Güncel

Seçilmiş Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer için tahliye talebi

Seçilmiş Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer için avukatı Hüseyin Ersöz tahliye talebinde bulundu.

Avukat Hüseyin Ersöz, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda seçilmiş Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer hakkında tahliye talebinde bulunduklarını açıkladı.

Avukat Hüseyin Ersöz şunları yazdı:

"Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer hakkında kamuoyunda "Beşiktaş Belediyesi" yada "Aziz İhsan Aktaş Suç Örgütü" adıyla bilinen soruşturma sürecinde İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava açılmıştı.

Mahkeme tarafından, 2025/241 İddianame Değerlendirme No üzerinden devam eden inceleme sırasında gözönüne alınmak üzere Ahmet Özer adına bir tahliye talebinde bulunduk.

Dilekçede, Ahmet Özer hakkında isnat edilen suçun oluşmadığına dair "lehe bilirkişi raporları" ile "lehe sanık/tanık beyanlarına" değindik. Ahmet Özer'in tutuklu kaldığı süre ile isnat edilen suçun alt sınırının 3 yıl olması yanında kamuoyunda "Kent Uzlaşısı Davası" adıyla bilinen İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi dosyasında verilen tahliye kararının gerekçelerine de yer verdik:

"... Dosyada aynı heyetin isimlerinin yer aldığı iki farklı bilirkişi raporu söz konusu olup bu raporlardan kanuna uygun mahiyetteki tek rapor Emekli Sayıştay Uzman Denetçisi İbrahim Süren ve Emekli İç İşleri Bakanlığı Başkontrolörü Gazi Sert imzalı 13.01.2025 tarihli rapordur. Bu rapora bakıldığında ise müvekkilimize yönelik hiçbir isnadın dile getirilmediği açıkça görülmektedir. (EK-1) Nitekim, söz konusu bu raporun geneline bakıldığında; inceleme konusu ihaleler yönünden müvekkilimizin belediye başkanı sıfatıyla teklif ya da olur sahibi olmadığı, ihale onay belgesinde imzasının bulunmadığı, ihale komisyonunun teşkilinde görev almadığı, bunlara dair tüm işlemlerin belediye ve ihale mevzuatı çerçevesinde ilgili birim yöneticilerince gerçekleştirildiği görülmektedir. Söz konusu raporun ilgili kısımlarında ihale süreçleri ile ilgili olarak hangi şüphelilere, hangi sebeple sorumluluk atfedilebileceğinin belirtildiği görülmekte olup (s.23, s.24, s.25, s.27, s.28, s.29) bu kısımlarda müvekkilimizin ismi dahi geçmemektedir.

...

Diğer taraftan dosyada mevcut diğer şüphelilerin ifadeleri de incelendiğinde müvekkilimiz açısından atılı suç yönünden şüphe oluşturmaya elverişli herhangi bir beyan hatta en ufak bir imaya dahi rastlanmamıştır.

...

Buna rağmen iddianamede neden müvekkilimize suçlamada bulunulduğunun makul bir izahı bulunmayıp bu hususta yalnızca şu satırlara yer verilebildiği görülmektedir:

“Elbette belediyenin yaptığı tüm mal ve hizmet islerine ilişkin süreci başkanın bilmesi ya da takip etmesi mümkün değildir. Ancak ilçe belediyesinin yaptığı en yüksek tutarlı çöp toplama veya araç kiralamaya ilişkin ihalelerin belediye başkanının bilgisi, gözetimi ve takibi dışında yapılması mümkün değildir. Esenyurt Belediyesi'nin soruşturmaya konu ihale süreçleri ile ilgili alınan beyan ve yapılan tespitler dikkate alındığında Ahmet ÖZER' in bizzat içerisinde anlaşıldığından, her iki ihalede tespit edilen usulsüzlük ve fesat içerikli eylemlerden şüpheli Ahmet ÖZER' in de sorumlu tutulması gerekmektedir”.

Buna göre müvekkilimize yöneltilen suçlama aslında tamamen bir “faraziyeye” dayandığı açıkça görülmektedir. Gerçekten müvekkilimizin anılan ihale süreçlerine müdahil olduğuna, talimat verdiğine veya herhangi bir şekilde yönlendirmede bulunduğuna dair en ufak bir delil söz konusu olmadığından, sadece “belediye başkanının da haber vardır” sayıltısı ile suçlamada bulunulmuş olduğu anlaşılmaktadır.

...

Bunun da ötesinde artık tutukluluğun, yukarıda belirttiğimiz diğer sebeplerin yanında süresi itibariyle “verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü” olmadığı da açıkça görülmektedir. Nitekim; Müvekkilimiz hakkındaki tutuklama kararı “ihaleye fesat karıştırma” suçu (TCK m.235) dolayısıyla verilmiştir. Bu suçun basit halinin cezası kanunda “üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezasıdır.” Müvekkilimiz ise 9 aydan daha uzun bir süredir tutukludur. Bu durumda CGTİHK m.107 ve 105/A hükümleri nazara alınırsa, tutukluluk süresinin, artık bu suç dolayısıyla mahkumiyet halinde, kapalı cezaevinde geçirilecek süreyi aştığı açıkça görülmektedir. Bu da tutuklamanın ölçüsüz olduğunu açıkça göstermektedir.

...

Bununla birlikte Müvekkilimiz 30.10.2024 tarihinde bir başka soruşturma kapsamında “terör örgütüne üye olmak” suç isnadıyla tutuklanmış, hakkında İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2025/99 E sayılı dosyasında kamu davası açılmıştır. Müvekkilimiz hakkında bu yargılamanın 14.7.2025 tarihli celsesinde tahliye kararı verilmiştir. (EK-2) Mahkeme tahliye kararına gerekçe olarak “delil karatma şüphesinin bulunmamasını, “sabit ikametgâh sahibi olmasını”, “tutuklamanın bir tedbir olmasını”, “Anayasa’nın 13. Maddesindeki hukuki düzenlemeyi”, “adli kontrol hükümlerinin yeterli olacağını” ve “tutukluluğun orantısız olacağını” göstermiştir. Müvekkilimiz hakkındaki Mahkemeniz dava dosyasındaki tutukluluk süresi de 10 aya yaklaşmıştır. Bu çerçevede İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nce tahliye gerekçesi olarak kabul edilen hususların tamamının iş bu dava dosyası kapsamında da göz önüne alınması ve tutuklama tedbirinin Özgürlük Hakkına orantısız bir müdahale oluşturduğunun kabulü gerekmektedir."

Mahkeme Yazı İşleri Müdürlüğü ile yaptığımız görüşmede, iddianamenin değerlendirilmesine devam edildiği, henüz delil klasörlerinin tamamının Mahkemeye gönderilmediği ve Savcılıktaki tarama işlemlerinin devam ettiği bilgisini de aldık.

Mahkemenin "İddianamenin Kabulü/İadesi Kararı" için dosyanın kendisine geldiği günden itibaren 15 günlük süresi bulunuyor. İddianamenin Kabulü halinde duruşma günü ve tutukluluk durumuyla ilgili olarak da Tensip Zaptı düzenlenerek Mahkeme tarafından bir karar verilecek."