İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, aralarında Sezgin Baran Korkmaz’ın ve suç örgütü lideri Sedat Peker’in iddialarında adı geçen Cihan Ekşioğlu'nun da bulunduğu 7 şüpheli hakkında, Ufuk Turizm İşletmeleri San. Tic. A.Ş.’ye yönelik “acze düşmeden yararlanma” iddiası ve Bodrum Torba’daki The Plaza Bodrum (eski Jumeirah/Paramount/Be Premium) otelinin üst hakkına ilişkin işlemler nedeniyle gözaltı, arama ve el koyma kararı verilmiş, 5 şüphelinin yakalandığı bildirilmişti.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen "tefecilik" ve "suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama" suçlarına ilişkin soruşturma kapsamında hakkında gözaltı kararı verilen Çağlar Şendil, Sinan Görkem Gökçe, Cihan Ekşioğlu tutuklandı. Şaban Kayıkçı ev hapsi şeklinde adlî kontrol talebiyle, Melike Yüksel ise yurtdışı yasağı ve karakola giderek imza verme şeklinde adli kontrol şartı ile serbest bırakıldı.
Halk TV yazarı Bahadır Özgür, Papara, Payfix, Can Holding, İstanbul Altın Rafinerisi derken son Paramount Otel soruşturmasının şifrelerini kaleme aldı.
ERDOĞAN’IN YENİ ‘SALTO MORTALE’Sİ
Halk TV yazarı Bahadır Özgür’ün “Üst üste operasyonlar ne anlama geliyor? Erdoğan’ın yeni ‘salto mortale’si” başlıklı yazısı şöyle:
Papara, Payfix, Can Holding, İstanbul Altın Rafinerisi vs. derken bir operasyon da Paramount Otel davasından geldi. ABD’den getirdiği kara parayı Türkiye’de akladığı için yargılanan Sezgin Baran Korkmaz’ın ‘çöktüğü’ belirtilen bu otel ve etrafına kurulu ilişkiler ağı, birkaç yıl önce ülkenin baş gündemiydi. Ama o dönem kimseye dokunulmamıştı.
Peki, ne oldu da aniden ‘operasyonlar çağı’ açıldı? Kara para, çete vs. haberleri üst üste yağarken, bunun politik bir anlamı da var mı?
‘Salto mortale’, Latince bir söz. ‘Ölüm parendesi’ demek. Yapan için de riskler taşıyan ama keskin sonuçlar doğuracak cüretkar davranışları anlatmak için kullanılan bir metafor.
İşte Recep Tayyip Erdoğan da yeni bir ‘ölüm parendesi’ deniyor.
İlki; 15 Temmuz 2016 darbe kalkışmasının yarattığı olanaklar üzerinden atılmıştı. Olağanüstü bir rejim çıktı. Tepede AKP-MHP ortaklığında temsilini bulan, aşağı doğru farklı aktörleri, çıkar ağlarını, partnerleri kapsayarak yayılan bir ‘çeşitlilik’ arzediyordu yeni güç matrisi. Karakteristik özelliği, süreklileşmiş kriz halini yönetebilme kapasitesiydi. Bu kapasite hıza, ani şoklara, devamlı yeni hedef tayin etmeye ve düşmanlaştırmaya dayanıyordu.
İktidarın güç matrisindeki çelişkiler, uyumsuzluklar, klikler arası sürtüşmeler prensibi bozmuyordu. Aksine, sürekli kriz halini yönetebilmeyi kolaylaştırıyordu. Çoğu zaman işleyiş ‘keyfi’ gibi görünse de aslında hepsini birbirine bağlayan güçlü bir tutkal söz konusuydu: Ne olursa olsun rejimin devamlılığı...
Lakin soru şu: Sürekli kriz halini yönetebilme kapasitesi aksarsa ne olur? Devamlılık nasıl, kimlerle, hangi yöntemlerle sağlanır?
Bugün Saray’ın masasındaki ‘kırmızı dosyanın’ içeriğinin bu olduğunu düşünüyorum. Zira, ‘15 Temmuz rejimini’ var eden özel iç ve dış koşullar büyük oranda değişti, değişiyor.
Dışarıya baktığımızda, Suriye dağıldı. Kürtlerle masaya oturuldu. İsrail yayılmacılığı başladı. İran’ın kurduğu ‘Şii hilali’ geriletildi ve İran, Batı’nın yegane hedefi haline geldi. Rusya fiilen Suriye’den çekildi. Azerbaycan-Ermenistan, ABD tarafından masayı oturtuldu. Rusya-Çin-İran ‘kargaşa ekseni’ diye tanımlanıyor.
İçeride ise CHP önemli bir seçim kazandı. Yarım asır sonra birinci parti oldu. İki de güçlü ‘başkan adayı’ çıkardı. Emekçilere karşı 25 yılın en sert ekonomik programı uygulanıyor. Görülmemiş bir yoksullaşma milyonlarca insanı kuşattı…
Kısaca, 15 Temmuz rejiminin ana kolonlarının çoğunun varlık koşulları farklılaştı. İçeride de ‘seçim makinesi’ bozuldu zaten. Bazı çarkları değiştirmek yetecek mi yoksa esaslı bir modifikasyon zaruri mi?
Görünen o ki Erdoğan köklü değişikliklere girişiyor. Oldukça sert, rejime tehdit olan rakiplerinin güçle ezildiği, aynı anda son 10 yılın bölgesel ilişkilerinin, para kaynaklarının, diplomasisinin vs. ürünü ‘iç yapıların’ da yeniden dizayna tabi tutulduğu bir sekansa giriyoruz.
Ve en önemlisi bu ‘modifikasyonun’ esas dayanağını ‘Beyaz Saray’ın sunduğu ‘meşruiyet’ ehliyeti oluşturuyor.
Mesela; hafta başında New York Post, Türkiye’deki operasyonları içeren tam sayfa bir analiz yayınladı. Rusya-İran-Venezuela eksenli kara para trafiğinin dünyanın en eski AVM’sinde, Kapalıçarşı da kesiştiğini anlattı. Küresel kara paranın neredeyse büyük kısmının burada aklandığı ileri sürüldü. Halkbank davası hatırlatıldı.
Yani dışarısı dikkatle izliyor!
Şimdi dönelim sıcak operasyonların genel manzara içindeki ekonomi politik manasına…
Türkiye’nin, özellikle 2010 sonrası bölgesel kara para otobanlarının kesiştiği bir yonca kavşağına dönüştüğünü biliyoruz. İçeride kurulan olağanüstü rejimin finansmanı da olağanüstü yollarla sağlandı. Kapı pencere sonuna kadar açıldı. Kara para, ilişkileriyle beraber geldi. Tersi de geçerli. O ilişkiler kara parayı getirdi. Havuz dolsun diye açılan her musluk iktidar içinde bir tür ‘derebeylikler’ de yarattı. Hatta bu yapılar özerkleşip, kendi etraflarına siyasi halkalar, medya gücü, rüşvetle kurulu bürokratik ağlar ördü. Kontrol dışına çıkanlar, birbiriyle kıyasıya rekabet edenler ve hatta post-Erdoğan arayışına girenler oldu.
Tekrar edelim makine içeride verimli işlemiyor, dışarıda da işleyiş koşulları değişiyor. Şunu da altını çize çize eklemek lazım: Türkiye ekonomisi daralmaya gidiyor. Son yarım asırdan iyi biliyoruz ki, ekonomideki büyüme-daralma dönemleri ile kara para trafiğinin genişlemesi ve bir süre sonra operasyonlarla ‘makul sınıra itilip’ eldeki kaynağın kontrolünün sağlanması daima çakışır.
Öyle zamanlardayız…
Ancak kolay değil. Lego gibi birbirine tutturulmuş bir iktidar mimarisinden ziyade simbiyotik yaşamlardan bahsediyoruz çünkü. Bazı yerlerde net ayrımlar olsa da çoğunlukla hangi kolun, elin, ayağın kime ait olduğunun belirsizleştiği bir organizma. Bu sebeple girişilen bir ‘salto motale’dir.
Erdoğan’ın eli dış destekle olabildiğince güçlü olsa da nihayetinde içeride kırılgan dönemin yarattığı fırsatlarla yeni bir yol açabilecek muhalefeti ezmeniz, bunu benzeri görülmemiş bir buhrana sürüklenmiş halka kabul ettirmeniz ve kendi makinenizin çarklarını eş zamanlı yenilemeniz/değiştirmeniz şart.