Nefes’ten Haşim Kılıç’ın haberine göre, üçüncü sezonu HBO Max’te yayınlanan ‘Pavyon-Turistik Gece Kulübü’ belgeselinin yeni sezon galası, belgeselin de çekimlerinin büyük kısmının yapıldığı mekanda gerçekleşti. Galaya filmin yönetmeni Sami Öztürk, belgesel ekibi, sinema ve sanat dünyasından çok sayıda isim katıldı. Gala öncesi mekanın dans grubu dört farklı performans gerçekleştirdi. Canlı müziğin de yer aldığı galada, yeni sezonun iki bölümü gösterildi.

PAVYON ALGISI

Belgeselin yönetmeni Sami Öztürk, pavyonlarla ilgili algı üzerine yoğunlaştığını ve çıkış noktasının kişisel merakı olduğunu belirterek, şunları söyledi: “Bu algı ne kadar gerçekti, ne kadar doğruydu? Dışarıda söylenenlerin, konuşulanların, görülmeden konuşulanların ne kadarı doğru, ne kadarı yanlış? Bir de sistem içerisinde çalışma koşulları nasıl işliyor? Bu insanların yalnızca çalışma koşulları değil, insanlar buraya neden geliyorlar? Burayı cazip kılan şeyler neler? Aslında hep bu sorular vardı aklımda.”

Kartalkaya yangın faciasında şok detaylar! 'Olursa olsun' kastı
Kartalkaya yangın faciasında şok detaylar! 'Olursa olsun' kastı
İçeriği Görüntüle

ARKA PLANDA NELER VAR?

Pavyona ilk gittiğinde çok etkilendiğini ifade eden Öztürk, “Gerçekten büyüleyici bir atmosferi var. Bunu sadece erkeklik üzerinden söylemiyorum, öyle okumuyorum. Eğlenceye düşkün olan, arada dışarı çıkmayı seven bir insan olarak her zaman o cazip yönünü merak ettim. Arkasındaki insanları merak ettim, o insanlarla konuşmak istedim. Ama o insanlarla sadece o gece içip sohbet etmek değil, biraz daha arka planında neler var, nasıl oluyor, o kısımları öğrenmek istedim. Çünkü genel itibarıyla, insanların zorla çalıştırılması üzerine bir algı vardı” dedi.

BANKA GİBİ İŞLEYEN BİR SİSTEM VAR

Pavyonlarla ilgili algının geride kaldığını ve zorla çalıştırılma gibi bir durumun söz konusu olmadığını söyleyen Öztürk, “Benim gördüğüm kadarıyla burası aslında normal bir fabrika gibi, hatta bir banka gibi işleyen bir sistem. Normal bir insan ne kadar zorla çalışıyorsa burada da öyle. Bazen biz de konuşuyoruz, beyaz yakalılar ya da bizler de para kazanmak için çalışıyoruz. Bunun altında da aslında biraz zorunlu çalışma hali var. Ama borçlandırarak ya da başka yollarla zorla çalıştırma gibi algılar çok geçmişte kalmış. Bu arada çalışanlar da bunu söylüyorlar. Şu anda işletmeler böyle bir riske girmek istemiyorlar. Buradaki temel amaç bir işletmenin devam etmesi. Benim anladığım ve gördüğüm bu. Ne kavga gürültü olsun, ne tatsızlık olsun… Burada insanlar eğlensin, yesinler, içsinler” ifadelerini kullandı.

YABANCI DANSÇILAR

Yeni sezonda ilk iki sezondan farklı olarak turistik gece kulüpleri ve yabancı dansçıların çalıştığı mekanlara yöneldiğini aktaran Sami Öztürk, yeni sezonla ilgili şunları söyledi:

- Birinci sezon ve ikinci sezon biraz içeride kaşık havası, yani İç Anadolu müziği veya Ankara müziği diyebileceğimiz yapılar üzerine kuruluydu. Zillerin, kaşıkların olduğu, eski oturak âlemlerinin ve köy odası geleneğinin evrilmiş hâli olan mekânlar. Odak noktası genelde bu mekânlardı. Üçüncü sezonda ise yurt dışından gelen bir etki var. Eski gazino ile günümüz pavyonları arasında bir doku taşıyan, yurt dışından çalışmak için gelen dansçıların yer aldığı mekânlar öne çıktı.

- Daha çok revü tarzı şovların olduğu yerler. Dansçıların hepsi yabancı, Türk dansçı yok. Kendi memleketlerinden sözleşmeler yapıp kontratlarla buraya çalışmaya geliyorlar, renkli bir dünyanın altında çalışıyorlar. Rusya’dan, Kazakistan’dan buraya çalışmaya gelen kadınlar sadece burada, Ankara’da çalışmıyorlar. Dubai’ye de gidiyorlar, Berlin’e de gidiyorlar, Çin’e de gidiyorlar. Türkiye’de Antalya’ya da gidiyorlar.

Pavyon ve turistik gece kulüpleri arasında gizli bir rekabetin olduğunu da söyleyen Öztürk, “Burada çalışanlar kaşık havasını beğenmiyorlar. Onların gözünde kaşık havasında çalışanlar ya da pavyonda çalışanlar daha alt seviyede gibi görülüyor. Oranın kalitesinin daha düşük olduğunu düşünüyorlar. Baktığımız zaman aslında aynı. Aynı eğlence dünyasının parçaları, fakat aralarında böyle bir rekabet var. Bunu içine girince anlıyorsunuz” dedi.

BURADAKİ KAZANÇ HAYIRLI BİR KAZANÇ DEĞİL

Kendisi de bir süre dansçı olan ve sonrasında menajerlik yapmaya başlayan İrina Cengiz, eskiden çalışma şartlarının daha zor olduğunu söyledi.

Cengiz, pavyon kültürü ve tecrübeleriyle ilgili olarak şunları söyledi:

- Ben menajerlik yapıyordum. 1999 yılında aynı şekilde buraya geldim. Altı ay boyunca kontratlı olarak çalıştık. O zaman çalışma şartları çok daha zordu, gerçekten şartlar bayağı sıkıydı. Menajerliğe neden başladım? Burada yapabileceğim fazla bir iş yoktu ilk zamanlar, kızlara yardım etmek, sorun yaşamamaları için onları korumak içindi. Bir yandan da kazanç sağlıyordum. Ama şunu tekrar söyleyeyim: Buradaki kazanç hayırlı bir kazanç değil.

İNSAN ANALİZ ETMEYİ ÖĞRENDİM

Pavyonda çalışmaktan dolayı piç pişmanlık duymadığını belirten Cengiz, “Sonunda bu bir hayat tecrübesi. Kötü anları da oldu, iyi anları da oldu. İnsanlarla tanışıyorsun, çok farklı insanlarla tanışıyorsun, her psikolojide insanla karşılaşıyorsun. Bir anlamda insan analiz etmeyi öğreniyorsun. Bende psikolojiye karşı bir merak da var. Bayağı güzel bir okul oldu, hayat okulu gibi bir şey yani.” dedi.

KADINLIĞIM AÇIĞA ÇIKTI

Dansçı olarak çalıştıktan sonra ülkesi Rusya’ya dönen Anna Gerasimova da, pavyonda çalışmanın kadınlığının açığa çıkmasını sağladığını belirterek, şunları söyledi:

- Ben burada üç yıl önce çalışmıştım. Başlarda çalışmayı sevmiyordum ama üç ay sonra alıştım ve her şey yoluna girdi. Bu işten çok fazla ders çıkardım. Burada kadınlığımın açığa çıktığını hissettim; daha hafif, daha neşeli biri oldum. Şartlar da beni tamamen memnun ediyordu, diğerleriyle kıyaslandığında otelde harika bir odamız vardı. Bu, burada çalışmak için gerçekten büyük bir artı. Şartlar iyiydi, her şey hoşuma gidiyordu. Sözleşmem bitti. Tekrar yenilemeyi düşündük ama sonra vazgeçtik. Rusya’da artık işe girdim, kendi hayatımı kurmaya başladım ve geri dönmediğimiz için hiç pişman olmadık. Rusya’da her şey yolunda.

KURGU SÜRECİ ZORDU

Belgeselin kurgu direktörü olan Esra Çepnili Dikçe de, kurgu sürecini şöyle anlattı:

- Kurgu sırasında çalıştığınız materyalle çok fazla temas ediyorsunuz, çok fazla ilişki kuruyorsunuz ama onlar sizi tanımıyor. Mesela ben buraya geldiğimde, kurgu süreci bittikten sonra gala için geldiğimde herkes bana tanıdık geliyor ama kimse beni tanımıyor. Bu garip bir his. Herkesi tanıyorum ama sanki hepsi benim arkadaşımmış gibi. Ama onlar beni tanımıyorlar tabii. Kurgu süreci biraz zordu. Çok uğraştık, gerçekten çok uğraştık.

AVRUPA VE ORTADOĞU’DA DA YAYINDA

HBO Max Orijinal Belgeseller Sorumlusu Dilan Karadağ, ‘Pavyon’un Türkiye ile birlikte Avrupa ve Ortadoğu’da da yayına girdiğini belirterek, “Pavyon’un, ilk sezonu 2019 yılında yayınlandı ve izleyici çok sevdi. Üçüncü sezonu yapılan tek belgeselimiz. Bu sezon yurtdışındaki izleyiciye de ulaşacak. Belgeselde yer alan karakterlerin ülkeleri olan Rusya, Kazakistan, Ukrayna gibi ülkelerde de yayınlanacak. Orada da ilgi göreceğini düşünüyoruz” diye konuştu.