarmalından çıkmasını, hatta suça sürüklenme tehdidini görüp koruyucu ve önleyici çalışmalar yapılmasını istiyoruz.
Her çocuk yaşadığı ülkede; güvenle, mutlulukla, yarınını düşünmeden, eşit bir hayata sahip olmayı hak eder. Devlet tüm ilgili kurumlarıyla, çocukları suça sürükleyen riskleri önceden fark ederek gereken tedbirleri almadıkça yeni yasa ile ne değişecek? Sistemi iyileştirmedikçe, sorunu tespit edip tedbir almadıkça, her çocuğa eşit yaşama imkanı vermedikçe yeni suçlular, yeni mağdurlar yaratmaya devam edeceğiz.

Her çocuğun; eşit, kendini gerçekleştirebildiği, özgür ve adil bir dünyada yaşaması dileğiyle…