23 Mart tarihinden bu yana Silivri'de tutuklu bulunan ve hakkında son olarak 'casusluk' soruşturması başlatılan İBB Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu, savcılık ifadesini vermek üzere Çağlayan Adliyesi'ne getirildi.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel de ifade sürecini takip etmek için İstanbul Adliyesi'ne geldi.

Özel, CHP'nin seçim otobüsü üzerinde alanda toplanan yurttaşlara seslendi.

Özel'in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

"19 Mart tarihinde bir darbeye giriştiler. İşte bugün bir pazar günü onlar yolları kapamışken, otobüsleri engellemişken, köprüleri kaldırmışken, vapurları bağlamışken burada tarih yazanlara helal olsun. Cemal Süreya'ya soruyorlar 'Hayat hikayeni anlat' diye. Diyor, '6 yaşında annem öldü. 7 yaşında okuma yazma öğrendim. 11 yaşında Dostoyevski okudum. O gün bugündür huzurum yoktur'. Bu meydandakiler de 31 Mart'ta, 47 yıl sonra partisini birinci parti yaptılar.

'DARBENİN HEDEFİ İBB BİNASIYDI'

Ekrem İmamoğlu, dört sefer üst üste Recep Tayyip Erdoğan'ı yendi. Bunu hazmedemediler. Geçen sene 2 Ekim günü, Çağlayan Adliyesi'ne AK Toroslar çetesini yolladılar. O gün bugün huzurumuz yoktur. Huzura ermek için, evde tek başına oturmak, tasalanmak, kaygılanmak maalesef çare değil. Huzura ermenin bir yolu var. Onu da bu meydan biliyor. Bir araya gelmek, çağrıldığın yere gelmek, birlikte olmak, birlikte direnmek.

l.jpg

19 Mart'ta Ekrem Başkanımızı sabahın erken saatlerinde evinden gözaltına aldıklarında hepimiz darbeyi görmüştük. Darbenin hedefinin Saraçhane'deki İstanbul Büyükşehir Belediye binası olduğunu biliyorduk. Bir çağrı yaptık. Oraya gittik ve orada 7 gün boyunca, 7 gün 7 gece tüm engellemelere rağmen İstanbul'da önce 5 gün, sonra 10 gün eylem yasağı kararına rağmen Saraçhane'ye gidenler bir tarih yazdılar. Bugün İstanbul Büyükşehir'de kayyım yoksa, bugün İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ni İstanbulluların seçtiği belediye meclisinin içinden bir vekil yönetiyorsa ve gelecekte kurulacak sandık için bugün Ekrem İmamoğlu açık farkla önde ve cumhurbaşkanlığına yürüyorsa bu Saraçhane'nin sayesindedir.

'SON ÇARE CASUS DEMEYE KALKTILAR'

19 Mart darbesini planlayanların, yapanların hesabı kitabı önce Saraçhane'de, sonra Maltepe'de, sonra her hafta sonu bir şehirde, her çarşamba İstanbul'un bir ilçesinde sizin ortaya koyduğunuz bu büyük mücadeleyle ters tepti. Peki bizim bugün burada ne işimiz var? Bizim burada olmamız Ekrem Başkan'a atılan yeni bir iftira yüzünden. Ancak, bu iftiraya, bu yalana ne gerek var? Hırsız dediler, olmadı. Yolsuz dediler, olmadı. Teröre destek dediler, olmadı. Şimdi son çare casus demeye kalktılar, yazıklar olsun. Ama Ekrem Başkanı kendi davasına, kendini savunmaya götürmeyenler, buna izin vermeyenler bir pazar günü saat 11'de onu Çağlayan Adliyesi'ne getirip ona sorular soracaklarmış.

w.jpg

Bugün Ekrem Başkan'a yeni sorular sormak, soru değil, savcılığın, başsavcılığın kendi itirafıdır. Onun itirafı; diplomaya saldırdım, geri tepti. Yolsuzluk dedim, geri tepti. Terör dedim, geri tepti. 'Çaresizim, çaresizim, çaresizim' diyor başsavcı. Bugün burada biz Ekrem Başkan'ın bir pazar günü hırsızlığında adliyenin pazar günü olan diğer olabilecek her şeyini de durdurup bu koca binayı Ekrem Başkan'a ve arkadaşlarına son iftira için rezerve edenlere karşı Çağlayan'da olacağım dedim.

'BU MEYDAN İSTANBUL'U ÇAĞIRIYOR'

Sizleri, arkadaşlarımla birlikte Çağlayan Adliyesi'nin önüne davet ettim. Vakit kaybetmeden İstanbul Valiliği, 'hem Şişli'de hem Kağıthane'de ve etraftaki bütün ilçelerde eylem yasağı var' dedi. Çıkamazsınız, toplanamazsınız, gelemezsiniz dedi. Büyük bir algı yönetimiyle buraya ulaşılamayacağını, buraya bir Allah'ın kulunun sokulamayacağını, girilemeyeceğini söylediler. İşte siz, yüreğinizdeki mücadele azmiyle, Ekrem Başkan'a yoldaşlığınızla, demokratlığınızla bu engelleri tanımadınız. Buradasınız.

pssl.jpg

Şimdi buradan İstanbul'a sesleniyoruz. Bakın bu meydana. Bu meydan korkmayanların, yılmayanların, evde tek başına oturmayanların, korkuyu evde bırakanların meydanıdır. Zordur, güçtür, ama imkansız değildir. Bu meydan İstanbul'u çağırıyor. Kalkın ve mücadele için Çağlayan'a akın. Sizi bekliyoruz."

TELE1 İLE DAYANIŞMA: SONUNA KADAR SAHİP ÇIKACAĞIZ

Özel, 'casusluk' soruşturması kapsamında TELE1 Televizyonu’na kayyum atanması ve Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ’ın gözaltına alınması sonrasında kanala kayyum atanmasına ilişkin şöyle konuştu:

"Bambaşka bir sürecin bambaşka bir evresindeyiz. Sesimizi duyuran, meydanları gören bu otobüsü çarşamba akşamı canlı yayınlayan üç kanalımız var. Bunlardan birine, TELE1’e bu mevzu ile ilişkilendirerek Sayın Merdan Yanardağ’ı, hem de kanal kendisinin değil, oğlununken, hem de yalan iftira ama dediği doğru olsa el koyma işlemi için mevzu ile alakalı olmak varken, kameralara, kayıt cihazlarına, canlı yayın cihazlarına el koyup o kanaldan normal yayına engel olup belgesel yayınlattıranlara, o kanala TMSF eliyle Yeni Şafak yazarını kayyum diye atayanlara yazıklar olsun. İlk geceden itibaren il başkanımız, genel başkan yardımcılarımız, milletvekillerimiz iki gündür TELE1 ile dayanışma gösteriyorlar. Sizler de gösteriyorsunuz. TELE1 emekçilerini yalnız bırakmayacağız. Özgür basın susturulamaz."

'500 SAYFA İDDİANAME ÇÖP OLDU'

İBB'ye ve CHP'li belediyelere yönelik soruşturmaların iddianamelerinin yazılmamasına da değinen Özel, sözlerinin devamında şöyle konuştu:

"Bugün içeride Ekrem Başkan’a diğer iftiralar, milletin vicdanından geri döndüğü için, ortalama vatandaşın aklına yatmadığı için, hele hele geçmişte Tayyip Erdoğan bu görevde tutuksuz yargılanıyorken, bir gün gözaltına alınmamış, bir gün tutuklanmamış, ceza almamış, telefonla davet edilmişken, şimdi daha hakkında iddianame bile yazılmayan, yazılamayan Ekrem Başkan’ı ve arkadaşlarımızı yakında mahkeme karşısına çıkarmak zorundalar. Sayın Bahçeli söylüyor, 'İddianame lazım.' Aklı başında AK Parti’nin yöneticileri söylüyor, 'İddianame lazım.' Aylardır biz söylüyoruz ama iddianameye somut kanıt lazım. Geçtiğimiz günlerde 500 sayfa bir iddianame saatler içinde çöp oldu. Önümüzdeki günlerde biz o iddianameyi bekliyoruz ki bugüne kadar atılan bütün iftiraların nasıl çöktüğünü, nasıl büyük yalanların kanıtlanamadığını, yapılanın bir algı operasyonu olduğunu dost ve dost olmayana gösterelim.

pg.jpg

'EN SONUNDA BALTAYI TAŞA VURDULAR'

O iddianamenin bu hale geldiğini gördükleri için panik halindeler. Diyorlar ki 'Yazdık iddianameyi, verdik.' Bakın, şu yedinci kattaki odalarda yapılan toplantılarda konuşulan şu: 'Bunun hepsi bir iddianame olmaz. Birbirine bağlayamayız. Ayrı ayrı davalar açalım. Buradaki iftirayı söyleyelim. Hâkim ne derse ona uyalım. Bu dosyayı kapatalım. Hepsini birleştirelim dersek birbiriyle ilişkilendirilemez' diyorlar. Ama başsavcı diyor ki; 'Adama ahtapot dedirttik. Kolları var dedirttirdik başları Ekrem dedirttik. Yani yazacaksınız iddianameyi.' Şimdi o iddianame bu zorlamalarla, dünya kadar iftirayla, birbirine bağlanamayan hatta birbiriyle çelişen ifadelerle ve aslında hiç ilgisi olmayan insanları suçlamak için birilerini 'şunu söyle çık dışarı' kumpaslarıyla yazılıp verildiğinde mahkeme bakacak ve kuvvetle ihtimal yargılamaları tutuksuz yapacak. Oysa beyefendinin ekibine, 'AK Toroslar' çetesine verilen vazife 'Ekrem gün yüzü görmesin, Ekrem seçime kadar içeride dursun, Ekrem benimle yarışamasın.' İşte bu yüzden tam da bu yüzden nasıl geçmişte her şeyi geneller sonra başka bir şey bulamayınca FETÖ’cüler 'casusluk' derlerdi şimdi de son çare, iddianameyi mahkemeye getirip, tutukluluk hakimin bileceği bir iş haline geldiğinde başka bir dosyadan aylarca tutabilmek için şimdi böyle iddiada bulunuyorlar. 19 Mart darbesinin başındaki 'hadi bakalım Akın, Ekrem İmamoğlu'nu gelecek cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadar içeri tut' demiş. O da 'ahtapot' dedi, 'yüzyılın yolsuzluğu' dedi. Altındaki savcılara verdi gazı ama en sonunda baltayı taşa vurdular.

'FETÖ BÖYLE YAPARDI'

İddianame olmuyor, boşa koyuyorlar dolmuyor, doluya koyuyor almıyor. Durum böyle olunca dediler ki 'Biz bunu verirsek hakim tutuksuz yargılama' der; kanıtlar toplanacak, kanıt yok, itiraflar var, iftira itiraftan bin kat çok. Suç, bakıyorsun ispat yok. Ekrem Başkan’ın hiçbir şey ile alakası yok. Mahkemeye verince hakim karışamıyor ya, bunlar mahkeme salıverir diye korkup yeni suç icat etmeye kalktılar ve tutup ‘casusluk’ suçu diye bir şey icat ettiler. FETÖ böyle yapardı. Ben İzmir askeri casusluğunu biliyorum. İstanbul askeri casusluğunu biliyorum. O günlerde kahraman askerlerin kişisel namuslarına fuhuş, mesleki namuslarına casusluk lekesi sürüyorlardı. Bu iddiaları okuyup okuyup gülüyorlardı, ben ise Meclis’te çıktım AK Partililere 'Bu askerlerin namuslarına kendi namusun kadar kefilim' dedim. Bunlar geçti, yalan olduğu ortaya çıktı, kumpas olduğu ortaya çıktı. Kavala’ya serbest kaldığı gün 'casus' dediler. Casusluktan yargılayıp beraat ettirip o sırada başka bir dava açıp zamanı öldürdüler. Burada yapılan işte tamamen zamana, algıya yönelik olan ve mevcut davanın çöktüğünü, perişan olduğunu, atılanların iftira olduğunu itiraf eden bir süreçtir.

'BİRAZ ÖNCE ÖĞRENDİK, İTİRAFÇI OLMUŞ'

Bugün biraz önce yukarıda öğrendik ki, hani ‘Necati Özkan ile birlikte bilgileri sızdırdı’ deyip de, Necati Özkan'ın ‘2019 seçiminden sonra bir kez gördüm. Sosyal medya analizi satmaya geldi ve almadık, gitti. Bir daha görmedim’ dediği kişi, Ekrem Başkan ile ilişkilendirmeye çalıştıkları kişi, biraz önce itirafçı olmuş ve ‘Ben İngiliz ajanıyım’ demiş. Vallahi İngiliz istihbaratıyla Suriye'de çalışan, Suriye rejimi için plan yapan, İngiliz istihbaratının çizdiği plana göre ‘Suriye'de olan bitenden haberin vardı’ deyip de hava yapan ben değilim. İngiliz istihbaratıyla çalışmaya biz değil, AK Partililer alışıktı. İtirafçı olan kişi, buradan açıklıyorum; Hüseyin Gün, 4 Temmuz’da tutuklanmış, Silivri’de dururken alınmış, Ankara Sincan’a götürülmüş. Aylarca Ankara’da tutulmuş. Kendisiyle birçok görüşmeler yapılmış. Sonra dönmüş gelmiş burada sorgulanmış. Daha ilk gün itirafçı olacakmış. Buradan açık açık söylüyoruz. Bizim arkadaşlarımıza burada attıkları suç, güya ‘İstanbul Senin’le toplanan veriler, hepinizin kişisel verileriymiş. Yabancı devletlerin eline geçmiş. Be Allah’ın adamları gidin de Ankara Ağır Ceza 23, bilhassa Ağır Ceza 28, 33’üncü mahkemelerde ve 27’nci idare mahkemesindeki dosyalara bakın. Dikkatle dinleyin. Ağır Ceza 28, şimdiki Dışişleri Bakanı MİT Başkanıyken, Hakan Fidan MİT’teki bütün bilgileri çaldırmış. Aynı dönemde Gelir İdaresi’nden gelir ve vergi bilgilerimiz, SGK’dan sağlık bilgilerimiz, İçişleri Bakanlığından nüfus bilgilerimiz, sekiz bakanlık ve kurumdan bütün bilgilerimiz çalınmış. Dark Web'te hackerların elinde Tayyip Erdoğan’ın da T.C.’si var, benimki de seninki de.

'BİZE SORULACAK HER SORUYU ÖNCE ERDOĞAN'A VE BAKANLARINA SORACAKSIN'

Türkiye’nin bütün verisi çalınmış, onu çaldıran Hakan Fidan. İlk başta susmuş. İbrahim Kalın gelince ağır cezaya suç duyurusunda bulunmuş. Dava açılmış. O dava sürüyor. Hakan Fidan’a ‘Neden çaldırdın?’ diyen yok. Bakanlara ‘Neden çaldırdın?’ diyen yok. Bakanlara ‘Neden çaldırdın?’ diyen yok. Erdoğan’a ‘Senin bakanların, MİT Başkanın bu verilere niye sahip çıkmadı?’ diyen yok. Daha burada İstanbul Senin’den, İstanbullunun binerken çıkan dıt dıt sesinden casusluk çıkaracak adamın alnını karışlarım ben. Bir veriyi kaç kere çaldıracaksınız. Bir veri kaç kere casusluk suçuna alet olacak. Altı ayda bir aynı veriyi sen çaldıracaksın, burada tut ki haysiyetsizin biri ‘Verileri bilmem nereye yolladı’ dedi diye Ekrem Başkan’dan hesap soracaksın. Açık açık söylüyorum. Tayyip Erdoğan’a sevap olan bize günah olamaz. Ona serbest olan bize yasak olamaz. Bize sorulacak her soruyu önce Erdoğan’a ve bakanlarına soracaksın. Git gide kalabalıklaşıyoruz. Şimdi televizyonun başında bizi izleyip ‘Aferin onlara’ diyenlere buradan diyoruz ki; ‘Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz.’

İSTANBULLULARA ÇAĞRI

İktidarın hoşuna gitmeyecek anket sonucu: Seçmen doğru bulmuyor
İktidarın hoşuna gitmeyecek anket sonucu: Seçmen doğru bulmuyor
İçeriği Görüntüle

Televizyonu başında, pijaması üstünde bu meydana ‘Aferin, helal olsun’ diyenlere diyorum ki, ‘Ya o pijamayı çıkaracaksın, ya Tayyip Erdoğan tarafından ezileceksin. Buraya geleceksin. Bu meydana ‘aferin’ demeyin, bu meydana gelin, tarihe geçin. Bu mücadelenin bir parçası olun.’ İstanbul buraya. Ekrem Başkan’ın sorgusu bitene kadar, Ekrem Başkan buradan ayrılana kadar şu anda adliyenin yedinci katında burada benimle birlikte gördüğünüz grup başkanvekillerimiz, genel başkan yardımcılarımız, kadın kolları, gençlik kolları genel başkanlarımızın dışında 110 milletvekilimiz de orada büyük bir mücadele veriyor. Gün boyunca süreci buradan takip edeceğiz. Arkadaşlarımızı yalnız bırakmayacağız. Sizlerin mücadelesi için elimizden gelen katkıyı sunmaya çalışacağız. Ama sizden en büyük beklentimiz, siz bugün buraya gelinebildiğini, ulaşılabildiğini gösterdiniz. Herkesi buraya davet edin. Bugün Çağlayan’da Saraçhane’deki gibi bir imkansızı başarıyorsunuz. Bunu tarihe kazıyorsunuz. Buna ortak olmaya, İstanbul’un bütün demokratlarını davet ediyorum. Otobüsün buraya gelmesinde dün 16 saattir mücadele veren, bu demokrasi otobüsünü buraya çeken Ali Gökçek ve Umut Akdoğan vekillerimize bir kuvvetli alkış. İstanbul ilçe başkanlarımıza, İstanbul İl Başkanımız Özgür Çelik’e bir güçlü alkış. Bu otobüsü dört tekerlekli, sekiz tekerlekli bir demir yığını olmaktan çıkarıp, Türkiye’nin gelecek umudu yapan sizlere kocaman bir alkış. Biz başaracağız. Biz kazanacağız. Zalimler kaybedecekler. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sağ olun, var olun."