TBMM Grup Başkan Vekili ve DEM Parti İmralı heyeti üyesi Sırrı Süreyya Önder, 15 Nisan akşamı geçirdiği kalp rahatsızlığı nedeniyle hastaneye kaldırılmış ve 18 gün süren yoğun bakım tedavisinin ardından 3 Mayıs günü hayatını kaybetimişti.
Aynı zamanda T24 yazarı da olan Önder, burada film, kitap, şarkı gibi sanatsal yapıtların değerlendirmesini yapıyordu. Sırrı Süreyya Önder'in kızı Ceren Önder Kandemir, babasının anısına T24'te duygusal bir yazı kaleme aldı.
Yazısında babasıyla olan özel anılarını, onun sanata ve hayata bakışını ve aralarındaki baba-kız ilişkisinin bilinmeyen yönlerini paylaşan Kandemir, babasının sinemaya adım attığı Beynelmilel filminin senaryosunun yazım sürecini de detaylıca anlattı.
NİYÂZÎ-İ MISRÎ DİZELERİNİN SIRRI
Kandemi yazısına Niyâzî-i Mısrî 'nin şu dizeleriyle giriş yaptı:
“Günde bir taşı binâ-yı ömrümün düştü yere,
Can yatur gâfil binâsı oldu virân bî-haber.
Dil bekâsın, dost fenâsın istedi mülk-i tenin,
Bir devâsız derde düştüm ah ki Lokmân bî-haber.
Bir ticaret kılmadım ben nakd-i ömr oldu hebâ,
Yola geldim lîk göçmüş cümle karbân bî-haber.
Çün “gel” oldu yalnız girdim yola tenhâ gârib,
Dîde giryân sine büryân akıl hayrân bî-haber.”
Babasının T24'teki son yazılarında vefat eden isimleri anmasını "sinema yazmak üzere başladığı seri, taziye evine dönüşmeye başlamıştı" sözleriyle niteleyen Kandemir, babasının ölümle sık sık yüzleştiğini ve bu konuyu düşündüğünü anlatarak, kullandığı Niyâzî-i Mısrî dizelerinin ardındaki hikâyeyi de paylaştı.
Yazının girişindeki Niyâzî-i Mısrî dizeleri “Ölürsem mezar taşıma yazdırın” mesajı ile üç-beş yakın arkadaşına gönderdiği bir şiirdendir mesela. Bana göndermemişti, ben hasta olduğunu söylemesinden hoşlanmazdım. Ölümden bahsetmesinden de. “Ölürsem mezarımda keman çal” demişti ben küçükken. Keman çalmayı da öğrenemedim zaten.
Babasının ölüm düşüncesiyle zaman zaman "cilveleştiğini" aktaran Kandemir, “Ölüm, onun düşünmediği bir konu değildi. Zaman zaman içini sıkıntıya boğan, zaman zaman cilveleştiği bir soru işaretiydi. Bazen gecenin bir yarısı bana telefon açtırıyor, bazen de hiç sevmediği kan tahlillerinden, tetkiklerden kurtulmasını sağlıyordu ölüm düşüncesi. Neticede kendisinin de dediği gibi, insanı ölümünden koruyan tek şey eceliydi.” cümlesiyle onun hayata bakışını özetledi.
Kandemir, babasının T24'te sinema yazıları yazmaya başlamasının ardında yatan nedenlerden birinin, siyasete olan mesafesi ve yazarlığa duyduğu özlem olduğunu belirtti.
Bu yazıların, aralarında özel bir ritüele dönüştüğünü şu sözlerle anlattı:
Yazıyı yazıyor, daha bitirmeden bir telefon geliyor bize: ‘Evde misiniz, uyudunuz mu? Beş dakikaya sizdeyim.’ Beş dakika sonra bir mesaj daha: ‘Kapııııı.’ Hiç sohbete muhabbete girmeden koltuğuna oturup yeni yazıyı bize sesli okuma ritüeli. Arada kaçamak bir bakış atarak acaba beğendik mi diye kontrol, her seferinde ağlamamız ve ağlatmayı başardığından emin olunca gelen 'haydi bir kahve yapın bana.'
“O TOZLAR, BU ÇAMURLARI GETİRDİ”DEN "BEYNEMİLEL"E
Yazısında, babasının sinemaya adım attığı "Beynelmilel" filminin hazırlık sürecine dair anılarını da paylaşan Kandemir, o dönem 42 yaşında deterjan ticaretiyle uğraşan babasının her şeyi bırakarak “O tozlar, bu çamurları getirdi” adlı kitabı yazma kararı almasını anlattı:
Aylar geçiyor, geceleri tıkır tıkır devam ediyor bizimki. Sonra bir gün “Konuşmamız lazım” diyor bana. “Ben işi bırakıp kitap yazacağım.”
“İyi” diyorum, yaz?
“Ama seni okuldan almam gerekecek, bir süre para kazanamayacağım.”
İyi diyorum, al?Okul da çok umrumdaydı. Beni iki sene gidebildiğim özel mi özel okuldan alıyoruz. Mahalledeki okula yazılıyorum. Mis. Zaten çok okul değiştirmişim, çok ev değiştirmişim, ruhum bile duymuyor.
Kitap ihtimali için heyecanlıyım.Baba diyorum, kaç satarsa bir daha başka iş yapman gerekmez? “Çooook” diyor. “Kitap satmakla olmaz o işler.”
Peki, olsun.
ÇEKİME BABASIYLA BERABER GİDİYOR
Kitabın bir bölümü olan "Beynelmilel" hikayesiin filme dönüşme sürecini de anlatan Kandemir, babasının onu İstanbul'da yalnız bırakmak istememesi üzerine çekimler için kendinin de Tarsus'a geldiğini şu sözlerle anlattı.
Çekim zamanı yaklaşırken, okulum da tatil olacak. Nadiren yaptığı “ciddi” konuşmalardan biri için davet ediliyorum bu sefer. “Bak kızi, bu film benim için çok önemli. Dünya yansa seti bırakamam ama burnun kanasa İstanbul’a dönmek zorunda kalırım. O yüzden sen de benimle sete geleceksin. Çok uyumlu olmaya ve yardım etmeye çalışmalısın.” Etmem mi yahu? Tasımızı tarağımızı toplayıp çekimlerin yapılacağı Tarsus’a gidiyoruz.
Hemen şunu fark ettiğimi hatırlıyorum. Burada baba-kız değiliz. Burası 42 yaşındaki Sırrı’nın hayalini gerçekleştirdiği, hiçbir set deneyimi olmadan yönetmenlik yapabileceğine BKM’yi ikna ettiği, dolayısıyla hakkını vermek zorunda olduğu bir yer.
Ceren Önder Kandemir, yazısını babasının aşka bakışını özetlediğini söylediği "Beynelmilel" filminin şu repliğiyle noktaladı:
“Nasıl desem; desem sana dert, demesem bana dert. Keşke biz seninle aynı evde olsaydık, o zaman ben sana sabahlara kadar kayıt yapardım. İşte sen de bana kitap okurdun. Öyle bilinçlenirdik.”